Al-Rashid gittikten sonra yalıda ağır bir sessizlik vardı. Kaan ve Mina oturma odasında karşı karşıya durmuş, olan bitenleri sindirmeye çalışıyorlardı.
"Bu adam bizi tanımış, bence ifşa olduk. Operasyon emri verelim..." dedi Kaan ellerini saçlarının arasından geçirerek.
"Tam tersi işte!" dedi Mina ayağa kalktı. "Gördüğü şey hoşuna gitti. Sahte geçmişin işe yaradı. Eski tetikçi kimliğin ona cazip geldi. Rahatça kullanabileceği bir maşa olarak görüyor seni."
"Tetikçi kimliği mi?" Kaan'ın sesi yükseldi. "Ne tetikçisi be! Ben askerim, Eminim metrelerce öteden anlamıştır bunu.!"
"Saçmalama" dedi Mina ona yaklaşırken. "Senin sahte dosyanda eski bir suikastçı olduğun yazıyor. Temizlenmiş ama geçmişin var. Ve bu ona çok cazip geldi."
"Mina, bu gece çok kritik. Eğer bir halt edersem, sana birşey olursa..." diye mırıldandı, gözlerinde korku vardı ve Kaan bu yaşadığı duygulara kendi de anlam veremiyordu.
"Ne halt edebilirsin, sanki?" diyerek yanına oturdu, Mina gözlerini kıstı. "Ben profesyonelim Kaan. Sen kendini düşün."
"Ben kendimi mi düşüneyim? Sen daha beş dakika önce dudak dudağa kalacaktık, bu görevde tanımlayamadığım birşeyler var!"
Mina suratı kızardı ama inat etti. "O tamamen görev içindi."
"Görev ha?" Kaan sinirle yaklaştı. "O zaman neden titrediin? Neden gözlerin dolmuştu?"
"Ben titrediğim falan yok!"
"Titriyordun işte! Bana bakınca üzgünleşmiştin.." dedi ve Kaan ona daha da yaklaştı. "Mina, eğer tehlikeli bir durum olursa bu gece..."
"Ne olur?"
"Beni dinle. Ne olursa olsun sağa sola kaçma, yanımda kal tamam mı?"
"Kaan..." Mina onun gözlerine baktı. "Sen beni mi? korumaya çalışıyorsun."
"Evet. Çalışıyorum." dedi, Kaan samimiydi.. "Bu normal mi bilmiyorum ama sana bir şey olmasını istemiyorum."
Mina'nın gözleri dolmuştu, ama belli etmemeye çalıştı, "Neden?" diye sordu, Mina'nın sesi yumuşamıştı.
"Çünkü..." diye mırıldandı Kaan ama dudaklarından dökülecek cümleler için tereddüt etti. "Çünkü artık önemlisin, benim için.."
"Ne kadar önemli?"
Kaan ona daha da yaklaştı. "Çok önemli. Görevden de önemli."
Mina'nın kalbi hızlandı. "Kaan, bu çok tehlikeli. Ben seni korumak için buradayım. Senin beni değil, benim seni düşünmem lazım.." dedi.
"Biliyorum ama siklemiyorum artık." diye bağırdı Kaan, onun ellerini tuttu. "Sen de beni korumayı değil, sevmeyi düşünür müsün?"
"Sen gerçekten bunu mu hissediyorsun.." diye fısıldadı Mina.
Kaan yaklaştı ve Mina'nın yüzünü avuçlarıyla kavradı, burnunu yaklaştırdı ve onun yüzüne sürtünüyordu. ''Evet, bunu hissediyorum. Anlam veremiyorum ama lanet olsun hissediyorum!'' dedi.
"O zaman bu geceyi atlayağız. Sonrasını sonra düşünürüz." Mina gözlerini ona dikti. "Ama şimdi hazırlık zamanı. Sen tıraş ol, ben de elbise seçeyim."
"Hangi elbiseyi giyeceksin?"
"Sürpriz," Mina göz kırptı. "Ama çok hoşuna gidecek. Hatta utangaçlığından burnun falan kanayabilir." diyerek kaçar adım yatak odasına çıktı.
Bir saat sonra Kaan banyo aynasında tıraş olurken, Mina yatak odasında hazırlanıyordu. Arada çıkan "lanet olsun" sesleri Kaan'ın dikkatini çekiyordu.
"Mina! Sorun mu var?"
"Yok! Fermuarla uğraşıyorum! Birazdan geliyorum!"
Kaan tıraşını bitirip koyu mavi takımını giydi. Aynaya bakınca memnun kaldı. Yakışıklı ve güvenilir görünüyordu. Ama bu gece Al-Rashid'in çemberine girecekti. İçinde garip bir heyecan vardı.
"Hazır mısın?" diye seslenen, Mina'nın sesi merdivenden geldi.
"Evet, sen..." diyerek ona doğru döndü Kaan,
Ama gördüğü manzara karşısında nefesi kesildi. Mina siyah, vücudunu saran bir elbise giymişti. Elbise onun vücudunun her kıvrımını mükemmel şekilde sergiliyor, uzun bacaklarını ve dekolteini vurguluyordu. Saçları dalgalı bir şekilde omuzlarına dökülmüştü.
"Yok artık..." diye mırıldandı.
"Hoşuna gitti mi?" dedi Mina kendinden emin bir tavırla sordu.
"Sen... sen inanılmazsın. Bu kadar nasıl güzel olabiliyorsun ki!" diyerek ona baktı, gözleri onu süzerken yutkundu. Normlde iltifat edemeyen adam Mina'yı görünce bülbüle dönmüştü.
''Beğenmene sevindim, kocacım," dedi Mina gülümseyerek. "Şimdi sırada Rashid var, bu gece onun güvenini tamamen kazanmamız gerekiyor."
"Bu elbiseyle kesin kazanırsın. Hatta fazlasını da kazanırsın." diye homurdandı Kaan, ayna karşısında papyonunu düzeltirken. Kıskançlığı resmen odayı doldurmuştu.
Mina ona yaklaştı ve yakasını düzeltti. "Kıskançlık yapmana gerek yok. Bu gece senin karınım." dedi.
"Sadece bu gece mi?" dedi Kaan, bakışları çapkın bir erkeğe dönüşmüştü ve onun beline dokundu.
"Bilmem, hiç evlilik düşündün mü Teğmen," dedi Mina gözlerini kırparak.
Kaan bir an donup kalmıştı, aslında hiç düşünmemişti ama Mina onun gerçekten karısı olsun istiyordu...
''Sanırım artık düşünüyorum.'' diye mırıldandı.
Biraz sonra hazırlıklarını yapıp evden çıkmışlardı. Kapı güvenliğinden dolayı üzerlerine silah alamamışlardı ve bu Kaan'ı çıplak hissettiriyordu. Mina ise saçına silah olarak kullanabileceği bir çin tokasını takmıştı...
Al-Rashid'in yalısı ışıl ışıl yanıyordu. Müzik sesleri ve gülüşmeler Boğaz'a yayılıyordu. Kaan ve Mina iskeleye yaklaştıklarında, etrafta pahalı arabalar ve lüks tekneler doluşmaya başlamıştı. Resmen herkes mafyavari tipteydi.
"Tam bir mafya partisi," diye mırıldandı Kaan.
"Sakin ol. Sen girişimci Sarp'sın, ben de sanatçı eşin Mina'yım. Rolüne odaklan." dedi Mina ve koluna girdi.
İçeri girdiklerinde Al-Rashid hemen karşıladı onları. Koyu takım giymiş, mükemmel görünüyordu.
"Ah, harika çift! Hoş geldiniz!" Rashid hemen yaklaşıp, Mina'nın elini öptü.
"Mina Hanım, bu gece çok güzelsiniz. Büyülendim!" dedi.
"Teşekkür ederim," dedi Mina zoraki gülümseyerek.
"Sarp Bey, sizi tanıştırmak istediğim birkaç kişi var." Al-Rashid Kaan'ı kolundan tuttu. "Ama önce bir şeyler içelim."
Salon kalabalıktı. Çeşitli yaşlardan erkekler ve yanlarında güzel kadınlar vardı. Kaan hemen anladı, bunlar sıradan işadamları değildi. Bakışlar çok keskin, duruşlar çok tetikte.
"Burası gerçek bir kurt ini," diye fısıldadı Mina kulağına.
Mina yüzüne sahte bir gülümseme takınarak mırıldandı. "Fark ettim. Dikkatli ol."
Al-Rashid onları ilerideki bir masaya kurulmuş grubun yanına götürdü. "Arkadaşlar, yeni komşularımız Sarp ve Mina Yalçın."
Tanışma faslı başladı. Herkes kendini farklı işlerle tanıttı ama Kaan hiçbirinin gerçek olduğuna inanmıyordu. Temiz işler yapacak tiplerde değildi hiçbiri ama laf olsun torba dolsun bir takım paravan işleri sıralıyorlardı.
Bir süre sonra Kaan ve Mina dansa kalktı, Kaan kollarını sıkıca sarmış ellerini cesurca Mina'nın kaçlarında gezdiriyordu. Bunu farkeden Mina sakince boynuna doğru yaklaştı ve Kaan'ın kulağına fısıldadı.
''Hayırdır, birşeyler mi arıyorsun?''
''Yoo ne alaka,'' dedi Kaan, bakışlarıyla etrafı süzüyordu.
Mina kaşını kaldırıp mırıldandı, ''Eee, ellerin kalçalarımda ne keşfine çıktı o zaman?''
Kaan durumu algılayınca biraz kızardı, sonra genzini temizleyerek. ''Görev icabı, karımsın ya hani dokunamayacak mıyım kalçalarına?'' dedi.
Mina gülümsedi, ''Doğru söylüyorsun kocacım, istediğin gibi avuçla.'' dediğinde Kaan bu sefer kırmızıdan mora doğru bir geçişle ellerini hemen Mina'nın kalçalarından beline çekti.
Dışarıdan bakanlar için, bu flörtöz hallerle gerçek, mükemmel bir çift gibi hareket ediyorlardı.
Biraz sonra, masaya döndüklerinde Al- Rashid resmen pusuda bekliyordu. Sinsice yaklaştı ve
"Dans etmek ister misiniz?" diye sordu Mina'ya.
Kaan gerginleşti ama Mina gülümsedi. "Tabii, ama kocam kıskanç tipti. İzin verir mi?"
"Bir dans zarar vermez," dedi Kaan zorlukla gülümseyerek.
Al-Rashid ve Mina dans pistine geçtiler. Kaan onları izlerken içi gıcıklanıyordu. Al-Rashid'in Mina'ya dokunuşu, ona bakışı... Her şey sinirini bozuyordu.
"Güzel eşin var," dedi yanına yaklaşan uzun boylu adam. Bu Al-Rashid'in yanındaki güvenlik şefiydi.
"Teşekkür ederim," dedi Kaan.
"Adım Zahad. Khalil Bey'in... iş ortağıyım."
"Memnun oldum. Ne tür işler yapıyorsunuz?"
"Çeşitli işler. Sen teknoloji diyordun, değil mi?" Zahad'ın gözleri soğuktu. "Hangi şirket?"
Kaan hazır cevaplarını verdi ama adamın şüpheli bakışları devam ediyordu. Anlaşılan bu adam oldukça kurnaz ve tehlikeliydi.
Dans bittikten sonra Mina geri döndü. "Çok güzel dans ediyorsunuz," dedi Al-Rashid'e.
"Siz de öyle, Mina Hanım." diyerek elini öptü Rashid,
Kaan hemen Mina'nın yanına gitti ve belini kavradı. "Benim sıram geldi mi?"
"Tabii kocacım, sıra hep senin" dedi Mina gülerek
İkisi dans pistine geçtiklerinde, bu sefer tango müziği vardı. Böyle zor bir dansta bocalamak yerine birbirleriyle mükemmel uyum sergilediler. Sanki yıllardır dans ediyorlardı.
"Çok iyisin," diye fısıldadı Kaan.
"Sen de fena değilsin," dedi Mina. Sonra Rashid'in delici bakışlarını farketti, gözünü kaçırdı ve mırıldandı. "Al-Rashid sana karşı çok dikkatli."
"Farkındayım ve çok rahatsızım. Genelde kadınların ilgisine alışığım, böyle bir bıyıklı bana kafayı takınca pek mutlu olmadım yani." dedi gülerek.
Mina, duyduklarına kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. "Uslu dur, Beni güldürme.."
''Peki, emredersiniz komutanım!'' dedi Kaan.
Mina şaşırmıştı gözlerini gözlerine dikti, ''Rütbemi sana hiç söylemedim, Nerden çıkardın üstün olduğumu.'' dedi.
Kaan gülümsedi, ''Blöf yapmıştım ama az önceki yüz ifadenden doğrulamış oldum'' sonra belinden kavrayıp daha sıkı sardı ve kulağına yaklaştı, ''Ben bir teğmenim, benim üstümsen nesin? Üsteğmen?'' diye sordu ama Mina sessizdi.
''Yüzbaşı?'' dedi merakla. Ama Mina hâlâ sessizdi.
''Eee yok artık Binbaşı mısın?'' dedi.
Mina bakışlarını devirdi, ''Saçmalama, sus da göreve odaklan'' diyerek geçiştirdi.
Dans biterken Kaan Mina'yı kendine çekti ve alnından öptü. Bu hareket çok doğal ve sevgi doluydu. Al-Rashid bunu da izliyordu.
Biraz sonra ikramlar servisi başladı. Kaan çok acıkmıştı, tabaktan küçük kanapelerden aldı. Tam ağzına atacakken Mina eline vurarak düşürdü.
"Kocacım onu yiyemezsin!" dedi Mina. Kaş göz işareti yaparak.
Kaan kaşlarını çattı. "Ne alakası var be! Yediğim lokmaya da mı karışacaksın karıcım?" sesi dövecek gibi çıkmıştı.
Mina gülümsedi. Dişlerini sıktı, "Senin fesleğene alerjin var unutun mu? Ye de geceyi acilde geçirelim."
Al-Rashid bu sahneyi izliyordu. Kaan çok şaşkın kalmıştı. Bu kadın onun fesleğen alerjisini nereden biliyordu?
Al-Rashid gülerek yaklaştı. "Garip bir çift ama en azından uyumsuzluğunuzun bile bir tatlılığı var," diye mırıldandı. "Birbirinizi gerçekten tanıyorsunuz."
"Çok teşekkür ederim canım," dedi Mina. "Çocuk gibi, Bazen çok dikkatsizleşiyor."
Al-Rashid gülümsedi ve başka yöne yöneldi, o uzaklaştıktan sonra Kaan merakla Mina'ya baktı. "Benim alerjimi nereden biliyorsun?"
Mina mimiksiz bir halde başka yöne bakarak etrafı izliyordu, Kaan koluna dürttü ''Hey sana diyorum!''
Mina, döndü ve göz kırptı. "Dosyanı okudum tabii ki."
"Hangi dosyayı?"
"Kişisel dosyanı. Her detayını ezberledim." Mina sinsi gülümsedi. "Bak, bu gece işime yaradı."
Kaan hayret etmişti. Bu kadın ya gerçekten profesyoneldi yada piskopat!
Mina etrafı inceledi ve hareketlendi. "Kaan, ben biraz üst katı keşfedeceğim. Al-Rashid'in ofisinden bilgi bulabilirim." dedi.
"Delirdin mi? Çok riskli."
"Risk almadan iş olmaz." diyen Mina usulca onun yanından ayrıldı.
Kaan merakla onu takip etti. Mina merdivenleri çıkıp üst kata geçti. Koridor karanlıktı ama sonunda ışıklı bir oda vardı.
Mina odaya girdi ve çekmeceleri kurcalamaya başladı. Kaan da arkasından içeri girdi.
"Ne yapıyorsun sen?" diye hırladı Kaan kaşlarını çatarak.
"Veri topluyorum," diye fısıldadı Mina. Elinde ki minik USB belleği Al Rasid'in bilgisayarına taktı, üstünde kırmızı bir ışık yanıyordu. Casus yazılım yüklendiğinde yeşile döneceğini bilerek beklemeye başladı. Ama bu arada da boş durmadı, "Al-Rashid'in silah kaçakçılığıyla ilgili belgeler olabilir." diyerek çekmeceleri yavaşça açtı ve hiçbir şeyin yeri değişmeden usulca kontrol etti.
Kaan, ''Saçmalama hiç mantıklı değil şu yaptığın, yürü çıkalım hemen!'' diyerek kolundan tutup çekiştirdi.
Tam o anda koridor ayak sesleri duyuldu. Kalabalık geliyordu.
Kaan hemen etrafa bakındı ve silah olarak kullanabileceği birşey aradı. "Siktir! Offf, sağ tarafa sen git, sol tarafa ben! İfşa olacağız şimdi senin yüzünden!" diye homurdandı.
"Şaka yapıyorsun herhalde," dedi Mina alaycı bir sesle. "Sen askerlik dışında iş yapma, işsiz kalırsın." diyerek hemen harekete geçti.
Aniden eteğini sıyırdı, bacaklarını açarak masaya uzandı ve ani bir hamleyle Kaan'ı ceketinden tutup kendine çekti. Dudaklarına tutkuyla yapıştı.
Kaan şokla karşılık verdi. Öpüşmeleri deli gibi tutkulu ve gerçekti. Böyle bir anda bu deli kadının, onun dudaklarına neden yapıştığını bile kavrayamamıştı Kaan. Ama ona karşı da koyamıyordu, İkisi de kendilerini kaptırmıştı. Hatta Kaan için bu kalp krizi gibi delicesine bir şehvet uyandırmıştı. Kokusu, yumuşak ve ıslak dudakları onu adeta kendinden geçirmişti. Şuan mekan , zaman herşey durmuştu.
Kapı açıldığında Al-Rashid'in iki adamı onları öpüşürken buldu.
"Oops! Özür dileriz!" dedi ve gülerek kapıyı kapattı.
Kaan ve Mina nefes nefese kalmışlardı. Dudakları hâlâ birbirinin üzerindeydi. Mina yavaşça dudaklarını çekti. Ama Kaan'ın göğsü inip kalkıyor, nabzı adeta 180 atıyordu.
Yutkundu ve mırıldandı, ''Benim 'Kapat , Aç' düğmem yok! Başlattıysan sonuçlarına katlanırsın!'' diyerek bacağından kavrayarak sert erkekliğini ona hissettirmek istercesine bastırdı ve dudaklarına yapıştı.
Bu hamle karşısında, Mina'dan boğuk bir inleme çıktı.
Ateş yakılmıştı, bu gece kül olmak vardı!