Sırma KORKMAZ
Bu ani gelişmeden dolayı bir an ne yapacağımı şaşırsam da, derin bir nefes alıp kendime doktor olduğumu hatırlattım. Sakinim.
“Beyefendi siz burada biraz sakinleşin ben şimdi geliyorum.” Deyip odadan çıktım.
Göz ucuyla adamın kafasını salladığını gördüm.
Kapının önünde endişeyle bekleyen Melisa’yı görünce gülümsedim.
“Neler oluyor Sırma?”
“Henüz bende bilmiyorum canım. Anladığım kadarıyla oğlunun bir sıkıntısı varmış.” Deyip mutfağa yöneldim.
Melisa da peşimden gelmeye başladı. Hızla papatya çayı yapmaya başladım.
“Adam çok telaşlı gözüküyordu.” Diyen Melisa’yı başımı sallayarak onayladım.
“Farkındayım. Biraz sakinleşmesi için yalnız bıraktım. Sen istersen çıkabilirsin canım. Görüşmenin ne kadar uzun süreceğini bilmiyorum.” Dediğimde yüzüme tereddütle baktı.
“Emin misin? İstersen durabilirim. Belki bana ihtiyacın olur.” Dediğinde gülümseyip;
“Sorun değil canım idare ederim. Senin sınavların yaklaşıyor. Gidip derslerini çalış.” Dediğimde itiraz etmedi.
“Tamam o zaman. Müsait olunca beni ara ama.”
“Tamam ararım.” Dediğimde Melisa kapıya yöneldi.
“Yarın görüşürüz.”
“Görüşürüz canım.” Dediğimde mutfaktan çıktı.
Bende işime kaldığım yerden devam ettim.
Çaylar hazır olunca iki kupa alıp doldurdum. Elimdeki kupalarla odaya yürürken derin bir nefes daha aldım. Kapıyı yavaşça açıp içeri girdiğimde adamın bakışları bana döndü.
Kahve gözleri o kadar delici bakıyordu ki rahatsız oldum. Sanki bunu anlamış gibi gözlerini üzerimden çekti. Yavaş adımlarla yürüyüp elimdeki kupayı önüne bıraktım.
“Size papatya çayı getirdim. Sakinleşmenize yardım eder.”
“Teşekkür ederim.” Dediğinde biraz daha sakin olduğunu ses tonundan anladım.
Bende yerime geçip oturduğumda adama bakıp;
“İsminizi öğrenebilir miyim?” Diye sordum.
Kupadaki gözlerini gözlerime çıkardığında hafif kıpırdandım. Bir insan bu kadar yoğun bakabilir mi?
“Emir. Emir Akça.”
“Memnun oldum Emir bey. Bende Sırma. Şimdi neler olduğunu bana sakince anlatır mısınız?” Emir bey derin bir nefes aldı.
Yüksek ihtimalle düşüncelerini toparlamaya çalışıyordu.
“Oğlum Demir iyi değil.” Konuya girdiğinde dikkatimi toparladım.
“Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?”
“Benim oğlum çok akıllı, bıcır bıcır, asla susmayan bir çocuktur. Ama son zamanlarda gülmüyor, konuşmuyor hatta doğru dürüst yemek bile yemiyor. İlk başlarda okulun etkisi sandım ama sanırım başka bir sorun var.”
“Oğlunuz kaç yaşında?”
“5 yaşında.”
“Anladım. Anaokuluna gidiyor sanırım.”
“Evet. Daha yeni yazıldı zaten. İlk okula gidişi.” Dediğinde ihtimalleri aklımda sıralamaya başladım.
Tam oturmayan yerler vardı. Bu yüzden tahmin yürütmek zor oluyor.
“Oğlunuzun geçirdiği herhangi bir travma vardı. Mesela büyük bir kaza ya da kalıcı bir hastalık.”
“Hayır yok.”
“Peki. Ev ortamı nasıl? Eşiniz ve sizin aranızda geçen kavgalar ya da huzursuzluklar oluyor mu?” Sorduğum soru ile Emir bey gözlerini kaçırdı.
Gerilen bedenine bakılırsa huzursuz olmuştu.
“Oğlumun annesiyle o yeni doğduğu zamanlarda boşandık.” Dediğinde bir şeyler oturmaya başladı.
“Anlıyorum. Demir annesi ile ne sıklıkla görüşüyor.”
“Görüşmüyor. Demir o kadını hiç görmedi.” Diyen adamla şaşkınlığıma engel olamadım.
Bahsederken bile gözlerinde öyle büyük bir öfke vardı ki. O kadına üzüldüm açıkçası. Bir insanın bu denli nefretini kazanmak çok kötü bir his olmalı.
“Peki annesini nerede biliyor? Yani eminim sormuştur.” Dediğimde kaşları çatıldı.
“Hiç sormadı. Bende anlatma gereği duymadım. Daha doğrusu mantıklı bir açıklamam yoktu.” Cümlesi bittiğinde benimde kaşlarım çatıldı.
“Emir bey 5 yaşındaki oğlunuza hiç annesinden bahsetmediniz mi? Oğlunuzun annesini hiç merak edeceğini düşünmediniz mi?” Öfkeyle ayaklandığında tedirgin oldum.
Adam o kadar iriydi ki istese anında boynumu kırabilirdi.
“O kadın benim oğlumun annesi değil! Asla da olmayacak!” Adamın sert sesi biraz daha gerdi beni.
“Emir bey lütfen sakin olun. Amacım yargılamak ya da müdahale etmek değil. Sadece ne olduğunu, Demir’in bu dediklerinizi yapması için ne olabileceğini anlamaya çalışıyorum.” Tane tane sakince konuştuğumda Emir bey kalktığı yere geri oturdu.
“Bakın doktor hanım. Demir’in annesi onu doğurduktan sonra bir kere bile kucağına almadan defolup gitti. Anlayacağınız oğlumu hak etmiyor. Demir’i asla onu istemeyen bir anneyi ona anlatarak üzemem.” Duyduklarıma ne diyeceğimi bilemedim.
Bir anne 9 ay karnında taşıdığı evladını bir kez bile koklamadan nasıl bırakıp gidebilir? Hangi kadın bunu yapar?
“Anlıyorum. Bakın Emir bey bu şekilde size çok yardımım dokunmaz. Eğer Demir’i buraya getirirseniz daha iyi olur.”
“Getireceğim zaten. Bugün beni öğretmeni arayıp okula çağırdı. Demir’in davranışlarından bahsedip bir doktora götürmemi söyledi. O yüzden çok panik oldum. Sizin adınızı da o verdi bana. İnanın buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum.” Dediğinde gülümsedim.
Oğluna kıymet veren bir baba.
“Telaşınızı anlıyorum Emir bey ama sakinliğinizi koruyun. Anlattığınız sorunlar baş edemeyeceğimiz bir şey değil. Daha ilerlemeden fark etmeniz iyi olmuş.” Cümlem bittiğinde karşımdaki koca adamın omuzlarının hafiflediğini gördüm.
Böyle bir adamı bu hale getirebilen şeyin evlat sevgisi olması nasıl da kutsal bir şey.
“Şimdi sizden birkaç bilgi daha almam lazım.” Dediğimde başını salladı.
Ajandamı açıp Demir için temiz bir sayfa buldum. Adını ve yaşını yazdıktan sonra babasına döndüm.
“Demir’i kim büyüttü?”
“Pamuk adında bir bakıcımız var. Onunla büyüdü?”
“Bu davranışlar ne zaman başladı?”
“Okula başladığında.”
“Ne iş yapıyorsunuz?”
“Spor salonum var. Hem eğitmen hem iş sahibiyim.”
“Nerede yaşıyorsunuz?”
“İş yerime yakın bir evimiz var.”
“Demir’in kendi odası var mı?”
“Evet var.”
“Yalnız mı uyuyor?”
“Genellikle yalnız uyur. Bazen benimle uyumak istediğinde de karşı çıkmıyorum.” Başımı sallayıp yeni bilgiyi de not aldım.
“Oğlunuzla ne kadar ilgileniyorsunuz?”
“Her şeyimle. Okula gitmediği zamanlarda benimle birlikte işe gelir. Ona yapabileceği küçük görevler veririm o da benimle çalışır. İş dışındaki tüm zamanımız beraber geçer. İstediği yerleri gezeriz, oyunlar oynarız, çizgi film izleriz. Anlayacağınız elimden geldiğince ilgileniyorum oğlumla.” Adamın anlattıklarıyla gülümsedim.
Çoğu baba çocuğuyla ilgilenmezdi. Emir bey ise oğlunu hayatının merkezine koymuştu.
“Demir’in karakterinden biraz bahseder misiniz?”
“Bir kere çok meraklıdır. Devamlı sorular sorar. Sonra çok neşelidir, gülmeye bayılır. Yemek yemeyi ve yapmayı çok sever. En çok benimle mutfakta vakit geçirmeyi sever. Aşırı hareketli bir çocuktur. Bir dakika yerinde durmaz.” Yüzündeki gülümsemeyle anlattıklarını dinlerken bende gülümsedim.
Seni tanımak için sabırsızlanıyorum küçük adam.
Son anlatılanları da not aldım.
“Son olarak fark ettiğiniz farklılıkları söyler misiniz?”
“Konuşmuyor. Hiç susmayan çocuğu zorla konuşturur oldum. Doğru dürüst yemek yemiyor. Hatta 2 kilo verdi. Evin altını üstüne getirirken şimdi bir köşede oturuyor ya da uyuyor. Bir de geçen hafta 2 kere çişini kaçırdı. Normalde hiç adeti değildir. Pamuk abla ona 2 yaşında tuvaleti öğretti ve o günden beri bir kez bile altına kaçırmadı.” Anlatılanları da not aldım.
Atladığım bir şey olmadığından emin olmak için notlarımı gözden geçirdim. Her şeyin tamam olduğuna emin olunca ajandamı kapattım. Çayımdan bir yudum alıp Emir beye döndüm.
“Ben gerekli notlarımı aldım Emir bey. Demir’i ne zaman getirebilirsiniz?”
“Hemen yarın getiririm.”
“Ben bir programıma bakayım.” Deyip bilgisayarıma yöneldim.
Ben ekrana bakarken Emir beyin çayını içtiğini gördüm. Umarım onu da sakinleştirir. Programı açtığımda yarın 10’da boşluğum olduğunu gördüm.
“Emir bey yarın saat 10’da boşluk var. Eğer sizin içinde uygunsa o saatte olabilir.”
“Olur. Siz kaçta derseniz biz geliriz.”
“Tamam o zaman. Kaydınızı yapıyorum.” Deyip bilgileri girdim.
İşim bittiğinde bilgisayarı kapatıp Emir beye döndüm.
“Yarın geldiğinizde ilk seans beraber olacak. Demir’in buraya ve bana alışması lazım. Sonraki görüşmeler ayrı olacak. Demir ile ayrı sizin ile ayrı görüşeceğim. Ara ara yine beraber seanslarımızda olacak.” Pür dikkat beni dinliyordu.
“Şey ne zaman iyileşir?”
“Emir bey Demir’i hastaymış gibi düşünmeyin. Sadece bazı şeylere anlamakta zorlanıyor olmalı. Seansların ne kadar süreceği konusunda bir şey söyleyemem. Bunu gidişatımız ve Demir’in gösterdiği ilerleme belirleyecek. Sizden istediğim ona farklı davranmayın. Her zaman nasılsanız yine öyle oldun. Demir’e kendini hastaymış gibi hissettirmeyin.”
“Tamam Sırma hanım. Gerçekten çok teşekkür ederim. Ben kendimi daha önce bu kadar çaresiz hissetmedim.”
“Önemli değil Emir bey. Eğer başka bir sorunuz yoksa çıkacağım. Yarın zaten detaylıca konuşuruz.” Dediğimde ayaklandı.
Bende kalkıp çantamı kolumun altına sıkıştırdım. Kupaları elime aldığımda hala beklediğini fark ettim. Sanırım bir şey diyecek.
“Buyurun Emir bey.”
“Ben gelişim için özür dilerim. Çok telaşlıydım ve ne yaptığımın farkında değildim. Asistanınız çıkmak üzere olduğunuzu söylemişti ve ben alıkoydum.”
“Önemli değil Emir bey. Çocuklar her şeyden önemlidir.” Dediğimde gülümsedi.
Şaşkınlıkla yüzüne baktım. Bembeyaz dişlerini ortaya çıkartan gülümsemesi çok güzeldi. Daha önce bir adamın bu kadar güzel gülümsediğini görmedim.
“Sizinle konuşurken sinirlendiğim içinde özür dilerim. Normalde kaba biri değilimdir ama söz konusu oğlum oldu mu işler değişiyor.”
“Gerçekten sorun değil Emir bey. Sizi anlayabiliyorum. Yalnız sakinliğinizi korumanız lazım. Bu tür durumlarda en çok ihtiyacımız olan şey sabır.”
“Siz içimi ferahlattınız. Bir daha öyle bir davranış sergilemeyeceğim.” Dediğimde gülümseyip yürümeye başladım.
Emir bey eliyle önden geçmem için yer verince ilerledim. Odamdan çıktığımda mutfağa yönelip elimdeki bardakları bıraktım. Her şeyin kapalı olduğundan emin olduğumda çıkmak için bir engelim yoktu.
“Sırma hanım sizi evinize bırakabilirim. Benim yüzümden bu saate kaldınız.” Diyen adama baktım.
Gerçekten de kibar biriydi.
“Nazik teklifiniz için teşekkür ederim Emir bey. Arabam var.”
“Peki o halde.” Deyip dış kapıya yöneldi.
Bende lambaları kapatıp ofisten çıktım. Kapıyı kilitleyip merdivenlere yöneldim. Emir beyin yol vermesiyle önden inmeye başladım. Binadan çıkınca direkt otoparka yöneldik. Arabamın yanındaki kocaman arabayı görünce gülümsedim.
Kesin Emir beyindi. Adamın kendisi gibi arabası da kocaman. Arabamın yanına gelince dönüp Emir beye baktım.
“Tekrar teşekkür ederim Sırma hanım.” Deyip elini uzattı.
Elini sıkmak için uzandığımda kocaman elinde elim kayboldu.
“Rica ederim. Yarın görüşmek üzere Emir bey. İyi günler.”
“İyi günler.” Dediğinde elimi çekip arabamın kilidini açtım ve içine girdim.
Çantamı yan koltuğa koyup kemerimi bağladım. Arabayı çalıştırdığımda Emir bey korna çaldı. Bende ona korna çalıp yola çıktım. Müzik çalardan rast gele bir müzik açıp anayola saptım.
Oyalanmadan eve geldiğimde arabayı park edip aşağı indim. Arabamı kilitleyip eve yöneldim. Kapıya vardığımda anahtarımla açıp içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkarırken içeriye;
“Ben geldim.” Diye seslendim.
“Hoş geldin.” Annemin kendinden önce sesi geldi.
Ayakkabılarımı ayakkabılığa koyduğumda elinde havluyla gözüktü. Yanına gidip öptüm annemi.
“Hoş geldin kızım.”
“Hoş bulduk annecim.” Deyip salona girdim.
Babam elinde kumanda televizyon izliyordu.
“Hoş geldin asker.”
“Hoş bulduk komutanım.” Deyip yanına gittim ve beline sarıldım.
Babam hemen beni kollarıyla sarıp başıma öpücük kondurdu.
“Bir sorun yok dimi kızım?”
“Yok babacığım.” Dediğinde bir kez daha öptü.
“Ben bir duş alayım.” Deyip babamı öptüm ve ayaklandım.
Odama girdiğimde çantamı kenara koyup telefonumu çıkardım. Melisa’yı arayıp bekledim.
“Efendim Sırma.”
“Melisa ben evdeyim canım. Yarın 10’da ki boşluğa Emir bey ve oğlu Demir’i not aldım haberin olsun.”
“Tamam canım. Bir sorun yok dimi?”
“Yok yok. Neyse ben bir duş alacağım sabah görüşürüz.”
“Görüşürüz.” Dediğinde telefonu kapattım.
Saçımı açıp banyoya yöneldim. Suyu ayarlayıp üzerimdekileri çıkardım ve kirliye attım. Ilık suyun altına girdiğimde gözlerim kapandı. suyun rahatlatıcı hissini çok seviyorum. Bir süre suyun üzerimden akıp gitmesini bekledim.
İşimi çok seviyorum ama tek kötü yanı beyin olarak çok yorucu oluyor. Hele bir de işim içinde çocuklar oldu mu daha da zor oluyor. Çocukların üzülmelerini hiç sevmiyorum.
Daha fazla düşünmemek için şampuanımı elime alıp saçlarımı yıkamaya başladım.
Duşumu aldıktan sonra saçlarımı kurutup üzerimi giyindim. Evde olduğum için siyah bir tayt ve kalçalarıma gelen bol bir tunik giyinmiştim. Rahat olmayı çok seviyorum. Saçlarımı tarayıp düz halde bıraktım.
Telefonumu alıp odamdan çıktım ve mutfağa yöneldim. Annem ocağın başındaydı.
“Yardım lazım mı annecim?”
“Yemekler hazır olmak üzere kızım. Sofrayı kurarsan olur.” Dediğinde başımı sallayıp dolaba yöneldim.
Tabakları, bardakları ve çatal, kaşıkları bir tepsiye yerleştirdim. Tepsiyi alıp bahçeye çıktım ve sofrayı kurmaya başladım.
Her şeyi sofraya getirdiğimde oturup yemeğimizi yemeye başladık. Annemin yaptığı mis gibi tarhana çorbasını içince iştahım kapandı. daha fazla yiyemeyeceğimi bildiğim için kendimi zorlamadım.
Annem kaşlarını çatsa da ses etmedi.
“Sırma babacım bir garipsin sen bugün?” Babamın dediğiyle ona döndüm.
“Son dakika bir beyefendi geldi ofise. Adam o kadar telaşlı ve korku doluydu ki anlatamam. Oturup konuştuğumuzda oğlunun bazı sorunları olduğunu anladım.”
“İyi de bunda ne var? Senin işin zaten bu değil mi kızım?” Diyen anneme baktım.
“Elbette ki işim bu anne. Garip olan adamdı. Ben bir babanın çocuğunu bu kadar sevebileceğini düşünmezdim. Bunun sadece benim babama özel olduğunu sanırdım ama başka babalarda varmış. Hem de bu adam taş çatlasın otuzlarının başında.”
“Ah benim güzel kızım. Evlat çok başka bir şey. O adamı çok iyi anlıyorum. Bir gün senin de evladın olursa sende anlarsın.” Diyen babamla ne diyeceğimi bilemedim.
Bir gün çocuğum olur mu acaba? Pek sanmıyorum. Kendimi ördüğüm kozadan kafamı çıkartmazsam çok zor.
Yemeğimizi yedikten sonra anneme sofrayı toplamasından yardım edip çay yaptım. Hep birlikte çayımızı içtikten sonra müsaade isteyip odama çekildim.
Okuduğum kitabı elime alıp camın önündeki koltuğuma kuruldum. Tam başlayacakken kapım tıklatılıp açıldı. Annem elinde kahveyle içeri girdi.
“Annem ya muhteşemsin.” Dediğimde gülerek kahveyi önüme bırakıp beni öptü.
“Hadi sana iyi aşk yaşamalar.” Deyip geri çıkarken kıkırdadım.
Annem ve babam kitap karakterleriyle aşk yaşamama alışmıştılar. Babam bari birini damat olarak getir diye dalga bile geçiyor benimle.
Annemin getirdiği kahveden bir yudum alıp kitabıma geri döndüm. Düşüncelerimden uzaklaşmanın en güzel şekli kitap okumak. Okuduğum karakterlere bürünmek, o dünyanın içine girmek çok rahatlatıcı bir duygu.
Gözlerim ağrımaya başladığında kitabı bırakıp yatağıma geçtim. Gözlerim anında kapanırken aklımda Demir ve ona çok düşkün olan babası vardı.
Hatalarım varsa affola.
*Bayan ATABAŞ*