
Karadenizli Esma ile Doğulu Boran'ın yüreklere acı bırakacak, uzun bir süre hafızalardan silinmeyecek hikayesi...
***
Bir kadın düşünün. Tek büyümek, yalnız yaşamak zorunda kalmış bir bebek, çocuk, genç, kadın... Bu kadın bir kere sevecek ve sevdiği adam için gidip sevdiği adama kendi dudakları ile kız isteyecek. Düşünmeye dayanılamayan bu duygu, onların kaderinin ta kendisi.
***
Kaç kadın canından çok sevdiği birine kendi dudakları ile başka bir kızı isteyebilir?
Kaç kadın, bu dünyada en çok sevdiği kişinin başka bir kadının odasına girmesine kendisi vesile olabilir? Kaç tane kadın bu acıyla yaşayabilir? Esma, yaşadı.
***
Hırçın Karadeniz'den Doğu Anadolu'nun bozkırına uzanan şehvet, aşk, romantizm, acı, göz yaşı dolu bir anı...
***
Nereden başlasa da anlatsa eksik, sussa ve anlatmasa yüreğine dert olacak bir hikayeydi Esma’nın hikayesi. Esma, özgürlüğüne düşkün, dik başlı, dediğim dedik bir genç kızdı. Küçükken de öyleydi ama büyüdükçe daha da emin ve sertleşti bakışları.
Karadeniz’in hırçın doğasında hırçın ve zor bir kızdı işte en nihayetinde. Ailesi yoktu. Vardı ama yoktu daha doğrusu. Varlıklarını hiç hissedememiş kendini hiç sevdirememişti. Sevdiremedikçe hırçınlaşmış kimseye eyvallahı kalmamıştı adeta.
Okumak doktor olmak istiyordu. Annesi doğum yaparken ölmesin istiyordu çocukların. Kendisi annesiz kalmış ama bunu kimse yaşamasın istiyordu. Geleceğinden habersizdi tabi o zamanlar.
Sevileceğine inanmıyordu ki sevdiği için yapabileceklerine hiç inanmazdı o zamanlar. Bir kere sevecekti ve onun için o mutlu olsun diye gidip sevdiği adama kendi dudakları ile kız isteyecekti. Bunu bir insan nasıl tahmin edebilirdi ki zaten? Genç kızlar hep beyaz gelinlik rüya gibi bir düğün hayal etmez miydi? O, sevdiği adam için başka bir kadına yalvaracağını nasıl düşünsündü ki? Aşık olmak, Karadeniz’in hırçın doğasından zorlu kurak Doğu topraklarına gelin gitmek gibi hayalleri olmasını bırakın rüyasında bile görmemişti. Ama aşk ve hayat böyle bir şey değil miydi? Beklemediğin anda, beklemediğin bir düzenin içine düşmek değil miydi?
Geleceğini az çok hayal edebilse yaşamamayı bile seçebilirdi zaten. Hangi genç kızın hayalleri böyle büyük acıları, geceler boyu ağlamaları kaldırabilirdi ki? Ailesinden hiçbir zaman görmediği sevgisinin bir gün ayaklarına dolanacağını onu hayat karşında mağlup edeceğini tahmin ediyor gibiydi. Belki de içine doğuyordu.***
Esma'nın dudaklarından Boran'a:
"Ben sana hiç veda edemedim Boran. İçimden de gelmedi elimden de… Ama belki bu benim sana gerçek anlamda son veda edebilme fırsatımdır sevdiğim. Seni ölene kadar seveceğim. Bil ki ölsem gitsem yine seni seveceğim. Bizim bu dünyadaki sınavımız sevdamız oldu. En çok geçmek istediğim sınavdı bu benim ama hayatım boyunca ilk defa bir sınavdan kaldım. Birlikte kaldık sevgilim. Ölür de yaşamazsam son söylemek istediğim şeyler var. Bebeğini çok sev. Ona eksiklik hissettirme. Sevgiyi sende bulsun dışarıda aratma. Kalbini hiç kırma. Annesi ile büyümesine müsaade et, annesizlik hiç çektirme. Kız olursa adını sakın Esma koyma. Bilirim koyarsın sen. Sakın yapma. Esma’ların kaderi güzel olmuyor. Esma’lar mutlu olmuyor. Beni unut, kendine dünyayı zindan etme. Bilirim unutmazsın, çok ağlar, çok acı çekersin. Yapma. Çocuğunu düşün. Son bir şey daha isteyeceğim her gün onunla uyu olur mu? Gök yüzüne bakarak benimle konuş. Ben hep annemle öyle konuştum. Sen de benimle konuş. Kokusunu bana anlat olur mu? Nasıl koktuğundan, o kokunun sana nasıl huzur verdiğinden bana bahset olur mu? Ben çok mutluyum, inan bana çok mutluyum, kimsesiz geldiğim bu dünyada sana rastladım. Senin sevginin bir zerresi bile çektiğim her şeye değerdi"
***
Boran'dan Esma'sına:
"Ölüm terk-i diyar da eylese bir bedende
Can bulamazdık ya biz seninle
Olmayacağından değil de imkansızdık ya biz hani,
Öyle yani.
Hiç değilse, hiç olabilseydik birlikte."

