bc

Benimle Asla Tanışma

book_age18+
99
TAKİP ET
1K
OKU
dark
HE
second chance
rebirth/reborn
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

YAĞMURLU BİR AKŞAM TANIŞTILAR

Hayatta hep bir şeyler kaçırıyormuş gibi hisseden Nesteren hayatta tek bildiği şeyi yapmaktan usanmıştı. Ders çalışmaktan. Ailesinin onun için planladığı gelecek ilgisini çekmiyordu. Belli ki ders notları dışında ailesinin ilgisini de çekemiyordu. Arkadaş edinerek hayatta kaçırdığı ne varsa yaşamak istiyordu. Sıradan hayatının değişme vakti gelmişti. Sonra bir akşam yabancı biri hayatına girdi.

Soğuk Ekim akşamı bir yabancıyla çarpıştı.

HAYATI BİR DAHA ESKİSİ GİBİ OLMADI

Bu rastlantısal karşılaşmalar çoğaldıkça Nesteren yabancının aslında kendisi gibi yalnız olduğunu düşünerek onunla arkadaş olmak isteyecekti ama bilmediği gerçekler onu ansızın yakaladığında geride bıraktığı sıradan hayatı artık onun için çok uzak bir geçmişte kalmış olacaktı.

Bazı insanların sakladığı sırlar sonsuza kadar gizli kalmalıydı.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
YABANCI
Aldanmadığı halde bilerek aldanmış görünmek, iyi olmayan bir durumu bilerek kabul etmek eylemi için 'Bile bile lades' deyimi kullanılır.  Bir Ekim akşamı dershaneye gitmek yerine ıslak kaldırımda dikilip kafenin camından içeride oturan çifte bakarken bu deyimi canlı canlı yaşadığımın farkına vardım.  İşin garibi sonunun ne olacağını bilmeme rağmen kalbimde duyduğum acıydı. İnsan neden başına gelecekleri bile bile o seçimi yapardı? Sanırım farkına bile varmadan tam tersi olacağına dair içimde bir umut beslemiştim. Ne kadar da gereksizdi. Umut içimden yok olurken geriye acı yankısını bırakmıştı. Yaşadığım acı kaybın acısı olmamalıydı ne de olsa birini kaybetmek için kazanmak gerekirdi. Belli ki ben bunu yapamamıştım.  Esen rüzgar ince montumdan içeriye sızıp bana o an daha büyük sorunlarım olduğunu hatırlatsa da olduğum yerden kımıldayabilecekmiş gibi hissetmiyordum. Yağmuru hissetmeyecek kadar bedenim uyuşuktu ama kokusunu alabiliyordum. Tipik bir sonbahar akşamıydı. İnsanlar işlerinden, öğrenciler okullarından çıkmış evlerine gitmek için şehrin kaosunda kendi yollarında ilerliyordu. Sokak lambaları çoktan yanmıştı. Caddede ağır ağır ilerleyen araçların farları akşamı aydınlatmaya yardım ederken düşen ince damlaları da gözler önüne seriyordu.  Gözlerim Kuzey'in halinden memnun ifadesinde geziniyordu. Okul başlayalı bir ay olmadan yanıma gelip zorlandığı bir matematik sorusu sorarken olduğu o mahcup halinden farklıydı. İnsan tam olarak kaç yaşında başka bir insanı, duygularını umursamadan kullanmaya başlardı? Bu doğduğumuz andan itibaren ruhumuzda bir nakış gibi yer alan özellik miydi? Aslında daha kim olduğumuzun bilincine bile varmadan kim zorba olacak kim ezilen kaderimize yazılmış mıydı? Ne yazık ki o kadar ders arasında bu sorularıma cevap veren bir konu yoktu.  Bana o soruyu sorduğu an içimden 'İşte' dediğimi hatırlıyorum. 'Sana sorular sorarak notlarını yükseltmek isteyen biri daha' İlk değildi son olacağını da sanmıyordum. Eğer bir sınıfta notları iyi olan bir öğrenci varsa ondan yararlanmak isteyen en az bir öğrenci olurdu. Doğanın kanunu gibiydi bu.  Önceden yaşadıklarımdan akıllanmadığım belliydi. Beni bir arkadaş olarak görmediğini, hatta duygusal bir his beslemediğinin de farkındaydım ama yeni transfer olduğum lise de bir tane bile arkadaşım yoktu. Eğer benimle konuşmasının bedeli sadece ders çalıştırmaksa bunu kabul edebilirdim. Ne kadar arkadaşa ihtiyacım yok diye söylesem de kalbimde bunun yokluğunu yaşıyordum. Geleceğe hazırlanmak güzeldi ama bu hazırlık sürerken yaşım ilerliyor ve gençliğimde edinebileceğim en basit bir deneyimden bile uzak kalıyordum. Bunu edinmeye çalışırken birçok hata da yapmıştım. Hala hatırladıkça yüzümün kızarmasına neden olacak hatalar. Okul değiştirmeme rağmen bazı kötü anılar insanın yakasını kolay kolay bırakmıyordu.  Gözlerimi sımsıkı kapatıp zorlukla yutkunurken yaşadığım o anı zihnimin en karanlık köşesine iteledim. Gözlerimi yeniden açtığımda yaptığım başka bir salaklığın kanıtına baktım. Tek istediğim sanırım biri tarafından fark edilmekti. Bazen yaşadığımdan sadece kendim haberdarmışım gibi hissediyordum ya da aslında bir nokta da öldüğümü ve hala yeryüzünde bir ruh olarak gezindiğimi. Annemin baskıcı tavırları olmasa ölmüş olduğuma inanmak daha fazla işime gelirdi.  Yeni okula transfer olmak zorunda kaldığımda yaşadığım kötü olayı iyi bir şey olarak değiştirebileceğimi düşünmüştüm. Yaptığım hatalardan ders alacak ve arkadaş edinecektim. Okulun ilk günü insanların bana nasıl baktığını gördüğümde hayallerimin gerçekleri perdelediğini anladım. Diğer öğrenciler sanki oraya ait olmadığımı sözleriyle değil sadece bakışları ile söylüyordu. Değişen tek şey artık görünmez değildim. Devlet okuluna ara yılda transfer olan şımarık zengin kızdım. Bunlar benim sözlerim değildi, kızlar tuvaletinde konuşan kızlar başka insanın duyacağından endişelenmiyorlardı anlaşılan.  Kuzey yanıma gelen ilk kişi olduğunda içimde istemsizde olsa umudun filizlendiğini hissetmiştim. Kuzey okulda bolca arkadaşa sahipti. Bir şekilde insanlarla kaynaşmama yardım eder sanmıştım ama bu çıkarımımın işe yarayıp yaramayacağını görecek kadar arkadaş kalamamıştık ne yazık ki. Daha ilk sınavdan yüksek not alması ile aramıza aşılmayacak bir duvar örmüştü. Ona aldığı notu kutlamamız gerektiğini söylediğimde yine o mahcup ifadesini takınmış ve ensesini kaşırken ailesi ile planı olduğunu söylemişti. Az önce saçını kulağının arkasına sıkıştırdığı kız annesi değilse söylediği kocaman bir yalandı.  Salak herif girdiği bir sınavdan yüksek not almanın onu dersten geçireceğini sanıyordu. Onun peşine takıldığımda kendime neden dershaneye gitmeyip bu adamı takip ettiğimi sordum birkaç kere. Sanırım yüzde bir bile olsa yanılma payım olduğunu sanmıştım ama yanılmadığım ortadaydı. Yüz kızartıcı anılarım gittikçe artıyordu. Panik hissi yavaş yavaş beni ele geçirmeye başladığında derin derin nefes aldım.  Umut etmek insanın en büyük düşmanı olabiliyordu işte.  Derin bir nefesle yağmurun ve şehrin kokusunu ciğerlerime çektim. Yavaşça verdiğim nefesim dudaklarımdan buhar halinde çıkıp havaya dağılıp yok oldu. Ekim olmasına rağmen havanın bu kadar soğuk olmasına şaşırdım. Gerçi bir haftaya kalmadan Kasım ayına girmiş olacaktık.  Beynim yine gerçeklikten kaçmak için saçma düşüncelere savruluyordu.  Başımı sağa sola salladım. Bir psikopat gibi kafeye bakmaktan vazgeçmeliydim. Üstelik anneme dershaneye neden gitmediğime dair sağlam bir bahane bulmalıydım. Liseden mezun olmama daha bir sene olmasına rağmen üçüncü sınıfta bile çok sıkı çalışmamı öğütleyip duruyordu. Ne zaman öğütlememişti ki? Özellikle ebeveynlerimin refah yaşamları benim notlarıma bağlıyken.  O anda gece birden gündüz gibi aydınlandığında omuzlarım kasıldı. Yıldırım düştükten sonra her zaman yaptığım gibi içimden saymaya başladım. Gök gürültüsünün sesi duyulmadan Kuzey bakışlarını kafenin camına çevirdi ve gözlerimiz buluştu. Gözlerinin önce ardına kadar açıldığını sonrada yavaşça kısıldığını gördüm. Gitme zamanım gelip de geçiyordu. Birden elimde olmadan panikledim. Onu takip ettiğimi anlamış olmalıydı. Yüzleşmeye niyetim olmadığından aceleyle geri adım attım ama geri adım atmamla birine takılmam bir oldu. Ayaklarım birbirine dolandı. Sırt çantam oldukça ağırdı ve fiziğin değişmez kuralına kapılıp ağırlığın olduğu tarafa doğru düşmeye başladım. Tam sırtım kaldırımla buluşacağı anı beklerken bileğimden sıkıca tutan el sayesinde dengemi yeniden buldum.  İki ayağımda yere sağlam bastığında beni tutan kişiye baktım. Bunun için başımı geriye doğru atmak zorunda kaldım. Başım ancak göğüs kısmına geliyordu ve ben 1.75 boyunda biriydim. Gri kapüşonlusunun içinden bana bakan bir çift kahverengi göz ile karşılaştım. Yüzünün görünen kısımlarından az çok benim yaşlarımda genç bir adam olduğunu fark ettim. Zaten o anda sadece o kadarını fark edebilirdim çünkü kafenin kapısı açıldı ve Kuzey kaldırıma adım attı.  "Nesteren burada ne işin var?" diye sordu rahatsız olmuş bir ifade ile. Kendi notları için başka bir insanı kullanan adama baktım. Nasıl bu kadar karaktersiz olmayı başarabiliyordu? Daha fazla küçük düşmek istemiyordum. O sırada artık dengemi bulduğumdan emin olan çarptığım kişi elini bileğimden çekti. Hiç düşünmeden uzanıp buz gibi olan parmaklarını tuttum. Ucun parmakları bir an kasıldı ve elini çekmek için gerildi ama daha fazla sıktım.  Kuzey'e döndüğümde gözlerimde onu aşağılayan bir ifade olmasına özen gösterdim. "Sadece erkek arkadaşımı bekliyordum," dedim. Göz ucuyla elini tuttuğum gence baktığımda gözlerinin samimi bir şaşkınlıkla ardına kadar açıldığını gördüm. Bir şey söyleyecekmiş gibi dudaklarını araladı. Buna izin veremezdim. Ne Kuzey'in ne de adını bilmediğim gencin konuşmasına müsaade etmeden elinden tuttuğum gibi ilerledim. Kalbim sanki boğazımda atıyordu. Biraz ilerleyip kalabalığın arasına girdiğimde parmaklarından tuttuğum kişiye dönüp bir şey demem gerektiğini biliyordum ama saniyeler geçerken kelimeler boğazımdan geçemeyecek kadar büyüyordu sanki. Hayatımdaki bütün saçmalıkları bu akşam yapıyordum. Sonra binmem gereken otobüsün durağa yaklaştığını gördüm. Kurtuluşum ayağıma kadar gelmişti.  Hızla elini bıraktığım gence döndüm ve gözlerimi yüzünden kaçırarak bir rapciyi şaşkınlığa uğratacak kadar hızla "Size çarpıp izinsiz böyle davrandığım için özür dilerim," dedim tek nefeste. Daha dudaklarını aralayamadan arkamı dönüp hızla kalabalığın içine daldım. Yüzüm yanıyordu. Kendimi utandırma konusunda diğer insanları aratmıyordum. Otobüsün kapanmak üzere olan kapısından hızla geçtim. Şoför bana azarlayacakmış gibi baksa da kartımı okuttuğum esnada tek kelime etmedi. Hemen boş bir yere oturup oradan uzaklaşana kadar gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım.  On yedi yıllık hayatım boyunca böyle bir an yaşamamıştım ve şimdi utancımdan yok olmak istiyordum. Kim bilir o kişi hakkımda ne düşünmüştü. En azından Kuzey denilen aptal herifin sapık takipçisi gibi görünmemiştim. Sadece yoldan geçen yabancı birini sevgilisi olarak tanıtan manyağın teki gibi görünmüştüm o kadar.  'Ama öyleydin," dedim kendime. Onun amacının ne olduğunu bile bile neden ola yardım etmiştim. Sonra da yalanını kanıtlamak için peşine takılmıştım. Kendimi rezil etmeme çok az kalmıştı. Yüzüne doğru düzgün bakmadığım o gence teşekkür etmem gerekirdi. Eğer ona çarpmasaydım her ne kadar Kuzey yanıma gelmese de onu takip edeceğimi anlayacaktı.  Başımı otobüsün camına dayayıp nefesimi verdim. Cam çok geçmeden nefesim yüzünden buğulandı. Uzanıp parmağımın ucuyla bir soru işareti çizdim. Kafamda soru işareti çiftliği vardı. Bazılarını cevaplayabiliyordum bazıları ise gizemini koruyordu. Biriyle arkadaş olmak benim için neden bu kadar zordu? Her zor konuyu ders çalışarak anlayabiliyordum ama sosyal beceriler benim için bilinmez konuydu. Biri tarafından kullanılmakta yalandan da olsa arkadaş edinmeni sağlamıyordu. Bunu Kuzey sayesinde öğrendim. Nefret ettiğiniz insan bile size bir şeyler öğretebiliyor. Eski okulumda bana öğrettikleri bir şey daha vardı. Onu ömrüm boyunca unutmayacaktım. 

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

evli kadın evli adama aşık oldu

read
10.2K
bc

Kan Kırmızı (Türkçe)

read
4.1K
bc

ALFABETA (+18)

read
29.2K
bc

Tutku'nun Esiri

read
23.5K
bc

Ölüm Yıllıkları

read
1.2K
bc

ÇAPKIN +18 (365 Gün Serisi)

read
24.6K
bc

SENİ HİSSEDİYORUM ( 2 )

read
7.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook