bc

Oyun arkadaşım

book_age12+
50
TAKİP ET
1K
OKU
adventure
contract marriage
HE
love after marriage
arranged marriage
goodgirl
comedy
sweet
friendship
twink
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Sıradan bir yaşantısı olan Gece günün birinde kendisini hiç tahmin edemeyeceği bir durumda buluverir, fakat yalnız değildir. Babasının kadim dostunun oğlu Eren de onunla aynı kaderi paylaşıyordur. Kaosu fırsata çevirebileceklerini düşünerek bir-birine oyun arkadaşı olmayı seçen ikilinin oynadığı bu macera dolu oyun, zamanla gerçek aşkı bulmalarına yardım edecektir.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1. Bölüm: İlk ve tatsız tanışma
İlk ve tatsız tanışma Gece için sıradan haftasonlarından biriydi. Haftaiçi yaşadığı yoğunluk yüzünden uykusunu yeterince alamayan Gece haftasonu olmasının verdiği mutlulukla yorganına sıkıca sarılmış ve mışıl-mışıl uyuyordu. Taa ki tatlı bir ses tonu duyana dek. Ne yazık ki bu sabah uykusunun açılmasının sebebi penceresinden süzülen cılız gün ışığı değil, kendisinden beş yaş küçük erkek kardeşi Bora’nın sesi olmuştu. Beline dolanan kollarla göz kapaklarını zar zor da olsa araladı. Zaten tıp, dahası staj, uzmanlık sınavı için hazırlanma aşamaları yüzünden geceleri yeteri kadar uyuyamazken, bir de Bora çıkmıştı başına. “Ablaların en tatlısı? Ablaların en güzeli? Ablaların en şahanesi?” diye Bora ablasının yanağına derin bir öpücük kondurduğunda Gece yatakta hafif kıpırdandı. “Yine ne istiyorsun, Bora?” dedi göz kapakları bir açılıp, bir kapanırken. “Ablacığım, canım ablam. Şey,” dedi Bora ve hafifçe öksürdü. “Bora, lafı ağzında eveleyip geveleme. Ne söyleyeceksen söyle!” dedi Gece ve gözlerini ovdu. Bora alt dudağını ısırıp birkaç saniye bekledi. Kelimelerini toparlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı. O sırada Gece hala gözleri ile uğraşıyordu. Bora “Ablacığım bugün benimle alışveriş merkezine gelir misin?” dediğinde Gece homurdanarak yatakta doğruldu ve sırtını yatak başlığına yasladı. Bora ablasını ikna edebilmek adına hemencecik yastığa sarıldı ve gözlerini büyütüp-büyütüp ablasına baktı tatlı-tatlı. Gece umursamaz bir ifade ile “Neden gelecekmişim? Ne oldu?” dedi ve iç çekip, “Canım kardeşim, artık yirmi yaşındasın bence kendin için alışveriş yapabileceğin bir yaş bu!” diye ekledi. “Sağol ya!” dedi Bora bezgin bir ifade ile. “Üstün düzey ileri görüşünle beni aydınlattın resmen! Yoksa ben yaşımın bunun için uygun olmadığını düşünüp duruyordum.” Gece kaşlarını çatarak “Ne demek, canım kardeşim. Büyük bir zevkti benim için! Artık çekilebilirsin, çünki öğlene kadar uyuyacağım. Malum bugün pazar!” dedi ve tam dönüp uyuyacakken, Bora’nın onu tutup durdurması ile öylece kardeşinin kolları arasında kalıverdi. “Ablam, dünyalar güzeli ablam! Bir bana bak!” diye etrafı kolaçan etti Bora. Hızlıca eşofmanının cebinden telefonunu çıkardı ve sosyal medyaya girdi. “İsmi Miyase Karayel! Yirmi yaşında ve güzel sanatlar okuyor!” dedi teker-teker, tek nefeste. Gece o sırada aval-aval telefonun ekranındaki mavi gözlü, tatlı tebessümlü, sarışın genç kıza bakıyordu. Kardeşinin ses tonundan heyecanlı olduğunu anlaması pek zor olmamıştı. Ayrıca ekrandaki kızı da oldukça beğenmişti Gece. “Eee?” dedi Gece kurnaz bir tebessüm eşliğinde. “Ne eee’si, ablacığım?” dedi Bora şaşkın bir şekilde. “Uzun zamandır konuşuyoruz biz. Bir birimizden çok hoşlanıyoruz. Yani aslında hoşlanmak değil bu, ben aşığım ona.” Gülümsedi. “İşte bugün de ilk kez buluşacağız. O yüzden diyorum ki sen de gel!” Gece anlamadığını belli eden gözlerle “Ha?” dedi. “Baş başa olmanız daha makul değil mi, Bora? Beni niye götürüyorsun?” Kaşlarını hafifçe çattı. “Ayrıca uzun zamandır konuşuyoruz derken?” Bora yüzünü düşürüp, “Üç aydır...” diye mırıldandı. Gece gözlerini kocaman araladı ve kardeşinin koluna küçük bir şaplak indirdi. “Lan, uzun zamandır dediğin üç ay mı?” “Ya yeterince uzun zaman o! En azından bizim için!” dedi Bora yüzünü büzüştürüp, kolunu ovarak. “Ayrıca ne olmuş üç aysa? İnsanlar var otuz yıllık evli, bir birini tanıyamıyor! Bu kesinlikle zaman meselesi değil!” Gece gözlerini devirdi. “Sen gerçekten salaksın ha! Sosyal medya aşkı mı olur? Kızı kanlı canlı görmeden gidip aşık olmuşsun bir de!” Güldü ve aniden korkutucu bir ses tonu ile “Ya erkek çıkarsa?” dedi. “Ya seninle eğleniyorsa?” Gülümsedi kurnazca. “Yarın artık ana haberde izleriz seni ve yaşayacağın kaosu.” Bora oflayarak, “Sen gerçekten kitaplarla bozdun kafayı, abla! Yok artık! Hem baksana, resmleri var!” dedi. Gece homurdanarak yorganını sıyırdı ve yataktan çıkıp kıyafet dolabına doğru ilerlerken, “Cidden acaba yoksun olabilirmisin diye düşünüyorum.” diye mırıldandı. “Neyden?” dedi Bora hevesle. Gece kıyafetlerini alırken, “Beyinden!” dedi ve küçük bir kahkaha eşliğinde omzunun üzerinden kardeşine sinsi bir bakış attı. O sırada neye uğradığını anlamayan Bora dut yemiş bülbül gibi öylece yatakta oturuyordu. Ablasının ne demek istediğini yaklaşık üç saniye sonra idrak edince sabit ifadesi aniden düştü ve kaşlarını huzursuzluğunu belli edecek şekilde çatıp gözlerini devirdi. Gece “O fotoğrafların kızın kendisine ait olduğuna bu kadar eminsin yani!” diye ekledi ve ardından “Güzel kardeşim benim, ya kız tövbe estağfrullah organ mafyası ile falan çalışıyorsa? Ya seni kaçırmak için bir şeyler planlıyorsa? Hiç mi dizi izlemiyorsun, çocuğum sen?” dedi heraretle. Bora gözlerini kocaman aralayıp, “Yuh be, abla! İyi ki izlemiyorum! Yok artık! Hangi devirdeyiz be abla? Olacak iş mi? Hem de AVM’nin ortasında?” dedi ve küçük bir bebek gibi dudak büzdü. “Hadi, kırma beni! Gidelim, ne olur!” Sertçe yutkundu Gece. Kardeşinin bu tatlı ifadesine, yüzüne bir türlü kıyamıyordu ki. Hep böyle yola getiriyordu Bora onu. Her defasında ona kanmayacağım diye kendine sözler veren Gece, gün sonunda yine kendisini kardeşine yenilmiş bir şekilde buluyordu. “İyi! Git gör o zaman!” dedi Gece. “Beni götürüp ne yapacaksın ki?” Bora küçük bir çocuk gibi “Miyase rahat olsun istiyorum. Sonuçta ilk kez görüşeceğiz. Ona güven vermek istiyorum.” dedi ve gülerek, “Hem belki organ mafyası falan olur beni kaçırmak ister. Sen gel ki beni koruyan birileri olsun orada.” dedi. Gece gözlerini kısıp, “Dalga geçiyorsun demek?” dedi. “Hayır, ablacığım ya! Şaka sadece!” diye şirin-şirin kirpiklerini kırpıştıdı Bora. Gece ofladı ve “İyi tamam! Git hazırlan!” dedi. * Karayellerin evinde rutin sabahlardan biriydi. Yardımcılar kahvaltı için masayı hazırlıyordu. Evin diğer fertleri günlük işleri ile uğraşıyordu, o sırada evin en küçük çocuğu Miyase misafir salonundaki fıstık yeşili koltukta oturmuş bir yandan bu öğlen buluşacağı Bora ile mesajlaşıyor, diğer yandan da heyecanı yüzünden tatlı-tatlı gülüyordu. Tabii ki bu sırada ağabeyi Eren’in onu gözletlediğinden bihaberdi. Eren Karayel evin büyük çocuğu olmakla beraber her ağabeyin sahip olduğu kız kardeşini kıskanma gibi huylara da sahipti. Belki de bu huyu onun karadenizli olması ile de ilgili olabilirdi, fakat onun aksine babası kendisinin kızına karışmaması konusunda ısrarcıydı. Buna rağmen Eren kızkardeşini dışarıdaki her türlü insandan koruma ihtiyacı duyuyor ve bu yüzden çoğu zaman saçmalayabiliyordu. Birkaç aydır kız kardeşi Miyase’yi gözlemliyordu. Miyase 7/24 saf saf gülümsediği için Eren bu durudan iyice kıllanmış ve bir yolunu bulup bunun nedenini öğrenmek için dedektifçilik yapmak kararı almıştı. Gözlerini kısıp kız kardeşini izlemeye devam etti. Kısa bir sürü sonra telefonunun titremesi ile hemen elini cebine soktu ve telefonunu açtı. “Dayıoğlu, duyuyor musun?” dedi karşı taraftaki sesin sahibi, yani Ateş. “Efendim, kuzen. Ne oldu?” dedi Eren fısıltı ile. “Dediğin gibi hastanenin önündeyim. Selin doktor arkadaşlarından biri ile konuşuyor. İşe gelmiş yani bugün. Biz ne yapalım? Geçelim mi artık şirkete?” Eren kuzeninin bu açıklaması ile gözlerini hemen Miyase’den ayırdı ve tavana dikti. Yaklaşık 1.5 senedir Selin diye genç bir doktor kıza aşıktı. Onu ilk kez hastanede görmüş ve çok beğenmişti. O gün bugündür onu unutamıyordu, çünki kendisini reddeden ilk kadın oydu. Buna rağmen Eren yılmıyor ve belki bir gün şans verir bahanesi ile onun hastanede olduğu her gün ona çiçek yolluyor, minik ve sevimli jestler yapıyordu. Bunu onu rahatsız ederek değil, oldukça dikkatli bir şekilde yapmaya ve kalbini kazanmaya çalışıyordu. “Hiç bir şey yapmayın, Ateş.” dedi nihayet. “Akşama yer ayırtsana meyhanede. Biraz kafamızı dağıtalım.” Buna karşılık telefonun diğer ucundaki Ateş “Peki, kuzen. O iş bende.” dedikten sonra Eren yeniden gözlerini kız kardeşine dikti ve artık bu kadar yetti deyip içindeki ağabeylik iç güdülerinin de tetiklemesi sonucu kendini misafir odasına attı. Miyase önce durakladı. Sonra telaşla telefonu kapatmak için yeltendi, fakat Eren hızlıca ileri atılıp onun avuçlarındaki telefonu çekip aldı. “Bu yaptığın suç!” diye bağırdı Miyase. “Telefonumu ver ve sakın okuyayım deme, ağabey! Ben çocuk değilim, tamam mı?! Bana karışamazsın!” Eren sinir bozucu bir ifade ile “Öyle bir karışırım ki! Sen daha çocuksun!” dedi. “Ne çocuğu be! Yirmi yaşındayım ben! Telefonumu bana ver yoksa seni şikayet ederim!” Eren gülüp, “Babama mı?” dedi ve telefonun ekranına dikti bakışlarını. Başına kurşun yemiş gibi durakladı. Ardından kirpiklerini kırpıştırdı ve tekrar ekrana baktı. “Öğlen kavuşuyoruz, güzelim?” dedi şaşırarak. “Seni göreceğim için çok heyecanlıyım, Miyase. Bir an önce seni görmek istiyorum?” diye ekledi mesajları okurken. “Güzel gözlerin tam karşımda olacak. Onlara bakabileceğim sonunda doya doya hem de?” Miyase çevik bir şekilde ağabeyinin elindeki telefonunu kapıp, “Kes şunu!” diye çemkirdi. Eren çatık kaşlarla “Kim bu Bora zibidisi?” dedi. “Zibidi değil o!” diye karşılık verdi Miyase. “Hem sana ne ya!” “Miyase, çıldırtma beni!” dedi Bora sesini hafifçe yükseltip. “Nereden tanışıyorsunuz siz bu zibidi ile?” Miyase kaşlarını çatıp, “Sosyal medyadan! Aşığız bir birimize!” dedi. Eren cinnet geçiriyormuş gibi dişlerini sıkıp, “Sen beni çıldırtmak mı istiyorsun, Miyase? Ne sosyal medyası? Ne aşkı?” dedi. “Sosyal medya üzerinden aşk mı olur!” deyip hemen saatine baktı. “Olur!” dedi Miyase öfkelenerek. “Neden olmasın?!” Eren ellerini beline koydu. Derin bir nefes aldı. Mavi gözleri sinirden koyulaşmış, boynu ise kızarmıştı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Aslında biliyordu fakat doğru olup olmadığından pek emin değildi. Yien de şu an için en iyi seçenek gibi gözüktüğü için aklındakini icraa edecekti mecbur. Nihayet düşünüp taşında ve öfke ile Miyase’ye çevrilip, “Git hazırlan!” diye komut verdi. “Pardon?” dedi Miyase şaşırarak. “Git hazırlan, Miyase! Bakalım sevgili Bora’cığın beni görünce ne yapacak!” * Gece masada otumuş, sıkkın bir şekilde kahveleri beklerken Feyzullah oldukça heyecanlıydı. İlk kez biri ile ciddi bir ilişki yaşamasının heyecanı vardı içinde. Bu yüzden aşırı heyecanı yüzünden az kalsın kalbi duracaktı. Gece ise o sırada ergen gibi neşeli kardeşine bezgin bir ifade ile bakmakla meşguldü. Yarın için yoğun bir tempoda çalışmasına rağmen, burada görümcelik yapmak için gelinlerini bekliyor ve hala bunun olduğuna inanamıyordu. Kısa bir süre sonra durmadan telefonun ekranına bakan kardeşini dürtüp, “Bora, ben bir lavaboya gidip geliyorum hemen” dedi Gece. Bora kafasını sallayıp, etrafa bakınmaya devam ederken Gece lavaboya doğru ilerledi. Kendi kendine yarın ki yoğun günü nasıl atlatacağını düşünüp duruyordu ki birden omzundaki darbe ile yana doğru kaydı. Neye uğradığını şaşırdığı bir anda belinde sıcaklık hissetti ve gözlerini refleks olarak sıkıca kapattı. Burnuna dolan yoğun koku, belindeki sıcaklık. Gece ne olduğunu anlamayaçalıştı. Yutkundu, gözlerini yavaşça araladı ve odağına giren bir çift mavi gözle afalladı. Genç adam pürdikkat onun kopkoyu gözlerinin içine bakarken Gece de aynı şekilde ona bakıyordu. İkisi de ne olduğunu kavramak istermişcesine bir birine bakarken Eren hemen kendine gelip kafasını kaldırdı. Karşıdan Bora denilen genç adama doğru koşan kız kardeşini gördü ve afalladı. “Kalıp uzun uzun özür dilemek isterdim ama kız kardeşime sarılan şu çocuğu öldürmem gerek!”dedi ve anlık sinirle ellerini çekince Gece sendeledi. “Ne ölümü be?” dedi ve arkasını döndüğünde az önce onu belinden tutan genç adamın Bora’nın yakasına yapıştığını görmesi ile adeta içindeki fitil ateşlendi. Hemen hızla koşup onlara yetiştiğinde, adamın erkek kardeşini hırpalamasını görerek iyice dellendi. “Lan sen benim kız kardeşimi ne hakla buluşmaya davet edersin?” dedi Eren dişlerini sıkarak. “Ya Eren ağabey, bir dinlesen?” dedi Bora telaşla. “Ne dinleyeceğim lan ben seni?” dedi Eren öfke ile. O sırada “Ağabey! Kes şunu!” diyen Miyase Eren’in kolundan tutup onu Bora’dan uzaklaştırmaya çalışıyordu. “Hop, sen bu çocuğu sahipsiz mi sandın! Hayırdır, birader?” diye Gece hemen onu itip, Bora’nın karşısına geçtiğinde, ağabeyinin kolunu tutan Miyase onu hemen geriye doğru çekiştirdi. Eren sendeledi. Elini kız kardeşinin elinden kurtarıp, “Çattık! Size ne hanımefendi? Kahyası mısınız?” Gece öfke ile, “Kahyası değilim ama ablasıyım! Ayağını denk al!” diye ekledi. Eren yüzüne gelen saçlarını sinirle geriye ittirdi. Gözleri kararmıştı adeta. İkisi de sinirle bir birine bakıyor, laflarını asla ama asla esirgemiyordu. Onlar kavgaya iyice alışmışken, Miyase ve Bora hemen, sadece birkaç dakikalığına oradan uzaklaştılar. Belli ki bu kavga, ikisinin de rahatça nefes almasının tek yoluydu. “Bana bak, seni dava ederim!” dedi Gece. “Ayağını denk al!” Eren sinirle gülüp, “Kim kimi dava ediyor be? Asıl ben seni dava edeceğim!” dedi. Gece kaşları çatık bir şekilde “Et! Et bakalım ne olacak! Merakla bekliyorum!” diye ekledi ve Eren cevap vermek için yeltendiği sırada Miyase ve Bora’nın yanlarında olmadığı gerçeği ile lafı yarım kaldı. Gece de onun yaptığı gibi etrafını taradı. Eren ellerini saçlarından geçirip öfke ile dişlerini sıktı, Gece ise kollarını göğsünde çaprazlayıp, sırıttı. “Ne o? Kız kardeşin kaçmış gibi bir halin var” dedi gülerek. “Sen çok oluyorsun ama!” diye Eren alt dudağını ısırıp, kızla kavga etmemek için direndi. “Bana bak, doğru konuş benimle! Karşında asker arkadaşın yok!” dedi Gece. “Konuşmazsam ne olur, baş belası? Dava mı edersin?” dedi Eren dalga geçer gibi. Artık iyice gerilmişti ikisi de. “Evet! Ederim!” dedi Gece. “Bak sen iyi-” diye genç adam devam edemenden, “Ağabey, burdayım! Rahat bırak Gece ablayı”dedi ince tonlu bir ses. Gece ve Eren hızla geri çevrildiğinde, Miyase ve Bora’nın üzgün bir ifade ile onlara baktığını gördüler. Miyase’nin gözleri dolmuş, yavru kedi misali Yavuz'a bakarken, Bora başını öne eğmiş, ablasını soktuğu durumun utancını yaşıyordu. “Miyase! Seninle evde hesaplaşacağız! Ve sen Bora! Kardeşimden uzak dur!” dedi adam öfkeyle, kız kardeşinin elini tutarken. “Orda dur bakalım! Sen benim kardeşime ne yapıp, ne yapmayacağını söyleyemezsin, tamam mı?” dedi Gece dişlerini sıkarak. Sesi öfke yüklüydü. Genç adam kız kardeşinin kolunu tutup, son bir kez Gece’ye bakarak, “Söz konusu benim kız kardeşim ise söylerim!” dedi ve Miyase ile birlikte oradan hızla uzaklaştı. O gün hem Gece, hem de Eren bir biri ile tatsız bir tanışma yaşamış ve bir daha bir birilerini görmemeyi dilemişti, oysa bu pekte mümkün olan bir şey değildi.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.1K
bc

HÜKÜM

read
224.1K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.8K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook