GİRİŞ

1173 Kelimeler
" Bazı şehirler soğuk, bazı cümleler eksik, bazı insanlar uzak ve bazı hayatlar yarım... " 1. BÖLÜM/ ŞEHİT Bir şeyler vardı hep yarım kalan; yarım kalmış hayatlar, sözler, hikayeler... Her birinin içinde söylenmemiş o kadar çok söz, o kadar çok düşünce vardı ki..! Mesela “ Gel “ diyemezsin, “Git “ diyemezsin, hele “ Gitme kal “ hiç diyememişsindir. Çünkü bilirsin, söz konusu vatansa gerisi teferruattır! Derin bir iç çektiğimde ciğerlerime dolan hasret ile bakışlarımı gökyüzüne çevirdim yeniden. Ve kayan bir yıldız görmemle gözlerimi sımsıkı yumup onu diledim, gelmesini ve bu hasretin artık son bulmasını... Asker yareni olmak böyleydi işte; gözlerinden akan yaşlar eşliğinde camın ardından sadece izlemekle yetinirsin, sevdiğinin adım adım ölüme gidişini... Ve sonra umutla beklersin, hasretinin son bulacağı günü... “ Yine gecenin bu saatinde ne yapıyorsun burada abicim? “ Sağ tarafımdan gelen ses ile bakışlarım daldığı gökyüzünden ayrılıp onu bulurken, dudaklarımı araladığımda soğuktan çıkan buharı umursamadan “ Bekliyorum abi. “ diye yanıtladım sorusunu. O ise çıkardığı parkasını omuzlarıma bırakırken “ Gelecek abim, sabır. “ diye fısıldamıştı. Yaşlar gözpınarlarıma hücum ederken, “ Ne zaman abi, ne zaman? Daha nereye kadar sabır ha, nereye kadar? “ diye yükselen sesim ile dile getirdim isyanımı. Beni göğsüne çektiğindeyse gardımı indirerek hıçkırıklar eşliğinde sığındım, abim bildiğim adamın kollarına. Gözyaşları ızdırabın sessiz sözleridir, demiş Voltaire. Ben haykırışlarımı, sessiz çığlıklarımı gözyaşlarıma sığdırmıştım; kahvelerine vurulduğum adama olan hasretimi sığdırmıştım ben o yaşlara... Gözlerimden akan her bir damla yaşta o vardı, kalp atışlarını hissetmeyi özlediğim o adam... “ Her insan özler abim, her insan... Kimisi maziyi, kimisi geleceği, kimisi de hiç gelmeyecek sevgiliyi... “ Sessizliği bıçak gibi yaran sözleri yüreğime bir hançer misali saplandı o an; özlemekten daha kötü bir şey varsa o da, hiç gelmeyecek birisini özlemek değil miydi? Ne diyeceğimi bilemeyerek dudaklarımı araladığım sıra geceyi yarıp geçen yüksek bir ses yankılsnmıştı kulaklarımda. Dudaklarımın arasından ufak bir çığlık firar ederken, Sinan atik bir haraketlr ikimizi de oturduğumuz bankın arkasına çekmişti bile; “ Başını sakın çıkarma Nefes, sakın! “ “ Neler oluyor abi? “ “ Bilmiyorum abim, sen buradan sakın kımıldama. “ diyerek başka bir şey dememe fırsat vermeden alayın girişine koşmaya başladığında öylece arkasından bakmakla yetinebilmiştim. Ardından ise Hakkari’ nin semalarını inleten silah sesleri, her saniye daha da artmaya başladığında biraz daha sindim bankın arkasına. Gözlerimin önündeki manzaraydı işte buraki yaşam; havada uçuşan mermiler ve yeri göğü inleten silah sesleri... Sonrası ise onlarca acı ve onlarca gözyaşı; çığlıklar, haykırışlar ve evladını toprağa veren o anaların arşı inleten feryatları..! Aniden kolumdan tutulup çekilmem ile dudaklarımı korkuyla aralamıştım ki harelerime dolan sima ile rahatlamışçasına derin bir nefes süzüldü dudaklarımdan. “ İyi misin Nefes? “ diye sorduğunda ise sorusunu es geçip “ Kimseye bir şey olmaz değil mi Volkan? “ diye fısıldadım, titremesine engel olamadığım sesimle. Volkan ise gözlerimin içine bakarak tereddüt etmeden “ Allah büyük. “ diye yanıt verdiğinde yalvardım adeta “ Kimseye bir şey olmasın. “ diye, daha fazla yarım kalan hikaye olmasın diye... Keskin bakışlarıyla içimin ürperdiğini hissederken, “ Vatan için ölmekse kaderimiz, böyle kaderin ellerinden öperiz biz. “ demesiyle dudaklarımın arasından kaçan hıçkırığa engel olamamıştım. “ Ö- öyle deme. “ diye kekeleyerek mırıldandığımdaysa iyice sertleşen bakışları ile yutkunmadan edemezken, “ Görüyor musun? “ diyerek al bayrağı işaret edip silah seslerinin arasında devam etti sözlerine; “ O bayrak göklerden inmesin diye her şey. Benimle gel şimdi. “ Sözleri tüylerimin diken diken olmasına neden olurken, kolumdan tutup kendisini bana siper ederek binaya doğru koşturmasıyla sessizce ona ayak uydurmakla ve dua etmekle yetinebildim. Tam o sırada... “ Teğmenim, yerinde kal! “ Etrafta yankılanan silah seslerinin arasında duyduğum bağırış ile hızla arkama döndüğümde gördüklerim karşısında yüreğime nükseden korku ile elim ağzıma kapanmıştı. Emri dinlemeyerek üzerine yağan mermilerin arasından koşmaya devam eden asker ile bir kez daha duyuldu Sinan’ ın sesi; “ Yerinde kal teğmen, bu bir emirdir! “ “ O bayrak yere inmeyecek komutanım! “ Volkan ikimizi de en yakınımızdaki ağacın arkasına çekip diğerleri gibi o asker için koruma ateşi açtığında gözlerimden akan yaşlar eşliğinde izlemekle yetinebildim, bayrak yere düşmesin diye ölümü göze alışını. Taa ki bayrağı gönderde yeniden yukarı çıkarırken göğsüne isabet eden kurşunu görene kadar... Ne zaman ağacın arkasından çıkıp koşmaya başladım bilmiyorum ama bildiğim tek şey, o yiğidin şehit düşmesine öylece seyirci kalamayacağımdı! “ Nefes ne yapıyorsun sen, aklını mı kaçırdın!? “ “ Dikkat et Nefes! “ Ne yanımdan vızır vızır geçen mermiler umrumda oldu o an ne de ismimi haykıran Volkan ile Sinan; sadece bayrağın dibinde yatan yaralı kahramana ulaşıp nefes olmak istedim ona, bir yiğidin daha aramızdan yitip gidişine engel olmak istedim... “ Koruma ateşi aç asker, tek bir kurşun dahi değmeyecek ikisine de! “ Sinan’ ın verdiği emir ile koruma ateşi açılırken etrafımda türk askerlerinin olmasının verdiği güven hissiyle koşup yerde kanlar içinde yatan askere ulaştım hızla. Ve yanına diz çökerek başını bacağıma koyarken, “ Geldim, geldim İyi olacaksın. Dayan, sakın bırakma kendini. “ diye soludum nefes nefese. Kucağımdaki yaralı asker ise bakışları bayraktan inmezken dudaklarındaki gülümsemeyle “ Bak, bayrak yine dalgalanıyor gökte. “ diye ay yıldızımızı işsret ettiğinde kan bulaşmış elimin tersi ile sildim, gözlerimden akan yaşları. Ve zar zor fısıldadım hıçkırıklarımın arasından; “ Evet, sen başardın. Ve şimdi de bu kurşuna göğüs germeyi başaracaksın. “ “ Ben şehabet şerbetini çoktan içtim hemşire hanım. Eşim hamile, söylemeyin şehit düştüğümü. “ Sözleri üzerine dudaklarımın arasından bir hıçkırık daha kaçarken başımı hızla salladım iki yana. “ Hayır, hayır şehit düşmeyeceksin. “ diyerek ceketi kaldırıp yaraya baktıktan sonra “ Acil cerrahi müdahale gerek, revire gitmesi lazım. “ diye bağırdım tüm gücümle. “ Oğlum ve eşim sizlere emanet. “ Kısık sesi bir kez daha kulaklarıma dolduğunda ise bakışlarım yeniden okyanus mavisi gözlere döndüğünde “ Hayır, henüz değil! Henüz çok erken! Ailenle yaşayacak günlerin var daha senin. “ diye yalvardım adeta. Ailesini bırakıp gidemezdi; bir çocuk daha bu dünyaya yetim gelmesin, bir sevda daha yarım kalmasındı... Bir kez daha yarasına baktığımda durmayan kan ile başımı tekrar çaresizce kaldırdım, mermilerin süzüldüğü gök yüzüne. Ve elindeki silah ile bize doğru koşan albayı görmemle bakışlarım yeniden döndü okyanus mavisi gözlere; “ Dayan, sakın kapatma gözlerini. Tamam mı? Biraz daha sık dişini! “ Lakin okyanus mavisi gözlerinin üzerine kapanmış göz kapakları ile “ Hayır, hayır aç gözlerini! Henüz değil dedim, henüz çok erken! “ diye bir feryat kopmuştu dudaklsrımın arasından. O lahza yanımıza gelen albay “ Dayan evlat. “ diyerek kendisini bize siper ettiğinde zar zor konuşabildim, boğazıma dizilen hıçkırıkların arasından; “ Fazla dayanamaz Gökhan amca. Kurşun kalbine çok yakın, çok kan kaybetti. “ Gökhan amcamın sıkıntılı bir nefes aldığı sıra da ise bir ses yükseldi yaralı askerden; “ Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü. “ Ve bir kahraman daha bayrak yere düşmesin diye toprağa düştü bugün. Başkalarının çocukları yetim kalmasın diye kendi çocuklarını yetim bırakanlardı işte onlar; onlar hilale renk, bayrağa kan, toprağa can verenlerdi! Susan silah seslerinin ardından diğer askerler de yanımıza geldiğinde Sinan, üniformasının cebinden çıkardığı türk bayrağını öpüp şehidimizin üzerine örttü. Ve o an tek bir ses yankı buldu gök kubbede; “ Vatan sağolsun! “ İnsanların ekranlardan sadece bir kırk saniye seyirci kaldıklarına biz burada hergün şahit oluyor, hergün yaşıyorduk işte. Burada, Hakkari’ de yaşam buydu; o kırk saniyenin ardındaki gerçeklerdi..! BÖLÜM SONU
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE