1. Bölüm 'Tanıtım'
1. Bölüm 'Tanıtım'
Beste Özler (Karimova) :)
- Ben sadece gerçek duyguları hissetmek istiyordum. Gerçek sevgi, gerçek arkadaşlık, gerçek aşk, gerçek kardeşlik ve en önemlisi de gerçek aile sıcaklığı... Ben annesine hayran ve babasını tanımayan kendi küçük dünyasında yaşayan biriydim. El birliğiyle hayatımı mahfettiniz...
Dün gece saat ikiye kadar kitap okuduğum için maalesef ki geç kalktım. Şuan okulda olmalıydım ama hala yurttan çıkamamıştım.
Ayakkabımın iplerine aceleyle düğüm attıktan sonra yatağın üstünden kalktım ve masanın üzerinde akşamdan hazırladığım okul çantamı alıp çıktım. Bulunduğum yetiştirme yurdu on iki katlıydı ve ben on birinci kattaydım. Normalde acelem olmasaydı merdivenleri kullanırdım ama geç kalmıştım bile. O yüzden asansör kullanıp indim aşağıya. Asansörden indiğim gibi karşımda Hayat teyzeyi gördüm. Yurt müdürü...
"Yine mi!" dedi sert bakışlarla.
"Kasıtlı olmadı." dedim.
"Kuzum ben sana kitapları azalt demedim mi! Çabuk koş yoksa geç kalacaksın." dedi. İlk defa geç kalmıyordum ve her geç kalmamın sebebi sabaha kadar okuduğum kitaplarımdı. Aşırı kitap okuyan biriydim.
Sevimli olduğunu düşündüğüm gülüşlerimi ona yollayıp yurttan hızla çıktım. Otobüs durağı ile yurt arasında bir kilometreden az vardı ve o yolu koşarak gittim. Durakta iki öğrenci vardı. Yanlarındaki boşluğa çantamı bıraktım ve üstümü düzelttim. Aceleyle çıktığım için saçlarımı toplayamamıştım. Saçlarımı ellerimle düzelterek tepemde düzgün bir at kuyruğu yaptım ve kulaklığımı (🎧)kafama geçirdim. Çantamı tekrar sırtıma aldım ve suluk kısmına koyduğum telefonumu çıkardığımda ekrandaki resmi görmemle tüm panik halim kayboldu hatta gülümsedim.
Onu gördüm çünkü.
Annemi...
Biricik annemi. Canım annemi gördüm. Ölümüne sebep olduğum annemi... Annem Azerbaycan'lı şarkıcı, söz yazarı ve aranjör Biricik Karimova. Beni doğururken hayata yummuş o masmavi gözlerini. Denizlerdeki huzuru andıran gözlerine bakmak bile beni mutlu ediyor.
Babam kim hiç bilmiyorum. Açıkçası bilmek de istemiyorum. Hayat teyzemin dediğine göre babam ve annem evlilik dışı ilişki yaşamış ve ben dünyaya gelmişim. Annem bana hamile olduğu zamanlarda uzun süre basın karşısına çıkmamış çünkü babam düşmanları olan biriymiş. Babam bir şekilde doğuma kadar annemi korumuş ama annem doğumda ölmüş.
Annesini öldürüp yaşayan biriydim.
Babam olacak o insan ziyanı da güyya beni korumak için Türkiye'ye getirmiş ve şuan olduğum yetiştirme yurduna bırakmış. Babam kim bilmiyorum haliyle soyadını da bilmiyorum. Annemin soyadı bana miras gibi o yüzden ben BESTE KARİMOVA'yım... Kimlikte Beste Özler olarak geçiyorum ama Hayat teyze bana annemin soyadını söylediğinden beri kendimi Beste Karimova diye ilan ettim. Tabii kimse Biricik Karimova'nın kızı olduğumu bilmiyor henüz.
Nihayet otobüs geldiğinde hızla en arkalara doğru yol aldım ve cam kenarına oturdum. Telefonumdan Biricik annemin güzel sesinden olan şarkıları açtım. Annemin sesiyle büyüdüm ben. Hayat teyze bana bıkmadan usanmadan hep açardı şarkıları. Onuncu sınıfa kadar her vakit bulduğumda yurttaki odasına gider annemin efsane sesini dinlerdim.
Mükemmel bir sesi vardı annemin.
Annemin eşsiz sesini dinleyerek okula vardım. İndiğimde öğrenci zili çalıyordu. Öğretmenler zili çalmadan bir an önce şükür ki sınıfa vardım ve yerime oturdum.
"Nerde kaldın ya!" diye sızlandı Furkan.
"Geç kaldım ya. Nerde Azra?" diye sordum. Furkan ve Azra ikizlerdi. Bu okulun sahiplerinin çocuklarıydı. Özel İlihan Koleji. Ben bu koleje, kolejin yaptığı bursluluk sınavı sayesinde girmiştim. On birinci sınıfta gelmiştim bu koleje. En yakın arkadaşım da bu çılgın ikizlerdi.
"Tuvalete gitti, gelir şimdi." dedi. Çantamdan ilk ders matematik olduğu için matematik materyallerimi çıkardım. Derse ve kitap okumaya bayılırdım. Reşit olunca Azerbaycan'a gidip annemi görmek istiyorum bu yüzden bana verilen dört ayrı bursu gereksiz harcamıyorum. Bu yaşımda epey bir birikmiş param var. Tüm bu bursları da çok ders çalıştığım için kazandım zaten.
Matematik öğretmeni ile Azra aynı anda derse girdi. Ben ve Azra yan yana oturuyorduk önümüzde de Furkan ve Ömer oturuyordu.
Azra;
"Furkan..." diyerek Furkan'ı arkadan dürttü.
"Noldu?"
"Annem en son ne zaman Alper abi hakkında konuştu?" diye sordu. Derse odaklanmak istedim ama önümde konuşuyorlardı ve duyuyordum.
"Yine ne oldu?"
"Alper abi dönüyormuş. Annem dedi az önce." deyince Furkan tamamen bize döndü.
"Cidden mi?" dedi. Azra cevap vermeden hoca;
"Derse odaklanın kızlar!" dedi. Azra kısık sesle;
"Teneffüste konuşuruz." dedi. Derse odaklandık. Ders benim için daha da önemliydi. Bir buçuk ay sonra üniversite sınavım vardı. İlk yıldan gider miyim bilmiyorum ama çok çalışıyorum.
Bende annem gibi başarılı biri olmak istiyordum. 2000'li yılların yıldızı Biricik Karimova'nın kızıyım ben.
~~~~
Okul çıkışı Azra ve Furkan aceleyle gittiler. Abileri hakkında bir sıkıntı vardı sanırım. Hiç tamımıyordum, sadece adının Alper olduğunu biliyordum. Bir de Azra abisinin biraz sinir sorunlarının olduğunu söylemişti bir keresinde. Anneleri farklı babaları aynıymış. Alper abilerinin annesi, kendisi yedi yaşındayken ölmüş. Sonra babası Azra ve Furkan'ın annesi Ece Hanım ile evlenmiş.
Hayat teyzenin kızı Hayal ablanın mini ve süslü pastanesine uğrayıp makaron alırdım hep. Yine oraya doğru gidiyordum ki ara sokakta bir bağırma sesi geldi. O ara sokağın sonu kağıt toplayıcılarının yerine çıkıyordu. Bayağı uzun bir ara sokaktı ve dardı. O sokağı severim. Benim gibi kimsesiz insanlar yaşar oralarda. Aram iyidir ordakilerle. Oradaki harabe evlerle de haşır neşirimdir. Sürekli duvarlara yazı yazarım.
Sesin olduğu yöne doğru yürüdüm. Sanki biri bağırıyor ama ağzı kapatıldığı için sesini tam çıkaramıyor gibi boğuk boğuk sesler geliyor.
Sırt çantamı önüme alıp içinden göz yaşartıcı spreyimi çıkardım. İstanbul gibi bir yerde yaşıyorum. Her an bir sapığa denk gelebilirim. Kendimi korumam lazım.
Maalesef ki beni koruyacak kimsem yok.
Uzun aradan geçerken ara ara boşluklara baktım ama ses hem yakından hem de uzaktan geliyordu. Elimdeki spreyi sıkı sıkı tutarken bir sonraki boşluğa bakacaktım ki bir el silah sesi duydum. Aynı anda bende korkudan çığlık attım. Yapılı iri bir adam çöp konteynerinin yanında bir adama silah ateşledi.
Gördüklerimle orada donup kaldım. Ne ileri ne de geri adım atamadım. Gördüğüm kan, silah ve ceset beni şoka uğrattı. O silah sıkan bedenin önümde durduğunu fark ettiğim an koruma iç güdüsüyle elimde sıkıca tuttuğum spreyi adamın suratına sıktım ve arkamı dönüp kaçtım. Arkamda bıraktığım adam da acıyla inlemekle meşguldü.
Hem koşuyorum hem de arkama bakıyorum. Ama nasıl oldu bilmiyorum aniden önüme iki adam çıktı koşarken. Onlara çarpıp yere düştüm. İkisi de tepeden baktılar bana. Yutkundum ister istemez. Aslında hiç bu kadar korkak olmamıştım. Biricik Karimova'nın kızıyım ben derdim hep ama ilk defa silahlı bir olaya şahit oldum. Kan gördüm ilk defa. O yüzden şuan Biricik Karimova'nın kızı değil sadece Beste'yi ve korkuyorum. Annemin mezarına gitmeden ölmek istemiyorum. Annemin ailesini ve evini görmeden ölmek istemiyorum. İstemiyorum işte ölmeyi.
Korkudan donan aklımla zar zor akıl edip ayağa kalktım ve az önce geldiğim yöne doğru koşmak istedim ama arkamı döndüğüm gibi birine çarpıp yeniden düştüm. Kafamı kaldırınca az önce gözlerine sprey sıktığım adam olduğunu gördüm.
"Ne kadar da tatlı bir oyuncak." dedi ve diz çöktü. Çenemden tutup kendine doğru çekti.
"Bu oyuncağı evime götürün. Biraz ilgilenmem lazım yeni oyuncağımla. Güzelmiş..." dedi. Ben ağlamadım ama korkudan da şaşkın bir suratla baktım adama.
Adam ayağa kalkıp gitti. Diğer iki adam ise kolumdan tutup beni kaldırdılar.
"Bırakın beni!" diye bağırdım üst üste ama ikisi de bırakmadı hatta resmen beni sürüklediler. Yeniden;
"Bıraksanıza beni ya!" diye bağırıp solumda duran adamın omzuna dişlerimi geçirdim. Öyle yapınca durdular ama beni bırakmadılar.
"Seninle mi uğraşacağız be!" dedikten sonra cebinden bir şırınga çıkardı soldaki adam.
"Hayır, hayır, bırakın beni!" dedim. Ben üç şeyden çok korkardım. Kan, inek ve şırınga iğne tarzı batırılan şeylerden. Ve ben bugün korktuğum üç şeyden ikisine maruz kaldım.
Ne kadar debelensem de solumda duran adam o şırıngayı boynuma sapladı. Direnmek istedim ama olmadı. Her zaman kendini savunan ve kimseye pabuç bırakmayan ben bugün kendimi savunamadım. Kendimi korumak için pençelerimi karşımdakine geçirmekten asla geri durmazdım ama bugün yapamadım.
Boynuma enjekte edilen şeyden yaklaşık yarım dakika sonra gözlerim karardı ve yere düştüm.
"Kaldır şunu! Şimdi bir de yeni oyuncağımı yere mi düşündünüz diye bize kızacak. Hiç çekemem." dedi sağımda duran adam. Sonra havalandığımı hissettim.
Sonrası tamamen karanlık...