bc

TUTSAK GELİN:KUMA (+18)

book_age18+
13.2K
TAKİP ET
178.3K
OKU
revenge
dark
love-triangle
one-night stand
family
HE
love after marriage
fated
forced
opposites attract
second chance
friends to lovers
pregnant
arranged marriage
playboy
badboy
stepfather
heir/heiress
drama
tragedy
sweet
serious
kicking
city
mythology
disappearance
enimies to lovers
lies
secrets
rebirth/reborn
love at the first sight
affair
addiction
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

“Onun ilk karısı benim! Miran’ın üzerimde gördüğünde beni daha çok arzuladığı gecelikleri katlayacaksın... Sen kendini onun karısı olarak görebiliyor musun ki? Ama ben öyleyim! Kim kendi kızlığını, tanımadığı bir adama çocuk verebilmek için iki parça yiyeceği ekmek için satar ki? Sen busun... Daha fazlası değil!”

Beyaz gelinliğim ile yatağın üzerinde oturmuş az sonra gerdek için gelecek olan ve zaten bir karısı olan kocam Miran’ı bekliyordum. Kapının açılma sesi nefesimi kesti. Ondan yayılan yoğun alkol kokusunu almamak neredeyse imkansızdı.

“Hazır mısın? Birazdan bana çocuk verebilmen için senin ilk geceni senden alacağım!”

Sesinde hem öfke hem de alaycılık vardı.

“Çok uzatmazsan ve nazlanmazsan bunun kısa sürmesini sağlarım ama tam tersini yaparsan canını çok yakarım haberin olsun!”

Tehditleriyle birlikte odanın içinde yürüdü ve tam önümde durdu. Önce ceketini çıkarttı sonra da gömleğini. Sıra kemerine geldiğinde bir elini çeneme koydu ve başımı kaldırıp ona bakmamı sağladı.

“Cehennemine hoş geldin! Benim körpe, ikinci karım!”

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
|KATİL AVCI|
“Onun ilk karısı benim! Miran’ın üzerimde gördüğünde beni daha çok arzuladığı gecelikleri katlayacaksın... Sen kendini onun karısı olarak görebiliyor musun ki? Ama ben öyleyim! Kim kendi kızlığını, tanımadığı bir adama çocuk verebilmek için iki parça yiyeceği ekmek için satar ki? Sen busun... Daha fazlası değil!” Beyaz gelinliğim ile yatağın üzerinde oturmuş az sonra gerdek için gelecek olan ve zaten bir karısı olan kocam Miran’ı bekliyordum. Kapının açılma sesi nefesimi kesti. Ondan yayılan yoğun alkol kokusunu almamak neredeyse imkansızdı. “Hazır mısın? Birazdan bana çocuk verebilmen için senin ilk geceni senden alacağım!” Sesinde hem öfke hem de alaycılık vardı. “Çok uzatmazsan ve nazlanmazsan bunun kısa sürmesini sağlarım ama tam tersini yaparsan canını çok yakarım haberin olsun!” Tehditleriyle birlikte odanın içinde yürüdü ve tam önümde durdu. Önce ceketini çıkarttı sonra da gömleğini. Sıra kemerine geldiğinde bir elini çeneme koydu ve başımı kaldırıp ona bakmamı sağladı. “Cehennemine hoş geldin! Benim körpe, ikinci karım!”  Her şey böyle başladı... Elazığ'ın ılık bir sonbahar gününde avlanmak, toprağın ıslak kokusunu hissetmek elbette şahane bir huzur bırakacak kadar güzeldi. Kafası zaten bulanık olan Miran, soluğu en sonunda kuzeni Civan ile birlikte ormana giderek avlanmakta bulmuştu. "Bu kadar sıkma canını be oğlum! Saatlerdir yürüyoruz, güneş tepedeydi geldiğimizde ama sen tek kelime bile etmedin doğru düzgün. Gün batacak hâlâ yeminli gibi susarsın Miran..." "Sana demesi kolay elbet. Amcam tepene binmiyor evlen diye, hoş bunun için ensene yapışmayan evlenince çocuk diye de diretmez. Soyum senden yürüyecek diye tutturdu. İnmiyor tepemden bir an olsun. Anam desen, her Allah'ı sabahı kahvaltı masasında bir bana bir de Şilan'a bakıyor... Koca konak dar gelir oldu." "Evlenesiniz diye neler ettiler ama bak sonunda ne oldu? Şilan ile neredeyse üç yıldır evlisin. Üzerine bir kuma gelmemesine şaşırtmalı asıl. Amcam o kadar sabırlı değildir, benden iyi sen bilirsin elbet babanı ama yakında bu olay senden çok Şilan'ın canını sıkacak gibi." Miran, omuz silkti umursamaz bir tavırla. Artık bundan sonra olabilecekleri pek umursamıyor gibiydi. "Görücü usulü olmasa daha çok canın sıkılırdı be oğlum. Baban da haklı, baktı gördü ne birini sever taş kalbin ne de birinin seni sevmesine izin verirsin. Adamın da tek oğlusun. Babam hep derdi, amcan bir çocuk daha yapmak istemedi diye. Tek evladım olsun varım yoğum onun olsun. Sen de böyle yapınca yıllar sonra hayal kırıklığına uğramıştır. Sana evvelden beridir derim ama dinleyen kimdir? Kendim söyler kendim dinlerim... Şilan'ın gücü çok üzülecek Miran..." Miran, birden bire yürümeyi bıraktı ve Civan'a doğru keskin ve mekanik bir dönüş yaptı: "Yahu adem, beni konuşturacaksın illa. Her seferinde deneriz ama olmaz. Döl tutmaz Şilan, kendimden bile şüphe ederim. Bende mi sorun vardır diye! Çektiğim sıkıntının farkında bile değilken boş gürültü etmeyesin Allah aşkına! Zaten kafa dağıtmaya çıkmışım şuraya, gelmişsin karşıma ne dersin? Evde anam babam, Şilan'ın bir türlü gülmeyen yüzü, evden çıkınca da sen çullanırsın üzerime. Delirtmeye mi çalışırsınız el birliği ile?" Civan, o an yaptığı hatanın farkına vardı ve bir mahcubiyetle sustu. Aralarında saygı ile kurulmuş bir sessizlikte bir müddet ilerlediler. Miran, bir anlığına kendisini anlamaya çalışan kuzenine çok mu ağır çıkışı çıkışmadığını düşündü ancak uzun süredir neler olduğunu bilen Civan'ın böyle yapmasına biraz daha katlanamayacağına kendini ikna edince o düşünce de uçup gitti. Omuzlarında taşıdıkları av tüfekleri ile güneş iyice batana kadar ilerlediler. Ormanı lacivert bir karanlık sarınca geri dönme kararı aldılar ve oldukları yerde biraz soluklandılar. "Dönelim artık, buradan bizim eve yürümemiz çok uzun sürecek. Şehirden sonraki kötü girişine kadar geldik be kuzen. Buradan sonrasında bir hayvan bulmayı umut etmeyesin." "Niye? Çok mu insan gelir gider buralara?" "Sanmam. Hele de bu saatlerde kimseler gelip gitmez herhalde. Bir senin benim gibi deliler gelir sanırım, onlar da içer içer giderler..." "İçmek demişken iyi hatırlattın. Bir ara ateş yakalım da içelim seninle, ne vakittir gece içmez sohbet etmeyiz." "Havalar giderek soğur sen içelim diyene kadar, beni elimde alkolle zatüreye doğru göndermeyesin. Ateş falan yakılmaz o havalarda. Soğuk çarpar da anlamayız vallahi! Bu yaştan sonra akan sümüklerimle dolaşamam etrafta, ocak başına gider sohbetimizi ederiz." "E o halde dediğin gibi olsun bakalım, seni mi kıracağım prenses?" Civan, şakacı bir alınganlık tüfeğin ucunu göstererek Miran'ın kafasına doğru vurur gibi bir hamle yaptı ve gülüştüler: "Vururum kafana vallahi, ne avladığımı sorduklarında da tavşan tavladım derim bilesin! Elimiz boş dönmemiş oluruz." Biraz kendi aralarında el şakaları yaptıktan sonra biraz ötedeki çalıların arasından bir ses kulaklarına geldi. Bir hışırtı onları heyecanlandırdı ve harekete geçirdi. Miran, ne olur ne olmaz diye bir insan olmasına karşın yüksek sesle bağırdı: "Kim vardır orada?" Hiçbir cevap gelmedi geriye ve Civan ile birbirlerine baktılar. Bir hayvan olma ihtimali onları mesut etti. Miran, tüfeğin doğrulttu ve çalılara doğru nişan aldı. Hâlâ azar azar hareket eden çalınsın ardındakini bir tavşan ya başka bir yabani hayvan sandılar. Ne olduğunun ya da ne tür bir hayvan olduğunun önemi yoktu. "Görmüyorsun ki oğlum, nasıl vuracaksın? Mındar etmeyesin hayvanı." "Susasın da avcı hislerime güvendesin Civan. Ne çok konuştun be bugün..." Miran, kararını vermişti. Bugün ormandan eli boş dönmeyecek ve eli boş da dönmedi... Tüfeği ateşledikten sonra çalıdaki hareket kesildi. Miran, gururla omuzlarını dikleştirdi ve Civan da kuzeninin sırtına onu övmek istercesine birkaç kez vurdu. Yaptığı şeyin farkında bile değildi Miran ve belki oradan, neyi vurduğunu görmeden gitseydi hiçbir zaman da farkında olmayacaktı ancak tüfeğinden ateşlediği kurşun çoktan kanı akıtmıştı, asıl büyük olan sorun ve kaderin cilvesi ise bu kanın bir hayvana değil de bir insana ait olmasıydı. Annesi ve babasını kaybetmiş torunu Berçem ile yaşayan, yaşlı ve her şeyini torununa adamış olan yaşlı Mehmet, Miran'ın avı olmuştu... Bundan sonra yaşanacaklar her şeyden habersiz Berçem için ve Miran ile Şilan için şimdiki oldukları hayattan daha karmaşık bir hayata yol açacaktı... Miran ve Civan, mutlulukla birlikte çalıya doğru gittiklerinde ardında gördükleri şey tam kafasından vurulmuş, ak saçlı ve sakallı Mehmet Dede'ydi... Topladığı küçük odunlar kucağından yere düşmüştü ve üzerlerine kanı sıçramıştı. Miran, dehşete düştü, Civan ise sendeleyerek yere düştü. "Oğlum... Bu! Bu..." diyerek kekeledi Civan ama cümlesini tamamlayamadı. Mehmet Dede'nin gözleri açık kalmıştı ve kan yüzüne yayıldıkça yayılıyor oradan da bir su misali toprağa akıyordu. İşte her şey, böyle başladı...

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
521.2K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

HÜKÜM

read
223.7K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook