GÜVENDİĞİM DALLAR ELİMDE KALDI

956 Kelimeler
Güvenmek, bir insana bir hayvana ya da kendine güvenmek bile zaman isteyen zor kazanılan bir duyguymuş. Ben şu kısacık hayatımda güvenin camdan bir bardak olduğunu zor yoldan yaşayarak öğrenmiştim. Yine de insanın güvenme ihtiyacının yok edilemeyeceğini de bana zaman gösterecekti. Halil ve Şule ablanın yardımı ile çıktığım mağaradan çıktığımızda Şule abla yanımızdan ayrıldı. Ve ben Halil ile birlikte dağın ormana giden ucuna kadar gittim. İçimde ne kadar bana yardım etseler de güvensizliğin verdiği korku vardı. Dağın yamacına ulaşana kadar saklana saklana giderken içimdeki korku yerini fazlasıyla koruyordu. Çünkü kaçamazsam Adar'ın beni ölmekten beter edeceğini bilmem için alim olmam gerekmiyordu. Dağın yamacına ulaşmamız zor olmadı, dağın içindeki şenlik nedeniyle nöbet tutanlar bile sarhoştu. Bu sayede dikkatleri dağınıktı ve bu da bize avantaj sağlamıştı. Dağın yamacına ulaştığımızda durup soluklandık. Derin derin aldığımız soluklar arasında Halil elini koluma atıp: " Bak Elvan bacı, bu ormanın içindeki patikayı devam ettirirsen köyüne ulaşırsın. Sakın patikayı kaybetme ve yolun açık olsun." dediğinde başımla onu onaylarken minnetle yüzüne baktım. Bana hafif bir tebessümle gülümsedikten sonra bir baş selamı verip geldiğimiz yoldan geri döndü. O dönerken ben de karşımda duran ince patikadan ilerlemeye başladım. Hava yeni yeni kararıyordu ve orman bu saatlerde hiç de güvenli değildi ama kaçabilmenin verdiği heyecan ile korkumu yüreğime gömüp hızlı adımlarla ilerledim. Gece boyunca kısa molalarla takip ettiğim patikada bir iki oduncu ve korucu dışında karşıma kimse çıkmadı. Onları da gördüğümde en yakın ağaç sıklığına saklanıp gittikleri zaman yoluma devam ettim. Sabah ezanının sesini duyduğumda köye yaklaştığımı anlamıştım. Kalbim deli gibi atıyordu ve annem ya da abimler değilse de babamın beni gördüğüne mutlu olacağından emindim. Bu arada Şule ablanın yemem için verdikleri sayesinde aç kalmasam da mide bulantım yüzünden pek bir şey yediğimde söylenemezdi. Sonunda konağın kapısına vardığımda içimde sakladığım korkular gün yüzüne çıkmıştı. Yine de bir umut elimi kaldırıp hizmetlilerin girdiği kapıyı çalmayı başarabildim. Kısa bir bekleyişin ardından açılan kapıda annemi karşımda görmeyi beklemiyordum. Kısa bir an bana baktıktan sonra çatılan kaşları ve iğrenti dolu ifadesi ile üzerime yürüyen annem ile iki adım geriledim. Ama çok ilerleyemeden suratıma yediğim tokat ile yere yığılmıştım. Annem yere yığılmam ile eğilip ayağındaki terliği çıkararak bana vurmaya başladığında karşılık veremeyecek kadar yorgun ve korkmuştum. Zaten gece boyunca yürümenin etkisiyle perme perişan halime aylardır yaşadığım işkencenin verdiği ruhsal yorgunlukta eklenince anneme karşılık verecek gücüm kalmamıştı. Tek yapabildiğim kalan gücümle yalvarmak olmuştu ama bu da annemi durdurmaya yetmemişti. Ne kadar dayak yedim bilmiyorum ama birden annemin vuruşları durduğunda kapattığım gözlerimle cenin pozisyonunda kıvrıldığım yerden başımı hafifçe kaldırıp gözlerimi açtım. O zaman karşılaştığım ve her zaman sığınağım olan babamın bakışları ile ölmeyi diledim. İğrenerek bana bakan babam annemin kolundan tutup içeri çekti. Çok geçmeden açık bıraktığı kapıdan tekrar geldiğinde yüzündeki iğrenmiş ifadenin yerini çaresizlik almıştı. Hala cenin pozisyonunda muhtaç bakışlarımı ona yönlendirdiğimde tek dizini kırıp yanıma eğildi. " Kızım Elvanım, sana artık yardım edemem. Ama ebe Saniye halana git, sana iyileşene kadar bakar. Ve sakın buraya dönme, abinler öğrendiğinde seni öldürürler." " Baba..." " Kızım beni de anla elim kolum bağlı. Git hadi durma burada." Babam içeri girip kapıyı kapattığında zor tuttuğum göz yaşlarım sicim gibi akmaya başlarken zor da olsa yerimden kalktım ve son defa kapalı kapıya bir umut baktım. Ama o kapı artık bana sonsuza kadar kapanmıştı. Yaralarımın verdiği acı ile aksayarak buradan çok da uzak olmayan Saniye ebenin evine doğru yola koyuldum. Hava yeni yeni aydınlanıyordu ve ben kimsenin beni görmemesi için kuytu köşelerden geçerek ebenin evine ulaştığımda kapıyı güçlükle çaldım. Bir süre bekledikten sonra açılan kapıdan baş örtüsü yana kaymış Saniye ebe belirdi. " Elvan, kızım ne oldu sana? En son eşkıyalar kaçırdı dediydiler." " Kaçtım ebem." " Gel ,gel içeri de yaralarına bakayım." Saniye ebenin açtığı kapıdan onun da yardımı ile girdiğimde bacaklarımın titremesi artmıştı. Ben aylarca işkence görmüştüm ve sonunda kaçtığımda kurtulduğumu düşünürken zaten yaşamaları bana nefes almaktan öte olmayan ailemin bu gün benim mezarımın üzerini kapattığını görmenin acısı da içime oturmuştu. Saniye ebenin yardımı ile geçtiğimiz küçük avludan iki odalı evine girdiğimizde artık bedenimi taşıyacak gücüm kalmamış ve sendelemiştim. " Dayan kızım az sedire kadar dayan." Başımı belli belirsiz sallayarak sedire ulaştığımızda kendimi olduğum yere bıraktım. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken Saniye ebenin bedenimi zorla da olsa sedire yatırdığını hissettim. ... Ne kadar süre baygın kaldım ya da ne kadar zamandır buradayım bilmesem de vücudumun her yanı ağrıyarak yerimden kıpırdandığımda gözlerim açılmamaya inat etmişlerdi. Çevremden gelen konuşmaları duyuyor ama anlamıyordum. Kendimi konuşulanları duymak için zorladığımda kulağıma dolan boğuk erkek sesi ile içim ürperdi. " Halam, başka bir şey lazım olursa ararsın olur mu?" " Sağ ol oğlum. Sen olmasan bu kızcağıza yardım edemezdim. Allah senden razı olsun bir de aman diyeyim kimseye burada olduğunu söyleme. Taşlarlar kızı koruyamam." " Meraklanma halam, demem kimseye bir şey. Sen de gelene gidene dikkat et. Ben bir şey gerekirse getiririm sen dışarı çıkma." Gözlerimi zorla açıp bakmaya çalıştığımda açılan kapıdan çıka iri bir bedenden başka bir şey görememiştim. Saniye ebe kapıyı kapatır kapatmaz yanıma geldiğinde gözlerimi daha yeni yeni açabiliyordum. " Elvan, kuzum, daha iyi misin? Kalkabilirsen bir şeyler ye de ilaç vereyim sana." " Ha..hala.." " De kuzum de yavrum. Ağrın mı var?" Acı ile karışık utancım ile elimi karnıma attığımda zaten zor açılan gözlerimde biriken yaşlar yavaş yavaş dökülmeye başladı. Ne diyecektim , hayır hayır nasıl diyecektim? Karnımda bir can var ama ... Kelimeler boğazımda düğümlenirken elimin üzerinde Saniye ebenin elini hissettim. " Hafif bir kanaman vardı ama çok şükür ki durdu kuzum. Gebe misin?" " Üç aydan fazla hasta olmadım." " Korkma bende test var bakarız ama önce sen bir iyileş." Başımı tamam anlamında aşağı yukarı sallarken kafamda dönüp duran düşünceler beni yakıp kavuruyordu. Gebe olduğumu biliyordum ama şimdi ne olacaktı? Kucağımda katil bir eşkıyanın bebesi ile nereye sığardım? Ya o it öğrenir ve beni bulursa? Yaşamak bu halde ne kadar mantıklı olurdu, hem benim hem de taşıdığım sabi için?...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE