Karısına akşamleyin Necmi ve ailesinin geleceğini söyledi. Hatçe hemen yemek yapayım, çayla kaldırmak olmaz dedi. Sen git etlisinden bir tavuk kes dedi. Sonra da mutfağa gidip yemekleri yapmaya başladı. Akşam misafirleri geldiğinde onları iyi bir şekilde ağırladılar. Necmi ve karısı öyle çok övünüyorlardı ki tek tek sahip oldukları her şeyi anlattılar. Öyle ki saatin nasıl geçtiğinin dahi farkına varmadılar. Gece on ikiyi geçtikten sonra gittiler. Onlar gittikten sonra Memet amca,ahıra gidip inatçı Kırağaç’tan biraz süt sağabildi, sonra da Memo’ya içirdiler. Günler böyle hızla geçti her geçen gün Memo , Memet amca ve kasabalı tarafından daha da çok sevilmeye başlandı. Memo’nun ilk dişi çıktığında ona diş hediği yapıp kasabaya dağıttılar. Hediği alan karşılığında para veya hediye götürdü. Sonraları ise sünnetini yaptırıp koyun kesip mevlüt okuttular. Memo 6 yaşına geldiğinde ilkokula başladı. Tüm öğretmenler tarafından ilgi ile izlenen bir çocuktu. Çünkü bir ay içinde okumayı söken ilk çocuktu o. Herkes onun zeka seviyesinin çok yüksek olduğunu Söylüyor,gelecekte bu çocuk büyük işler başaracak diyorlardı. Memo okulda ne kadar başarılı ise Ayşe ve Ali’de bir o kadar başarısızdı. Hatçe veli toplantılarında Ali ve Ayşe’nin yüzünden adeta yerin dibine giriyordu. Çünkü onların şımarıklıkları Çalı kuşununkini geçmişti. Okulun camını kıran, boya ile okulun duvarına yazı yazan, hocaları korkutmak için öğretmenler odasına fare koyan daha bunlar gibi birçok marifetleri vardı. Tüm öğretmenler onlardan bezmişti. Hatçe yine bir veli toplantısında iken öğretmen Ali ve Ayşe’nin yaramazlıklarından bahsederken diğer veliler iyi ki Memo var yoksa Memet amcanın aileden eğitimli biri çıkmazdı deyince Hatçe’nin sigortası attı. Kendini sinirle dışarı attı. Memet amca, Hatçe ‘ nin 6 yılda Memo’ya karşı iyi davranmasını sağlamıştı ama sadece birkaç dakika içinde Hatçe, Memo’dan
nefret etmeye başladı. Çocuklarımın nasibini yediği yetmiyor şimdi de başarılarını elinden aldı diye mırıldanarak hızla eve gitti.Eve gittiğinde Ali ve Ayşe bahçede oturuyorlardı. Yanlarına gidip sizin yüzünüzden tüm köye rezil oldum dedi. Sizin tüm kasaba ahmaklıklarınızı anlatırken Memo’ya övgüler yağdırıyorlar. Yerin dibine soktunuz beni,bundan sonra çalışıp öğretmenlerin gözüne gireceksiniz. O Memo’yu öve öve bitiremeyen avratlara karşı beni bir daha küçük düşürmeyeceksiniz. Anlaşıldı mı? Anlaşıldı mı? dedim size... Çocuklar her ne kadar şımarık olsalarda annelerinden korkuyorlardı. Tamam anne çalışacağız dediler. Sabah olduğunda Hatçe, Memo’yu okula göndermedi bugün koyunları sen otlat dedi. Memo anne okula gideceğim dersim var dese de Hatçe Nuh dedi peygamber demedi. Memo koyunları alıp azık çıkısının içine bir kitap sıkıştırıp bozkırın eteklerine koyunları götürdü. Onlar otlarken o da kitabını okudu. Bu kitapları öğretmeni Necla Hanım veriyordu. Okudukça götürüp yenisini alıyordu. Bu kitapta onlardan bir tanesi idi. Tam ilkindi( İkindi) olmuştu ki gök gürültüsü başlayıp yıldırım atmaya başladı. Memo hızla koyunları getirmeye çalışırken ayağa taşa takılıp düştü. Ve ayağını incitti. Hava hızla daha kötü olmaya başladı öyle ki bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başlamıştı. Memet amca tarladan ,Memo’nun hala dönmediğini öğrenince hemen bozkırın eteklerine doğru hızla koşturup onu aramaya başladı. Onu bulduğunda yerde baygın halde yatıyordu. Hızla alıp eve getirdi sonra da tekrar dönüp koyunları getirdi. Memet amca, Memo kendine gelince senin okulda olman gerekmiyor muydu? Ne işin vardı orada dedi. Daha Memo cevap vermeden Hatçe lafa atıldı. Ona o kadar söyledim ona rağmen koyunları ben götüreceğim diye tutturdu. Hem kendi söyledi. O okumak istemiyormuş çoban olmak istiyormuş dedi. Memo,annesinin bu sözlerini duyunca şok olmuş gözlerinden şıpır şıpır gözyaşı akıtmaya başladı. Çünkü o okulu çok seviyordu, annesinin neden böyle konuştuğunu anlamıyordu. Memet amca da Hatçe’nin uydurması olduğunu düşünüp, hafta içi okula gider hafta sonları hayvanlarla vakit geçirebilir. Ama o okuyacak adam olacak asla bunu kabul etmem. Zaten Ali ve Ayşe’nin okumak gibi bir niyetleri yok. Memo bu kadar başarılı iken onu da okula göndermeyelim mi yani dedi. Memo’nun ayağının yarasını temizleyip sonra da sardı ve benim oğlum okuyacak dedi. Gerçekten de öyle oldu yıllar hızla geçti Memo’nun derslerindeki başarısı da hızla kar topu gibi büyüyüp dilden dile anlatılmaya başlandı. Öğretmenler sık sık gelip Memo’ya kitap veriyorlardı. Kimi edebiyatçı olacak diyordu, kimi doktor ama her birinin tek ortak yanı o okuyacak ve bozkırın ortasından çıkan başarılı biri olacaktı. Memo’yu öğretmenleri bu kadar desteklerken Hatçe’de bir o kadar köstek oluyordu. Onu sık sık okuldan alıkoyuyor, ders çalışması için ona zaman vermiyordu. Ne yapsa da Memo sadece derste dinledikleri ile çok başarılı oluyordu. Liseye geçiş sınavında bölge genelinde ki okullar arasında birinci olarak tam burslu olarak şehirde bir lise kazandı. Bu arada Ayşe ise annesine birini sevdiğini ve evlenmek istediğini söyledi. Ve hızla düğün hazırlıkları başladı. Ali ise kasabada boş boş geziyordu. Memo okul çıkışları bir fırıncı da çalışıyordu, bazende ayakkabı boyacılığı yapıyordu. Her şekilde çalışıyordu. Tüm bursunu biriktirip hiç dokunmadan Memet amcaya gönderiyordu. Hatta bu para ve küçükken Memo’ya komşular tarafından takılan altınlar ile Ayşe’nin düğünü yapıldı. Memo şehirde iken düğün ondan habersiz yapıldı. Hatçe, Memet amcaya sınavları var o yüzden gelmeyecek demişti. Oysa ki Memo’ya hiç söylememişti bile. Memo duyunca çok üzüldü, kız kardeşinin düğününe katılmayı çok istiyordu. Fakat Hatçe tarafından bu engellenmişti. Yaz tatillerinde eve geldiğinde de sürekli ona karşı kötü davranıyordu. Memo ne yapsa da bir türlü yaranamıyordu. Memo’nun en iyi anlaştığı kişi ise Memet amca idi. Memet amca çocukluğundan beri ona her gün bir bilmece sorardı. Memo gün boyu düşünür akşamleyin babasına cevabını söylerdi. Onlardan bazıları şunlardı;
Beyaz gömlek giymiş
İyi bilinmez,
Arapça söyler,dili bilinmez( Leylek)
***
Bir küçücük arpacık
Başındadır tablacık ( Çivi)
Memo’nun okulu yaz tatiline girince Memo kasabaya geldi. Memo,Hatçe ve kardeşlerine ne kadar yaklaşmaya çalışsa da bir türlü bu gerçekleşmiyordu. Kasabada pek fazla arkadaşı da olmadığı için babasının peşinden ayrılmıyordu. Memet amca Memo’ya bu zamana kadar her gün ben sana bilmece sordum,ama artık söyleyecek bilmecem kalmadı,bundan sonra sen bana soracaksın olur mu? dedi. Memo’da heyecenla yarından itibaren başlayalım dedi. Tüm gece babasına soracağı bilmeceyi düşündü. Sabah olduğunda her zamanki gibi babasının daha o çok küçükken götürdüğü tarlaya gitti. Diktikleri fidelerin dibini çapalıyor, suyunu veriyordu. Memet amca ise iyice elden ayaktan düşmüştü bu aralar sağlığı pek yerinde değildi. Bu yüzden tarlayada gelmemişti. Kendini biraz toparlayıp kahveye Salih’in yanına gitti. Bizim deli Sülüman yine hikâyeler düzüyordu... Ey ahali dedi. Bugün size en eyi anımı paylaşacağım. Eskiden ben diyar diyar, ülke ülke gezer halka hikayeler anlatırdım. Gıymetimi bilin birkaç yıldır sırf sizi düşündüğüm içün gitmiyorum.
Kahvedekiler: Kesin öyledir Sülüman dediler.
Sülüman devam etti... Neyse beni dinleyin dedi. Yine bir ülkeden dönüyordum, uçağa bindim. Uçak gayet iyi gidiyordu bir de aniden ne olsun...
Kahvedekiler: Ne olsun?
Ne olacak, uçağın tam oturduğum goltuğun dibi delindi. Uçak havada zik zak çizmeye başladı.Herkes bas bas bağırıyor. Oradan pilot geldi kurtarsa kurtarsa bizi sen kurtarırsın Sülüman abi dedi. Yalvardılar yakardılar temem dedim . Yardım edecam...Düşündüm taşındım ağzımda bir sakız var idi damla sakızlı,hemen çıkarttım onu uçağın delinen yerine yapıştırdım. Elimi mintanın cebine attım dokuz sakız var. Hepiciğini hemen hızlı hızlı çiğneyip yere yapıştırdım. Bir de pilot geri geldi uçak normale döndü diye,hepsi birden beni alkışladı. Eeee ne gadder kişinin hayatını kurtardım...