TAHMİN BİLE EDEMZSİN

2113 Kelimeler
Sıcak bir duş gerçekten bedenimdeki tüm geceden kalma kalıntıları temizlemiş ve beni tam anlamıyla kendime getirmişti. Bedenimin kendine gelmesi ve canlanması için suya ihtiyacı vardı ve neredeyse yarım saat bunu fazlasıyla karşılamıştı. Kendimi artık yeterince temizlenmiş ve kendine gelmiş hissedince duş kabininden çıkmış ve havluyu bedenime sarıp öylece kendimi dinledim. Banyonun içi buhar doluydu ve dışarıda salonumun tam ortasında bir okuduğum kitaplardan yorumlayacak olursam Yunan tanrısı, meteor, taş heykel vb. tüm lakapları isminin önünde rahatlıkla taşıyabileceğine inandığım Turan duruyordu. Aynanın karşısında havluya sarılı duran bedenime baktım. Daha önce ne zaman böyle alev alev olduğunu hatırlamaya çalıştım ve sanırım hiçbir zaman olmadığını anlamamda uzun sürmemişti. Yüzümdeki anlamsız sırıtmanın nedenini bir türlü çözemiyordum. İçeride sadece 2 defa gördüğüm ve dakikalar önce tutkulu bir öpüşmenin ardından banyoya girip sanki yıllardır tanıdığım kişinin salonumda olduğunu bile bile rahatça banyo yapıyor oluşumu garipsemenin ötesinde hayret ile karşılıyordum. Sonuçta adam katil olabilirdi. Aynaya bakarak sırıttım. Böylesi yakışıklı nazik ve korumacı bir adamın katil olma olasılığı imkânsız gibi duruyordu. Her ne yapıyorsam doğruluğu konusunda emin değildim ve ne derece yanlıştı onun hakkında da fikrim yoktu. Sadece kapıldığım rüzgâr her ne ise kendimi çekip alamıyordum. Tüm ruhumla bu rüzgârın beni nereye götüreceğini nasıl savrulacağımı yaşamak istiyordu. Bu rüzgâr beni ya çiçeklerle dolu bir cennete ya da kalp acısı ile dolu bir cehenneme hapsedecekti. Şu anda hissettiğim duygu karşılığında ödenecek bedel ise şimdilik umurumda değil gibi görünüyordu. Üzerimi giymek için odama geçmem gerekiyordu fakat havlumun bedenimi tam anlamıyla örtmediğine emindim. Üzerimde küçük bir bez parçasıymış gibi emaneten duruyordu ve odadan çıktığımda Turan’ın beni görmemesi imkansızdı. Beni gördüğünde vereceği tepkiyi her ne adar merak etsem de bu kadar da hızlı gitmemeye karar verip üzerime banyo dolabımda duran ve olası akraba arkadaş ziyaretlerinde erkek misafirlerime sunmak açısından hazırda beklettiğim uzun bornozumu elime aldım ve hızlıca üzerime giydim. Aynada kendime baktığımda tüm bedenim örtünmüştü. Daha önce bu bornozu kimsenin giymesi gerekmediği için şu anda çok memnundum. Saçlarımın ıslaklığını engellemek açısından küçük baş havlumu kullandım ve derin bir nefes alarak banyodan çıkmak için elimi kapının koluna uzattım. Dışarıda benim kimi beklediğini biliyorken bunu yapmak tüm bedenimi geriyordu. Birçok yönden şu anda daha yeni tanıştığım biri için fazla cesurdu. Bu görüntüm ise cesurluktan fazlasıydı. Yine de içeride geçirdiğim bu süre fazlasıyla uzundu ve neredeyse açlıktan ölmek üzereydim. Bir an önce mideme bireyler sokmazsam günün geri kalanında karın ağrısından ölmemek için dua ediyor olurdum. Onun için artık geri dönüş olmadığından kapıyı açtım ve birkaç adımla kendimi banyonun dışına çıkardım. Gözlerim küçük evimde onu arıyordu. Görünüşe bakılırsa şu anda burada yoktu ve buna anlam veremiyordum. Duş almamı ve hazırlanmamı, sonrasında beni kahvaltıya götürme isteğini kendi söylemişti ve şimdi tek açıklama ve neden göstermeden buradan çıkmış mıydı? Allah’ım nasıl bir anın içinde çırpınıyordum ve nasıl bu kadar nedensiz acı çekiyordum diye düşünmenin bana hiçbir fayda sağlamayacağını düşündüm. Çok fazla öfke ile kaplanmıştım ve bu konu hakkında düşünmek bana hiç ama hiç yardımcı olmuyordu. Salonun ortasında neden gittiği hakkında aklımdan gecen birçok senaryodan herhangi birini seçmeye çalıştığım esnada hemen önümde duran küçük sehpa tarzındaki masamın üzerindeki notu fark ettim. Eğilip elime aldım ve okuduğum kelimeler ile donup kaldım. “Biraz mahremiyet isteyebileceğini düşündüm. Arabada bekliyorum. Turan Sarıca” Ölmek az kalırdı hissettiğim suçluluk duygusunun yanında. Aklımdan geçirdiğim her kelime için ayrı ayrı cezalandırılmam gerektiğini düşünürken resmen kıpkırmızı olduğuma emindim. Her biri için utanmam ve özür dilemem gerekiyordu lanet olsun düşündüklerimin sonucunda gerçekten aptalın tekiydim. Kâğıdı elimden bırakmadan bulunduğum binanın giriş tarafını ve caddeyi rahatça görmemi sağlayacak balkondan biraz daha büyük küçük bir terası andıran verandaya doğru koştum. Yaşadığım bina eski bir yapıydı. İtalya’da tüm yapılar neredeyse yüzlerce yıllıktı ve onca eski binanın içinde bu bina hala en iyilerdendi. Veranda eski balkon tipleri gibi demir korkuluklar yerine beton duvar ile çevriliydi ve ellerimi o betonun güneşten sıcacık olan yüzeyine yerleştirerek aşağıya doğru baktım. Fazlasıyla lüks siyah bir spor arabanın kapısına yaslanmış ve benim daireme doğru bakıyordu. Beni gördüğünde yüzünde beliren gülümsemeye âşık olmayacak kadının yeryüzünde nefes almadığına yemin bile edebilirdim. Ben ona büyülenerek bakarken o kolunda bulunan saati işaret etti ve midem anında sinyal vererek guruldadı. En kısa sürede dolabımı yiyecek şeyler ile doldurmayı notlarım arasına aldım ve Turan’a gülümseyerek hızla odama yöneldim. Öncelikle üzerime rahat bir kot ve kısa kollu bir bluz giydim. Saçlarımı hızla kuruttum ve şekil vermek için çok çaba sarf etmedim. Saçlarım kendiliğinden düzdü ve işlem yapmak için zaman harcamam gerekmiyordu. Makyajım içinde normal dönemlerde harcadığımdan daha fazla zaman harcadım ve geceden kalma olan şişmiş solgun yüzümü biraz canlandırmak adına bildiğim tüm hileleri kullandım. Son işlemimde bittiğinde aynadaki yansımama sırıttım ve İpek teyzemin bana verdiği mükemmel makyaj derslerine şükrettim. Kendi mükemmel bir kadındı ve her konuda mükemmelliğini konuştururdu. Çantamı ve telefonumu alıp çantamın içinde anahtarlarımı kontrol ettim. Küçük boyundan geçmeli bir çanta tercih etmiştim. Anahtarları bulmak için etrafa bakındım ve kapının hemen yanındaki askıda olduğunu görünce gülümsedim. Dün gece tamamen kendimde olmadığım halde onların tamda yerinde olması garipti. Anahtarları alıp çantama attım ve güzel bir kahvaltı için hemen dışarıda beni bekleyen yakışıklının yanına doğru hızla ilerledim. Merdivenlerden inerken heyecandan mı? Bir saat kadar önce yaşanan anın çekimden mi bilmiyorum ama midemin kazındığını hissediyordum. Tabir yerindeyse kurt gibi açtım ve her saniye açlığım daha da artıyordu. İtalya sınırları içerisinde restoran haricinde kalbimi bu denli hareketlendiren sadece o olmuştu. Bunun ne anlama geldiğini çok dinlemiştim fakat bugüne kadar yaşamamış olmam gerçekten garipti. Düşüncelerimi zihnimden bir süreliğine kovup, bugüne odaklanmam gerektiğini düşündüm ve kendime gelecek kadar derin bir nefes aldım. Ardından bulunduğum binanın caddeye açılan kapısından çıkıp merdivenlerden orta hızda inip beni bekleyen ultra lüks araca doğru midemin içinde neredeyse kusmamı sağlayacak hızla kanat çırpan kelebeklere rağmen ilerledim. Arabanın yanına yaklaşırken neredeyse başımın dönmesine sebep olacak hızla nefes alıp verdiğimi hissettim. Olağan üstü yakışıklıydı ve lanet olsun ne güzel bakıyordu. Bakışlarındaki sıcaklık kalbime işliyordu ve nefesimi kesiyordu. Hayatımın herhangi bir döneminde karşı cinsten hiçbir erkeğin bana bu duyguyu hissettirmediğine gerçekten emindim. Kalbim kan yerini başımı döndüren tüm bedenimi mutluluğa boğan özel formüllü bir madde pompalıyor gibiydi. Bir insanın tüm ruhu bir anda bu kadar ışığa gömülebilir miydi? Bu anların bir rüya olmamasını eğer rüyaysa asla ve asla uyanmamayı diledim. Araba yavaşça hareket edip yemek yemek için nereyi belirlediğini bilmediğim gizeme doğru ilerlerken gülümsedim. Bana bakışını sevmiştim. Gülümsemesine âşık olduğumu hissetmiştim. Arabanın içine yayılan erkeksi kokusu ile başımın döndüğünü belirtmeden de edemeyecektim. Bir zamanlar Merve teyzemin anlattığı aşk hikayelerinden bir anda âşık olma lafına oldum olası inanmamıştım. Bir insan sadece birkaç kere gördüğü bir insana âşık olamaz diye düşünürdüm. Ta ki karşıma Turan Sarıca çıkana kadar. Kahvaltı yapılan yer İtalya’nın en ünlü restoranlarından biriydi. Kahvaltı menüsü oldukça zengin gurme tatlardan oluşuyordu. Konum itibari ile çok güzel bir manzarası ve muazzam bir dekoru vardı. Restoranın her bir santimi tarih kokuyordu ve eski mimari olmasına rağmen modernlik ile nefes alıyor gibiydi. Restoran saat açısından fazla kalabalık olmayan bir zaman dilimindeydi. Araç içinde restorana gelene kadar gecenin iğrençliğinden, benim ona komik gelen fakat dinledikçe rezilliğimi sorgulatan konuşmasıyla kahkahalara boğulduk. Masaya oturduğumuzdan bu yana da gerçekten sanki birbirimizi yıllardır tanıyormuşçasına konuşuyor bir şeyler anlatıyorduk. Elimdeki lezzetli görünen peyniri ağzıma attığımda bana gülümseyen bakışlarını sırıtarak, “Kendimi farklı hissetmemi sağlıyorsun” diye söyledim. Turan ise kaşlarını çatarak, “Ne gibi bir fark hissediyorsun?” diye sordu. Gözlerine uzun olmayan bir saniye batım ve “Sanki çok değerli bir şeymişim gibi “diye açıklamaya kalktığımda bakışları bir an olsun gözlerimden ayrılmadan, “Kesinlikle öylesin” dedi ve kalbim göğüs kafesimi resmen zorladı. Bakışındaki sıcaklık bedenimde daha önce hissetmediğim duyguları açığa çıkarırken nefes almak için talimata ihtiyacım olduğunu anlayan beynim resmen, “Hande nefes al” diye bağırıyordu. Ben ona bakmaya ve kendimi kaybetmeye devam ederken “Birçok kişinin öyle düşünmediğinden eminim.” Kıvrılan dudağına, söylediklerime itiraz eden bakışları eşlik ederken “İnsanların öncelikleri tartışılır güzellik. Fakat şunu asla unutma kişilerin önceliklerinin kalitesini karakteri belirler” dedi ve gözlerini birkaç saniye bakışlarımdan ayırmadan, “Bazı karakterler değerli şeyleri nerede olursa olsun görür hisseder ve yaşarlar, bazı karakterler ise o kadar şanslı değildir ve o değerli şey onun olmasına rağmen farkına varmaz.” Dedi ve kahvesinden bir yudum alarak, “Bence aptallar ve hep de öyle kalacaklar” dediğinde içine girdiğim duygu selinin neredeyse beni ağlatmasından korktum. Daha önce bana bu şekilde bir iltifatta bulunulmamış bu tür kelimelerin sadece babama ve ailenin diğer erkeklerine özgü bir özellik olduğunu düşünürdüm. Annemi ve ailenin tüm kadınlarını fazlasıyla kıskanırdım. Onlar gibi şanslı olamayacağımı ve babam gibi bir erkek ile hiçbir zaman karşılaşamayacağım için asla benim bir düğünüm olmayacağını defalarca söylemiş hatta babam bu duruma gayet memnun olarak, “Hayatım boyunca bir an bile şikayetçi olmayacağıma emin olabilirsin Şirine” demişti. Bu babamın beni kimse ile paylaşmama esprisiydi fakat şu dakika ya kadar aşkın ne demek olduğunu sanırım bilmiyordum. Onun için karşımda bana sanki rüyadaymışım gibi hissettiren adama bakıp, “Garip” dedim. O ise açıklama beklercesine kaşlarını kaldırdı ve bana bakmaya devam ettim. Gerçekten ne kadar seksi ve baş döndürücü olduğunun farkında ve bunu nasıl kullanacağını fazlasıyla biliyordu. Resmen karşısında boğazım kurumuştu. Biraz suya ihtiyacım vardı ve masanın üzerinde bulunan bardaktan birkaç yudum su içtim. Turan ise gözlerini hala benden ayırmadan bakıyordu ve konuya nasıl başlayacağımı bilemeyerek “Yani demek istediğim” dedim ve nasıl ve ne şekilde konuştuğumun bir anlamı olmadığına sadece kendim gibi davranmak istediğimi hissedip gülümseyerek “Bir gün sadece birkaç defa gördüğün biri ile bir anda tutkulu bir şekilde öpüşecek, sonra saatlerce konuşup sanki onu yıllardır tanıyormuşsun gibi hissedeceğimi söyleseydi inan bana çok gülerdim.” Dediğim ve birkaç dakika söylediğimi düşünmesine düşünürken ki bakışlarını keyfini çıkardım. Mimikleri etkileyiciydi. Gülümsedi ve “Neden İtalya’dasın?” diye sordu. Beklediğim aslında söylediklerime karşılık birkaç kelimeydi fakat anlamadığım bir şekilde konuyu değiştirmek istemişti. Bende ayak uydurup ona kısaca “Ben Türkiye’de aşçılık okudum ve İtalyan yemekleri üzerine devam etmek istediğim için burada staja geldim. Şu anda staj bitti ve biraz daha kalıp mutfağında pişmek istiyorum. Türkiye’de İtalyan restoranı açmak istiyorum” dediğinde gözlerinde beliren bakışın birçok anlamı olabilirdi. Fakat hepsinin tek bir anlama çıkan yolu vardı. Oda şaşkınlık. Neye bu kadar şaşırdığını merak ettim. Benim burada okuyor olduğuma mı? Türkiye’den okumak için geldiğime mi? Yoksa aşçılık okuduğuma mı diye düşünürken Turan, “Güzel yemek yapan kadınlara karşı fazlasıyla zaafım vardır.” Dediğinde gülümsedim. “Bu denli şaşırmak için yeterli bir neden mi?” Diye sordum. Bakışındaki hınzırlık geri gelmiş ve sırıtmasının bedenimde yarattığı elektriklenmeyi fark etmemesini umdum. Adamın alaycı sırıtışı ile tüm kadınlık hormonlarımın aktif hale gelmesi normal mi yoksa benim iradesizliğim mi diye bir ara düşünmem gerekiyordu. Turan etkileyici gülümsemesi ile “Burada aşçılık okuyor olduğun olasılığını hiç hayal etmemiştim. Yani birçok sebep aklıma geldi ama seçenekler arasında aşçılık yoktu.” Dediğinde tek kaşımı annem gibi kaldırabildiğim umarak ona bir bakış attım ve “Olasılıklar arasında olanlar nelerdi?” diye sorduğumda elinde bulunan çatalı bıraktı ve birkaç saniye o çekici gözleri ile yüzümü tarayıp, “Burada yüksek lisans yapıyor olduğun, burada yaşıyor olduğun, modellik yapıyor olduğun bile olasılıklar arasında fakat aşçılık şaşırtıcı oldu.” Dediğinde kaşlarım hayretle havaya kalktı. Yüksek lisans burada yaşamak falan tamam fakat modellik yapıyor olabileceğim olasılığı çok garipti. Modelliği küçümsediğimden değil fakat bedenime giydiklerim veya giymediklerim ile bir insan sergisi olarak dolaşmak bundan para kazanma düşüncesi bana hiçbir zaman sıcak görünmemiştir. Güzel kıyafetler giyer ve onları taşımaktan hoşlanırdım fakat bunun bir meslek olması aman Allah’ım bu durumda tercih ettiğim meslek modellik olduğunda babamın neler yapabileceği bir an gözlerimin önüne geldi. Sanırım bu dünyada Mert Ertürk’ün ellerinde son nefesini veren çok fazla insan olurdu. Şaşkınlığımın ardından gülümseyerek, “Yemek yapmaya çocukluğumdan beridir merakım var. Sevdiğim istediğim bir meslek ve hayallerim çok fazla onun için buradayım” dediğimde gözlerindeki şefkat ve hayranlık karışımı büyünün içinde birkaç saniye kaybolmak için kendime izin verdim. Turan ise “Bugün kahvaltı sonrası birkaç işimi halletmem gerekiyor. Fakat akşam güzel yemeklerinin tadına bakmak isterim. Tabi yorgunum dersen anlayış gösterebilirim çünkü dün gece fazlasıyla yorucuydu” dediğinde kıpkırmızı oldum. Gerçekten dün geceyi hatırlamak dahi istemiyordum. Onun için, “Utancımdan ölebilirim. Bu kadar düşüncesiz olabildiğime inanamıyorum. O içkiyi bana içirmeye kalktıkları ilk anda anlamam ve reddetmem gerekirdi.” Dediğim anda Turan net bir sesle “Kesinlikle” dediğinde mahcup bir şekilde gülümseyerek, “Tekrar orada olduğun, önemsediğin ve peşimizden gelerek beni bir felaketten kurtardığın için teşekkür ederim” dediğimde öyle güzel bir gülümseme hediye etti ki bana nerdeyse yutkunmak zorunda kaldım. O ise hala bedenimi nasıl eritebileceğini düşünürcesine beni izliyordu… “O iki adi herifi öldürmeyeceğimi seni hayatıma dahil ettikleri için teşekkür bile edebilirim Güzellik. Onun için teşekkür etmek istiyorsan bana şöyle bakmayı kesmelisin.” Dediğinde gülümsedim ve o ise “Böyle gülmeyi de kesmen gerekiyor” dediğinde kahkaha atarak, “Heyy her hareketimin sende bir şeyler uyandırmadığına eminim” dediğimde tek kaşını kaldırmak gibi çok ama çok seksi bir hareket yaparak yutkunmama neden olurken “Tahmin bile edemezsin” diye itiraf etti. Ardından akşam neler olabileceği aklımın ucundan şöyle bir geçti ve bedenimin ateş aldığını hissettim.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE