ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

4417 Kelimeler
"Lütfen Hanımefendi bari siz anlayış gösterin" dedi Necla Hanım. Zuhal Hanım'a. Oğlum kızınızın fotoğrafını gördüğünden beri yalnızca onu düşünüyor. İlk defa kızınızın fotoğrafı yüzünü güldürdü. Ne olur reddetmeyin. İnanın oğlum kızınızı çok mutlu edecek." Zuhal Hanım, tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki. "Ben kabul ediyorum dedi Melek. Herkesin şaşkın bakışları arasında salona gelerek"Melek, "Ben oğlunuzla evlenmeyi kabul ediyorum" dedi ve herkesin şaşkın bakışları arasında salona girdi. Meleğin aniden söyledikleri herkesi çok şaşırmıştı. Babası kızının hem davranışına, hem de evlenmeyi kabul etmesine çok sinirlendi. Hemen ayağa kalkıp öfkeyle kızının yanına gitti. "Sen ne yaptığının, nasıl birini kabul ettiğinin farkında mısın Melek? Neye evet dediğinin farkında mısın söylesene? Evleneceğin insan sağlıklı biri değil kızım. Yapma bunu. Evleneceğin adam Günleri hastanelerde geçen birisi, kolay mı zannediyorsun sen hasta bir insanla yaşamayı. Üstelik sen görmediğin biriyle evlenmeyi nasıl kabul edersin. Delirdin mi sen kızım? Söyle bana delirdin mi? Oğulları nasıl bir adam bilmiyoruz. Ben sana söz hakkı vermiyorum Melek. Ben bunu kabul edemem kızım" "Baba lütfen bana karşı çıkma. Beş yıldır tanıdığım adamın neler yaptığını gördün. Bir insanı beş yılda bile tanıyamıyorsun. Ben bunu anladım. Hem ben evleneceğim insanla önce tanışacağım tabi ki. Ayrıca hasta olması benim için sorun değil. Elimden geldiği kadar ona her konuda yardımcı olurum ben. Yalnız sizden bir isteğim var" dedi Kenan Bey'e bakarak. "Varlıklı bir aile olduğumuzu söylüyorsunuz. Ben kendim için bir şey istemiyorum. Yalnız aileme bir ev alınmasını istiyorum. Babamın iyi bir işi olsun. Kardeşlerimin eğitimine yardımcı olmanızı istiyorum. Merak etmeyin ben de bunun karşılığında oğlunuzu mutlu etmek için elimden geleni yapacağım" "Kesinlikle böyle bir şey olmaz. Ben hiç kimseden hiçbir şey istemiyorum Melek. Neden bunu yapıyorsun? Kimsenin tek kuruşunu bile istemiyorum ben. Yalnızca senin iyi olmanı istiyorum kızım. Biz beraber çalışır her şeyi tekrar yoluna koyabiliriz. Lütfen yavrum bu kararından vaz geç" "Baba lütfen beni anla tamam mı? Ben kararlıyım. Evleneceğim, kızın olarak birazcık hatırım varsa. Bunu sende kabul et. Bu mahalleden ayrılmanızı istiyorum ben. Daha iyi bir evde oturmasını istiyorum" "Bütün istediklerini kabul ediyorum" dedi Kenan Bey. Kendi aralarında konuşan baba kıza bakarak. Sen benim gelinim olacaksın kızım. Zaten bizim olan aynı zamanda senin. Ne yapmak istersen söylemen yeter Yalnız oğlumun bu konuştuklarımızdan haberi olmasın. Onun hiç bir konuda üzülmesini istemiyorum." "Benim için farketmez Kenan Bey. Siz nasıl isterseniz" "Kenan Bey" deme bana Melek. Baba de, amca de. Ne dersen de ama Kenan Bey deme." "Olur Kenan baba. Benim için sizi baba demek hiç de zor değil. Siz de benim babam gibi evladınız için mücadele ediyorsunuz. Oğlunuzun mutlu olmasını istiyorsunuz. Bu yüzden inanın gelininiz olursam. Sizi ve eşinizi de mutlu etmeye çalışırım." Konuşacakları diğer konuları da konuştuktan sonra Kenan Ağa ve Necla Hanım. Mutlu bir şekilde ayrıldılar Meleğin evinden. Kenan Bey, hiç bir şekilde suçluluk hissetmiyordu. Evet, oğlunun sağlığı yerinde değildi ama oğlu dünyanın en iyi insanıydı. Meleği de çok mutlu edecekti. Buna adı gibi emindi adam. Necla Hanım'da aynı şekilde düşünüyordu. Meleğin annesinin korkularını da anlıyordu. Ama zamanla onlarda göreceklerdi. Ilgaz'ın kızlarını nasıl mutlu ettiğini. Diğer yanda annesi ve babası Meleğe dakikalardır dil döküyorlardı ama onu hiç bir şekilde ikna edemiyorlardı. Melek o kadar inancıydı ki. Nuh diyor peygamber demiyordu. Melek, dediğim dedik bir kız olmuştu hayatı boyunca. Anne ve babasını hiç üzmemişti bu son olaylara kadar ama. Yine de inadı tutunca kimseyi dinlemiyordu. "Kızım lütfen iyi düşün. Bu işin dönüşü yok. Tekrar üzülmeni acı çekmeni istemiyorum. Kendine acımıyorsan bize acı. Senin üzülmene dayanamıyoruz" dedi babası üzgün bir şekilde. Ama hiç bir söz Meleğe etki etmiyordu. Hiç bir konuşma kararından döndürmüyordu. Kenan Bey ve karısı sevinç içinde gitmişlerdi villalarına. Villaya geldiklerinde Kenan Ağa, güzel haberi vermek için hemen oğlunun odasına çıktı. Ilgaz, biraz yorgun hissettiği için yatağına uzanmış telefonunda Meleğin fotoğraflarına bakıyordu yine. Fotoğrafa bakarken bile deli gibi atan kalbi kızı canlı canlı görse ne yapardı acaba? Düşündüğü şeye gülümsedi Ilgaz. Bu kız Ilgaz'ın sebebi olacaktı. O sıra da kapıyı tıklatıp içeri giren babasını gördü genç adam. Hemen uzandığı yatağından kalktı. Babası gülerek girmişti odaya. Ilgaz da babasının mutlu haline gülümseyerek baktı. "Hayırdır Kenan ağam. Yüzünüzde güller açıyor. Sizi bu kadar güldüren şey nedir acaba?" dedi babasına şakayla karışık. "Bugün çok mutluyum oğlum. O kadar mutluyum ki anlatmaya kelimeler yetmez. Mutluluğumun sebebini öğrenince sende mutlu olacaksın bence" "Öylemi baba? Neymiş sebebi söylese de bende mutlu olayım o zaman?" "Seni evlendiriyorum Ilgaz" dedi babası bir nefeste. "Ne? Ne diyorsun baba? Ne evlendirmesi? Şaka mı yapıyorsun gece gece?" "Şaka falan yapmıyorum oğlum. Hiç bu kadar ciddi olmamıştım" "Hadi baba, bunu bana yapma lütfen. Ben evlenmek falan istemiyorum. Lütfen bu konu hemen şimdi kapansın. Bana bir daha da bu konu hakkında hiçbir şey söyleme." "Artık çok geç Ilgaz Ağa. Biz kızı gidip istedik bile. Kızda seninle evlenmeyi kabul etti." "Yapma ne olur baba. Ben çocuk değilim. Beni istemediğim bir evliliğe zorlayacak değilsin herhalde. Hangi devirde yaşıyoruz ya biz. Nerde görülmüş evlenecek insanlar tanışmadan kız istemek. " "Sende kızla tanışacaksın oğlum. Ve inan bana onu çok beğeneceksin. O kadar güzel ki benim gelinim. Onu görünce güzelliğiyle aklın başından gidecek. Yine de onunla tanıştıktan sonra evlenmek istemez sen seni asla zorlamayacağım?" "Baba ne diyorsun sen ya? Ne tanışması? Ben kimseyle tanışmak falan istemiyorum. Hem o kız benimle evlenmeyi nasıl kabul etti? Ona gerçekleri söylediniz mi? Benim hasta bir adam olduğumu biliyor mu? Benim le hangi şartlarda yaşayacağını biliyor mu? Bunları bir kızın kabul etmesi imkânsız. Ne verdinizde de kabul etti benimle evlenmeyi. Ya da şöyle sorayım. O  benimle evlenmek için ne istedi?" "Sen kendini neden küçümsüyorsun oğlum? Sen dünya yakışıklısı aslan gibi bir delikanlısın. Lütfen kendini yiyip durma artık. O kızla mutlaka tanış. Birazcık hatırım varsa o kızla tanış. Eğer istemezsen onunla evlenme. Buna seni zorlamayacağım. Ama lütfen o kızla tanış" "Peki baba. Sadece senin hatırın için. Sen istediğin için o kızla tanışacağım. Yine de sen hiç umutlanma. Benim kararım kesin baba. Ben kimseyle evlenmeyi düşünmüyorum" "Göreceğiz Ilgaz Ağa." dedi babası içinden. "Sen o kızı bir gör. Sonrasını hep birlikte göreceğiz" Kenan Beyoğlu ve Melek, için bir restoranda buluşma ayarlamıştı. Yarın saat ikide buluşacaklardı iki genç. Ilgaz'a gideceği yerin adını da söyledikten sonra oğlunun odasından çıktı. Kapıdan çıkarken de gülerek çıktı Kenan Ağa. Şaşkın oğlu kızın adını bile sormamıştı. Ama sorun yoktu. Kenan Ağa, her şeyi ayarlamıştı nasıl olsa. Melek, gece geç saate kadar babasıyla konuştuktan sonra odasına gitmişti uyumak için. Zira kafası kazan gibi olmuştu düşünmekten. Akşamdan beri olanların hızına kendi bile yetişemiyordu. Adamlar Meleği oğullarına istediklerinde önce sinirlenmişti kız. Ama adam oğlunun durumunu anlatmaya başlayınca, adamın samimiyeti çok etkilemişti kızı. Kenan Bey'in oğluna karşı hiçbir acıma falan hissetmemişti. Ama yine de üzülmüştü. Çünkü Melek, kimsenin acı çekmesini istemiyordu. Oğlunun hasta olmasına  gelince de. Kimsenin bir garantisi yoktu ki hayatta. Herkes bir hasta adayıydı. Kimsenin yarına ne olacağı belli değildi. Ne sağlığın ne de başka bir şeyin garantisi yoktu. Sağlıklı olup ta ciğeri beş para etmez insanlarla doluydu bu dünya. Dünya yakışıklısıydı Taylan. Taşı sıksa suyunu çıkaracak kadar da güçlü bir adamdı. Ama karakteri beş para etmez bir adam çıkmıştı. Meleği ve ailesini rezil etmişti cümle âleme. İnsanlıkta sınıfta kalmıştı Taylan. Melek, onu evlilik konusunda hiçbir zaman zorlamamıştı. Evlenmeyi en çok isteyende oydu zaten. Bunu yapmamalıydı Meleğe. Eğer evlenmek istemiyorsa erkek gibi mertçe söyleyecekti bunu. Kızın gururuyla oynamayacaktı.. Meleğin içindeki güveni sevgiyi tamamen öldürmüştü. Ona Taylan'dan ayrılmak koymamıştı zaten. Onun gibi bir adam için üzülmeye değmezdi. Kızı en çok üzen bunu düğün günü yapmasıydı. Melek, düşüncelerle boğuşurken annesi girdi odaya. Zuhal Hanım, kızının yatağına gelip oturdu. Annesinin odasına girdiğini gören Melek, yatakta oturur pozisyona geldi. "Kızım canım benim. Verdiğin karardan emin misin bir tanem? Senin için ne kadar zor olacak biliyor musun yavrum? Hiç tanımadığın yüzünü bile görmedin biriyle nasıl evlilik kararı alırsın? Lütfen kızım, bunu yapma. Babanı dinle kızım. Baban bütün söylediklerinde haklı." "Annem canım. Bunu bende biliyorum. Sakın düşünmediğimi zannetme. Ben her şeyi babam sen ve kardeşlerim için yapıyorum. Ev sahibinin babama dediklerini duydum ben anne. Sende biliyorsun bunları. Bugün ev sahibi benden de istedi kirayı. En kısa sürede kirayı ödemezseniz evden çıkın dedi. Ne yapmamı istiyorsun anne? Benim iş bulmam belki ayları bulacak. Kardeşlerimin okulu. Evin kirası. Ne kadar zor durumdayız görmüyor musun? Senin ve babamın yardıma ihtiyacınız var. Ben onların oğluyla zorla evlenmiyorum. Evlerine gidip parada istemedim. Onlar kendileri gelip istediler beni. Ben de ailem için yardım istedim sadece. Sizin için her şeyi yaparım anne. Şu an inan ki gurur yapacak durumda değiliz. Ben kardeşlerimin okumasını istiyorum. Derslerinden geri kalmasın istiyorum. Lütfen babama bir şey söyleme. Bana da engel olmaya çalışma." Kızının söylediklerini dinleyen kadın. Hiç bir şey söyleyemedi. Kızının bütün söyledikleri doğruydu. Şu an durumları hiç de iç açıcı değildi. Ve git gide kötüye gidiyordu. "Yavrum benim, Meleğim. Bizim için kendini feda ediyorsun öyle değil mi?" "Hayır anne neden feda edeyim? Bende yuva kuruyorum işte. Hem onu tanımıyoruz belki de iyi bir insandır olamaz mı?" "Zengin çocuğu kızım. Ne kadar iyi olabilir ki? Onlar her istediklerine ulaşan insanlar. Bizim halimizden anlamaz ki" "Bunu bilemeyiz annem. Sen üzülme. Ben iyi olacağım. Siz ve kardeşlerim iyi olursa bende iyi olacağım." Bir süre daha konuştuktan sonra annesi kızını alnından öptü ve odasından çıktı. Melek, ertesi sabah saat on bire kadar uyudu. Annesi sabah kahvaltıya çağırdığı halde babasıyla tartışmak istemediği için gelmedi. Babasının kalbini daha fazla kırmak istemiyordu kız. Babası da yakında anlayacaktı kızının doğru bir karar verdiğini. Saat on bir de yataktan kalktı. Kısa bir düşünme faslından sonra duş almak için banyoya gitti. Banyoda ki işini bitirdikten sonra hemen dolabını açtı. Üzerini sade bir şekilde giyinip hazırlandı. Siyah ve kızılımsı tonlarda olan saçlarını düzleştirdi ve odasından çıktı. Mutfakta annesinin yanına geldiğinde annesinin yemek hazırlamakla meşgul olduğunu gördü. Melek buzdolabını ve diğer dolapları açıp baktı. Dolapta yiyecek pek bir şey yoktu. Annesi elinde bulunan malzemelerle bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bu görüntü yıkmıştı kızı. Meleğin yaptığı bir hata ailesini perişan etmişti. Ama onların rahata kavuşması için ne gerekirse yapacaktı. Meleğin, Taylan ile evlenme kararı onları perişan etmişti. İkinci evlenme kararı ise bu durumdan kurtulmalarını sağlayacaktı. Kızın tek umudu buydu. Bunu belki gurursuzluk olarak göreceklerdi başkaları. Belki çıkar ilişkisi. Belki de yüzsüzlük. Her ne olursa olsun. Ne derlerse desinler. Melek için önemli değildi. Onun ailesi ve kardeşleri mutlu olsun. Hayatları kurtulsun Melek, başka bir şey istemiyordu. Yaptığı hatanın bedelini kendisi ödemeliydi ailesi değil. Evleneceği adamla buluşma saati yaklaşırken Melek annesine haber verip evden çıktı. Gideceği yer fazla uzak değildi. Bu yüzden yürüyerek gitmek istiyordu. Kenan Bey, araba göndermek için aramıştı ama kız bunu kabul etmemişti. Melek, yavaş adımlarla buluşacakları restorana geldi. İçeri girdiğinde yanına gelen görevliye adını ve rezervasyonu olduğunu söyledi. Görevli hemen onu Ilgaz ve Melek, için hazırlanan masaya götürdü. Melek, masaya gelip zarif bir şekilde oturdu. Gözleriyle kimseye belli etmeden etrafı taradı. Restaurant pekte kalabalık değildi. Söz de nişanlısı olacak adam da hala gelmemişti. Melek, saatine baktı erken mi gelmişti acaba? Evet, biraz erken gelmişti ama adamında gelmiş olması gerekiyordu. Hasta falan mı olmuştu acaba? Meleğin aklına adamın zaten böbrek hastası olduğu geldi. Anlamlandıramadığı bir şekilde içi sızlamıştı kızın. Bu duygu acıma falan değildi. Farklı bir duyguydu hissettiği. Adını bile bilmediği adama karşı içinde hissettiği bu duygu da neydi? Ilgaz, ise arabasıyla yoldaydı. Babasının yaptığı emrivaki adamı çok kızdırmıştı. Evlenmek falan istemiyordu ki Ilgaz. Özellikle Ilgaz'ın tanımadığı adını bile bilmediği kızı nasıl gidip istemişlerdi? Babası dalga mı geçiyordu  onun la? Böyle bir şey görülmüş şey değildi. Ilgaz'ın içinden kızla buluşmaya gitmek hiç gelmiyordu. Bu yüzden evde gereğinden çok oyalanmıştı. Babası arayıp kızın geldiğini söylemese daha gitmeye niyeti yoktu. "Acele et kızı bekletme" demişti babası. Oda isteksiz de olsa arabasına atlayıp yola düşmüştü. Arabayı hızlı kullandığı için kısa sürede restorana geldi. Arabasını uygun bir yere park ederek arabadan indi. Ilgaz'ın biraz ağrısı vardı ama ağrılara zaten alışık olan adamı pek fazla etkilemiyordu. Kapıya yaklaştığında onu gören çalışanlar hemen kapıyı açtılar. Ilgaz'ı tanımayan yoktu burada. Cüneyt le beraber sık sık gelirlerdi bu restauranta. Görevli Ilgaz'a yol göstererek kızın oturduğu masaya doğru yürüdüler. Kızın sırtı Ilgaz'a dönük olduğu için henüz yüzünü görememişti. Görmeye çok ta hevesli değildi ya neyse. Ilgaz, seri adımlarla masaya geldi. Masanın etrafından dolanıp kızın karşısına geçti. "Merhaba ben Ilgaz" diyerek elini uzattı. Melek, ona elini uzatan ama yüzüne bakmayan adama çok kızdı ama ses çıkarmadı. O da elini uzattı Ilgaz'a. Ilgaz, "Bende Melek, diyen kızın sesiyle bakışlarını hızla kıza çevirdi. Yolda kafasına koymuştu. Kıza ilgisiz ve soğuk davranacak ve buluşmanın son buluşma olmasını sağlayacaktı. Bu yüzden kızın yüzüne henüz bakmamış etrafı izliyordu. Ama duyduğu isim. Ve duyduğu o muhteşem ses adamı kızın yüzüne bakmasına neden olmuştu. Ilgaz, karşısında Meleği görünce nefesi kesilmişti. Boğazında kocaman bir yumru oluşmuştu. Rüyada mıydı acaba Ilgaz Ağa. Melek ti karşısında ki kız. Bir fotoğrafla âşık olduğu olağanüstü varlık. Melek, şu an fotoğrafta ki halinden bin kat daha güzeldi. Ilgaz'ın elini tokalaşmak için tuttuğunda adamın eli titremişti resmen. Sonra da Meleğin gözlerine dalıp gitmişti. " Neyiniz var iyi misiniz?" dedi Melek yumuşak ve buğulu sesiyle. "Gökten mi indin be kadın. Dünyam aydınlandı" dedi Ilgaz kendi kendine. "Bir şey mi dediniz? Anlamadım" Yüksek sesle düşündüğünün farkına varan Ilgaz. "Hayır, bir şey söylemedim. Özür dilerim. Biraz geciktim. Çok bekletmedim umarım" dedi titreyen sesiyle. "Sorun değil bende yeni gelmiştim zaten. Sizinle tartışmamızı istedi ailen" "Şey Melek. Size Melek diyebilirim" değil mi " "Tabi ki diyebilirsiniz. Dün gece aileniz beni istedi. Haberiniz vardır her halde? Melek, düşündüğünden daha da yakışıklı bulmuştu Ilgaz'ı. İlk izlenim olarak olgun bir adam gibi görünüyordu. "Sana yalan söylemeyeceğim. Ailemin seni istediğinden haberim yoktu. Babam dün gece geç saatlerde gelip söyledi bana." "Nasıl yani siz beni hiç görmediniz mi? Ama aileniz sizin beni gördüğünüzü söylemişti." "Evet, seni gördüm Melek. Ama sadece fotoğrafını." "Fotoğrafımı mı anlamadım? Nereden buldunuz fotoğrafımı? Kim verdi size?" "Ben kimden bulduğunu bilmiyorum. Ama bana veren annemdi. Seni çok beğenmiş Annem. Seninle evlenmemi istiyordu. Ama senin nişanlı olduğunu öğrenince işler değişmişti." "Ilgaz Bey, dün aileniz beni size istedi. Bende kabul ettim. Evet, başımdan bir nişan geçti. Kendi nikâhımın olacağı gün terk edildim. Bunlar gizli değil. Size de açık açık söylüyorum. Eğer benimle evlenmek istemiyorsanız siz bilirsiniz. Ben kimseyle zorla evlenmiyorum" Melek, düştüğü duruma lanet etmişti. Karşısında ki adam kim bilir neler düşünüyordu kız hakkında. "Yapma Melek, evlilik çocuk oyuncağı değil. Evet, ben seni fotoğrafını gördüğümde çok beğendim. Hakkında da araştırma yaptım. Bir nevi seni tanıyorum yani. Peki, sen beni tanıyor musun? Benim böbrek hastası olduğumu biliyor musun? Benim çoğu günlerimin hastanede geçtiğini biliyor musun? Eğer bilmiyorsan ben şimdi söylüyorum." "Ben her şeyi biliyorum Ilgaz Bey. Babanız her şeyi anlattı. Ben her şeyi bilerek kabul ettim sizinle evlenmeyi. Babanıza sizi mutlu edeceğime söz verdim. "Bak Melek.""Melek şey. Kusura bakmazsan Sana bir soru  soracağım. Sen gerçekten verdiğin karardan emin misin? Sen benimle evlenmeyi gerçekten kabul ediyor musun?" Ailenin baskısı falan olmadan, benim ailemin bir zorlaması olmadan gerçekten, kendi isteğinle benimle evlenmeyi kabul ediyor musun? Lütfen bana gerçek duygularını söyle. Kimseden korkma ya da çekinme" "Ya siz Ilgaz Bey. Siz benimle evlenmeyi gerçekten istiyor musunuz? Beni isteyen sizin ailenizdi. Siz benimle evlenmeyi kendi rızanızla kabul ediyor musunuz?" "Öncelikle bana Ilgaz Bey deme lütfen. Sizli bizli konuşmayı hiç sevmem" "Sorduğun soruya gelince. Seninle evlenmeyi çok isterim Melek. Seninle hiç düşünmeden şimdi evlenirim." "O zaman bende seninle evlenirim Ilgaz" Meleğin ağzından kendi adını samimi  ve utangaç ses tonuyla duyan Ilgaz, çok sevinmişti, "Sen bana Ilgaz, dedin. Adımı senin dudaklarından duydum ya Meleğim. Şimdi seni istediğime daha da eminim. Duygularım daha da güçlü" dedi içinden. "Tamam, o zaman Melek. Şey, yani önce yemeğimizi yiyelim istersen. Yemek ten sonra biraz gezelim olur mu?" "Olur Ilgaz. Sen nasıl istersen.  Kendini iyi hissediyorsan gezeriz sorun yok." Meleğin söylediği son cümle Ilgaz'da şok etkisi yapmıştı. Bir anda dünyası kapkara olmuştu. Sakin olmaya çalışsa da  sinirlerine hakim olamadı. "Bana çocuk muamelesi yapmazsan sevinirim Melek. Benim bir bakıcıya ihtiyacım yok. Özellikle bana acıyarak bakan birine hiç anladın mı? Benim hiç kimseye ihtiyacım yok" Ilgaz'ın yüksek sesle söyledikleri Meleğin olduğu yerde donup kalmasına neden olmuştu. Kızın kalbi korkuyla titremişti. Hiç beklemediği anda Ilgaz'dan gelen bu tepki kızı hem çok korkutmuş bir o kadar da üzmüştü. Melek, Ilgaz'ın neden o kadar tepki verdiğini  anlayamamıştı. Bu yüzden çok şaşırmıştı ve gözünden akan yaşlara engel olamamıştı. "Ben, ben öyle demek istemedim Ilgaz. Ben sadece, sadece senin yorulmanı istememiştim. Yanlış anlaşıldıysam özür dilerim. Ben sana asla acımıyorum. Acıyarak baktığımı da düşünmüyorum. Sadece iyi olmanı istemiştim" Melek, masada daha fazla oturamadı. Çünkü oturursa daha çok ağlayacaktı. Herkesin önünde ne Ilgaz'ı nede kendini rezil etmek istemiyordu. "Ben lavaboya gidebilir miyim?" dedi titreyen sesiyle. Sonra da Ilgaz'ın bir şey söylemesini beklemeden masadan kalkıp lavaboya gitti. Lavabonun kapısına kadar zorla gelip kendini içeri attı. Kapıyı kapattıktan sonra gözyaşlarına boğuldu. Asla kötü niyetle söylememişti. Ilgaz'ın böyle tepki vereceğini bilse asla böyle bir şey söylemezdi. Lavabo da dakikalarca ağladıktan sonra kendini sakinleştirmeye çalıştı. Daha sonra elini yüzünü yıkayıp tekrar hafif bir makyaj yaptı. Ilgaz, ise Meleğin kalbini kırıp ağlattığı için kendine lanet ediyordu. Neden bu kadar tepki vermişti? Neden onu üzmüştü, anlayamamıştı adam. Meleğin karşısında güçlü bir erkek gibi durmak istiyordu. Hastalığını kızın yanında unutmuş, sanki yeniden dünyaya gelmiş gibi hissetmişti. Meleğin kötü bir niyeti yoktu. Bunu anlamıştı Ilgaz. Ama hastalığını hatırlamak ağır gelmişti. Meleğin yanına yakıştırmamıştı kendini. Sağlıklı, hayat dolu, dünya güzeliydi Meleği. Bu hasta solmuş haliyle kızın yanına uygun bulmamıştı kendini. Yumruklarını sıktı öfkeyle. "Allah senin belanı versin Ilgaz. Günlerdir aşkıyla yandığın kızı ağlatmayı başardın ya. Allah seni kahretsin" dedi kendi kendine. Dakikalardır lavabo da olan kızı çok merak etmişti. Neden gelmemişti hala? Yoksa Ilgaz'ı bırakıp gitmiş miydi? Ilgaz'ın aklına gelen şeyle kalbi sıkıştı. Gerçekten gider miydi acaba? Ilgaz, buna dayanamazdı. Çok üzülür yıkılırdı. Bir mucizeyle hayatına giren kızı. İlk günden kaybedemezdi. Daha fazla beklemeden hemen masadan  kalktı. Gidip Meleğin neden geç kaldığına bakacaktı. Hızlı adımlarla lavabonun olduğu tarafa gitti. Tam bayanların kullandığı lavabonu kapısına yaklaşmıştı ki Meleğin dışarı çıktığını gördü. Melek te Ilgaz'ı görmüş bakışlarını kaçırarak ona doğru yürümeye başlamıştı. Yavaş adımlarla Ilgaz'ın, yanına geldi ve karşısında durdu. Ilgaz, nefes nefese kalmış bir halde kızın gözlerine baktı. Ağladığı her halinden belli olan kızı kollarından tutarak kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Kollarına aldığı kızla derin bir oh çekti. Gitmemişti Melek. Çok şükür gitmemişti. Ilgaz'ın kollarındaydı işte. Ilgaz'ı burada tek başına bırakmamıştı. Melek, Ilgaz'ın ona sarılmasıyla donup kalmış hiç bir tepki verememişti. "Melek, affet beni ne olur. Sakın beni bırakıp gitme  olur mu?" dedi üzgün ses tonuyla. "İnan seni üzmeyi hiç istemedim. Allah beni kahretsin Melek. Yemin ediyorum seni üzmek istemedim. Şaşırdım, korktum, bir anda. Kendimi sana layık göremedim. Yanına kendimi yakıştıramadım. Hastalığım geldi aklıma. Dünyam yıkıldı Melek" "Neden Ilgaz? Neden layık göremiyorsun? Benim senden ne üstünlüğüm var ki? Asıl ben sana uygun değilim. Sen zengin bir ailenin oğlusun. Benim ailem" "Lütfen Melek, lütfen. Konu paraya gelmesin. Ben zengin olmak yerine sağlıklı olmayı tercih ederdim. Dünyanın hiçbir serveti sağlıktan değerli değil. Sen dünya güzelisin sağlıklısın. İnan bana benden çok daha zenginsin. Kalbini kırdım biliyorum. Lütfen affet olur mu? Ben bunu nasıl yaptım? Seni nasıl üzdüm. İnan şu an kendimden nefret ediyorum. Hadi gel lütfen. Tekrar masamıza gidelim. Daha yemeğimizi bile yemedik." Ilgaz, Meleğin elinden tutup masalarına getirdi. Meleğin boğazında bir yumru vardı ve canını yakıyordu. Kelimeler bir türlü çıkmıyordu boğazından. Melek, yine mi yanılmıştı? Hatamı yapıyordu yine? Annesi ve babası doğru söylemişlerdi belki. Bu işe kalkışmamalıydı belki de. Meleğin sessiz hali Ilgazı çok korkutuyordu. Onu tam bulmuşken kaybetmekten ödü kopmuştu. "Lütfen Melek, bir şey söyle korkutma beni lütfen. Benimle bir yola çıkmaktan vaz geçmedin değil mi? Seni ilk günden kaybetmedim değil mi?" "İyiyim ben Ilgaz. Lütfen biraz izin verir misin? Boğazımda bir şey var konuşamıyorum." dedi boğuk çıkan sesiyle. "Lütfen sakin ol. Allah beni kahretsin. Böyle olmasını istememiştim." Melek, başka bir şey söylemeden masada duran suyu alıp içti. Bir süre daha sakinleşmeyi bekledi. Ilgaz, bir şey söylemesi için kızın gözünün içine bakıyordu. "Tamam, iyiyim ben." dedi Ilgaz'ın gözlerine bakarak. "Sadece korktum biraz. Sen den böyle bir tepki beklemiyordum" "Özür dilerim Melek. Özür dilerim. Aşırı tepki verdim. Bana annem ve babam haricinde başka biri ilgi gösterdiği, hastalığımı hatırladığım zaman  kendimi çok zayıf hissediyorum. Kendimi savunma ihtiyacı duyuyorum. İçgüdüsel bir şey Melek, lütfen kırılma. İnan seninle alakalı değil." "Artık konuşmayalım lütfen. Unutalım gitsin. Vakit  geç oldu zaten. Ben eve gitsem iyi olacak. Annem çok merak eder" "Melek, dur lütfen. Daha yemeğini bile yemedin. Neden acele ediyorsun?" "Dediğim gibi annem merak eder Ilgaz" diyerek masadan kalkan Melek. Hemen çantasını alarak çıkışa yöneldi. "Dur Melek, bana bir konuda söz ver lütfen. Seninle yeniden görüşeceğiz değil mi? Bunu benden esirgemeyeceksin değil mi?" "Sen bilirsin. Beni görmek istiyorsan görüşebiliriz Ilgaz." "Tabiki Melek. Tabi ki seni çok görmek isterim.  Hem de hemen yarın görüşelim olur mu? Ben yarın  önce hastaneye gideceğim. Sonra gelir seni alırım. Şey ailenle de tanışmak istiyorum. Sence bir sakıncası yoksa." "Bence bir sakıncası yok. Ailemle tanışabilirsin. Biz sözlü sayılırız " "Evet, Evet haklısın Melek. Sen benim sözlümsün, sözümsün" Ilgaz, şu an bulutların üstünde uçuyordu  sanki. O kadar mutluydu ki genç adam. Mutluluğunu kelimelere nasıl dökecek bilemiyordu. Ilgaz, hayatında hiç şu anda olduğu gibi hissetmemişti. İlk kez yaşadığı bu duyguyu kelimelere dökemiyordu bile. Melek, Ilgaz'a hayatında ilk defa mutlu olma şansı olmuştu. Yaşamak için bir sebep vermişti. Ilgaz, garsonu çağırıp hesabı ödedikten sonra, Meleğin elinden tutarak çıkışa yöneldi. Melek, Ilgaz'ın heyecanlı haline  gülümseyerek onun yanında yürüdü. Ilgaz, hiç bir şey için izin falan istemiyordu. İstediği zaman sarılıyor. İstediği zaman kızın elini tutuyordu. Taylanda dahil hiç bir tanıdığı erkeğe benzemiyordu. İnsanı hemen kendine çeken bir güç vardı onda. Bu yakışıklılığı falan da değildi. Ilgaz'ın herkesten farklı bir havası vardı. Melek, yanında yürüdüğü adama bir taraftan da sürekli dönüp bakıyordu. Bunun farkında olan Ilgaz, "Bana biraz daha bakmaya devam edersen." "Neden öyle diyorsun Ilgaz? Sana bakmak yasak mı? Ayrıca sana bakmıyorum ben. Bir şey düşünürken dalmışım" "Ne düşünüyor bakalım Melek Hanım?" "Ilgaz Ağa diyordum içimden.  Çok  rahat mı desem? Fazla mı cana yakın desem?  Ne desem bilemedim? İlk defa buluştuğu kıza hem sarılıp hem de elini tutuyor. Bu özgüven nerden geliyor acaba? "Seni istedik ya biz Melek" dedi gülerek. "Sende beni kabul ettin. Her türlü hakkı sen verdin bana. Bende fırsatı kaçıracak kadar salak değilim herhalde." "Ilgaz'ın arabasına kadar konuşarak geldiler. Ilgaz, arabanın kapısını açarak Meleğin binmesini bekledi. Sonra da kendi sürücü koltuğuna geçti. Kısa süren bir yolculuğun ardından Meleğin mahallesine geldiler. Ilgaz, mahalleye arabayla girmek için döneceği sırada Melek, onu durdurdu. "Ben burda ineyim Ilgaz. Babam işten gelmiştir belki. Seni görünce kızabilir. Sana söylemeyi unuttum. Babam evlenmemize pek sıcak bakmıyor. Bu yüzden sana kötü davranmasını istemiyorum." "Baban haklı Melek. Ben olsam da aynı tepkiyi verirdim. Hasta bir adamla kızımın evlenmesini istemezdim" "Ama ne babam ne de sen ben değilsiniz. Onun için benim kararlarıma saygı gösterin." "Tamam, Melek kızma. Ben senin kararına sonsuz saygı duyuyorum. Ayrıca bu kararından dolayı da çok mutluyum. Sana teşekkür ederim." Ilgaz, arabayı durdurup hemen arabadan indi. Hemen arabanın öbür tarafına dolanarak Meleğin kapısını açtı. Kızın elinden tutarak arabadan indirdi. "Çok naziksiniz beyefendi. Ben böyle şeylere alışık değilim. Üstelik çabuk da alışırım. Haberin olsun" dedi. "Biliyorum Melek Hanım. Ben çok nazik bir adamım. Sen iste yeter. Ben her zaman kapını seve seve açarım" "Teşekkür ederim Ilgaz. Yarın görüşürüz" "Yarın görüşürüz Melek. Yarını iple çekeceğim. Bundan emin olabilirsin" Melek, Ilgaz'a "kendine dikkat et" demek istiyordu ama adamın vereceği tepkiden korktu. O da sadece, "Hoşçakal" demekle yetindi. Sonra da adamın yanından ayrılıp mahalleye girdi. Komşularının birçoğu dışarıdaydı. Kimisi çamaşır seriyor. Kimisi balkon keyfi yapıyordu. Hepsi de Meleğin  lüks bir arabadan indiğini görmüştü. Melek, evlerine girinceye kadar hiç birinin yüzüne bakmadı. Hiç birine selam bile vermedi. Sadece annesinin bir kaç arkadaşı hariç. Hepsi Melek, hakkında ileri geri konuşmuştu. Sadece onlar Meleğin yanında durmuş kızı korumuşlardı. Melek, eve girip kapıyı kapattığında karşısında onu bekleyen annesini gördü. Annesi Melek, gittiğinden bu tarafa yere göğe sığamamıştı. Kızları onları dinlememiş, kendi başına kararlar almıştı. Önce tanımadığı adamla evlenmeyi kabul etmiş. Sonra da daha ilk günden adamla buluşmaya gitmişti. Çok merak etmişti Meleği. O adam kim bilir nasıl biriydi? Kızına  bir zararı dokunacaktı belki. Zuhal Hanım. Hiç kimseye güvenmiyordu artık. Taylan'a çok güvenmişti ama adam tam bir pislik çıkmıştı. Kızının uzun bir süre evlenmesini istemiyordu kadın. Kızı çok sıkıntılar yaşamıştı yıllardır. Zuhal Hanım, bunun hep farkındaydı. Taylan'a güveniyordu nedense. Bu yüzden kızının gönlü olsun. Yavrusu mutlu olsun istiyordu. Ama olmamıştı. Taylan'ın annesinin para hırsı. İki genci bu noktaya getirmişti. Zuhal Hanım, düşünceler içindeyken Melek, kapıyı açıp içeri girdi. Annesi kızının salona gelmesini bile beklemeden, yanına gitti. Sonra da hemen neler olduğunu sordu. Annesinin meraklı haline gülümseyen Melek, annesine sarılarak, "Merak etme anne, adam beni yemedi. Bak sapasağlam geldim eve" dedi. "Benimle dalga geçme Melek. Alırım ayağımın altına bak. Hiç tanımadığın bir adamla buluşmaya gittin. Merak etmem gayet normal değil mi?" "Merak etme sen sultanım. Gayet iyiyim." "Şey kızım. Nasıl biri? İlk izlenimin nasıl? İyi birimi bari? Nasıl karşıladı seni?" "Anneciğim kaç tane soru sordun arka arkaya. Valla hızına yetişemedim. Öncelikle adı Ilgaz. Bilmiyorum ama iyi birine benziyor. Beni de iyi karşıladı. Ailesinin beni istediğini de bilmiyormuş. Babası buradan gittikten sonra söylemiş gerçeği. Ayrıca Ilgaz, beni beğendiğini de söyledi. Benimle evlenmeyi çok istediğini de söyledi. Annem merak etme. Ben iyi olacağım inşallah." "Umarım Meleğim. Umarım çok iyi olursun. Bizim için yaptıkların yüzünden mutsuz olursan kahrolurum ben." Babası ve kardeşleri geldikten sonra hep beraber sofraya oturdular. Annesi yaşadıkları zorlukları diğer çocuklarına belli etmemeye çalışıyordu. "Anne yine mi çorba ya. Bu evde başka bir şey pişmez mi" dedi küçük erkek kardeşi. Zuhal Hanım. Eşine ve kızlarına bakarak, "İşim çoktu oğlum. Anca çorba yapabildim." "Önüne ne konursa onu ye küçük bey" dedi  Meyra mızmızlanan kardeşine. Ablasının ona kızmasıyla masada sessizlik olmuş herkes yemeğine dönmüştü. Ilgaz,  bugün öyle mutluydu ki, mutluluk tan ayağı yere basmıyordu. Melek'ten ayrıldıktan sonra villaya gelmişti hemen. Arabasını park ederek önce sahile gitti. Bir süre sahilde yürüyüş yaptı. Dalgaların sesini dinledi. Melekle geçirdiği iki saatin her saniyesini tekrar yaşadı. Hayatındaki en büyük heyecandı bugün yaşadığı. Meleği gördüğünde eli ayağı titremesi, heyecandan ne yapacağını şaşırmıştı. Şimdi biraz sakinleşmesi gerekiyordu. Yoksa heyecandan ölen insanlardan biri de kendisi olacaktı. Kendini yorgun hissetmeye başladığında hemen villaya döndü. Annesi ve babasını görmek için büyük salona geldiğinde amcasını babasının yanında otururken buldu. Amcası Ilgaz'ın geldiğini görünce sahte bir gülümseme sergileyerek ayağa kalktı. "İşte Ilgaz ağamızda geldi" dedi sahte bir sevgi gösterisiyle. " Yeğenim duyduğum haber doğru mu? Baban yakında evleneceğini söyledi." "Öncelikle hoşgeldin amca. Sorduğun soruya gelince, evet amca öyle bir şey var." "Tanıştın mı gelin kızımızla? Onunla görüşmeye gittin herhalde." "Evet, onunla görüşmeye gittim amca" "Evladım nasıl geçti Melek kızımla ilk buluşman? Meraktan çatladım burada" dedi Necla Hanım. "İdare eder anne. Bunu sonra konuşalım. Benim odama çıkıp dinlenmem lazım" "Tamam oğlum sen bilirsin. Sen git dinlen. İlaçlarını almayı da unutma" "Önce annesinin yanına giderek ona sarılan Ilgaz, "Annem hayatımın en güzel gününü geçirdim. İyi ki Meleği tanımışım" dedi yalnızca annesinin duyacağı bir ses tonuyla. Sonra da herkese veda ederek odasına çıktı. Annesi ve babası oğullarının ardından gülümseyerek baktılar. Onu şimdiye kadar hiç bu kadar mutlu görmemişlerdi. Amcası ise odasına çıkan Ilgaz'ın ardından nefretle baktı. Sonra da Kenan Bey'e gitmesi gerektiğini söyleyerek villadan ayrıldı. Yolda büyük oğlunu arayarak. "Melek Yılmaz" hakkında her şeyi bilmek istiyorum "dedi.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE