BÖLÜM 1
HELEN AVCI
Bugün restauranttaki en yoğun gün, gerçekten canım çıkarcasına çalıştım. Zero point restaurant bu şehrin en lüks restaurant’ı çok büyük ve gösterişli doğal olarak buraya gelen müşterilerde zengin insanlar. Restaurant kapısının açılmasıyla yeni müşteriler geldi ve bende siparişlerini almak için yanlarına gittim.Aldığım siparişleri bildirmek için sipariş ekranına gittim ve bildirdim. Bu sırada mutfaktan Fuat şef çıktı kendisi mutfağım sorumlusudur. göz göze gelince beni çağırdı. İçerisi savaş alanı gibi çok fazla ses ve gürültü içerisinde Fuat şef yaklaştı ve ‘ daha önce pastacılık okudum demiştin di mi?’ diye sordu. ‘Evet’ diye cevap verdim. Geçen sene pastacılıktan mezun oldum ama hiç bir yerde kendime göre iş bulamadım bu yüzden babaannemin beni büyüttüğü ve okuduğum evden ayrılarak bu büyük şehire geldim. Babanemin komşusunun torunu bu işi bana buldu ve garson olarak işe başladım. Hayata yeni başladım ve iş seçme seçeneğim yok çünkü babam koca bi borçla kaybolup gitti. Borç bana kaldı yani her ay maaşımdan bana kalan çok az şey var. Fuat şef gözümde parmağını şaklattı ve o an’a geri döndüm. ‘Sana diyorum. Pasta şefi ayrıldı yerine birini bulmam lazım acil şekilde hemen tezgaha geç’ dedi. Bu benim için büyük fırsattı. Hemen kenarda asılı duran önlü üzerime taktım ellerimi yıkadım ve çalışmaya başladım. Bir pastanın kekini fırına verdim. Kremasını hazırladım ve fırında çıkan keki süsleyip tezgaha gönderdim. 15 dk sonra Fuat şef yanıma geldi ‘iyi iç çıkardın. Pasta bitti bile’ dedi. Elimdeki işe baktı ve içeri girdi. Portakallı kurabiye yapmıştım. Onu da fırına attım. Bu sırada çay içerek dinlenmeye geçtim. Dinlenme odasına geçtiğimde mutfakta çalışan iki kişi koltuklarda oturuyordu. Ocağın karşısına geçip sandalyeye oturdum. Çayımı yudumladım. Sırtım koltukta oturan iki kıza dönüktü. Çok tanımasamda birinin garson diğerinin çorbacı şefi olduğunu biliyordum. Çorbacı şefi olan kız ‘ bugün olanları duydun mu? Pastacı şefi, Fuat şefle ofiste kavga etti. Pastacı şefi kapıyı çarptı sonra çıktı.’dedi sonra fısıltılı sesle ‘ sonra şu kızı getirdi’ dedi. Arkam dönük olduğu için duymadığımı düşünüyor olmalılar. En azından aniden neden terfi ettiğimi şimdi anlamıştım. Diğer kız, yeni işe başlamıştı diğerleri kadar çok tanımıyordum. ‘Hmmm ‘ diye ses çıkardığını duydum. Daha fazla onları dinlememek için kalktım ve içeri girdim. Tüm yaptığım tatlılar satılmıştı. Restaurant’ın kapanmasına 10 dk kalmıştı. İçeri de müşteri yoktu, bende önlüğümü çıkarmaya başladım. Bu sırada Fuat şef içeri girdi. Kendisi ortalama boylarda kel ve sakalsız biriydi. Sert ve ciddi olması işinde harikalar yaratmasına sebep olmuş ve sonunda da bu konuma gelebilmişti. Biraz heyecanlı görünüyordu. Yanıma yaklaştı ve gözlerini iyice açarak ‘ bana hemen tatlı lazım , çok önemli bir müşteri ne var elinde şu an ?’ Diye sordu. ‘ hiç bir şey kalmadı’ deyince. Yüzü sinirle buruştu. ‘ bana beş dakika içinde harika bir tatlı’ yap ve onu paketle’ dedi. Sonra hızla çıktı. Ne yapacağımı bilemedim o an ve hızla babannemin tarifi aklıma geldi. Çocukken sahil kenarında arakadaşlarımla piknik yapmak için babannemden isterdim ve o da hemen bunu yapardı bana. Yumurtaları çırpmaya başladım ve ufak kek dilimi yaptım tavada sonra tabak aldım. Üzerine gül reçeli koydum ve üzerine bir kek dilimi daha koydum. Üzerine daha önceden yaptığım azıcık kalan kremadan koydum ve üzerine gül yaprakları ekledim. Paketledim ve teslim ettim. Bu günlük bu kadar dedim içimden ve kıyafetlerimi değiştirdim sonra çantamı alıp Fuat şefe iyi akşamlar diyerek çıktım.
Restaurantın kapısından çıkarken siyah bir araba kapıda bekliyordu. Orandan geçtim. Evime gitmek için otobüs durağına kadar yürümeye başladım. Siyah araba hızla yanımdan geçti. Yokuş aşağı inerken araba kırmızı ışıkta durdu. O sırada farkında değildim. Kolumdan birden biri çekti. Çantamı almaya çalıştı. Çantama sıkıca sarıldım. Yüzüme sıkı bi yumruk yiyince bayılmışım.
Gözlerimi açtığımda aniden kafana ağrı girdi. Başımda bir kadın vardı. 50’li yaşlarında gibiydi. ‘Uyandı’ diye bağırınca kafam iyice sızlamaya başladı. Başka biri dışarı çıkıp hemşireyi çağırdı. İçeri hemşire girdi. ‘Nasılsın’ diye sordu. ‘İyiyim, bana ne oldu?’ Diye sordum. ‘Çantanı çalmaya çalışmışlar’ diyince çantamı siyah maskeli ve şapkalı adamın çektiğini sonra ben çantama sarılınca yüzüme yumruk yediğimi hatırladım. Hemşire devam etti. ‘ kafanı çok sert vurmuşsun. Mr çekildi doktor bir şeyin olmadığını bildirdi. Başın ağrırsa ağrı kesici içebilirsin. İstediğin zaman çıkabilirsin’ dedi ve serumumu çıkardı. Sonra odadan çıktı. Oturdum ve buranın parası o nasıl ödeyeceğim diye düşünmeye başladım. Karşımdaki yatakta yatan beni görünce uyandı diyen kadın bana baktı ve gülümsedi. ‘bir beyfendi seni buraya getirdi. Çantanı da kurtarmış.’ Dedi ve bana eşyalarımın oldu dolabı işaret etti. Yanında kızı olduğunu düşündüğüm biri vardı. Elinde telefon vardı. Muhtemelen hemşireye haber veren kişi oydu. Kadına sessizce teşekkür ettim eşyalarımı dolaptan aldım. Kafam hala patlayacak gibiydi. Çantamı açtım ve cüzdanımı içinde bulunca çok sevindim. Beni kurtaran kişiye dua ettim ve ödeme yapmak için odadan çıktım. Danışmana sordum o da burasının devlet hastanesi olduğunu ve işyerindeki sigorta sayesinde ödendiğini söyledim. Beni buraya getiren kişiye tekrar dua ettim çünkü özel hastanenin ücretini nasıl ödeyeceğimi asla bilmiyordum. Hastaneden çıkarken çantamı tekrar karıştırdım ve telefonumu elime aldım. Hemen en yakın arkadaşımı aradım. Kendisi buradan 6 saatlik mesafede yaşıyordu. Kübra, benim aksime uzun boylu ve sarışın ve kahverengi gözlü çok güzel model gibi bir kız, ben ise koyu kahverengi saçlı, 165 boylarında ve koyu mavi gözlüyüm. Tek benzer yanımız her halde ten rengimizin çok açık olmasıdır. Kübra ile lisede tanışıp hemen yakın arkadaş olmuştuk. Telefon ikinci çalışında açıldı ‘ başıma gelenlere inanamayacaksın’ diye bağırdım ve sızlanmaya başladım. Küba’ya başıma gelenleri anlatınca şok oldu ve beni telkin ettikten sonra işe geç kaldığını söyledi ve telefonu kapattı. O an bende işe haber veremediğimi hatırladım ve Fuat şefi aradım ama açmadı. Koşarak restauranta gitmek için otobüs durağına gittim. otobüse bindim ve şoföre ‘zero point’ restaurant’a nasıl giderim’ diye sordum. O da bana ‘ iki durak ilerde in’ dedi . Otobüse bindim ve iki durak sonra indim. Arka kapıdan restaurantta girdim. Mutfağa yöneldim. Bir haftadır bu işte çalıştığım için kimseyi tanımıyordum. Sadece bir kaç garsonu ve şefi tanıyordum. Mutfağa girince kilolu bir kadın sol tarafta küçük masada oturuyordu. Bana onaylamaz şekilde kafa salladı. Öğlen saatleri geçtiği için içeri de hareket başlamıştı. Fuat şefin yanına ofise gittim ve kapıyı çaldım. Fuat şef çok sert olmasına rağmen beni anlayacağını düşündüm. Ofisin kapısını çaldım ve içeri girdim. Küçük ofiste benim dışımda iki kişi daha vardı. Sarı uzun saçlı buz mavisi gözlü adam Fuat şefin karşısında oturuyordu ve yanında ayakta ona benzeyen daha genç biri vardı. Fuat şef sıkıntılı yüzle bana baktı. ‘ şimdi misafirlerim var birazdan çağıracağım seni’ dedi. Tamam diyerek dışarı çıktım ve soyunma kabinlerinde giyinerek mutfağa geçtim. O sırada Fuat şef yanıma geldi. Az önce ofisindeki insanların buranın sahibi olduğunu bu akşam verilecek davette çalışmak için bir kaç kişiye ihtiyaçları olduğunu söyledi. Güzel para verdiklerini ekledi ve ‘ seni de oraya göndermemi istediler’ dedi sıkıntılı bir sesle. Baş ağrımı es geçerek ‘Tamam’ dedim sonuçta ucunda para vardı. ‘ Pekala o zaman şimdi çık ve sana mesaj olarak atacağım adrese git’ dedi. Sonra kolumu tuttu ‘ herhangi bir sorunda beni ara’ dedi. Kafa salladım ve hazırlanarak bana verilen adrese doğru yola çıktım.