Bölüm 1 - Görev Başlıyor; ❤️🔥
Akşam saatleri, İstihbarat Teğmeni Kaan gizli görevi için İstanbul boğazındaki Lüks yalıya taşınmıştı. Ama bela onu çoktan bulmuştu.
O gece aniden saldırıya uğradı. Siyah giyimli saldırganı yakın dövüş esnasında, ağır ve kaslı vücudunun avantajını kullanarak yere düşürdü. Üzerine çıkıp kollarını tuttuğunda nefes nefese kalmıştı.
"Kim olduğunu söyle yoksa..." dedi dişlerinin arasından soluyarak,
Tam o anda saldırgan yavaşça siyah kasketini çıkardı. Kaan'ın nefesi gördükleri karşısında kesilmişti.
Karşısında duran kişi bir kadındı. Bembeyaz teni ay ışığında porselen gibi parlıyordu. Uzun siyah saçları omuzlarına dökülmüştü. Koyu kahverengi gözleri onun gözlerine kilitlenmişti. Dar kıyafetinin altından belli olan vücut hatları nefes kesen güzellikteydi.
"Ne..." diye mırıldandı Kaan.
Kadın, vücudunun altından sinsi bir gülümsemeyle baktı. "Üzerimden inmeyi düşünür müsünüz Teğmen?" diye sordu.
Kaan'ın gözleri büyüdü. "Teğmen mi dedin?" Bu kadın onu tanıyor muydu?
Kadın onaylar bakışlarla ona baktı "Ben İstihbarat Saha Ajanı Mina Yalçın." dedi.
Kaan dona kalmıştı. Bu görev için yanına birinin atandığını biliyordu ama detaylı bilgi verilmemişti.
"Yalçın mı? Benim görev soyadımla aynı. Kardeşim rolü mü oynayacaksın..." diye gözlerinde merakla sordu.
Mina'nın yüzünde o anda sinsi bir gülüş belirdi. " Yok artık! Kardeşiniz olarak mı rol yapacağım sanmıştınız?"
Kaan yutkundu. "E... evet?"
Mina dudaklarını alay edercesine büzdü. Göğsü Kaan'ın göğsüne değecek kadar yakındı. "Karınızım Teğmen. Kardeş için biraz büyük durmuyor muyum?"
Kaan'ın kalbi çılgınca atmaya başladı. Havlunun altında vücudu gerginleşmişti. Bir an için gözlerini kaçırmak istedi ama yapamadı. Mina'nın bakışları onu kilitlemişti.
"Bu bir şaka olmalı," diye mırıldandı.
Şimdi bu iki istihbarat ajanı, aynı çatı altında karı- koca rolünde göreve başlamıştı...
Bu sabah saatleri;
İstanbul'un kalbi Beşiktaş'ta, denize nazır modern bir binanın en üst katındaki toplantı odasında gergin dakikalar yaşanıyordu. Cam masanın etrafında toplanan beş kişi, sessizce dosyaları incelemeye başladı.
"Teğmen Kaan Aslan!" diye seslendi Albay.
Kaan başını kaldırdı. Altmış yaşlarındaki komutanı Albay Erdal Özkan'ın keskin bakışları ona doğrulmuştu. Kaan'ın 1.85'lik atletik vücudu koltuğunda dimdik duruyordu. Geniş omuzları askeri formayı kalıp gibi doldururken, sert çene hattı ve koyu yeşil gözleriyle tam bir yakışıklı istihbarat subayı görünümündeydi. (Heyt maşş. Yiğidim, Benim oğlanlarım hep öyledir. 🤭)
Kaan ayağa kalktı ve selam durdu, "Emrinizdeyim komutanım."
Albay sarı bir dosyayı masaya koydu ve arkasına yaslandı. "Yeni göreviniz için hazır mısın, Teğmen?" dedi.
Kaan'ın yüzünde hırslı bir gülüş belirdi, yaklaştı ve zarfı açtı.
"Her zaman hazırım komutanım."
Albay, Kaan dosyayı incelerken anlatmaya başlamıştı. "Hedef: Khalil Al-Rashid. Suriye asıllı silah tüccarı. Türkiye'de legal bir iş adamı kimliğiyle faaliyet gösteriyor. Boğaz'da bir yalısı var."
Kaan dosyaya eğildi, fotoğrafa baktı. Koyu sakallı, karizmatik görünümlü bir adamdı. "Ne tür bir operasyon olacak komutanım?"
"Sızma operasyonu. Komşu yalıya taşınacaksın. Kimliğin: Sarp Yalçın, genç girişimcisin. Yapay zeka tabanları üretiyorsun. Bir hafta içinde Al-Rashid'in güvenini kazanman gerekiyor."
Masanın diğer ucundaki kırk yaşlarındaki Yarbay Selma Kaya araya girdi: "Sana özel bir geçmiş hazırladık Kaan. Tetikçi özgeçmişin var ama şu an temiz bir hayat yaşıyorsun gibi gözükeceksin." dedi.
Kaan kaşlarını çattı. "Anlamadım, o neden Komutanım?."
Albay açıkladı: "Al-Rashid'in kulağına senin geçmişin sızacak. Eski bir tetikçi olduğun ama artık legal işler yaptığın. Bu onun ilgisini çekecek ve seni yanına almak isteyecektir.."
Kaan gözlerini kıstı. "Anladım, Komutanım! Peki ben yalnız mıyım?"
"Hayır. Bir görev arkadaşın olacak. Kimliği gizli. Sahada tanışacaksınız."
Kaan yüzünü buruşturdu, yanlız çalışmayı seven biriydi. İçini çekti. "Umarım çok konuşkan biri değildir." diye mırıldandı.
Odada hafif gülüşmeler yükseldi ama Kaan'ın yüzünde tek bir kas bile oynamadı. Çünkü ciddiydi..
Ertesi gün, İstanbul'un prestijli semtlerinden birinde bulunan özel bir rezidansda Kaan'ın dönüşümü başladı. Berber ona modern bir traş yaptı, kıyafet uzmanı Ayşe Hanım devreye girdi. Onun için büyük bir dolap kıyafet hazırlamıştı.
"İşte bu!" dedi Ayşe Hanım, koyu lacivert bir takımı Kaan'a uzatırken. "Genç girişimci görünümü. Pahalı ama çok gösteriş yapmayan. İnsan bakınca güveniyor." diyerek şakalaştı.
Kaan aynada kendine baktı. İtalyan malı takım vücudunu mükemmel sarıyordu. Beyaz gömleği altında kasları belirginleşiyor, kollarındaki damarlar hafif şişkin görünüyordu.
"Mükemmel" dedi kostüm uzmanı. "Al-Rashid böyle birini gördüğünde iyi para kazandığını anlar."
Kaan soğuk bir gülümseme gösterdi. "Direkt adamın kafasına silah dayayıp, bağlantılarını öğrensek olmuyor mu? İlla soytarı gibi giydireceksiniz." diye homurdandı.
Herkes gülerek yanıtladı ama Kaan gerçekten bu kasıntı hallerden nefret ediyordu. İçindeki asi ruhlu asker, bıraksalar sadece kamuflajla gezebilirdi.
İki gün sonra, Boğaz'ın muhteşem manzarasına sahip yalıda Kaan yerleşimini tamamlamıştı. Modern döşenmiş salonunda durarak denizi izliyordu. Telefonunda Sarp Yalçın kimliğiyle ilgili son detayları okuyordu.
"Bu görev gerçekten kolay geçecek," diye mırıldandı. Balkondan Al-Rashid'in yalısına baktı. Aklı görev arkadaşındaydı. "Şu gelecek eleman çıkıntı olmasa bari." dedi ve kahvesini yudumladı.
Akşam olduğunda havuz başındaydı. İstanbul'un ışıkları suda dans ederken o da sırtüstü yüzmeye başladı. Soğuk su vücuduna iyi geliyordu. Kasları gerginlikten kurtulurken, uzun zaman sonra bu görevin ona tatil gibi geldiğini düşünüyordu.
Havuzdan çıktığında vücudundaki su damlaları ay ışığında pırıldıyordu. Görevi gereği koruduğu karın kasları su sıçramalarıyla belirginleşmişti. Saçları ıslakken daha da yakışıklı görünüyordu.
Yukarı odasına çıktı ve duşa girdiğinde günün yorgunluğunu atmaya odaklandı. Sıcak su omuzlarından aşağı akarak kaslarını gevşetiyordu. Gözleri kapalıyken aniden hafif bir ses duydu.
"Tık." diye kapı açılmıştı.
Askeri refleksleri hemen devreye girdi. Suyu kapatıp kulağını verdi. Birinin evde olduğundan emindi. Sessizce banyonun dolabından silahını aldı, beline havluyu dolayıp çıktı.
Koridorda gölgeler dans ediyordu. Adımlarını sessize alarak ilerledi. Ani bir hareket fark etti ve silahını doğrulttuğu anda, karşısındaki kişi onun bileğini yakalayıp büktü.
"Ah!" Kaan dişlerini sıktı.
Siyah kasket ve dar kıyafetli saldırgan çok hızlıydı. Kaan silahını düşürmemek için diretti ama rakibi beklenmedik kadar güçlüydü.
"Kimsin lan!.." diyerek yumruğunu savurdu ama karşısındaki kişi bunu da engelledi. Anlaşılan özel eğitimliydi.
Yakın dövüş başladı. İkisi de profesyönel hareket ediyordu. Kaan'ın güçlü kolları saldırganı köşeye sıkıştırmaya çalışırken, o da çevik bacak hareketleriyle kaçıyordu. Nefes alış verişleri hızlanmıştı.
"Dur! Kimsin sen!" diye homurdandı Kaan.
Saldırgan aniden Kaan'ın bacağının arkasını tekmeledi ve onu dengesizleştirdi. Kaan sendeleyince rakibi üzerine atladı ama Kaan son anda toparlanıp onu kavradı.
Yakın dövüş esnasında, Kaan ağır ve kaslı vücudunun avantajını kullandı. Güçlü kollarıyla rakibini sıkıştırıp yere düşürdü. Üzerine çıkıp ellerini tuttuğunda nefes nefese kalmıştı.
"Kim olduğunu söyle yoksa..." dedi ama,
Tam o anda saldırgan yavaşça siyah kasketini çıkardı. Kaan'ın nefesi kesildi.
Karşısında duran kişi bir kadındı. Bembeyaz teni ay ışığında porselen gibiydi. Uzun siyah saçları omuzlarına dökülmüştü. Koyu kahverengi gözleri onun gözlerine kilitlenmişti. Dar kıyafetinin altından belli olan vücut hatları nefes kesen güzellikteydi.
"Ne..." diye kekeledi Kaan.
Kadın altından sinsi bir gülümsemeyle baktı. "Üzerimden inmeyi düşünür müsünüz Teğmen?"
Kaan'ın gözleri büyüdü. "Teğmen mi dedin?"
"Ben İstihbarat Saha Ajanı Mina Yalçın."
Kaan dona kaldı. "Yalçın mı? Benim görev soyadımla aynı. Kardeşim rolü mü yapacaksın..."
Mina'nın gözlerinde sinsi bir gülüş belirdi. " Yok artık! Kardeşiniz olarak mı rol yapacağım sanmıştınız?"
Kaan yutkundu. "E... evet?"
Mina dudaklarını alay edercesine büzdü. Göğsü Kaan'ın göğsüne değecek kadar yakındı. "Karınızım Teğmen. Kardeş için biraz büyük durmuyor muyum?"
Kaan'ın kalbi çılgınca atmaya başladı. Havlunun altında vücudu gerginleşmişti. Bir an için gözlerini kaçırmak istedi ama yapamadı. Mina'nın bakışları onu kilitlemişti.
"Bu... bu şaka olmalı," diye mırıldandı.
"Hayır," dedi Mina fısıltıyla, nefesini onun yüzüne üfleyerek. "Bundan sonra senin eşinim. Ve unutma... rollerimizi en iyi şekilde oynamazsak, ikimizin de hayatı tehlikede."
Mina hızla doğruldu ve üzerini silkeledi.
Kaan dişlerini sıktı, ayağa kalktı. Mina'ya doğru bir adım attı, sonra bir adım daha. Mina adımlarıyla geri geri kaçmaya başlamıştı.
Kaan bakışlarını dikti, Homurtulu bir sesle "Ben tek çalışırım. Yanıma birini bağlamak hata. Hele bu kadar ukala ve geveze birini." dedi.
Mina kollarını göğsünde bağladı. "Ukala mı dedin? Ukala olan kim acaba? Daha ilk dakikadan yerde kıstırdığın bir kadına karşı üstünlük kuramadın bile." dedi.
"Seni yere serdim, Küçük ukala!. Bu yeterli bir üstünlük seviyesi." dedi Kaan üsstten bir gülüşle.
Mina gözlerini devirdi. "Benden ağır olmasaydın, şu an yerde sen yatıyor olurdun. Kabul et, biraz şansa oynadın."
Kaan sertçe gülümsedi. "Ne ukala birşeysin sen!, Ben, Şansa inanmam. Eğitimime güvenirim."
"Eğitim mi?..." Mina kahkaha attı. "Teğmen Bey bu görev sadece, kas gücüyle değil, zeka ve stratejiyle yürütülür. Ben olmasam iki gün içinde Al-Rashid sizi fark eder.!"
Kaan sinirle parmağını kaldırdı. "Beni hafife alma ukala şey! Ben yanlız çalışırım!" diye homurdadı.
Mina göz kırptı. "Ama artık yalnız değilsin. Ve itiraf et, bence eğlenceli olacak."
Kaan derin bir nefes aldı. Görev düşündüğünden çok daha karmaşık olacaktı. Bir yanda Al-Rashid, diğer yanda Mina Yalçın'ın keskin dili. Geceyi nasıl çıkaracağını bile bilmiyordu.
Ama görev başlamıştı. Ve kendine bile itiraf etmeye zorlansa da bu nefes kesici kadınla artık aynı evde, evli rolü yapacaktı...