"Bırak...Bırak beni ne yapıyorsun" desemde biraz bile mimiği oynamadan o gece karası gözleriyle beni süzdü.Gözlerime sıra gelince bayılacak gibi oldum onun baskın havası benim alt kısmımı aleve veriyordu.
Bende B planına geçtim.
"Ihhh... Ya bak canım yanıyor bırak beni... lütfen "
Sonbahar yaprağı ve ilk bahar yaprağının karışımı gözlerimle ona masumca baktım .
Vee evet bu hep işe yarardı.
Benim doğru söylediğimin kanısına vararak beni yere bıraktı,bıraktığı gibi gözümün hizasına gelerek uyarıcı ve bir o kadar insanın içini titreten bir sesle,
"Bi'daha... Bi'daha bana çocuk deme . Yoksa sana alenen ve uygulamalı bir şekilde çocuk olmadığımı gösteririm küçük xanım" Dedi. Ağanın şiveli ve uyarıcı sesi beni resmen ıslatmaya yetmişti .
Ya bi şive insanı nasıl tahrik edebilir biraz daha ona baksam ya da ona maruz kalsaydım boşalacaktım. Hayatımda hiç bu kadar utanmamıştım.Kendime çeki düzen verip geri vites yapmaya karar verdim.
Demek ki sert olmak şuanlık iyi değil bizde
Stratejimizi değiştiririz.
Masumca ve sanki bişey olmamış gibi bir anda ona tebessüm edip,
" Tamam ... Kötü bir başlangıç yaptık ağa ama bence bunu çözebiliriz.Yeni tanışıyormuşuz ve böyle tatsız bir münakaşa hiç olmamış gibi davranalım olur mu?"
Dediğimde, Ağa sanki ona çocukça bişey anlatıyormuşum gibi gözünü kısarak baktı bana.Zeki Amca'ya bir baş hareketi yaptıktan sonra arkasına bakmadan gitti.
Bu neydi şimdi ? Bana bir cevap vermeden gitmişti.Te Allah'ım çattık ya enler hep beni bulur zaten bu da en Manyağı
Zeki Amca yanıma gelip bana ağanın beni konağa getirmesini istemişmiş, Bey efendi kendisi söyliyemiyor sanki. Aman ya bana ne ben araştırmamı yapıyım da dünya yansın artık umrumda değil.
Zeki Amca'yla konağın yolunu tuttuk yürüyerek gittik , zaten pek uzak değildi . Konağın kapısına vardığımızda kapı ihtişamıyla varlıklıyız diye bağrıyordu .
Kapıda iki yapılı güneşten korunmak için şapka takmış adam vardı.Ve altlarında da köyün şartlarına uyum sağlayan şalvarlar vardı. İçeriye girdiğimde dikkatimi ilk güller çekmişti.
Güller kankırmızısı rengindeydi. Sonra konağın geniş bahçesi ve içindeki insanları gördüm. Her yer yemyeşildi ve bu beni mest etmişti.
Gözlerim bu şata fatlı konağı tararken konağın üst ve geniş balkonunda beni iki elleri arkada bağlanmış bir şekilde izleyen adamı gördü. Ve arkadan ellerini bağladığı için kasları nerdeyse gömleğini yırtacakmış gibi duruyordu.
Onu çok uzun süre süzdüm sanırım.
Kirpiklerimi kırpıştırarak başka yere baktım. Sitresli olduğumda yaptığım gibi kumral ve kalçamı aşan uzun saçlarımın bukleleriyle uğraşıyormuş gibi davrandım.Bana hala bakıyordu.
Hissediyordum bu durum beni strese sokuyordu, dikkat çekmek. Kalbimin gümbür gümbür atmasını belli etmeden hareket ettmeye başladım. Merdivenler doğru gittim tam çıkacakken altkısım olan avluda sandalyelere oturan birkaç kadın gördüm.Sanırım günlük sohbet ediyorlardı. Aralarından biri beni farkedip
" Hoşgeldiniz siz haberci kadınsınız dimi Haberler burda tez yayılır malûm köylük yer...Ahh Kusara bakmayın dalmışım kendimi tanıştırmadım. Benim adım Asuman Alpoğlu " Diyince bende hemen elini tutup
" Estağfurullah ne kusuru. Memnun oldum Asuman Hanım .Bende Nehir Kaya " Dedim.
kız çok cana yakın ve şenşakraktı
Avluda olanlardan biri daha bana yaklaşıp selam verdi .En az 63 yaşında yaşlı bir teyzeydi.
"Hoşgelmişsin köyümüze güzel kızım gelip oturmaz mısın bizimle? " Bu sıcak kalpli teyzenin sıcak ve çekici teklifini münasip bir dille reddederek merdivenleri çıkmaya başladım.
Çoğu iyi insanlara benziyordu. Ama aralarında kahverengi gözlü ,uzun boylu ve sürekli çaktırmadan bana bakan biri vardı . Yabancı olduğum için değil de beni öldürmek istiyormuş gibi bakıyordu.
Bunada neyse diyip merdivenlere çıkmaya devam ettim. Evin dışı modern ama içi otantik bir şekilde dekore edilmişti baya da güzel olmuştu. Üst kata çıktığımda karşımda oturabileceğim divanlar gördüm.
Yüzümü yana çevirdiğimde ağa kılıklı maço baş köşede bütün o noktayı kaplayacak şekilde oturmuştu, ikinci defa bu sefer lisan-ı haliyle buralar benim bölgem der gibi oturuyordu. Ben ayakta böyle düşüncelere dalarken tok bir ses beni düşüncelerimden çıkardı.
"Hoşgeldiniz BENİM konağıma küçük xanım
Buyrun oturun "
'Benim' kısmını bastıra bastıra söyledi pislik herif. Ayrıca ben nereden küçük xanım oluyormuşum 23 yaşındayım ben ya, dilimi tutamayıp
"Lütfen bana küçük xanım demeyin beyefendi
benim bir ismim var Nehir " Diyince gözlerini kısıp tek kaşını kaldırdı .
"Değil misin ?"
" Ne münasebet tâbi ki değilim 23 yaşındayım."
" Yaşını kast etmedim ama yaş olarak da küçüksün."
" Yaa? Olabilir. Ayırca boyumda ideal bir kadının boyuna göre normal bir boy 1.56 yım istenilen ortalama kadın boyundayım."
merdivenlerden yukarı çıkan o avludaki teyzeyi görünce çantamı koyup kolunun altına girdim yardım için, teyze bana tebessüm ederek teşekkür etti .Bunları yaparken ağa beyimiz pür dikkat bizim gelişimizi izliyordu. Teyzeyi divana oturmasına yardım ettikten sonra bende ağa beyimizin karşısındaki divana oturdum. Ortam bir süre sessizleşince bende tam zamanı diyip konuya girdim. Öksürüyormuş gibi yapıp
" Şey... Zeki Amca zaten tarladayken neden, niçin burda olduğumu söylemişti .Yani acaba bana bu konuda yardım edebilir misiniz?"
Hiç istifini bozmadan
" 50 yıla yakın buraya hiç ziyaretçi gelmemişti,
gelseydi de pek bir araştırma yapmadan giderlerdi. Bu köyün sizin araştırmalarınızın rağbet görmesini sağlıyacak pek bir özelliği yok çünkü. Ama yinede misafiri geri çevirecek değilim."
İmaları beni sinirlendiriyordu. Ama yinede bu araştırma için değerdi. Ve küçük bir tebessümle teşekkür ettim. Teyzede konuşmamızın arasında tesbihle salavat çekip ara ara uyuklayıp duruyordu.
Buna benzer konuşmalarımız uzun uzadıya devam etti. Akşam yemeğine kalmam için Asuman ve adının Delal olduğunu öğrendiğim teyze ısrar ettiler. Asuman'ın annesinin arkadaşıymış. Hepsinin ellerine sağlık yemekler çok güzeldi ve hiç yabancı hissettirmemişlerdi. Asuman bana ona resmi dille hitap etmememi rica ettiğinde hemen ona ısındım. Yavaşça kaynaşmaya başladık
Ev halkı sadece hizmetli ve ırgatları saymazsak 4 kişiydi. İnsan bir şaşırıyor bu koca evde sadece 4 kişi yaşıyordu. Ağa bozuntusu, babası, anası ve baçısı.
Gerçi beş diyelim o ağa kılıklı maco 2 yapılı adamın birleşimi gibiydi. İnsan bu kadar iri yarı olur mu ? Neyle beslediylerse artık ayıyı...
Akşam yemeğinde o yine baş köşede oturup yemeğini yedi ama sanki yemeyi değilde beni yiyordu. Yemek boyunca hep benim tarafıma baktı. Evet artık onun ağa olduğuna gerçekten inandım. Bir otoriter havası yayıyordu. Ve herkes ondan korkuyordu.
İnanmamın ayrı bir sebebi de ismini öğrendiğimde oldu . Asuman'a onun isminin ne olduğunu sorduğumda internette adı geçen Mervan aşiretinin lideri Mervan ALPOĞLU olduğunu öğrendim.
Kahvemizi içtik benim artık kalkma vakitim gelmişti. Asuman'a gideceğimi söyleyince bir ısrara başladı,
zaten biz Kürtler böyleydi ısrar etmekte üstümüze yoktu. Ama tabi ben ondan daha inatçı olduğum için ben kazanmıştım.
O da içine sine sine masumca,
" E peki nasıl istersen öyle olsun Nehir'cim" Dedi.
Duygu sömürüsü yapıyordu ama ben yemem
" Anlayışın için Sağol Asuman'cım"
Merkeze geri dönmeyecektim çünkü merkez bu köye baya uzaktı. Ama burda Zeki Amca'nın evine yakın bir ev vardı orda kalacaktım. Konaktan çıkıp gidecekken balkonda korkuluklara yaslanımış elini sert göğsünün üstünde bağlayan ağa bozuntusunun sesiyle duraksadım.
" Gece gece nereye gidiyorsunuz küçük xanım? "
Arkama dönüp ona bakıp,
" Zeki Amca'nın bana ayarladığı eve gidecem" Dedim.
Bir anda kaşları çatıldı. Ve sert, emirvaki bir dille
" Bu Gece burda kalıcaksın.Ve eğer araştırman uzarsa sonraki gecelerde."