ÜZGÜNÜM

2008 Kelimeler
“Tamam, Birce bir şaka programı ile anlaştı ve siz, bana cidden bir şaka yapıyorsunuz. Kabul etmeliyim ki bir ara gerçekten inandım. Taktir etmemde sakınca yok oldukça usta bir oyuncusunuz. Şimdi nereye el sallıyorum?” diyerek kahkaha atan İdil, nasıl bir saçmalığın içinde olduğunu düşünmeye başladı. Yaşlı adam ise onun söylediği tek bir cümleye bırakın kahkaha atmayı tebessüm bile etmiyordu. İdil bir süre sonra kahkahasını sonlandırdı ve adamın gözlerine şaşkınca bakarak “Yani bu söyledikleriniz bir şaka değil!” diye sorduğunda yaşlı adamın bakışlarındaki sırıtmayı görebiliyordu. İdil, derin bir yutkunuşun ardından tam bir şey söyleyecekti ki yaşlı adam, “Yüzme takımında yarışma kadrosu için savaştığını fakat koçunun bir türlü seni almadığını biliyorum. Üstelik başarılı olabilmen için o böbreğini vermen gerektiğini de biliyorum. Fakat, nakil ameliyatı, sonraki tedavi süreci, yeniden yüzmeye başlaman 5 ayını alacak. Yarışma kadrosu için ise 6 ay sonra seçmeler var. O seçmeye girmene bile gerek kalmayacak. Direk yarışmaya gideceksin. Sen orada başarılı olabilir misin bilmiyorum. Fakat bunu sağlayabilirim.” Diye söylediğinde İdil, kalbinin durduğunu hissetti. Tüm bedeni istemsiz bir şekilde kasılıyordu. İçinde bir deprem oluyordu ve karşısında olan adamın yaşına hürmet etmeyecek olsa ona cidden küfür bile edebilirdi. Fakat yaşlı adam derin mavi bakışlarını genç kadının gözlerinden bir an olsun ayırmadan “İstediğin ücreti de sana verebilirim. Hatta kat kat fazlasını. O gereksiz takıma ihtiyacın yok. Seni tek başına bir sonraki yarışma için hazırlayabilecek birçok koç bulabilirim. Tek başına katılırsın ve bunun için sponsora ihtiyacın olacağından Kılıçkan Holding, senin sponsorluğunu üstlenebilir.” Dediği anda İdil’in gözleri daha da açıldı. Lanet olsun ona ne demeye çalışıyordu? Genç kadın içinde dolan öfkeyi kontrol edemediğini fark ettiği esnada “Siz bana şu anda” diyerek öfke ile yutkundu ve ardından “Oğlunuza, böbreğimi vermem karşılında istediğim parayı, yarışma kadrosuna emeksiz bir anda geçmeyi, hatta özel koç ve bireysel başvuru için sponsor olmayı mı teklif ediyorsunuz?” diye sorunca Yaşlı adam, tek bir saniye tereddüt etmeden başını evet anlamında sallayarak “Daha fazlasını, hatta ne istersen kabul edeceğimi de ekleyebilirsin” diyerek karşılık verdiğinde İdil, dişlerini sıkarak “Lanet olsun benim böbreğimin satılık olduğunu size kim söyledi? Ben, bir iyilik yapmak istedim. Hem kendi sağlığımı hem de bir başka kişinin sağlığını kurtarmak için. Bunun için para hedefim olmadı. Buraya gelip bana paranız ile hakaret edemezsiniz! Anladınız mı beni?” diye bağırarak sorduğunda Kadir Bey’in kaşları şaşkınlıkla çatıldı. Kim önüne gelen bu denli büyük bir fırsatı tepebilirdi ki? Şaşkınlığının yansıdığı ses tonu eşliğinde “Sana ait olan bir böbreği başka birine vereceksin ve bu milyarder olmasına rağmen tek kuruş almayacak mısın?” diye sorduğunda İdil, sıkılı olan dişlerinin arasından “Bildiğim kadarıyla organ bağışları bilinmeyen kişiler arasında yapılır. Ben, sadece bir bağışta bulunmak istedim. Bedenime zarar veren ve sağlıklı olan fazla böbreğimi bağışlayarak. Bunun karşılığında bir fiyatım yok. Üzgünüm. Oğlunuz ile evlenmeyeceğim. Organ naklim içinde yetkililerin belirlediği kişiye yapılacağı gün operasyon için gidecek gerekli olan işlemi yaptıracağım. Kime gittiği umurumda bile değil.” Diyerek yaşlı adamın gözlerine baktı ve kaşlarını çatarak “Bir başarıyı ben, savaşarak kazanmadıktan sonra ona başarı falan demem. Sizin altın tepside sunacağınız altın madalya birinciliği için 6 yaşımdan beri yüzme antrenmanlarına gitmiyorum ben. O madalyayı alacaksam kendi savaşım ile alacağım. Alamazsam da hak etmediğim içindir.” Diyerek konuştuğunda yaşlı adamın dudaklarındaki sırıtmaya dikkatinden kaçmadı. Kadir Bey, hayatında ilk defa bu kadar mükemmel bir ahlakta olan genç kadın ile tanışmanın verdiği şaşkınlık ile duraksamıştı. Onun da hemen hemen bu yaşlarda bir kızı vardı. Fakat, şımarıklık bencillik konusunda eline kimse su dökemezdi. Üstelik emek kelimesinin anlamını dahi bilmediğinde emindi. Fakat şu anda hemen karşısında duran bu kızın ahlakını, hedeflerine olan sadakatini ve başarının asla torpilden geçmediği düşüncesini ayakta alkışlayabilirdi. Kadir bey gözlerinin içinde keskin bir bakış atan geç kadının karşısında derin bir nefes aldı ve “Üzgünüm. Bilgi yanlış aktarılmış. Konuşmayı başa alalım. Şimdi İdil Hanım, benim oğlumun bu böbreğe ihtiyacı var ve yasal olarak bunun için sıra beklemesi gerekiyor. Beklemeye daha fazla zamanı var mı? Emin değilim. Her geçen gün daha kötüye gidiyor ve 79 yaşında bir adamın onun elinden yaşama şansını almasını istemiyorum. Söylediklerimi haksızlık olarak görebilirsin ama oğlumun gözlerimin önünde ölmesine dayanamayacağımı biliyorum.” Diye konuştuğu anda İdil’in kalbindeki sıkışma neredeyse yutkunmasına neden oldu. İdil’in, babası yıllar önce ölmüştü. Çok küçükken ve babasının ona bakışını her hatırladığında kalbi acır gözleri dolardı. Annesi ise kısa bir süre önce kanserden vefat etmişti. Hayatta bir başınaydı ve ailesi hayatta olsaydı onun için nasıl savaşacaklarını acı çekeceklerini bilebiliyordu. Derin bir nefes aldı ve “Sizi anlamaya çalışıyorum. Hatta oğlunuz için çok üzgünüm ama benden oğlunuz ile evlenmemi, sonra ona böbreğimi vermemi isteyemezsiniz.” Diyerek konuştu ve adam elini cebine götürerek ceketinin iç cebinden iki tane fotoğraf çıkararak önlerindeki masanın üzerine koydu. Bir resimde neredeyse nefesini kesecek kadar yakışıklı bir adam vardı. Oldukça yapılı, koyu deniz mavisi gözleri, keskin yüz hatları ve mükemmel gülüşü ile büyüleyiciydi. İdil’in televizyon ile alakası yoktu. Öyle dizilere veya filmlere merakı olan bir kız hiçbir zaman olmamıştı ve buna kesinlikle vakti falan yoktu. Fakat bu adamın kesinlikle bir manken veya oyuncu olduğunu anlayabiliyordu. Çünkü normal dünyada bu denli yakışıklılık yoktu. Sonra hemen yanındaki diğer fotoğrafa baktığından kaşlarını çattı. Hatta yutkundu. Çünkü bu resimde aynı kişiye aitti. Fakat, tek bir farkla. Bu resimdeki adam incecikti. Yüzü çökmüş, gülmeyen bakışlarında ölüm öfkesi olan solgun yüzlü bir adamdı. Her iki resimdeki adamı yan yana getirseler kesinlikle aynı kişi olduğunu düşünemezdi. Kadir Bey, derin bir nefes alarak “Sadece 3 yılda bu hale geldi. Daha fazla dayanabileceğini sanmıyorum. Onun bu halden bu hale gelmesini gün gün izledim. Lütfen. Bu şansı kaybetmesine izin vermemi isteme” diyerek konuştuğunda İdil, derin bir nefes aldı. Evet bu çok ama çok kötü bir durumdu. Bir babanın evladını bu şekilde izlemesi üstelik bu kadar zengin olup da onun için hiçbir şey yapamaması cidden çok ama çok kötü bir durumdu. Fakat, ondan isteneni yapması da imkansızdı. Onun için İdil kendini toparlayarak sakin çıkarmaya çalıştığı ses tonu eşliğinde “Üzgünüm. Bu durumu nakil yapılacak olan yerle halletmeniz gerekiyor. Benimle değil. Söylediğinizi kabul etmem imkânsız” diyerek konuştu. İçindeki hüzün resmen sesine yansımıştı. Fakat, Kadir Bey derin bir nefes vererek oturduğu koltuktan kalkıp evin çıkışına doğru yürümeden hemen önce “Bende üzgünüm İdil Hanım.” Diyerek evden çıktı. İdil ise kapalı olan kapıya saniyelerce baktı. Adamın acısı çok büyüktü ve daha büyüğünü yaşaması an meselesiydi. Fakat, sırf oğlu iyileşsin diye bir kim olduğunu bilmediği, hatta kesinlikle tanımadığı bir adam ile evlenemezdi. Bunu kesinlikle yapamazdı. Bu imkansızdı…. ……………………. “Bir saniye geldim koç!” diye bağıran İdil, neredeyse nefes nefese kalmıştı. Tabi ki bu durum oldukça dikkat çekiciydi. Çünkü neredeyse birkaç saniyelik bir koşu sonucunda bu duruma gelmişti. Bu sabah kendini biraz halsiz hissediyordu ve neredeyse bir haftadır oldukça gergindi. Çünkü evine onu ziyaret etmeye gelen adamın bakışlarını zihninden atamıyordu. Bu durum onun gerilmesine neden oluyordu ve bir haftadır düzgün uyuyamamış olmasının sonucunda bugün uyuya kalmıştı. Hem de hiç olmaması gereken bir zamanda. Çünkü bugün takımı seçmelere göndereceği yüzücüler ile bir yarışma düzenleyecekti. Burada başarılı olan yüzücüler, genel elemeye yarışmasına takım tarafından gönderilecekti. Onlardan biri olması gerekiyordu ve eğer olmazsa işi cidden çok ama çok zora girecekti. Çünkü bir sonraki seneye kalması gerekecekti. Buda tam anlamıyla bir yıl kaybetmesi demekti. İdil’in istediği son şey bile değildi. “Gelmesen de olurdu!” diye sert ve alaycı bir ifade ile karşılık veren koçuna şaşkın bir şekilde bakan İdil, saatine baktı. Sadece 2 saniye gecikmişti. O hazırlanana kadar iki yüzücü anca havuza atlardı ki İdil’in mayosu zaten içindeydi. Daha kimse havuza atlamadan o yerini almış olurdu. Onun için panikle “Sadece 2 saniye koç. Burada bile hazır hale gelebilir.” Diyerek karşılık verdiğinde koçu tek kaşını havaya kaldırarak “Rahatsızlığını öğrendim. Yarışma için sağlıklı olman gerekiyor. Birkaç hafta sonra organ bağışlaman gerekiyormuş. Yeni operasyondan çıkmış bir kişi olarak ne kadar hazırlanabileceksin? Neredeyse her gün çalışma yapmamız gerekiyor. İlk 2 ay havuza girmen yasak olacak ve iki ay senin iyileşmeni beklemek için çok uzun bir süre. Zaten yetersizsin. Havuzda ikinci turu atarken bile nefesin daralıyor. Bu yarışmayı senin hastalığın yüzünden riske atamam. Bence burada bir nokta koymalısın” diyerek söylediğinde İdil, kalbinin durduğunu hissetti. Bunu söylemeye hakkı yoktu. Ateşler içinde bu havuzda yüzdüğü antrenman yaptığı zamanları hatırlıyordu. Hiç yemek yemediği ve hatta yol parası olmadığı için tüm yolu yürüyerek döndüğü geceleri hatırlıyordu. Tam 7 yıldır bunun için canını dişine takmıştı. Tabir yerindeyse bu havuzda ruhunu teslim etmek üzere olduğu zamanlar vardı. Bu şekilde son bulmaması gerekiyordu. Onun için panikle “Bu bir engel değil. Çabuk toparlarım ve zaten işlem sonrası bedenim daha iyi aksiyon alacak…” diye konuşmaya devam ediyordu ki koçu, umursamaz bir tavır ve sesle “Tamam bunu kabul edecek bir takım koçu bulursan yarışmaya girebilirsin. Senin yerine Aleyna, kadro için yarışacak. Sağlığın için üzgünüm umarım her şey yolunda gider. Şimdi dolabını boşaltman gerekiyor. Kartını da iptal etmelerini söyledim. Nakil yapılana kadar evinde dinlenmen daha doğru olacaktır” diye söylendiğinde İdil’in resmen başı dönmüştü. Tansiyonu oynamış olabilirdi ve şaşkın bir şekilde “Beni takımdan da mı çıkardınız?” diye sordu. Koç, omzunu umursamaz bir şekilde silkerek “Bana, sağlıklı ve başarılı yüzücüler gerekiyor. Başarı hastalık ile gelmez Aleyna, senden daha iyi ve kesin bir başarı ihtimallerden daha öndedir.” Dediğinde İdil, Aleyna’nın nasıl yüzdüğünü hatırladı. Onu o hasta haliyle bile geçtiğini hatırlıyordu. Onun için, “Aleyna benden iyi fakat değil. Beni bir kere bile geçemedi. “Diyerek karşılık verdiğinde Koç, “Senden sağlıklı ve iyi bir çalışma ile derece bile alabilir” diyerek söylediğinde idil bu sefer tüm bedenine dolan öfkeyi dizginleyemedi. Sıkılı olan dişlerinin arasından tüm öfkesini kusarak “Seni var ya bu tercihin ile gömeceğim. O havuzda bütün yüzücülerini boğacak ve bu söylediğine seni pişman edeceğim. Anladın mı beni piç kurusu” diye bağırdığında adamın her iki kaşı da şaşkınlık ile havaya kalkmıştı. Ardından oldukça sinir bozucu bir ifade eşliğinde “Önce bir takım bulmayı dene” diyerek karşılık verildikten hemen sonra “Ya da sponsor bul ve tek başına girmeyi dene. Fakat, senin kadar yavaş bir yüzücüyü hiçbir takımın kadrosuna almayacağı gibi sponsor olmayı da tercih etmez. Şimdi işim var. Yüzücülerimim havuzda boğması gerek birçok takım var. Çıkışı biliyorsun” diyerek söylendiğinde İdil yutkunmuştu. İşte bu kesinlikle olmaması gerekiyordu. Tüm bedeni kontrolsüzce titremeye başlamıştı. Tüm hayatını adadığı tek şeyi bu kadar basit bir şekilde kaybetmesi imkansızdı. O pisliğin tek kalemde onu harcamasına kesinlikle izin veremezdi. Hislerini kontrol etmesi imkânsız bir hale geldiğinde zihnine dolan sahne ile yutkundu. Kadir Bey evden çıktıktan hemen sonra kapısı yine çalmıştı. Açtığından adamın güvenlik görevlilerinden biri ona bir kart uzatmış ve “Kadir Bey, olurda fikrinizi değiştirirseniz onu aramanızı istedi. Saatin ve günün bir önemi olmadığını. Telefonunuz onda kayıtlıymış. Aradığınız gibi açılacakmış” diye söylediği kelimeler geldi. Sıkılı olan dişlerinin arasından arkasını ona dönmüş oldukça keyifli bir şekilde yürüyen Koçuna baktı. Sonra zaten elinde olan telefonundan kaydettiği telefon numarasını buldu ve arama tuşuna dokundu. Cidden de öyle olmuştu telefonu kulağına götürdüğünde bir kere çalmıştı ve Kadir Bey, “İdil Hanım?” diyerek ona cevap vermişti. İdil, derin bir nefes vererek sakin çıkarmaya çalıştığı ses tonu ile “Teklifiniz hala geçerliyse şartları konuşmak için gelmek istiyorum” diyerek söyledi. Kadir Bey anında “Hemen sizi aldırıyorum” diyerek ona karşılık verdiğinde telefon kapandı ve idil dişlerinin arasından “Sana o laflarını yedirmezsem gör pislik herif” diye de söylendi. Cidden bir piç kurusunun egosu yüzünden hayallerinden vaz geçmeyecekti… Hadi arkadaşlar bol yorum bekliyorum. yorumlara göre bir sonraki bölümü paylaşacağım :)) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE