21

1582 Kelimeler

Yemekhane büyük kokulu renkli mumlarla ve çam ağaçları ile süslenmişti. Tavanda duran mumlu avizeler tatlı tatlı yanarak erimeye koyulmuşlardı. Büyük şömine harlı bir şekilde yanıyor ama sıcaklığı kimseyi rahatsız etmiyordu. Hınca hınç dolu masalara herkes iştahla ağzı sulanarak bakıyordu. Simya bu kadar kalabalığın içinde bile kendini yalnız hissetti, okula ilk adım attığı andaki ait olma hissi kaybolmuştu. Arkadaşlarının ona haber vermeden yemeğe inmeleri, bütün gün başkalarıyla takılmaları içten içe canını yakmıştı. Gümüş tabaktan kendi üzgün yüzünü, doldu dolacak gözlerine baktı. Etraftaki insanları belli etmeden inceledi. Tibet'in yanında oturan orta boylu, kumral çocuk hararetli bir şeyler anlatıyordu. Onun yanındaki çocuğun ise tebeşir kadar beyaz bir teni vardı, saçları da teni g

Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE