
- Sakin ol Yusuf şaka yapıyorum.
- Bak eminsin değil mi şaka olduğuna. Ellerimi nereye koyacağımı şaşırdım çünkü.
- Eminim eminim. İstediğin yere koyabilirsin. Ben senin sınırlarına güveniyorum ağam, sen ne yanlışa düşer ne de beni düşürürsün.
- Sana, bir daha ağam demeyi yasaklıyorum küçük hanım.
- Neden ama, söylemek çok hoşuma gidiyor.
- Benim de hoşuma gidiyor ses tonun, ağam derken ki işven. İşte o zaman kendimi tutamamaktan korkuyorum.
- Ne olur ki kendini tutamazsan?
- Ne mi olur?
Bile bile üzerine gitmiştim. Dünyadan haberi olmayan toy bir kız değildim çünkü. Bi kere Emel ve abimle aynı evde yaşıyordum bu zamana kadar. Hem birkaç defa da erotik film izlemişliğim vardı. İnternete boşuna para vermiyorduk heralde. O yüzümün her yerinde gözlerini dolaştırıp dudaklarımda oyalanırken, ben de ensesinde birleştirdiğim ellerimle saçlarını karıştırıyordum. O bir el bombasıysa ben de pimin üzerindeki eldim. Bombayı patlatmak için sadece pimi çekmem yetecekti. Ve ben pimi milim milim çekerek hem ona hem de kendime işkence çektiriyordum. Yüzünü bana iyice yaklaştırarak burunlarımızı temas ettirdi önce. Benim gözlerim açık kalmak için savaşırken o, bir kez bile kırpmıyordu. Bir yandan da elleri belimde ve bacağımda gezinmekteydi. Dokunduğu yerlere termometre koysam ibreyi patlatacak kadar ısındığına emindim. Nihayet dudaklarımız buluşunca ben de pimdeki elimi çekiverdim. Artık patlamak için saniyeleri sayıyordu Yusuf ağamız. Ben de o patlamada parça pinçik olmaya razıydım açıkçası.
Onu her zerresiyle hissettiğim dakikalarda kulağıma bir yerlerden telefonumun sesi gelmeye başladı. İlk çalışta umursamadım ama ısrarla peş peşe çalmaya başladığında aramızdaki libido savaşı da etkisini yitirmeye başladı. Kucağından kalkmayı hiç istemesem de masanın üzerindeki telefonu alıp yanıtlamak zorundaydım. Aramanın abimden geldiğine emin olmasam hiçbir güç bu anın bozulmasına neden olamazdı.
- Seni nikahıma bir alayım, abine çektireceklerim var Ayşe.
- Tamam, ne yaparsan arkandayım ama şimdi kalkıp şu telefona bakmam lazım. Yoksa deli Hasan Ali uçarak gelir.
İstemeye istemeye beni bırakınca dayanamayıp hızlı bir öpücük çaldım dudaklarından. Elinden gelse, asla kucağından kalkmama izin vermezdi. Tahmin ettiğim gibi abimin aradığını görünce sıkıntılı bir nefes vererek açtım telefonu.
- Abim! Uyuya kalmışım, hayırdır?
- He hayirdur, hayir. Bizum Cemile neneya sinir çayluk var ya bildun mi?
- He bildum.
- Ha oriya bitane kara yemiş vardur oni da bildun mi?
- He bildum.
- İşta o ağaca ayaklarindan astum Osman'i. Sabaha yoldan geçan olursa anca bulur.
- Abi sabaha kadar domuzlar yer onu.
- Ula domuz domuzi yer mi heç? Bi pok olmaz oğa. Ne diyeceğum aç bak telefoni, ha onun hesabindan birşey paylaştum. Adam sayemde hayatinun etkileşimini aldi.
- Abim bir tanesin sen var ya. Hakkını helal et gecenin bir vakti karının koynundan çıkarıp başına iş açtım.
- Karumi evda biraktuğumi kim dedi. Ha o paylaşma fikrini veren Emel'dur da. Görumceme hediyem olsun deyi.
- Varya siz hayatımda gördüğüm en klas çiftsiniz. Allah ayırmasın abim sizi. Hayde selametle.
- Ayşeee
- Buyur abi?
- Ha oriya yalağuzsun değil mi? Kimse yoktur yanina?
- Yok abi, kim olacak bu saatte? Kilitledim kapıyı bacayı, tam uyuyordum salağın paylaştığı şeyi gördüm işte. Sonra da seni aradım biliyorsun.
- O deli uşak görmedu değil mi?
- Kim Yusuf mu? Sayende görmeden sildik abi. Görseydi çok kızardı eminim.
- He erkek adam kizardi. Neysa ben yatmaya gideyrum. Sen da yat zibar. İş var güç var zabağnan.
- Tamam abi, Allah'a emanet ol öpüyorum.
- He sen da allah'a emnaet. Deduklerumi unutma sakin, bileysun onlari.
Ah abim az evvel yediğim naneleri bir bilseydin yine böyle konuşabilir miydin acaba? Telefonu kapatınca abimin paylaştığı videoyu görmek için Osman'ın hesabına girdim. Girer girmez gördüğüm şeyle kahkaha atmamak mümkün değildi. Zira abim; dediği gibi ayaklarından karayemişe asmış asmadan da sadece don ve atletle bırakmıştı Osman salağını. Postun altına da şey yazıyordu; "Hopa'da benden böyük pok yiyen yoktur."
Merakla beni seyreden Yusuf'un yanına gidip az önce gördüklerimi ona da gösterdim. Benim gibi kahkaha atmasını beklerken; o telaşle gözlerimi kapamış ve Osman'ın yarı çıplak halini görmemi kendince engellemişti. Bunu yaprken de "Abin tam benim kalemim, onunla çok güzel işler yaparız. Ama sen yine de bu herife bakıp göz zevkini bozma güzelim. " diyordu. Osman'ın sefilliğinden ise onun bu telaşlı halleri daha komik geldi gözüme. Telefonu rasgele bir yere bırakıp az önce kalktığım yere, kucağına oturdum.
- Bu tatsız mesele de hallolduğuna göre biz kaldığımız yerden halt yemeye devam edebiliriz bence.
- Yalnız ben bu haltların tadına ölsem doyamam. Çok feci bağımlılık yapıyormuş meğer.
Biz birbirimize öyle daldık ki; ne kaynaya kaynaya biten çay suyunu ne de nar topuna dönen demliği fark edebildik...

