Her karanlık gece sona erer ve güneş tekrar doğar..
-------------♡-------------
Bilinmezlikler çoktur insanın hayatında.Mesela ne zaman ölüceğini öldükten sonra akıbetinin ne olacağını bazı olayların neden başına geldiğini bir türlü bilemezsin.Çünkü herşey de ince bir hesap olduğunu unuturuz çoğu zaman...
Aslının şuan aynı duygularla boğuştuğunu göz harelerinden anlayacak kadar iyi tanıyordum onu.Neden diyordu bakışları.Selimin parmağında ki yüzüğe inat ona hesap sormak isteyecek kadar çok seviyordu onu.
Konferanstan sonra apar topar göstereceğim ona gününü demiş ve soluğu Selimin ve gizemli adamın yanında almıştık.
"Görmeyeli baya değişmissin Aslı demek isterdim ama hesap sormak için gelen haline bakılırsa hala daha aynı kişisin"
Sözleri üzerine Aslının şok bakışları değişmiş yerini sadece benim anlayacağım intikam ateşiyle yanan bakışlar kaplamıştı."Ne o kişiliğim seni rahatsız mı ediyor??"
Selimin küstahca gülmesiyle bu işin hiç iyi bir yere gitmeyeceğini anladım ama ben Aslıyı alıp gidemeden Selim büyük ateşin fitilini attı.
"Hayır beni rahatsız etmiyoda ne zaman büyüyeceğini merak ediyorum sadece.Malum artık evlenecek yaşa geldin böyle devam edersen evde kalırsın benden söylemesi."
Bir yandan küstahca komik birşey söylemiş gibi gülen bu adam bir anda ciddileşti.Neden ciddileşti diye dönüp Aslı'ya baktığımda benim herşeye hazır cevap olup üzüldüğü anlarda bile kahkahalarla gülen arkadaşım ağlıyordu.Ağlıyordu..Belki kendisi bile farkında değildi.Gözyaşları yüreğinin yangınına dayanamamış kendiliğinden akıyordu.Aslı hiç birşey demeden arkasını dönüp gittiğinde hışımla Selime döndüm.
"Sen ona nasıl böyle şeyler söylersin Selim??Aslının yalnız kaldığı anlarda bile ağlamadığını kalkıp deli gibi dansettiğini bildiğin halde onun gibi bir kızı ağlatabilecek kadar vicdanını ne ara yitirdin?Sözde aşkından hiç bahsetmiyorum bile..Seni Aslının etrafında bir kez daha göreyim bak o zaman neler oluyo."
Sözlerim üzerine biz buraya geldigimizden beri kafasını hiç telefondan kaldırmayan gizemli adam kaldırmış ve sonuna kadar beni dinlemişti.
Ama şuan onun ela hareli atmosferimi değiştirecek kadar yoğun bakışlarını bile takmıyacak kadar çok sinirliydim.
Daha fazla bu sinir bozucu havaya dayananamıcağımı düşünüp sinirle yanlarından ayrıldım.Hemen Aslıyı bulmam gerekiyordu.Telaşlı adımlarla insanlara çarpa çarpa koridorda ilerleyip lavabonun önüne geldiğimde hızla kapıyı açtım.Aslıyı içerde hiç bir şey olmamış gibi görmek beni şaşırttı desem yalan olur.Çünkü Aslı bu.Beni şaşırtan şuan ki hali değil az önce Selimin yanındaki haliydi.
Kapıyı kapatmamla kafasını telefonundan kaldırıp bana uzun uzun baktı.Belki de ilk defa bakışlarında dalga yoktu muziplik yoktu.Onu bu şekilde görmek daha bir afallamama neden olurken hızla yanına gidip sımsıkı sarıldım.Çoğu insana göre ağlamak zayıflıktı öyle değil mi??Biraz fazla ağla hemen sulu göz damgasını sana vurmakta gecikmeyen bir toplumda yaşıyorduk çünkü .Acaba düşünmüyorlar mıydı belki de fazla gözyaşı akıtanların daha fazla derdi vardı da gözyaşıyla akıp gitsin diye düşünüyorlardı.Böylece rol yapmaları daha kolay olmazmıydı??
Aslı gibi ben gibi...Gereğinden fazla mutlu olup geceleri sessiz sessiz ağlayan binlerce insan gibi..Ama ben bugün dostumu bırakmak istemiyordum.Onu bugün ancak, yatağında sessiz ağlamak değil sıcak bir omuzda ağlamak rahatlatırdı.Çünkü o benim çocukluğumdu.Annemin ölümünden sonra, babamın yanımdayken beni bırakıp gidişi küçük kardeşimi teselli edememenin yükleri altında her gün biraz daha olgunlaşırken sadece Aslının omzunda ağlardım.Kardeşimin yanında ağlayamazdım çünkü o zaten ölüm kavramını anlayamıyacak kadar çok küçüktü.Ben ise daha annemin gidişine kendimi inandıramamışken küçük kardeşimi ikna etmeye çalışırdım.Annemizin çok daha güzel yerlere gittiğinden bahsederdim.Bizi niye yanına almadığını yoksa onunda babam gibi artık bizi sevmediğini mi sorardı bende oraya şimdilik bir kişiyi alıyorlarmış ama eğer uslu durursak bizide alacaklarını söylerdim.Küçücük yaşımda yine bir gün Aslının omuzunda ağlarken beni kolumdan tutup mahalle imamının yanına götürmüş ona Hümanın annesi ne zaman gelecek biz söz verdik artık hiç yaramazlık yapmıyacağız.Zeynep teyzeyi hiç üzmüyeceğiz ona söylermisiniz artık geri dönsün benim arkadaşım her gün çok ağlıyor diye gözleri umut dolu bi şekilde sorduğunda adam acılı bir ifadeyle bize annemin nereye gittiğinden bahsetmişti.
Ama eğer ağlarsak annemizin bizi gördüğü için çok üzülüceğini söylemişti.Bende o günden sonra annem neden yok diye hiç ağlamamıştım.Mezarına gittiğimde babamı anlatırken azıcık ağlardım ama annem üzülmesin eğer üzülürse bizi yanına almaz diye hemen susardım.
Yanağımda hissettiğim ıslaklıkla çoktan ağlamaya başladığımı farkettim.
Ne kadarda güçsüzdüm ben böyle.Aslı küçükken bile ben ağladığımda beni üzmemek için kendini sıkar asla ağlamazdı.Hemen sinirle gözyaşlarımı silip Aslı'yı omuzumdan kaldırdım.
"Hey koca kız! Hiç yakışıyormu sana ağlamak?Hem Aslı biliyomusun sen gülünce gamzelerini öpesim geliyor.Çünkü çoooookkk güzel oluyosun.Yani istersen ağlayabilirsin böylelikle bende senin güzelliğini kıskanmam."
Sözlerim üzerine kıkırdayan Aslı duygulu bir ifadeyle yüzüme baktı.
"Bir kere çoooooookk derken ellerini açmayı unuttun."
Hatırlamıştı tabikide her omuzunda ağladığımda bana söylediği sözleri.Hiç bir zaman anlamamıştım küçük arkadaşım gerçekten beni güzel mi bulurdu yoksa kafamı dağıtmam için saçmalarmıydı??
İster saçmalasın ister başka bişey yapsın.Onun varlığı bana yeter de artardı bile.Yeter ki üzülmesin ağlamasın çılgınlık yapsın.Sabahları dedelere yer verirken "Sizde ne çok geziyonuz biraz gidin evde oturun.Okuyun kılın.İki ayağınız çukurda" gibi sözler edipte bütün otobüsün bize düşmanca bakışlar atmasına sebep olduğu halleri bile kabul ediyordum.Yeter ki ağlamasındı benim küçüklüğüm.
Düşüncelerimi anlamış gibi konuşmaya başladı Aslı;
"Aman ya sende hemen karalara bağlama Hüma.Görürsün bak ben o Selim'i nasıl pişman edeceğim."
Tam benim ne diyeceğimi tahmin etmiş olmalı ki savunmaya geçti.
"Çek şu ayıplar bakışını üstümden.Sözlüsüyle arasına girecek halim yok.Hem banane onlardan.Kızı merak bile etmedim."
Dudağımın kenarından taşmak isteyen kahkahamın en zor anımda bana ihanet etmemesi lazımdı.Kendimi toplayıp büyük bi ciddiyetle Aslı'ya sordum."Yani canım neden merak edesin ki zaten.Sen şimdi kız acaba kaç boyunda? Sarışın mı? Esmer mi?Kumral mı? Buğday mı?Zayıf mı yoksa şişman mı?Gözleri ne renk? Bu ve bunun gibi soruları hiç merak etmemişsindir.Biliyorum ben seni rahat ol o yüzden."
Lavoboyu terkederken attığım kahkaha Aslı'nın bağrışlarına karıştı.
"Hümaaaa!!Nolmuş yani birazcık merak ettiysem.Dostmusun Düşman mısın??Hayret birşey yaa"
Dışarı çıktığımda gülmemek için ağzımı sıkı sıkı yumdum.Biraz kendimi salsam milletin içinde kahkahayı basacaktım.Sonra bu kız delimi bakışları eşliğinde kampüsüme gitmek zorunda kalıcaktım.
Başım eğik sınıfa doğru hızla giderken duvara çarpmamla durmak zorunda kaldım.Başım fena acımıştı.Kesin Aslı arkamdan beddua felan etmişti.Yoksa koridorun ortasında duvar beni nasıl bulmuştu?? Bi dakika duvar mı??
Hızla kafamı kaldırmamla zihnimde şekillenen ama kabullenmek istemediğim gerçeği gördüm.Duvar değil bir insana çarpmıştım.Hemde Emir Kaplan gibi bi insana...
Elimi şakaklarıma götürüp ovmamın sebebi başımdaki ağrımıydı yoksa zihnimde tepişen acımasız iç sesimin "sen ne yapıcaksın" nidalarımıydı bilmiyorum ama tek bildiğim burdan derhal gitmem lazımdı.
Özür dilemek için tekrar başımı kaldırdığımda karşımda sinirli ya da yaptığıma anlam veremez bakışlar beklerdim ama bu bakışlar....
Öyle yoğundu ki sanki birşeyleri çözmek ister gibi keşfetmeye çalışır gibi..
Öyle ki ağzımdan çıkmasını engelleyemediğim soru attım ortaya.
"Si-size bir yerden tanıdık mı geldim acaba??"
Lanet olsun.Adamın karşısında resmen kekelemiştim.
Sorum üzerine yine baktı baktı ve benim tam evet sen şu kişimisin deyip beni biriyle karıştırdığını söyleyeceğini zannettiğim bir anda ağzından hiç beklemediğim bir cevap çıktı."Hayır."
Afallamama sebep olacak cevabı düşünemeden ses tonuna takılmam da neyin nesiydi??
Kendine gel Hüma diyen iç sesim ilk defa benden tarafa olmuştu.Kendime gelmeli hemen bana niçin böyle baktığını sormalıydım.Bakışlarımı karartıp kafamda toparladığım sorunun lisanıma düzgün geçmesi için Rabbime dua ettikten sonra Emir denen adama döndüm."Hayır yani sabahtan beri sanki tanıdık biriymişim gibi bakışlarınızı üzerimde fazla oyaladınızda bende ister istemez merak ettim.Bilemem belki bu durum benim fazla hassas olmamdan kaynaklanıyordur.Belki de sizin fazla rahat olmanızdan."
Eyvah ne demiştim ben böyle.İyice saçmalamıştım.Allah'ım sen yardım et!! Ya beni okuldan kovdurursa??
Adama resmen hakaret etmiştim.
Sözlerimden sonra sıkıca yumduğum gözlerimden birini açıp göz ucuyla adama baktım.
Dudağının kenarında gördüğüm küstah gülümsemenin sebebini anlayamadan hiç birşey söylemeden giden bir adam beklemediğim kesindi.Yoksa fırtına öncesi sessizlik felanmıydı??
Şimdi gidip yetkililerle konuşup beni okuldan yaka paça attırmaya gitmişti kesin.Ne yapacaktım ben şimdi??
Anlaşılan bugün elim şakaklarımdan hiç inmiyecekti.Derin bir nefes aldım.Önce sakin olmalı hayale libas giydirmeden Aslı'yı bulup ona olanları anlatmalıydım.
******
Aslı'yı bulmamın ve ona olayları anlatmamın üzerinden 10 dakika geçmiş ve hala daha tepki verememişti biricik akıl hocam.
Tam yeter artık diye bağırmayı ince ince planlağım anda Aslı ağzını açtı ve soluksuz konuşmaya başladı.
"Hüma sen şaka yaptığını söyle.He şaka değilmi??"
Ne yazık ki büyük bi umutla söylediği cümleyi yalanlıyacak kadar gerçekti sözlerim.
Hiç bir şey demeden başımı önüme eğmemden işin gerçekliğini anlamış olucak ki bu sefer şakaklarını ovma sırası ona geçmişti.
"Allah'ım ne yapacağız şimdi.Hüma bu adam seni okuldan kovdurursa ne yaparız o zaman.Tek umudun okumak değil mi kızım senin?? Ne diye elin zenginine kafa tutuyorsun?Sadece zengin olsa iyi.Kirli işlerdede adı çıkmış bunun."Kirli işler lafını duymamla hızla Aslıya döndüm.
"Biliyodum zaten.O adamda beni rahatsız eden birşeyler vardı.O yüzden kendimi tutamadım."
Sanki haklıymışım gibi kendimi rahatlatma çabamın boşa olduğunun zaten farkındaydım.Ağzını açıpta bana sözlerini sıralıyacak bir Aslıya gerek yoktu.
O başlayıpta ben daha fazla ümitsizliğe kapılmadan bir an önce sınıfıma gitsem daha iyi olurdu.
"Sen söyleyeceklerini akşama sakla.Benim derse gitmem lazım.Malum ilk ders şimdi olucak.Bide o gıcık kadınla muhatap olmak istemiyorum."
Aslı'yı kafasında beni azarlamak isteyen tilkilerle yalnız bırakıp kampüsüme giderken bu sefer daha çok dikkatliydim.Bir kazayı daha kaldıracak takatim yoktu.
Kapıyı çalıp sınıfa girdiğimde hocanın daha gelmemiş olduğunu görmek rahat bir soluk vermeme neden oldu.
Sırama oturduktan hemen sonra hoca gelmiş soluksuz ders anlatmaya başlamıştı.Neyse ki bu sefer hiç tartışmadan dersi bitirmişti.
Sınıftan çıkmak için kitaplarımı toplarken ilgimi girdiğinde farketmediğim ama şuan ismimi zikreden çocuğa verdim.
"Hüma Soydan hanginiz?"
Sorusu üzerine"Buyrun benim" diye cevap verdim.
"Rektör seni çağırıyor"
Rektör mü?? O adamın benimle ne işi olur du?? Notlarımda son derece iyiydi.E okulda kavgaya felan da karışmamıştım.
Biraz daha düşününce aklıma gelenle irkildim.Tabi yaa Emir Kaplan.Allah'ım asıl şimdi bitmiştim.Kesin beni okuldan kovdurtmuştu.Ne yapıcaktım şimdi??Emreyle olan hayallerimiz bütün geleceğimizi benim bu okulu bitirip iyi bir yerde çalışmaya başlamam üzerine kurmuştuk.
Yanağımdan süzülen yaşlar gelecek korkusu için değildi.Bu hayatta benim için en değerli olan varlığı, kardeşimi hayal kırıklığına uğratacağım gerçeği içindi.....
***********