2

2309 Kelimeler
Gün akşama dönmüş akşam trafiğinin en can alıcı saatinde köprüde kalmıştı Kemal. Babası gözlerden uzak olacak diye yemekli nikah davetini gereksiz yere uzak bir konumda seçmişti. Şimdi dönüş yolunda herkes aynı çileye mecbur kalacaktı. Radyo kanalları arasında gezinmeye başladı. Birazdan birinde durdu, eski zaman türkülerinden biri çalınmaya başladı. Anılara sürüklendi ve yolculuğun olması gerekenin iki üç katı sürmesine takılmadan peş peşe çalan şarkılarla zamanı hiç etti. Birazdan yol haritasının da yönlendirmesi ile şehrin eski mahallelerinden birine geldi. Değnekçilerin kol gezdiği sokakta haybeye otopark parası ödeyeceğini baştan kabullendi, Deniz’in aracının hemen yanına arabayı park etti. Park yerine gelen kılıksız herife anahtarını göstererek: “Kontağı vermem ama dönüşte otopark parasını fazla veririm,” deyip işi bağladı. Onlarla kapışmazdı. Kemal kimseyle kapışmazdı kolay kolay. Çok uzun zaman güreş ve boks yapmıştı. Daha öncesinde yıllarca basketbol oynamıştı. Bir süredir sadece ağırlık çalışıyordu. Kavga edemeyeceğinden değil etmek istemediğinden kaçınıyordu durumdan. Hangi apartmana gireceğini bilmediği için yeniden aradı Deniz’i. Ona pencereden bakıyordu. Kaya Apartmanı üçüncü kat. El sallıyordu daracık pencereden. Ne arıyordu bu çocuk burada, kime gelmişti, hadi gelmişti de onu buraya niye çağırmıştı. Apartmanın kırık kilitli demir kapısını ittirdi. Küf ve idrar kokulu girişinden geçti, merdivenleri çıktı. Üç katı ağır adımlarıyla çıktı. Dairenin kapısı açıktı ve dışarıya vanilyalı bir koku yayılıyordu. Apartmanın kötü havasını dağıtan bir aydınlık sızıyordu dışarı. Deniz başını uzattı. “Abi gel gel!” “Geldim de ne işin var senin burada oğlum?” “Arkadaşımın evi kafam iyi olmayınca buraya geliyorum.” Şimdi ne olduğu belirsiz arkadaşının evinde babasından mı konuşacaklardı? Besbelli bu konu bir başka bahara ertelenmişti. Keşke gelmeseydim diye düşündü Deniz’in keyfinin iyi olduğu belliydi. “Ayakkabılarını içeride çıkarırsın gel!” Kemal içeri girdi, ayakkabısını bir kenara çıkarırken göğüs dekolteli mini etekli kumral bir kız koridordan gülümsedi ona. “Arkadaşım,” dedi Deniz. Kız arkadaşı bu muydu Deniz’in? Evin içinde daracık ve mini kesim etek giyen dudakları dolgulu, göğüsleri de silikon. Bakışlarını çekti Kemal. “Gizem, tanıştırayım, abim!” Kemal uzatılan eli sıkmak zorunda kaldı. Hoşnutsuz olduğunu belli ederek memnun olduğunu söyledi. “Rahatsız ettim, gelmeseydim ben,” diye ekledi. “İçeri geçmişsin gelmeseydim diyorsun abi ya, bırak şu beyefendi pozlarını…” diye bozdu kendince Deniz abisini. Sonra da Gizem’e açıklama yaptı. “Ailenin kibarı kendisidir.” Gizem, neşeli bir şekilde güldü. Bu ortam bana fazla diye düşündü Kemal. Bozuntuya vermedi onların önünden içeri geçti. İçeride bir kadın daha vardı. Diğerinden daha derli toplu giyimli ancak neyin nesi olduğunu bilmediği için diğeriyle aynı yolun yolcusudur diye düşündüğü esmer bir kız. Mahcup toparlanışı, elinde tuttuğu içki kadehini bırakışını tuhaf bir etki alanı içinde izledi Kemal. Kızın gözleri lens miydi? Bal sarısı gözlere bu kadar esmer ten! Görmeye alışkın olmadığı bir uyum ve tezatlıktı. Dikkatini çekenin bu tezatlık olduğunu düşündü ve yusyuvarlak yüz hatları, gözleri, burnu, dudakları… “Gizem’in kankası Gece, o da senden az evvel geldi. Tanıştıralım Gece, abim Kemal.” Kız tokalaşmak için elini uzatmadı. Kemal başıyla tanışıklığı kabul edince o da aynı hareketi yaptı. Deniz abisini ısrarla oturttu. Gece ile aynı koltukta yan yana denk geldi. Önlerindeki orta sehpanın üzerinde kuruyemiş vardı. Kaliteli bir viski şişesi de kenardaydı. Gizem koşarak bir kadeh getirdi. Deniz, abisinin pek içmediğini belirtti o anda. Gizem kabul etmedi, yine de bir kadehten ne olacaktı canım? Kemal, yarısı dolu kadehi kabul etti elinde tuttu. “Gece ile biz de yeni tanıştık da abi Gizem ile yaklaşık bir yıldır falan tanışırız değil mi Gizem?” Gizem anında bu bir yılı onayladı. “Gizem, konforlu bir masaj salonunda çalışıyor. Masör.” Eyvah dedi içinden Kemal, bu kızlar o yolun yolcusu. Deniz, ben de nasipleneyim diye çağırdı beni. Göz ucuyla Gece’yi yokladı. Boğazına kadar kapalı kazak giymişti bu kız. Altında ev kızı halinde bir pantolon, ayağında kalın çoraplar vardı. Yüzünde tek çizgi makyaj yoktu. Yine de güzel kızdı. Etkileyici şekilde güzel. Ama bu kız masör değildi muhtemelen. “Gece de iş arkadaşıymış ama onu daha önce orada hiç görmemiştim.” Ee bu da oradanmış, diye düşündü Kemal. Kendisi gibi sussa da derli toplu oturuşu ve kılığı ile ayrılsa da aynı yolun yolcusu… Yolculuğa katılmak isterse. Böyle şeyler yapmazdı ki o edebiyle ne yaşamışsa yaşamıştı zamanında hayatına giren kadınlarla. Ancak Nesli’den sonra sadakati seçmişti. Bir söz verince böyle olmak gerekirdi ona göre de. “Benim oturmuş bir müşterim var canım diyorum ya hep ben işimi severek yapıyorum.” Deniz kaşlarını kaldırdı, kendince alay ederek güldü. Önemsemiyor Deniz bu kızı diye düşündü Kemal zaman geçiriyor sadece. “Sizi de bekleriz Kemal Bey, salonumuzda VIP müşterilerimiz de vardır.” “Mesela ben…” diyerek bir dipnot geçti Deniz. Gizem ile birlikte buna güldüler. Sarhoşlar diye düşündü Kemal. “Ben kalkayım,” dedi bunun üzerine Kemal. Gece de bunu bekliyormuş gibi “Ben de!” dedi. Onun için çağırılmış kız o gidiyorsa giderdi herhalde. Acaba onun için mi çağırılmıştı? “Durun be iki muhabbet edeceğiz,” diye erteledi onların gidişini. “Senin bir sıkıntın var Gece, yoksa bu saatte gelmezsin buraya. Anlat hadi hep beraber dinleyelim.” “Yok abla, sonra konuşuruz biz.” Abla dediğine göre bundan ufak diye düşündü Kemal. Gizem’in göz çevresi derin kırışıklıklar taşıyordu. Deniz’den de büyüktü bu kadın. Ciddi bir ilişki asla değildi. Emin oldu Kemal, biraz da olsa rahatladı. “Ninesi hasta Gece’nin de işyerinden de izin alıyor diye patron bugün biraz sert çıkıştı. Değil mi kız?” Gizem’in ikisi arasında sırları olmasına müsaade etmeyişine bozulur gibi sustu kız. “Biraz ketumdur hiç bana çekmemiş,” diye Deniz’e açıkladı. “Nesi var ninenin?” diye sordu bunun üzerine Deniz. “Yok abi çok önemli değil.” “Benden abi olmaz kız, ne abisi. Çıtırım ben.” Deniz’in esprisine yine sadece Gizem ile ikisi güldü. “Neyse neyse…” dedi Deniz peşi sıra. “Söyle bakalım nesi var? Çaresi mi yok, bu kadar derin düşündüğüne göre. Bir yudum içtiğin yok iki kelam da etmedin.” “Şey abi…” Abi dedi diye sustu. Zor geliyordu kıza konuşmak. Kemal bakışlarını farkında olmadan kızın üzerinde sabitledi. “Hastanede yatıyor zaten çaresi var da biraz masraflı, ninemin sigortası da yok. Patrondan avans istedim, onu da yatırmadılar. Gizem Abla’nın patronla arası iyi diye konuşur musun diyecektim. Rahatsız ettim sizi de muhabbetinizi böldüm.” “Takılma,” dedi Deniz. Kemal’i gösterdi. “Bunun babası çok zengin, ninene bir hayır yapıverir. Aradığın yardım ayağına geldi.” Kızcağız yardım istemediğini, onu yanlış anladıklarını ifade etmeye çalışırken Gizem de babalarının ayrı oluşunu sorguluyordu. Öz kardeş değiller miydi yani? Deniz’e göre öz kardeşlerdi, Kemal’e göre de öyle olmalıydı. Derken Kemal’den bir onay istediler ama Kemal kendini açıklayamayan sıkılgan kıza bakıyordu. “Tamam be Gece, konuşurum ben patronla mesele yapma kızım. Yarın sabah ilk işim. Telefonuma hatırlatma kuracağım bak söz!” Gizem bunları söyleyince ayaklandı kız, evine gidecekti. Gizem yollamak istemedi. Evde ninesi yoktu, bekleyeni yoktu. Hastaneye erkenden varıp ne yapacaktı özel hastane gül gibi bakardı hemşireler azcık daha otursundu bakalım. “Yol uzun,” dedi Gece. “Ben gideyim abla, sizin de gecenizi böldüm.” “Ben de kalkayım,” diye yeniden belirtti Kemal. “Seni de bırakırım istersen.” “Yok abi dolmuşa atarsan beni…” Herkese abi diyen gariban bir kız. Besbelli masaj işine de parasından girmişti. Bu utangaç sıkılgan halleriyle becereceği bir iş gibi de değildi. Kemal’e ısrar etseler de durmadı Kemal. Deniz’e sabah ilk iş buluşmalarını söyledi ve Gece ile evden çıktı. *** Değnekçiler arabanın başına vardığı an orada bittiler. Daha bir saat bile durmamış araba için yüksek meblağda otopark ücreti istediler. Sorun çıkarmadan parayı verdi Kemal, Gece yanında çantasının kulpundan tutarak bekliyordu. “Geçsene!” dedi Kemal ön kapıyı açarak. Sıkılgan bir şeydi. Süklüm püklüm. Kapısını kapatıp kendi tarafına geçti, emniyet kemerini taktı, dikiz aynasına düşen şehir eşkıyalarına takılınca gözü: “Adiler!” diye sinirlendi. Gece, endişeyle çevirdi bakışlarını. Bal rengi gözleri iri iri takıldı Kemal’in gözlerine. “Bunlar haksız kazanç sağlıyor. Belediyenin sokaklarını sahipleniyorlar.” Genç kız başını salladı sessizce. “Nerede hastane?” “Abi siz beni yolda bırakın…” “Hastaneyi söyle sen götüreyim!” Israrcı da olamıyordu sanki. Kemal için o akşam zavallı bir kız çocuğundan başkası değildi Gece. Uzun uzadıya derdini anlamaya çalıştıysa da Kemal çok hoş sohbet bir şey de değildi sanki. Ya da sıkıntısıyla fazlaca hemhal. Deniz’in söylediği yardım teklifini tekrarlayıp onu daha da mahcup etmek istemedi böyle olunca. Elinde ne varsa paylaşmayı görev bilen bir adam olduğu için düşkün durumdaki yaşlı bir kadına destek vermeyi hayır bildiğinden işin bu kısmını Deniz ile halletmeyi görev bildi. Kızcağızı hastanenin önünde bıraktı ve eli boşa çıktı. Tüm gayesini yitirmiş bir hayatın ortasında gibiydi. Düğünde hiçbir şey yemediği için biraz da açtı. Nesli’yi arasa bir tost yap da geleyim dese, şimdi babası annesi bu saatte hayırdır derdi, Nesli gece vakti tost göbek yapar derdi. Bir yerlerde tostçu bulabilirdi. İrfan’ı aradı. Yaşlı adamın uykuyla arası hiç iyi değildi. Tost ricasını da hiç ikiletmedi. Kemal rotasını oraya çevirdi. Yaşlı adamın evinin huzuruna çekildi. Ceketini çıkardı, gömleğinin düğmelerini açtı. Tostun yanına bir de ayran yapmıştı İrfan, uykuyu getirir diye. Kemal tost sonrası uyursa sabaha kadar serin sulardan çıkamaz fazlaca susardı. İrfan o yemeğini yerken Deniz’i sordu. Gizlemedi Kemal, masör kızlardan bahsetti. Deniz’in öylesine takıldığı bir kapı gibi göründüğünden bahsetti ama yine de rahatsız olmuştu ortamdan. Kemal, Deniz’in bahsettiği diğer meseleleri sordu sonrasında İrfan’a. Babası hakkında öğrendikleri. İrfan, bu konuda annesi ya da babasıyla konuşmasının daha doğru olduğunu söyledi. “Benim haddim değil oğlum. Kimsenin geçmişini de yargılamam üstelik. Ben babanı tanıdığım günden bu yana bir falsosunu görmedim. Bana da her zaman ayrıca saygılı oldu.” Yargılanacak bir geçmiş düşüncesi ile yattı Kemal. Dönüp durduğu yatağında uykuya bir türlü dahil olamadı. Sabaha karşı içi geçti ve kısacık bir an uyudu. Okulları olmayan kız kardeşleri sabah ona kahvaltı hazırlamak için yarışırlarken kuşlar gibi cıvıldayışlarına uyandı. Onu uyandırdıkları için kabahati birbirlerine atıp duran ikizleri yatağından çıkıp kucakladı. Banyoya geçip elini yüzünü yıkadı. Döndüğünde hala esniyordu. Kızlar gün içinde planı yoksa abileri ile bir şeyler yapmak istiyorlardı. Deniz’in uçuşu yoksa belki o da katılırdı. Kemal saati yokladı, Deniz o fettan kadının koynundan çıkabildi ise katılırdı. Anlamak için telefonu çevirdi. Tahmin ettiği gibi olmadı Deniz telefonu açtı. Alana gidiyordu, uçuşu vardı. “Ne ara kalktın da çıktın sen evden?” Kemal kızlar konuştuklarına kulak misafiri olmasın diye İrfan’ın odasına geçti. “Deniz, sen o kadınla ne yaşıyorsun tam olarak merak ettim doğrusu!” “Evlenmeyi düşünüyorum abi.” Şen bir kahkaha attı Deniz. “Biz de genetik. Anamızın yolundan gitmeliyiz. Nerede hayatı mayınlı adam var buluruz.” “Alay etmeyi bırak da doğru düzgün cevap ver.” “Eğlenceli kadın abi, nesinin cevabını vereyim. Takılıyoruz işte. Benden de epey büyük zaten. Kimsenin kimseden bir şey istediği yok. Ben de seni Gece ile yapacaktım ama kız biraz pısırık çıktı.” “Nişanlıyım ben hatırlatmam gerekirse…” Deniz’in umurunda olan bir detay değildi. Nesli’den tuhaf bir şekilde haz etmiyordu ve bunun bile Altay ile doğrudan alakası olduğuna emindi Kemal. “Kızın bilgileri varsa bana ulaştır yine de yaşlı kadına yardım yapmak istiyorum.” “Gizem’e söylerim mesaj atar. Ben bildim senin hayırsever olduğunu da ondan tavsiye ettim zaten.” Yeniden keh keh bir gülüşle taçlandırdı sohbeti Deniz. Kemal, Deniz’in alakasız neşesinden sıkıldı. Döndüğünde mutlaka aramasını söyledi. Bir akşam uzun uzun konuşmak istiyordu Kemal. Belki de şu huzurevindeki bunak kadının yanına gitmek. Telefonu kapatıp kız kardeşlerini bugün için sadece kendileri ile yetineceklerini söyledi. Önce sinema sonra birlikte yemek ve en sonunda yeniden İrfan’ın evinde son. Gün içerisinde Gece’nin ninesinin yattığı hastanenin bilgileri geldi. Kemal de telefonla bir talimat verdi. Hastane masrafları bir hayırsever tarafından karşılanıyor şeklinde bilgi verilsin istedi. Birkaç gün sonra Deniz ile onun yaşadığı evde buluştu Kemal. Dağınık evine, tek kişilik hakimiyetine, yığılı bulaşıklara baktı. Utku da böyle dağınık bir adamdı. Aslında Öykü de öyleydi. Altay düzenli olandı. Katil olan. Karanlık olan olduğu gibi ve Kemal düzen konusunda da ona benziyordu. Babasını yansıtan iyi bir erkek evlattı. Deniz, Altay’ın eski karısı Betül’ü ziyaret ettiği huzurevinde ondan öğrendiklerini daha detaylı bir şekilde anlatmaya başladı. Elinde tek tek isimler vardı Deniz’in. Cinayetten hapse giren babasının son işlediği cinayet eski kayınpederine aitti. Bunu gazeteler yazmıştı. Şimdi internet tarayıcısına yazınca bu bilgilere ulaşılamıyordu ancak birileri hepsini toplatmıştı besbelli. Aynı adam uyuşturucu baronu olarak da bilinen bir adamdı ve damadı ile iş yürütüyordu. Kadının söylediğine göre bir çıkar çatışması yüzünden Altay cinayet işlemişti. Her şeye tek başına konabilmek için. Kadınların vajinasından itilmek suretiyle taşıttığı maddeleri Rusya’da satışa çıkarıyordu. Bağlantıların birçoğu bile yaşlı kadının aklındaydı. Altay kendinden büyük bir kadınla tamamen çıkar ilişkisi ekseninde evlenmişti. Ondan bir çocuğu da olmuş yalnız hastalıklı olduğu için ölmüştü. Öykü bu işin içindeki masum yandı. Altay’ın ne olduğunu bile bile onunla olmayı seçmişti. Yine araştırıldığında ulaşılamayan bir başka bilgi de Altay’ın dayısının tarihi eser kaçakçısı olduğuydu. Öldürdüğü kayınpederi ile tanışma hikayesinde onun da parmağı vardı. Büyük ve lüks kumarhanelerde büyük kayıplar verdiği olmuştu Altay’ın yine büyük paralar kazandığı da. Betül’ün hayatındaki bir erkeği öldürmüş, faili meçhul cinayet olarak paçayı kurtarmıştı. Öldürmek onun için kolaydı. Menfaati uğruna gözünü kırpmazdı. Bu Betül denen kadın eski kocası da olsan Altay’dan ölümüne nefret ediyordu. Kemal bütün bunları dinledikçe başında keskin bir ağrı ile baş başa kaldı. Hesap soracağı bir anın içinde değildi. Kırıp dökmeden ne yapacağını da kestiremiyordu üstelik. Deniz’den müsaade istedi ve dışarı çıktı. Sahil kenarında bir çay ocağında oturdu bir süre. Nasıl olduysa magazinciler buldu onu orada. Müsaade istedi, haber yapabilecekleri bir durum yoktu hava alıyordu. Hayattan alabildiği tek şeydi adeta bu. Aracına döndü, Nesli’yi aradı. Ona babası hakkında öğrendiklerini anlatamazdı. Anne ve babasının nazlı, hassas kızıydı Nesli. Nesli sevgi dolu bir sesle cıvıldadı. “Biraz dışarı kaçırayım mı seni?” diye sordu Kemal. “Bu saatte mi?” Kurallarının dışına çıkamayan bir genç kızdı Nesli. Gece vakti dışarı çıkacaksa bile önceden planlı olmalıydı. “Biraz bana gideriz…” “Babam hiç hoş karşılamaz bilmez gibi. Gündüz vakti gidelim sana.” Liseli öğrenciler gibi kıyıda köşede oynaşacak yaşta mıydı yani Kemal? Böyle bir ilişkiyi tam bir yıldır yürütüyordu ve artık içinden kendini sürekli sakınan nişanlısına dokunmak da gelmiyordu zaten. Alternatif bir kadın bilmediği için tercih etmekti onunkisi. Tercih etmek ama tercih edilmemek. Ertelenmek. Nikaha mecbur bırakılmak. 
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE