DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

3905 Kelimeler
Ilgaz, ailesinin yanından ayrıldıktan sonra odasına gidip. İlaçlarını içti. Sonra da dinlenmek için erkenden yatağına uzandı. Bir an önce  sabah olsun istiyordu. Sevdiğini görmek için yarını iple çekiyordu. Sevdiğini görmek. Sevdiği.  Bir anda nasılda sevmişti Meleği? Bir fotoğrafla nasılda kalbine girivermişti? Kader miydi bu? Hala inanamıyordu genç adam. Bir anda kalbine yıldırım gibi düşmüştü Melek. Aşk sevda aklının ucundan bile geçmezken  kalbinin tam ortasına bir ok gibi saplanmıştı. Bir anda bu kadar sevebilir miydi insan? Bir sevda bir anda bu kadar yakıcı olabilir miydi? Yatağında uyumaya çalışırken aklında birçok soru vardı Ilgaz'ın. Gözlerini kapatmadan önce de hayalinde yine Melek, vardı. Ilgaz bir süre sonra Meleği düşünerek uykuya daldı. Rüyasında bile sürekli Meleği görmüştü. O kadar kapılmıştı ki kıza her uyandığında saate bakmıştı. Sabah olunca da erken saatlerde kalktı. Önce kahvaltısını yaptı. Sonra da ailesinin de ortak olduğu özel hastaneye gitti. Diyaliz ünitesinde yaklaşık dört saat süren tedavinin ardından hastaneden ayrıldı. İlk önce Meleği telefonla arayıp buluşma yerine çağırmayı düşündü. Ama daha sonra bu düşüncesinden vazgeçti. Hemen arabasına atlayarak doğruca Meleğin Mahallesi ne sürdü. Dünden beri çok özlemişti Meleği. Gözünde tütmüştü sanki. Daha fazla beklemeye tahammülü yoktu. Mahalleye geldiğinde herkesin şaşkın bakışları arasında Meleğin evinin önüne park etti arabasını. Balkonlar da camlarda onu merakla izleyen komşulara aldırmadan arabadan inip evin kapısına geldi. Zaman kaybetmeden kapıyı çalıp açılmasını beklemeye başladı. Ilgaz, bu arada da etrafına bakındı. Dışarda olan herkes nefes bile almadan Ilgaz'a bakıyorlardı. Ilgaz, meraklı komşulara sadece gülümsemekle yetindi. Sonra da bakışlarını tekrar kapıya çevirdi. Bir süre sonra saçı başı karmakarışık Melek, açtı kapıyı. Karşısında Ilgaz'ı gören kız  açtığı kapıyı tekrar  kapattı. Ilgaz, kızın davranışına çok şaşırmıştı. Kapının dışında şaşkın bir halde kala kalmıştı. Melek, kapıyı yüzüne neden kapatmıştı? Onu görmek istemiyor muydu acaba? Dünkü kırgınlığı hala devam mı ediyordu? Ilgaz, üzgün bir halde kapının önünden uzaklaştı. Tam arabaya doğru yürüyeceği sırada kapı tekrar açıldı. Bu sefer kapıyı açan Meleğin annesi Zuhal Hanım'dı. "Buyur Ilgaz Bey, oğlum. Geç içeriye" dedi gülümseyerek. Ilgaz, Zuhal Hanım'ın samimi ve içten davranışına çok sevindi. İçine serin sular serpildi. Hemen  geri gelerek eve girdi. Sonra da kadının gösterdiği yönden salona geldiler. Zuhal Hanım, tedirgin bir şekilde ayakta bekleyen adama, Tekrar, " Hoş geldin" dedi. Ilgaz, ona hoş geldin diyerek gülümseyen kadının hemen gidip elini öptü. "Çok sağ ol evladım. Ayakta kalma lütfen otur" "Çok teşekkür ederim efendim. Kusura bakmayın haber vermeden geldim ama. Umarım sizi rahatsız etmemişimdir" "Estağfurullah Ilgaz. Rahatsızlık ne demek başımın üstünde yerin var" "Çok sağolun efendim. Şey efendim Melek, nerede? Kapıyı açtı. Sonra da tekrar yüzüme kapattı. Ben de beni görmek istemediğini düşünmeye başlamıştım" "Hayır Ilgaz. Öyle düşünme lütfen. Uykudan yeni uyanmıştı. Saçı başı dağınık olunca utandı. Sana o şekilde görünmek istemedi. Sana kapıyı açmamı Melek, istedi zaten. Kendisi odasına gitti. Şimdi gelir merak etme." "Çok teşekkür ederim efendim" "Bu arada sana söylemedim. Benim adım Zuhal." "Çok memnum oldum Zuhal Hanım" "Ben de evladım. Bende seni tanıdığıma çok sevindim" Zuhal Hanım Ilgaz'ı çok beğenmişti. Çok nazik ve iyi bir gence benzediğini düşünmüştü kadın. Ayrıca ilk günden samimi ve güler yüzlü davranması kadının çok hoşuna gitmişti. Ilgaz'ın böyle bir genç olacağı aklına gelmemişti. Hastalığını kullanarak zengin ailesine her istediğini yaptıran bir genç olarak düşünmüştü. Düşündüğü gibi biri olmadığı her halinden belliydi. "Çay alır mısın Ilgaz Bey oğlum?" dedi Zuhal Hanım. Zira kızı henüz inmemişti. Beklerken bir şey ikram etmek istiyordu. "Size zahmet olmasın efendim. Başka zaman içerim." O sırada Melek, geldi salona. Üzerini değiştirmiş hazırlanmıştı kız. Ilgaz, Meleği görünce bakışlarını ondan alamamıştı.  Çok beğenmişti kızı. Her gördüğünde ayrı bir güzel oluyordu Meleği. "Hoş geldin Ilgaz" dedi Melek. " Az önce yüzüne kapıyı kapattığım için özür dilerim." "Önemli değil Melek. İyi bile oldu. Bizde annenle konuştuk sen hazırlanırken. Annen çok iyi bir insan Melek. Onunla çok iyi anlaşacağız" "Bence de anlaşacaksınız değil mi anne?" "Elbette anlaşırız kızım. Neden anlaşmayalım?" dedi Zuhal Hanım gülümseyerek. Bir süre oturduktan sonra Ilgaz, Mesleğe bakarak, " İstersen çıkalım Melek" dedi Melek, Ilgaz'ın çıkalım istersen sözünden sonra annesine baktı. Bunu fark eden Ilgaz. Zuhal Hanım'a çevirdi bakışlarını. "Melekle dışarı çıkmamıza izin verir misiniz efendim?" dedi. Zuhal Hanım bir kaç saniye düşündükten sonra. "Fazla geç kalmamak şartıyla çıkabilirsiniz" dedi. Ilgaz Zuhal Hanıma teşekkür ettikten sonra Melekle beraber kapıya yöneldiler. Melek ve Ilgaz, hiç beklemeden evden çıkıp arabanın yanına geldiler. Arabanın yanına gelince Ilgaz Melek için arabanın kapısını açtı. Melek, gülümseyerek arabaya bindi. Ilgaz, Meleğin hiç beklemediği bir anda eğilip kızın emniyet kemerini taktı. Ilgaz'ın bu hareketi kızı çok utandırmıştı. Hele üzerine eğildiği zaman adamın kokusu kızı afallatmıştı. Taylan'ın yanındayken hiç dikkat etmezdi böyle şeylere. Sahi Taylan'ın kokusu nasıldı? Melek, hatırlamıyordu bile. Ilgaz şoför koltuğuna geçerek hemen arabayı çalıştırdı. Sürekli dalgın olan Meleğe bakarak, "İyi misin Melek? Rengin soldu sanki" dedi. "İyiyim Ilgaz. Hem de çok iyiyim. Gidelim lütfen" dedi ona bakan Ilgaz'a. Melek şu ana kadar hep şüphedeydi. Yanlış karar verdiğini düşünüyordu. Ama şu an emindi artık. Taylan'ı hiç bir zaman aşkla tutkuyla sevmemişti. Ona hissettiği belki bir alışkanlık belki de başka bir şeydi. Ama kesinlikle aşk değildi. Hiç bir zaman Taylan'ın kokusu dikkatini çekmemişti mesela. Hiç bir zaman ona sürekli bakmak ve onu görmek isteği olmamıştı içinde. Taylan, başka kızlarla konuştuğu zaman kıskanmıştı ama. Eğer  Ilgaz'a bir kız baksa daha kötü hissederdi. Ilgaz'a karşı henüz ne hissediyor tabi ki anlayamazdı kız. Daha iki defa görmüştü adamı. Ama Taylan'ı unutacağına hayatından temelli çıktığına emindi artık. Ilgaz, yol boyunca sessiz olan kızın neler düşündüğünü az çok tahmin edebiliyordu. Taylan ve Ilgaz'ı kıyaslıyordu Melek. Ilgaz, bunu hissedebiliyordu. Beş yıllık bir geçmişi vardı o pislikle. Bir anda unutması tabi ki imkânsızdı. Bu şekilde düşünmek bile Ilgaz'ı delirtmişti. Yumruklarını sıktı öfkeyle. O pisliğin Meleğin gözlerine baktığını düşünmek bile adamı çıldırtmaya yeterdi. Ayrıca Meleği üzdüğü için de ayrı nefret ediyordu ondan. Ilgaz, arabayla amaçsız bir şekilde  uzun bir süre yol yaptıktan sonra şehir dışında  sessiz, sakin yeşillik bir alanda durdu. İki genç  hala sessiz bir şekilde düşüncelerle mücadele ediyorlardı. Melek, için olay ciddiyetini yeni yeni kazanıyordu. Ailesine yardım etmek için evlenmek istiyordu. Onun için ortaya atmıştı kendini. Ama Ilgaz'ı ilk gördüğü andan itibaren olay farklı boyuta geçmeye başlamıştı. Bir kere Melek, Ilgaz'ın kendisine ilgisinin bu kadar fazla olduğunu bilmiyordu. Ilgaz'dan etkileneceğini de bilmiyordu. Ilgaz'ın bakışlarında ki samimiyet sevgi tutku apaçık belli oluyordu. Kendini Melek'ten saklamıyordu adam. Ne hissediyorsa direk söylüyordu. Bu yüzden Melek, farklı duyguların içinde bulmuştu kendini. Ilgaz, sessiz bir şekilde duran kıza bakarak, "Melek, hala düşünmeye devam mı edeceğiz?" dedi.  " Yola çıktığımızdan bu tarafa sürekli bir şeyler düşünüyorsun. Eğer bir pişmanlığın varsa lütfen söyle. Ben sana daha çok bağlanmadan. Senden vaz geçemez bir hale gelmeden bırak beni. Ben, ben sana daha çok alışırsam, seni kaybetmeye dayanamam Melek. İnan bana ölürüm. Beni hastalığım belki öldürmez ama seni kaybetmek öldürür" "Hayır Ilgaz, lütfen böyle düşünme. Ben verdiğim karardan pişman değilim. Asla da olmayacağım. Ben hayatımda bir kez pişmanlık yaşadım. Ama bu seninle ilgili değil. Pişmanlığımın sebebi sen değilsin" "O zaman elini bana uzatır mısın Melek? Şu andan itibaren benim hem sevgilim. Hem sözlüm. Hem de ömrüm boyunca seveceğim tek kadın olur musun? Beni her ne olursa olsun bırakmayacağına söz verir misin? Senden benim olmanı, yalnızca beni sevmeni istiyorum." "Söz veriyorum Ilgaz, her ne olursa olsun. Şu andan itibaren yalnız senin için yaşayacağım. Sana karşı duygularım ne şekilde gelişir bilmiyorum. Ama sen beni istediğin sürece hep yanında olacağım" Ilgaz, Meleğin sözünden sonra onu kendine çekip sıkıca sarıldı. Melek, Ilgaz'ın yaptığına güldü. Hiç gülme Meleğim. Sen artık benimsin. Sana ne zaman istersem sarılır öperim" diyerek alnından öptü. Sonra da arabadan inerek yeşillik alanda el ele gezmeye başladılar. Melek, Ilgaz'ın heyecanını bütün hücrelerinde hissediyordu. Genç adamın eli titriyordu sanki. Kızın elini sıkıyordu fark etmeden. Eli biraz acısa da ses çıkarmıyordu Melek. Adamın şu anki mutluluğuyla kız da mutlu oluyordu. Ilgaz'ın amcası ise şirkette ki odasında önünde ki dosya ya bakıyordu dakikalardır. Meleğin ve ailesinin bilgileri vardı dosyanın içinde. Dün büyük oğlundan Melek ve ailesiyle ilgili her şeyi öğrenmesini, ayrıca Kenan Ağa'nın da son günlerde neler yaptığını öğrenmesini istemişti. Oğlunun görevlendirdiği birkaç adamı kısa süre de istedikleri bilgilere ulaşmış Kenan ağayı da uzaktan izlemeye başlamışlardı. Adam dosya ya uzun süre baktıktan sonra eline alıp açmaya başladı. Dosyanın içinde sadece bir tane kâğıt vardı. Melek, gerçekten dar gelirli bir ailenin kızıydı. Üstelik bir ay önce nişanlısı tarafından nikâh masasında terk edilmişti. Babası ise fabrika da asgari ücretle çalışan bir işçiydi. Ilgaz, böyle bir kızı nerede görmüş olabilirdi? Kız daha nişanlısından  yeni ayrılmıştı. Daha bir ay geçmeden Ilgaz la evlilik kararı alıyordu. Kesinlikle başka bir şey vardı. Amcası bu kızın yalnızca Ilgaz'ın parası için onunla beraber olduğunu tahmin ediyordu. Yoksa hasta bir adamla hangi kız evlenmek isterdi. Zengin bir eve kapak atmak istiyordu sadece. Onu nikâh masasında terk eden adamla beş yıllık bir geçmişi vardı Meleğin. Hem böyle bir kız ailesine uygun değildi Hem de onun ve Ilgaz'ın evlenmesini hiç bir şekilde istemiyordu. Ne olursa olsun bu evliliği engellemeliydi. Kenan Ağa'nın soyu kurumalıydı. Ilgaz'ın zaten her türlü iyileşmesine engel oluyordu. Ama evlenip bir çocuğu olmasını da istemiyordu. Her ne olursa olsun onların soyunu kendi oğulları. Kendi torunları devam ettirmeliydi. Melek ve ailesini satın almak çok kolaydı. Öyle insanlar parayı görünce babalarını bile satarlardı. Ama önce işin ne kadar ciddi olduğunu öğrenmeliydi. Ilgaz, için geçici bir ilişki de olabilirdi. Kenan ağadan ayrıntıları mutlaka öğrenmeliydi. Ilgaz ve Melek, saatlerce el ele dolandılar. Ilgaz, yorulduğunun farkında bile değildi ama Melek, bunu hissediyordu. Adamın eli ısınmaya başlamıştı sanki. Yürürken de zorlanıyordu. Melek, Ilgaz, için korkmaya başlamıştı. Şimdi bir şey söylese Ilgaz'ın vereceği tepkiden çok korkuyordu. Bir şeyler düşünmeliydi Melek. Ilgaz'ın dinlenmesini sağlamak için bir şeyler düşünmeliydi. Melek'te en basit olanı yaptı. Ayağının burkarak yere çöktü. Meleğin yere düşmesiyle Ilgaz'da nefes nefese kızın yanına oturdu. "Ne oldu Meleğim. Neden düştün" dedi. "Ayağım Ilgaz. Ayağımı burktum. Biraz şu gölge de oturalım lütfen" "Gel hemen hastaneye gidelim Meleğim. Ne olur ne olmaz. Belki kırık çıkık var bilemeyiz ki." "Olur Ilgaz. Biraz dinleneyim. Yine geçmezse hastaneye gidelim" Ilgaz'ın kız için telaş yapması Meleğin duygulanmasına neden olmuştu. Kız adamı düşünürken Ilgaz'da Meleği düşünüyordu. Melek, Ilgaz'ın elinden tutarak sekerek gölgeye doğru gitti. Ağacın altına oturup Ilgaz'a uzattı elini. Ilgaz'ın da yanına oturmasıyla Melek, derin bir nefes alarak Ilgaz'ı izlemeye başladı. Oturmak iyi gelmişti adama nefesleri düzelmiş, rengi yerine gelmişti. "Meleğim" dedi Ilgaz. "Efendim Ilgaz" "Lütfen yapma olur mu?" "Neyi yapmayayım Ilgaz?" "Benim yorulduğumu anladığın için ayağının burkulduğunu söyledin değil mi? Lütfen kendini zorlama. İnan bana bundan sonra istediğin kadar ilgi, sevgi, şefkat gösterebilirsin. Sana asla kızmayacağım. Bağırmayacağım. Lütfen kendini zorlama." "Nasıl anladın Ilgaz? Bende seni kandırdığımı düşünmüştüm oysaki. Aşk olsun Ilgaz ya. Çok kötüsün" "Benim şaşkın sevgilim. Hiç de iyi bir oyuncu değilsin. Senin beni düşünmene ölürüm kadın. Sen beni hep düşün olur mu? Hep aklında gözlerinde ben olayım. Bir gün gelecek kalbinde de ben olacağım" dedi elini Meleğin kalbinin üzerine koyarak. Yarım saat dinlendikten sonra. Ilgaz Meleğin elinden tutarak oturduğu yerden kaldırdı. Sonra da koluna girmesini sağladı. Melek, hiç itiraz etmeden Ilgaz'ın koluna girerek yürümeye başladı. Biraz yürüdükten sonra. Melek, başını Ilgaz'ın omzuna dayadı. Ilgaz'ın boyu o kadar uzundu ki. Pek omuzu da sayılmazdı ya neyse. "Ilgaz" dedi Melek. "Efendim Meleğim" "Sana bir şey sorabilir miyim?" "Tabi ki ne istersen?" "Yukarıda havalar nasıl acaba? Hep merak ediyorum da. Bu kadar uzun boylu olmayı nasıl başardın?" Öncelikle Sultanım. Yukarıda havalar sana bağlı. Sen yanımdayken hep güneşli sıcak parlak. Sen olmayınca parçalı bulutlu, sisli, hatta yağmurlu. Ayrıca bizim ailenin erkekleri hep uzun boylu. Kuzenim Cüneyt'i görsen o benden de uzun. Ama istemem görme. Sen benden başka hiç bir erkeği görme. Benden başka hiç kimse sana bakmasın" Ilgaz ve Melek, konuşarak arabanın yanına kadar geldiler. Sonra da arabaya binerek oradan ayrıldılar. Bu arada Kenan Ağa'da boş durmuyordu. Meleğin ailesine iyi bir mahalleden ev satın almıştı. Babasına da bir arkadaşının şirketinde de şoförlük işi ayarlamıştı. Ama bunu Meleğin babasına nasıl kabul ettireceğini bilmiyordu. Adam hiç bir şey istemediğini söyleyerek son noktayı koymuştu. Ama gelininin ailesinin sıkıntı çekmesini Kenan Ağa'da istemiyordu. Ailenin zor durumda olduğu belliydi. Ama yardım kabul etmeyecek kadar da kadar da gururlu bir aileydi. Kenan Bey, bir yolunu bulup mutlaka işleri yoluna koyacaktı. Ayrıca Ilgaz'ın bunları öğrenmemesini de sağlamalıydı. Eğer Ilgaz, gerçeği öğrenirse gurur yapar Meleği bırakabilirdi. Oğlunun bulduğu sevgiyi kaybetmesini istemiyordu adam. Kenan Bey, kendi kendine düşünüp plan yaparken Kardeşi her şeyi öğrenmişti bile. Meleğin ve ailesinin dosyasını incelerken gelen telefon adamı çok sevindirmişti. Hiç uğraşmadan Melek'ten kurtulacaktı. Meleğin bu evlilikten bir çıkarı olduğunu biliyordu adam. Ünal Yılmaz, kızını ev ve iş karşılığında vermişti Ilgaz'a. Ilgaz'ın bunları bilmediğinden emindi adam. Sadece öğrenmesi yetecekti. Bu sayede Melek'ten kurtulacaktı.Ilgaz ve Melek, gün boyu gezdikten sonra Meleğin annesinin araması üzerine eve gelmişlerdi. Zuhal Hanım, kızını gün boyu çok merak etmişti. Ilgaz'ın iyi bir genç olduğunu düşünüyordu ama yine de kızı için çok korkuyordu. Birden bire karşılarına çıkan bu aile kadını çok tedirgin ediyordu. Necla Hanım ve Kenan Bey, iyi insanlara benziyorlardı. Yine de kimseye güvenilmiyordu bu hayatta. Hem Ilgaz'ın ailesi varlıklı bir aileydi. Öyle bir ailede nasıl yapacaktı kızı? Para güç sahibi aileler de her zaman bir çıkar savaşı olurdu. Melek, öyle bir hayatı kaldıramazdı. Zaten büyük bir travma atlatmıştı. Kızının bir kez daha acı çekmesini istemiyordu kadın. Ilgaz, Meleği eve bıraktıktan sonra hiç vakit kaybetmeden  doğruca villaya gitmişti. Çok mutluydu Ilgaz. Yüzünde istemsiz sürekli bir gülümseme vardı. Villa ya geldiğinde kapıda amcasıyla karşılaştı. Amcası kapıyı çalmak üzereyken gelmişti Ilgaz. Adam yeğenini gördüğüne şaşırmamıştı. Çünkü onun nerede olduğunu zaten biliyordu. Yıllardır hem öz kardeşini hem de yeğenini sürekli göz hapsinde tutuyordu.  "Oo yeğenim bakıyorum da yüzün de güller açıyor" dedi alay eder gibi bir ses tonuyla. "Bu mutluluğun sebebi sözlün mü acaba, bunu çok merak ettim" "Neden merak ettin amca? Benim mutlu olmam senide mi mutlu eder?" "Tabiki Ilgaz. Tabi ki beni de mutlu eder. Hem neden etmesin ki? Sen benim yeğenimsin. Oğullarım nasılsa sende aynısın benim için." "Öyle mi amca? Buna sevindim. Öyle düşünüyorsan benim mutluluğuma ortak olabilir sin. Çünkü sözlüm sayesinde gerçekten çok mutluyum. Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım." "Bende seni bu konuyla ilgili görmek istiyordum." "Hangi konu amca, anlamadım." "Sözlünün hangi aileden geldiğini sormak istiyordum. Bizim ailemizle denk bir aile mi? Mal varlıkları, zenginlikleri bize yakışır gibi mi?" "Yapma amca. Gerçekten çok komiksin. Ne yapacaksın öğrenip te olayı? Fakir kız zengin oğlan dramasına mı bağlayacaksın? Meleğin ailesinin fakir veya zengin olması ne seni nede beni ilgilendirir. Ben Melekle evleneceğim. Onu çok seviyorum. Tek bildiğim bu. Ayrıca Melek sokakta dilenci olsa bile onunla evlenirdim." "Öyle mi Ilgaz?  Peki, Meleğin seninle evlenmeyi neden kabul ettiğini biliyor musun? Daha nişanlısından bir ay önce ayrılan kız. Senin gibi hasta bir adamla neden evlenir hiç sorguladın mı?" "Sen nedenini biliyor gibi duruyorsun amca. Madem bana söyleyeceklerin çok gel içeri girelim. Çalışma odamda konuşmaya devam edelim. Baban ve annem geç saatlere kadar evde olmayacaklar. Eminim bunu biliyorsun dur zaten." Ilgaz, yardımcı kadının açtığı kapıdan içeri girdi. Peşinden gelen amcasıyla beraber çalışma odasına yöneldi. Ilgaz'ın, amcası büyük oğlu Kerem'i Meleğin babasına göndermişti. Kerem, Ünal Bey'e giderek kızının Ilgaz'la evlenmeyi kabul etmemesini söylemişti. Ilgaz'ın hiç de iyi bir insan olmadığını söyleyen. Kerem. Ilgaz'ı dakikalarca Ünal Bey'e kötülemişti. Meleğin o evde çok acı çekeceğini. Ilgaz'ın böbrek nakli olması gerektiğini, ama bir türlü böbrek bulunamadığını söylemişti. Hiç iyileşmeyecek adam için kızının kendini ateşe atmamasını söylemişti. Eğer sorun paraysa onlara istedikleri kadar para verebileceğini söylemişti. Ünal Bey, Kerem'i bir süre dinledikten sonra çok sinirlenip herkesin içinde yanından kovmuştu. "Sen kendini  ne zannediyorsun be adam? Kimsin sen? Nasıl böyle bir şey teklif edebilirsin? Sen belki öylesindir ama benim ailem satılık değil" diyerek Kerem'i herkese rezil etmişti. Kerem, Ünal Bey tarafından kovulduktan sonra  öfkeyle babasının yanına geri dönmüş, sonra da babasına o kız ve ailesini bütün ülkeye rezil edeceğini söylemişti. Oğlunun maruz kaldığı duruma çok sinirlenen adam soluğu Ilgaz'ın villasında almıştı. "Evet, amca seni dinliyorum. Sözlüm ve ailesiyle ilgili ne söyleyeceksin?" "O kızın seni sevdiği için kabul ettiğini zannetmiyorsun değil mi yeğen? Önceki nişanlısını gördün değil mi? Ondan ayrıldıktan sonra sana bakacağını düşünmüyorsun herhalde." "Sade de gel amca. Melek, beni neden kabul etti onu söyle." "Meleğin ailesi açlıktan nefesi kokan bir aile yeğen" "Amca bak..." "Sözümü bitirmeme izin ver. Ev sahibi onları evden çıkarmak üzereymiş. Melek, çalıştığı fabrikadan da kovulmuş. Bakkala, manava, kasaba her yere borçlanmışlar" "Herkesin borcu olabilir amca. Herkes senin gibi ağzında gümüş kaşıkla doğmuyor. Meleğin ailesinin fakir  olmaları benim umurumda bile değil. Ben insanları zengin fakir diye ayırt etmem" "Biliyorum yeğenim. Sen insanların ne kadar dürüst olduğuna bakarsın. Peki Melek sana ne kadar dürüst. Mesela sana babanın onlara iyi muhitten lüks bir ev aldığını söyledi mi? Meleğin babasını tanıdığı iş adamlarından birinin şirketine şoför olarak işe aldırdığını söyledi mi? Ayrıca mahallede ki bütün esnaflara olan borçlarını kapattığını söyledi mi? Söylemedi değil mi? O Ünal, denilen adam ev ve iş karşılığında kızını sana yamamış. Baban bütün bunları söylemedi değil mi?" Ilgaz, duyduklarıyla beyninden vurulmuşa dönmüştü. Böyle bir şey gerçek miydi? Hayır, gerçek olamazdı değil mi? Melek, böyle bir şey yapamazdı. Kalbi sıkışmıştı Ilgaz'ın. Duydukları genç adamı perişan etmişti. Çok üzülmüştü ama asla amcası olacak adama fırsat vermeyecekti. Ona bu sevinci yaşatmayacaktı. "Babam söylemedi amca.  Söylemesine de gerek yoktu zaten. Çünkü bunları yapmasını babamdan ben istemiştim zaten. Evleneceğim kızın sıkıntı çekmesini istemiyorum. Onun da ailesinin de rahat etmesini istediğim için yaptım bunu. Söyleyeceklerin bu kadar herhalde. Beni düşündüğün için çok sağol. Hem merak etme. Melek ve ben çok mutlu olacağız" "Amcası Ilgaz'ın sözlerinden sonra bir şey söylemeden öfkeyle  villadan ayrıldı. Ilgaz'ı biraz tanıyorsa olanlardan haberi yoktu. Duyduklarıyla şok olmuş gibiydi. Her şeyi bildiğini söyleyerek adamı kandırmaya çalışsa da Ilgaz'ın surat ifadesinden ne kadar üzüldüğünü anlamıştı adam. Ilgaz'ın üzülmesi ve ya ona bir şey olması adamın umrunda değildi. Onun tek derdi Ilgaz'dan kurtulmaktı zaten. Ilgaz, amcasının söylediklerine inanamıyordu bir türlü. Meleğin bu kadar kolay kabul etmesinin sebebi bu muydu? Ailesi için mi kendini feda etmiş ti kız. Bu doğru olmalıydı. Yoksa Ilgaz, gibi hasta bir adamla kim evlenmek isterdi? Zor durumda oldukları için zengin aileyi kurtuluş olarak görmüştü anlaşılan. Ilgaz, amcası gittikten sonra salona gelip kendini koltuğa atmıştı. Duyduklarının etkisiyle düşüncelere daldığı sırada annesi ve babası gelmişti eve. Kenan Bey ve Necla Hanım. Bir akraba ziyaretinden dönmüştü. Kenan Bey, doğruca salonda oturan oğlunun yanına gitti. " Nasılsın oğlum?" dedi  merakla. Melekle gününüz nasıl geçti?" Ilgaz, babasının sorduğu soruya gülümseyerek, "Planlandığı gibi gitti baba" dedi. Kenan Bey, Ilgaz'ın söylediklerinden bir şey anlamamıştı. Bir şeyi daha fark etmişti adam. Oğlu sanki çok farklıydı bu gece. "Ne demek istediğini anlamadım Ilgaz. Planlanan şey ne?" "Bilmiyormuş gibi davranma baba. Meleğin benimle evlenmeyi neden kabul ettiğini bal gibi biliyorsun. Melek, ailesini zor durumdan kurtarmak için benimle evlenmeyi kabul etti değil mi? Yoksa hiç görmediği bir adamla neden evlenmeyi kabul etsin?" "Oğlum bak. Zannettiğin gibi değil. Neden böyle şeyler düşünüyorsun? Hem bunları sana kim söyledi? Yok, öyle bir şey. Her söylenene inanma." "Bana yalan söyleme baba. Bari sen yapma. Daha fazla gururumu kırma lütfen. Ben o kadar aptalım ki Meleğin gerçekten beni sevebileceğini düşündüm. Boş hayallere kapıldım. İlk defa sevdiğim için sersemlemiştim. Böyle bir şeyi düşünmemiştim bile. Ama dur bir dakika düşünmüştüm aslında. Ama Meleğe konduramamıştım. O da diğerleri gibiymiş. O da hedefi için beni kullanmış." "Oğlum lütfen Melek, çok iyi bir kız. Lütfen onun hakkında kötü düşünme. Babası benden hiçbir şey istemedi. Onları yakından tanıdığında anlayacaksın nasıl insanlar olduklarını? Ünal Bey ve ailesi gururlu ve onurlu bir aile. Lütfen sevdiğin kızı kaybetme. Hem ne çıkar onlara yardım etmiş olsak. Sen sevdiğin kızın sıkıntı yaşamasını ister misin?" "Konu bu değil baba. Elbette ben Meleğin ve ailesinin sıkıntı yaşamasını istemem. Sıkıntı yaşatmazdım da zaten. Ama Melek, bu şekilde yapmayacaktı baba. Bunu bana yapmayacaktı. Benimle evlenme karşılığında istemeyecekti bunları. Benim gururumla oynamayacaktı." "Oğlum bak dinle beni.." "Neyse baba. Konuşmayalım bunları. Ben yorgunum. İlaçlarımı içip uyumak istiyorum" "Peki ne yapacaksın Ilgaz? Melekle ilgili ne yapacaksın?" "Bilmiyorum. Ne yapacağım bilmiyorum baba. Ama bildiğim bir şey var. Onun la evlenmeyi düşünmüyorum. Ben kimsenin basamağı değilim. Kimsenin son çaresi de değilim." Ilgaz, daha fazla konuşmadan odasına gitti. Yıkılmıştı genç adam. Bütün hayalleri suya düşmüştü. Ömrü boyunca bir kere sevmişti. Bir kere inanmıştı. Her şeyi boş vererek Melekle bir hayat Kurmak istemişti. Ama yine yanılmıştı. Melek miydi bütün bunları yapan? Melek mi kullanmıştı Ilgaz'ı? Hiç inanası gelmemişti genç adamın. Melek, nasıl böyle bir şeyi yakıştırmıştı kendine. Ilgaz, yattığı yatağında kâbuslarla dolu bir gece geçirmişti. Sabah erken saatlerde yorgun ve ağrılarla uyandı. Bugün yine hastaneye gitmesi lazımdı. Yine yapılacak tahlilleri vardı. Genç adamın yataktan kalkacak hali bile yoktu. Mutlaka kalkmak zorundaydı. Bir şekilde ayakta durmalıydı. Bugün ve sonraki günlerde Meleği de aramamıştı. Melek, Ilgaz'ın aramamasına  çok şaşırmıştı. Bunun kendi bile farkında değildi ama gözü üç dört gündür sürekli telefondaydı. Kenan Bey, babasıyla konuşup onlar için aldığı evden ve Ünal Bey, için bulduğu işten söz etmişti. Ünal Bey, aslında hiç bir şey istemiyordu. Kızının mutluluğunu hiçbir paraya satmazdı. Köşeye sıkışmıştı adam. Evde altı boğaz vardı bakması gereken. Her gün daha da çıkmaza sürükleniyordu. Direniyordu Ünal Bey. Sonuna kadar da direnecekti. Kenan Bey'in teklifini de düşünüyordu bir taraftan. Zenginlere göre bunları kabul etmesi belki gurursuzluk. Fakirlere göre hayatta kalma savaşı. Adam çıkmazların içindeydi. Ama kalabildiği kadar hayatta kalmaya ailesi için savaşmaya kararlıydı. Onlar için çok zordu hayat mücadelesi. Karısıyla beraber yıllardır birçok zorluğun üstesinden gelerek bu günlere gelmişlerdi. Melek, büyüyünceye kadar karı koca çocuklarını doyurmak için aç yattıkları geceler bile olmuştu. Melek, liseden sonra okumayıp bir fabrikada iş bulunca biraz olsun rahatlamışlardı. Melek, sürekli mesailere kalarak aldığı maaşını neredeyse iki katına çıkarmıştı. Babasıyla bir olup ailenin yükünü omuzlamıştı. Ünal Bey, eve geldiğinde yorgunluktan perişan haldeydi. Çalıştığı fabrikada işi çok ağırdı. Yaşı ilerledikçe çok zorlanıyordu artık. Ama bu yaştan sonra başka iş bulamazdı. Bu yüzden dayanmak zorundaydı. Ilgaz, ise Meleğe kırgın ve öfkeliydi. Günlerdir kızı aramıyordu. Meleğin yaptıkları çok koymuştu genç adama. Meleği dinlemeden. Sebebini bile öğrenmeden kafasında bitirmeye çalışıyordu onu. Ilgaz, bu gece yine geç saatlere kadar uyuyamamıştı. İlaçları her zaman onu erkenden uyuturdu. Ama bu bir kaç gündür ilaçlar bile kar etmiyordu. Uyuyamayacağını anlayınca yatakta doğrulup, sırtını yatak başlığına yaslayarak oturur pozisyon aldı. Biraz kitap okusa iyi olacaktı. Kitabın sayfalarını çevirip en son kaldığı yere geldi. Okumaya başlayacağı sırada sessize aldığı telefonun ışığı yanmaya başladı. Telefonu alıp baktığında arayanın Melek, olduğunu gördü. Neden arıyordu bu kız? Tabi ki hedefine ulaşmak için arıyordu. Ilgaz, aramadığı için korkmuştu kaybedeceklerinden. Ilgaz, aramayı reddederek kitabın sayfalarını çevirdi öfkeyle. Neden böyle yapmıştı bu kız? Neden Ilgaz'ın duygularıyla oynamıştı? Ilgaz, kafasındaki sesleri susturamıyordu. Öfkesini dindiremiyordu bir türlü. Yine düşüncelerde kaybolduğu sırada telefonun ışığı tekrar yandı. Bu sefer mesaj gelmişti. Telefonu alıp tekrar baktı. Melek, yarın saat ikide sahilde buluşmak istediğini yazmıştı. Ilgaz, bu mesaja da kayıtsız kalmak istedi. Ama yapamadı. Bir süre düşündükten sonra telefonu eline alıp sadece tamam yazıp gönderdi. Melek, Ilgaz'ın günlerdir neden aramadığını çok merak ediyordu artık. Ayrılırken iyi bir şekilde de ayrılmışlardı oysa. Hastamı olmuştu acaba? Böbrekleriyle ilgili bir sorun mu çıkmıştı? Ona bir şey olsun istemiyordu kız. Ilgaz'a karşı net bir duygusu yoktu Meleğin. Ama yine de hiç bir şekilde ona bir zarar gelmesini istemiyordu. Yatağında uyuyamadan dönüp dururken aklına Ilgaz'ı aramak geldi. Günlerdir onu aramak aklındaydı aslında. Ilgaz'ın kötü düşüneceğinden korkarak aramamıştı. Babasının anlattıkları da kızı çok düşündürüyordu. Ilgaz'la evlenmesini istemeyen de kimdi acaba? Babasına neden  para teklif etmişti? Neden Ilgaz'ın iyi bir insan olmadığını söylemişti? Yine bir çıkmazın içine mi sürükleniyordu kız? Neler oluyordu böyle? Düşünceler beynini kemirirken telefonu eline aldı. Ne olacaksa olsundu artık. Ilgaz'ın neden aramadığını öğrenmeliydi. Hemen rehberden Ilgaz'ın numarasını bulup tuşladı. Telefonu kulağına götürüp açılmasını bekledi. Telefon sonuna kadar çalmasına rağmen açılmamıştı. Melek, çok kırılmıştı Ilgaz'ın yaptığına. Daha üç dört gün önce aşkından ölen adam şimdi telefonunu bile açmıyordu. Erkeklerin tamamı böyleydi anlaşılan. Melek, bir kez daha yanılmıştı belli ki. Melek, çok öfkelenmişti. Kimse onunla oynayamazdı. Kimseye kendini zorla kabul ettirmeyecekti. Melek,  yarın her şeyi öğrenecekti. Telefonu eline alıp yarın sahilde buluşalım yazdı ve Ilgaz'a gönderdi. Her şeyi açıklığa kavuşturup yoluna bakacaktı kız. Ilgaz, eğer buluşmaya gelirse onunla konuşup daha yeni başlayan ilişkisine son verecek ve iş aramaya başlayacaktı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE