Bölüm 2

2652 Kelimeler
Derin Göktaş Kampüsten dışarı adım attığımız anda Beste çığlık atıp hızla boynuma sarıldı. Garip garip bize bakanları umursamadan gülümseyerek kollarımı arkadaşımın ince beline sardım. Heyecandan titreyen bedeni ile gülümsemem genişlerken asık suratıyla bize bakan Eray'ı gözlerimle uyardım. Kıza bir şey deyip moralini bozmasını istemiyordum. Beste geri çekildiğinde heyecanla; "Anlat ne konuştunuz?" Dedim. "Bana benden h-hoşlandığını ve benimle görüşmek istediğini söyledi. İnanabiliyor musun Derin bana dedi!" Beste heyecanla bir kez daha çığlık atarken kıkırdadım. "Çok sevindim canım. Umarım her şey çok güzel olur." Arkadaşıma tekrar sarıldığım sırada Eray; "Benim işim var siz geçin yurda." Dedi. Beste ile ayrılıp Eray'a döndük. "Bir şey demeyecek misin Eray?" Beste'nin sorusu ile omzunu silkti. "İstediğin oluyor işte ne diyeyim? Umarım üzülmezsin." Dedikten sonra ikimizin de yanağından öpüp; "Sonra görüşürüz." Dedi ve hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaştı. Beste'nin suratı düşerken kolumu omzuna sarıp yanağından öptüm. "Üzülme sen kuzum. Her zaman ki Eray işte." Dediğimde dudaklarını büzüp bir süre giden Eray'ı izledi. "Çok kızdı dimi?" "Akşam yemeğine kadar düzelir. Önce kıskançlıkla kabaran damarlarını söndürmesi lazım." İkimizde gülmeye başladık. "Hadi yurda gidelim. Yorgunum ben." Dediğimde birlikte yurda doğru yürümeye başladık. "Ben hala inanamıyorum Derin. Az önce olanlar rüya değildi değil mi?" "Değildi canım. Enes yanına geldi ve numaranı aldı." Dediğimde dehşetle gözlerini açtı. "Yani beynim bana oyun oynamıyor." "Hayır oynamıyor." Neşeyle kahkaha attığında bende onunla birlikte güldüm. Deli kız şimdiden heyecandan bayılmak üzereydi. "Anlat bakalım tam olarak neler oldu?" Sorum ile derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Onun bu tatlı hallerini izlerken arkadaşım adına içim mutlulukla doldu. En azından onun sevgisi karşılık bulmuştu. Kalbim bu düşünce ile burkulsa da hemen kendimi toparladım. Hiç sırası değil! "Sizden uzaklaştığımızda bana dönüp bir süre sessizce yüzüme baktı sonra da sana bir şey diyeceğim ama yanlış anlamanı istemiyorum dedi." Beste'nin anlattıklarını can kulağıyla dinlerken onun gibi heyecanlandım. "Sonra?" "Sonra da bana beni tanımak istediğini uzun zamandır dikkatini çektiğimi söyledi." "Sen ne dedin?" "Valla o ara kalp krizi geçiriyordum ama nasıl olduysa sakin kalıp, olabilir birbirimizi tanıyabiliriz demeyi başardım. Kendimle cidden gurur duyuyorum Derin. Karşısında bayılıp kalabilirdim." Dediğinde kıkırdadım. Cidden bayılacak potansiyeli vardı. Tabi olmaması iyi olmuştu. "Sonra da telefonumu istedi. Bende verdim." "Vay be." Derken omzundaki elimle arkadaşıma sarıldım. "Senin adına çok mutlu oldum Beste." Derken yurttan içeri girdik. Oyalanmadan asansöre binip odamızın olduğu 7. Kata bastım. Bina 7 katlıydı ve bizim odamız en üst kattaydı. Her katta toplan 10 oda vardı. Beste sessizleştiğinde bende ona uydum. Sanırım olanları düşünüp hazmetmesi gerekiyordu. Asansör durduğunda inip sola döndük. Koridorun sonundaki oda bizimdi. Karşılaştığımız birkaç yurt arkadaşımıza selam verip anahtarımla odanın kapısını açtım. İçeri girdiğimizde Beste sessizce kendi yatağına yöneldi. Onu kendi haline bırakmak için; "Ben eşyalarımı yerleştireceğim." Deyip kenarda duran bavullarıma yöneldim. Beste sessizce başını salladığında düşen yüzü canımı sıksa da sessiz kaldım. Nasılsa düşüncelerini benimle paylaşırdı. Biraz rahat bırakmakta fayda vardı. Büyük bavulumu dolabımın yanına taşırken üç ayda özlediğim odamı inceledim. İki kişi için oldukça geniş olan odamızın duvarları beyaza boyanmıştı. İki tane tek kişilik baza sağ ve sol duvara dayalıydı. Yataklarımızın ortasında oldukça geniş bir çalışma masası vardı. Yatakların karşısında olan duvarda ikimizin dolabı yan yana duruyordu. Benim yatağımın ucunda olan kapı ise banyomuza açılıyordu. Bizim için yeterli bir odaydı. İki yıldır Beste ile bu odayı paylaşıyorduk ve halimizden oldukça memnunduk. Sütlü kahve tonlarında olan iki kapılı dolabımı açıp havalanması için o şekilde bıraktım. Banyodan toz aldığımız bezi alıp güzelce yıkadıktan sonra odaya döndüm. Dolabımın içini ve dışını güzelce sildikten sonra eşyalarımı tek tek yerleştirmeye başladım. Bir süre daha havalar sıcak olacağı için kışlık kıyafetlerimi alt gözlere yerleştirdim. Yazlık kıyafetlerimi de üst raflara dizdikten sonra elbiselerimi astım. İki koca bavulu boşalttıktan sonra yorulmuş ve ter içinde kalmıştım. Son olarak her zaman dolabımda kullandığım lavantalı kokuyu da astıktan sonra kapakları kapattım. Yorgun bir şekilde ellerimi belime koyup Beste'ye döndüm. Yatağında uzanmış beni izliyordu ama pek gördüğü söylenemezdi. Daha çok kendi içinde kaybolmuş gibiydi. Kenara koyduğum nevresim takımımı alıp güzelce serdim. Mis gibi yumuşatıcı kokusunu içime çekerken; "Çok terledim duşa gireceğim." Dedim ama Beste tepki vermedi. Onun için endişelensem de sessizce gerekli olan eşyalarımı alıp havlularımla birlikte banyoya girdim. Banyomuz odaya göre küçük olsa da ikimize yetiyordu. Sağ köşede camla çevrili duşa kabin vardı. Sol tarafta klozet, lavabo ve kirli sepetlerimiz duruyordu. Odanın aksine banyo gri tonlarındaydı. Suyu soğuğa yakın ayarlayıp kıyafetlerimi çıkardım. Kenarda duran kirli sepetime koyduktan sonra suyun altına girdim. Sıcaktan bunalan bedenime değen soğuk su ile rahatlarken bir süre öyle durdum. Bedenimden akıp giden su serinlememi sağlarken kenarda duran lavantalı şampuanımı aldım. Çocukluğumdan beri lavantaya karşı bir zaafım vardı. Her zaman kokusu beni rahatlatır bambaşka diyarlara sürüklerdi. Bu yüzden şampuanım, duş jelim ve vücut kremim lavantalıdır. Kokusu tenimden burnuma her yükseldiğinde içime huzur dolardı. Acele etmeden güzelce yıkandıktan sonra duştan çıktım. Bedenime sardığım havlunun kenarını sıkıştırdıktan sonra diğer havlum ile saçlarımın nemini almaya başladım. İyice nemini aldığım saçlarıma kremini sürüp taradıktan sonra son kez havlu ile ıslaklığını alıp kendi haline bıraktım. Belime kadar uzanan saçlarım sıcak havalarda beni bunaltsa da kestirmeye kıyamıyordum. Küçüklüğümden beri hep uzun kullandığım için kısa olduklarını düşünmek bile dehşete kapılmama sebep oluyordu. Saçlarımla işimi bitirdiğimde bedenimi kurulayıp vücut kremimi sürdüm. Bir süre kurumasını bekledikten sonra iç çamaşırlarımı giyinip en sevdiğim mavi yazlık elbisemi de üzerime geçirdim. Uçuş uçuş olan elbisem yaz ayları için idealdi. Önüme gelen saçlarımı toka yardımıyla arkada tutturduktan sonra banyoyu toparlayıp odaya geçtim. Beste bıraktığım şekilde uzanmış hala düşünüyordu. "Kuzum sen iyi misin?" Konuşmam ile irkilerek bana döndü. Sanki uykudan uyanmıştı. "Ne dedin anlamadım?" "İyi misin diyorum? Odaya geldiğimizden beri durgunsun." Beste uzandığı yatağında doğrulup sırtını bazasının başlığına yasladı. Elimdeki havlularımı kuruması için astıktan sonra çalışma masasındaki sandalyeyi ona doğru çevirip oturdum. "Dökül bakalım neler düşünüyorsun?" "Enes mesaj bekliyor. Ona ne yazacağım?" "Saatlerdir bunu mu düşünüyorsun?" Dediğimde suratı iyice asıldı. "Hayır." "Sorun ne Beste? Bahçedeki mutlu halin nerede?" "Bilmiyorum. Eray'ın söylediklerini düşünüyorum. Ya Enes benim içinde diğer kızlar gibi düşünüyorsa. Ya tek derdi benimle tek gecelik takılmaksa." Beste nefes almadan konuşurken içten içe Eray'a kızdım. Onun yüzünden kızın aklı bulanmıştı. "Bunu Enes ile görüşmeden bilemezsin Beste. Belki Eray haklı çıkar belki de haksız. Bunu anlamanın tek yolu onunla görüşmek." "Derin eğer amacı öyleyse ben bunu kaldıramam." Dediğinde sinirlenmeye başladım. "Neden kaldıramayacakmışsın? Sen bu kadar güçsüz müsün? Ayrıca eğer görüşmezsen ömür boyu bunun pişmanlığını yaşayacaksın. Dönüp arkana her baktığında keşke demek yerine uzun zamandır hoşlandığın çocukla görüşmelisin Beste." "Haklısın ama korkuyorum." "Neden Beste? Enes ile bir ilişkiniz olmazsa bu dünyanın sonu değil. Belki de görüştüğünüzde senin düşüncelerin değişecek bilemezsin. Ama eğer şimdi vazgeçersen hep aklında kalacak. Acaba görüşsek nasıl olacaktı diye için içini yiyecek. Bunu kendine yapmak istiyor musun?" Beste sessiz kalıp düşünürken sabırla bekledim. Bir şeyleri anlaması ve ona göre hareket etmesi lazım. Bu şekilde giderse sonradan pişman olacaktı. Beste bana göre daha saf ve daha çekingendi. Ben düşüncelerimi direkt söyler olaylara iyimser bir şekilde yaklaşsam da her daim realist düşünürüm. Canım arkadaşım ise gerçeklerden her daim kaçardı. Kalbinin kırılmasından korktuğu için olayları olduğu gibi değil görmek istediği gibi görürdü. Bir şekilde birbirimizi tamamlıyorduk. Ben onun gerçekçi yanı olurken o benim koruyucu yanım oluyordu. Başımıza gelen olayları ikimizin de bakış açısıyla değerlendirip öyle karar veriyorduk. Keşke Ayaz'ı ona anlatabilseydim. Keşke içimde nasıl bir yangın taşıdığımı, kendisinin nasıl şanslı olduğunu söyleyebilseydim. Ama anlatamıyorum işte. Beni yargılamasından, anlamamasından korkuyorum. Aslında ona kızarken ben korkumun arkasına saklanıyordum. "Mesaj atacağım." Beste heyecanla telefonunu eline alırken gülümsedim. Dikkatle bir şeyler yazdıktan sonra derin bir nefes alıp bana döndü. "Attım." "İşte benim arkadaşım." Gülümseyerek ona bakarken odada yükselen mesaj sesi ile Beste'nin eli ayağı birbirine girdi. Telefonu elinden düşürdüğünde gülerek yerden alıp ona uzattım. "Sen bak." Telefonunu bana uzattığında gülerek aldım. Bildiğim şifresini girip mesajı açtım. Beste; Selam Enes. Ben Beste. Yazıp yollamıştı. Enes ise; Sonunda. Yanımdan gittiğinden beri mesajını bekliyorum. Yazmıştı. "Vay vay vay." Derken bilerek sessiz kaldım. "Ya Derin çatlatma da söyle. Ne yazmış?" Kıkırdayarak ekranı açık olan telefonu ona verdim. Mesajı okuduktan sonra kulağımı çınlatan bir çığlık attı. Ben yüzümü buruşturup kulaklarımı kapatırken o yatağından kalkmış odada dört dönüyordu. "Ay ben ne yazacağım? Ne diyeceğin? Bir şey desene Derin!" "Önce çığlık atamayı bırak Beste. Senin yüzünden duymuyorum!" Dediğimde sakince yatağına oturdu. "Ne yazacağım?" "İçinden ne geliyorsa onu yazacaksın." Derken oturduğum yerden kalkıp sandalyeyi yerine koydum. Çalışma masasının üzerinde duran yeni başladığım polisiye romanımı elime alıp yatağıma oturdum. "Mümkünse sessiz ol kitap okuyacağım." Dediğimde bana dil çıkarıp umutsuz bakışlarıyla telefonuna bakmaya geri döndü. Onun bu tatlı haline gülerken kaldığım sayfayı açıp romanıma devam ettim. *** Yemek saatine kadar ben kitap okumuş, Beste ise Enes ile mesajlaşmıştı. İkimizde acıktığımızda odadan çıkıp yemekhaneye gelmiştik. Yemek her akşam saat yedide başlar sekize kadar devam ederdi. Sekizden sonra yemek bitse de mutfak tüm gece açık olurdu. Beste ile yemeklerimizi aldıktan sonra boş masalardan birine oturduk. Geç indiğimiz için yemekhanede sakindi. Tam yerime yerleştiğim sırada gördüğüm manzara ile canım sıkıldı. Ayaz ve Eva iki masa ötemizde oturuyordu. Eva bir şeyler derken elindeki çatalı Ayaz'a uzatıyordu. Bir yıldır kafamı çevirdiğim her yerde onları görmekten sıkılmıştım. Çektiğim acı yetmiyormuş gibi bir de devamlı burun burunaydık. Bir anda yanıma oturan bedenle bakışlarımı çevirdim. Ayaz ve Enes'in arkadaşı Kerem elindeki tepsisi ile yanıma oturmuş gülerek bize bakıyordu. Ben şaşkınlıkla Beste'ye dönerken onunda benden farkının olmadığını gördüm. "Selam kızlar." Dediğinde aynı anda; "Selam." Dedik. Bu güne kadar hiç yanımıza gelmeyen çocuğun şimdi gelmesi garipti. "Yanlış anlama ama neden buradasın." Dediğimde gözleri bana döndü. Yeşile çalan mavi gözleri dikkatle gözlerime bakarken gözlerinin içinde gezinen parıltılar dikkatimi çekti. Gerçekten güzel gözleri vardı. "En yakın arkadaşımı kendine hayran bırakan kızla ve arkadaşı ile tanışmak istedim." Dediğinde ben sessiz kalırken Beste kocaman açtığı gözleri ile Kerem'e bakıyordu. "O zaman bana değil Beste'ye bak." Dediğimde gülerek karşımda oturan arkadaşıma döndü. "Selam potansiyel yengem. Ben Kerem." Diyerek elini uzattığında gülerek Beste'yi izledim. Şok olmuş bir şekilde Kerem'i izliyordu. "Beste." Onlar el sıkışırken telefonumu çıkarıp bir kez daha Eray'ı aradım. Hala yurda dönmemişti. Yemekhaneye inerken aramıştım ama cevap vermemişti. Bir kez daha telefona cevap vermediğinde iç çektim. Anlaşılan beyefendinin siniri hala geçmemişti. "Hadi seninkini biraz daha sinir edelim." Kerem'in sözlerine anlam veremezken o telefonunu çıkarıp kaldırdı ve üçümüzün resmini çekti. Ben kaşlarımı çatarken Beste hala şaşkın balık gibi bakıyordu. "Resmimizi çekmek için kimden izin aldın?" Sert sesim ile bakışları bana döndü. "Bu kadar kızma Derin. Sadece bir fotoğraf." "Belki ben telefonunda fotoğrafımın olmasını istemiyorum." Dediğinde kısa bir an kaşlarını çatsa da hemen toparladı. Telefonunu bana göstererek çektiği resmi Enes'e attı. Altına; Yengem ve kankasıyla yemek yiyorum. Yazdıktan sonra konuşmadan çıktı. Galerisine girip resmi sildikten sonra; "Artık telefonumda değil sakin ol." Dedi. Rahat tavrı sinirlerimi daha da gererken sakin kalmak için çabaladım. "Bu yaptığın hiç hoş bir tavır değil! Eğer tekrar yaparsan fena olur." Dediğimde gülümseyerek ellerini iki yana kaldırdı. "Sakin ol bir daha olmayacak." Dediğinde onu cevapsız bırakıp yemeğime döndüm. Her istediğini yapabileceğini düşünen insanlardan oldum olası haz etmezdim. Evet herkes özgürdü ve istediğini yapabilirdi ama ancak bir diğer insanın özgürlük alanına kadar. Kimse kimsenin özgürlük alanını izinsizce geçemezdi! Ben yemeğimi yerken Beste ve Kerem sohbet etmeye başladı. Daha doğrusu Kerem konuşuyor Beste dinliyordu. Onları umursamadan yemeğime devam ettim. "Kerem kızları rahat bırak!" Ayaz'ın sesi kulaklarıma dolduğunda bakışlarımı ona çevirdim. Oturduğu yerde bedenini dikleştirmiş çattığı kaşları ile bize doğru bakıyordu. Kısa bir an göz göze geldik. Kalbim anında heyecanla göğüs kafesimde çırpınırken hızla gözleri ezbere bildiğim gözlerden kaçırdım. Beni kendine tutsak eden gri gözleri vardı. Göz rengi o kadar güzeldi ki imkanım olsa saatlerce gözlerimi kırpmadan izlerdim. Mavi giyindiğinde maviye, yeşil giyindiğinde yeşile dönen grileri daha gördüğüm ilk an içime işlemişti. Artık o gözleri hayal etmek için görmeme gerek yoktu. Düşündüğüm her an göz kapaklarıma saklanan gözleri ortaya çıkıyordu. "Ben kalksam iyi olacak kızlar tanıştığıma memnun oldum." Deyip kalkan Kerem'e baktım. İkimize de gülümsedikten sonra Ayaz ve Eva'nın yanına doğru yürümeye başladı. "Bu neydi şimdi?" Diyen Beste'ye bilmem dercesine baktım. Cidden bu da neydi böyle? Beste çalan telefonuna baktıktan sonra şaşkınlıkla bana döndü. "Enes arıyor." "Açsana." Dediğimde heyecanla soluklandı. Telefonu cevapladığında kulağımı ona verdim. "Efendim Enes." Karşı tarafı dinledikçe kaşlarını çattı. "Bizde anlamadık ki. Derin ile yemek yerken bir anda geldi ve potansiyel yengemle tanışmak istiyorum dedi." Beste açıklarken konunun az önce yanımızda olan Kerem olduğunu anladım. Enes ne dediyse Beste gülmeye başladı. "Anladım. Neyse ben kapatayım yemek yiyorum." Dedikten sonra; "Görüşürüz." Diyerek telefonu kapattı. "Ne oldu?" "Enes, Kerem'e sinirlenmiş saydırıyordu. Nasıl ben değil de yanında o oluyor diyor." Derken gözlerinden kaplar çıkardığına yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım. Yemeğimiz yedikten sonra tepsilerimizi bulaşıkların olduğu alana bırakıp yemekhaneden çıktık. "Bahçede oturalım mı?" Beste'nin sorusu ile ona dönüp koluna girdim. "Olur. Hava çok güzel." Derken birlikte bahçeye yöneldik. Boş olan çardaklardan birine oturduğumuzda çalan telefonumu cebimden çıkardım. Ben Eray'ın aradığını düşünürken abimin aradığını gördüm. "Efendim abiciğim." "Güzelim ne yapıyorsun?" "İyiyim abiciğim. Yemekten çıktık Beste ile bahçede oturuyoruz. Sen ne yapıyorsun? Yengem nasıl?" Derken gülümsedim. Abim 3 yıllık evliydi. Sevcan yengem ile abimi arkadaşları tanıştırmıştı. Abim gördüğü ilk an yengeme aşık olmuştu. 6 ay kadar sevgili olduktan sonra beklemek istemeyen abim yengeme evlenme teklifi etmişti. Kısa süre içinde de evlenmişlerdi. Şimdi ise yengem 4 aylık hamileydi. Gelmeden önce kız yeğenim olacağını öğrenmiştim. Abim ve yengem o kadar mutluydu ki onları izledikçe hayran kalmamak elde değildi. "İyiyiz bizde güzelim. Gündüz yoğundum bir türlü arayamadım şimdi müsait olunca arayayım dedim. Sorunsuz gittin değil mi?" "Evet abiciğim merak etme sen. Hiçbir sıkıntı olmadı." Derken gülümsedim. Abim kıskanç ve korumacı olsa da asla beni kısıtlamazdı. Tam tersi her kararımda arkamda durur çoğu zaman babama karşı benim kararlarımı savunurdu. "Beste cadısı ne yapıyor?" "İyi o da ne yapsın. Yeni sevgilisi ile mesajlaşıyor?" Dediğimde Beste kocaman açtığı gözleri ile bana bakarken abim; "Ver bakayım o cadıyı!" Dedi. "Abim seni istiyor." Deyip sırıtarak telefonu Beste'ye uzattım. Kızgın gözleriyle bana bakarken telefonu eline alıp; "Efendim Deniz abiciğim. En sevdiğim abim." Diyerek yalakalık yapmaya başladı. Kıkırdayarak onu izlemeye başladım. Abim Beste'yi de benim kadar seviyordu. Sık sık yengemi de alıp yanıma geldiği için Eray ve Beste'yi tanıyordu. "Yok abiciğim ya ne sevgilisi Derin abartıyor? Öyle biriyle konuşuyorum ama daha ortada bir şey yok." Beste kıvranarak açıklama yaparken daha çok güldüm. Abim sert dursa da asla kızmazdı. Hatta Ayaz'dan bile haberi vardı. İlk yaz tatilimde eve döndüğümde hemen bendeki farklılığı anlamıştı. İlk başta çekinsem de abimden hiçbir şeyimi saklamadığım için her şeyi ona anlatmıştım. Abim artık büyüdüğümü ve hayatımda birilerinin olabileceğini söylediğinde baya bir rahatlamıştım. Elbette ki bir sürü nasihatte bulunup, dikkatli olmam için sıkı sıkıya uyarmıştı. Her defasında böyle bir abiye sahip olduğum için şükrediyordum. "Tamam abiciğim. Görüşürüz." Beste telefonu kapatıp bana verirken yüzü çemkirmeye hazır olduğunu gösteriyordu. "Kızım niye söylüyorsun ya korkudan aklım çıktı?" "Ne dedi?" Derken gülüyordum. "Kızmadı. Dikkatli ol dedi. Daha sonra detaylıca kimmiş, neymiş anlatacaksın dedi. Sonra da Sevcan abla beni kurtardı." Dediğinde daha çok güldüm. Abim asla yengemin sözünden çıkmazdı. "Derin sana bir şey diyeceğim ben." Diyen arkadaşıma döndüğüm an yüzünden bir haltlar döndüğünü anladım. "Ne haltlar karıştırdın?" Derken dikkatle suçlu duran ifadesini izledim. Karşımda annesinin en sevdiği vazoyu kırmış küçük bir çocuk gibi duruyordu. "Yarın Enes buluşmak istedi bende kabul ettim." "Ne güzel işte. Ne var bunda?" Dediğimde bakışlarını kaçırdı. "Derin ile geleceğim dedim." Dediğinde bir süre boş boş yüzüne baktım. "Ne?" "Ne olur sende gel Derin ben hayatta tek gidemem. Hem ne diyeceğim, ne konuşacağım? Ne olur gel." "Saçmalama Beste. Lisede miyiz? Ne işim var sizinle? Oldu olacak bekar bir arkadaşını da getirsin de bana ayarlayın." Derken yüzümü buruşturdum. Ah Beste ah! "Ya lütfen gel. Bak ben çok tedirginim ve sen olmazsan yapamam." "Gerçekten saçmalıyorsun Beste. Her buluşmanıza bende mi geleceğim? Er ya da geç Enes ile yalnız kalacaksın. Lütfen mantıklı düşün." "Biliyorum ama bu ilk buluşma ne olur gelsen? Lütfen." Derken ellerini önünde birleştirmiş masum bir kedi gibi bakıyordu. Onaylamayan bakışlarımla onu izlesem de çok direnemeyeceğimi biliyordum. Beste ne zaman bana böyle baksa hemen ikna olurdum. "Lütfen lütfen." Bir süre sessizce yalvaran gözlerini izledim. Gitmek istemesem de kıramayacağım için yenilmiş bir şekilde; "Tamam." Dedim. "Ya bir tanesin sen." Derken kollarını boynuma sardı. Hızla geri çekildim. "O kadar heveslenme. Bir kahve içip hemen kalkacağım sonra sen ne yaparsan yap!" Dediğimde hevesle başını salladı. "Tamam söz veriyorum ısrar etmeyeceğim." "Ayrıca bu durum Eray'ın hiç hoşuna gitmeyecek." Dediğimde suratı asıldı. Tam o anda; "Hoşuma gitmeyecek olan ne?" Diyen Eray çardaktan içeri girdi. Hani gelmeyecekti?
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE