Bölüm 3

925 Kelimeler
Duran bir kalbin nasıl çalıştığını, onun için bekleyenlerin nasıl mutlu olduğunu da, nasıl üzüldüğünü de gördüm. Yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgi de görev yapmak, kimse bizim kadar üzülmezdi ölen kişiye. Herkes zannederdi ki, doktorlar, hemşireler bizi anlamıyorlar. Her ölenle ölürdük bizde. Şu an doktor karşımda çocuğun kalbini çalıştırmaya çalışıyor. Bizde zaman tutmuş, çocuğun yaşama dönmesini bekliyoruz. Doktor şok verirken çocuğun küçücük bedeni havalanıyordu. Dua ediyorduk içimizden tüm hemşireler ile. Hadi be çocuk be, daha yaşayacak zamanların var. Ritim gösterince makinalar hep birlikte bir oh çektik. Hemen ameliyata devam etti doktor. ... Ameliyat uzun sürse de başarılı geçmişti. Doktor güvenle ailesine söyledi, iyi geçtiğini. Onların yüzündeki mutluluk bizim yüzümüzdeki mutluluk oldu. Nöbetçi olmanın ve ameliyatın verdiği yorgunlukla attım kendimi kanepeye. Hiç eve gidemezdim. Şurada uyuyacaktım. Niyetim öyleydi yani. Kapı açılınca gözlerimi kapattım. Üzerime güzel kokan bir şey örtüldü. Anlam veremedim buna. Kim benim üzerime ne örtmüştü. Ama yorgunluk ağır geldi. Gözlerimi açıp kim olduğuna bakamadan hemen uyudum. Uyandığımda diğer hemşireler vardı. Üzerimde de pike vardı. Kimdi o zaman akşam benim üzerime o güzel kokan şeyi örten. Ya da çok mu yoruldum da saçma sapan hayaller görmeye başladım. Yattığım yerden doğruldum yavaşça. "Bir susun be" dedim hemşire arkadaşlarıma bakarak. "Hem nöbetteydim, hem de kalp ameliyatına girdim." Diye sızlandım. "Öyle mi?" dedi baş hemşire. Bu ne arıyor lan burada. Hele ondan hepsi kaş göz işareti yapıyorlardı. Ben uyku sersemi bunu anlamadım. Bizimde baş hemşire gıcığın teki. Şişko bir şey. Bir şey olduğunda koşamıyor. Gıybet yapıyorum deli gibi. Doğrulduğum yerden ayağa kalktım. "Baş Hemşirem benim, açıktın mı?" dedim en sevimli halimle. Bana gözlerini kısıp bakıyordu. Hemşire arkadaşlarıma baktım yandan. "Açıktım" dedi gülerek. Kız seviyorum bu kadını. Sinirli minirli ama bizi de bundan başkası çekmez. Otorite şart. Birlikte kantine indik. Çay simit söyleyip yemeğe başladık. Biri kocasından şikayet ediyordu, diğeri oğlundan. Yanımıza gelen diğer hemşirelerden bahsediyorum. İçim sıkıldı. Aslında akşam olmasını bekliyordum. Acil cihazı çalınca, hep birlikte koşarak kalktık. Acil kapısına doğru gittik koşarak. Ambulans geri geri yanaşıp içinden hasta çıktı. Onu acile götürdük koşarak. Acildeki hekimde gelip bakmaya başladı. Baş Hemşire ben ilgilenirim siz odlardaki hastalara bakın dedi. Bizde odalarda ki haslara bakmak için hasta bilgi listesini alıp ilerlemeye başladık. Karşıdan Baş Hekim ile konuşarak gelen Eymen beyi görünce başımı başka tarafa çevirdim. O da görmüş olacak ki, dudağının kenarı kıvrıldı. Sanırım Baş Hekimden bilgi alıyordu. Onu geçip odalara doğru ilerledik kızlarla. "Ladin" diye çağırdılar kapıdan eğilip ona baktım. "Ne kız" "Eymen Bey seni çağırıyormuş" "Sebep" "Ay ne bileyim" dedi havalı havalı. Elimdeki dosyaya ona verip Eymen Bey'in odasına doğru ilerlemeye başladım. Niye çağırıyor beni. Amacı ne bu adamın. Odaların yanından geçerken ameliyat ettiğimiz çocuğun uyandığını gördüm. "gidemeyecek miyim anne" dediğinde içeriye doğru girdim. "Başka bir zaman yine olur "dedi annesi. Yanlarına gülümseyerek girdim. "Nasılız bakalım" dedim "Kötü hemşire ablası. Orkun Prens olacakmış okullarında yaptığı bir piyes varmış bugün" dedi bana bakarak. "Gidemeyecek miyim hemşire abla" kalp ameliyatı olmuştu ve gitmesi imkansızdı. "Ablacım, iyileş zaten yine yaparsın" dedim gülümseyerekten. Dudağını büzdü. İçim acıdı. "İzninizle" diye ayrıldım yanlarından. Ayy Eymen bey çağırmıştı. Onun odasına doğru koşmaya başladım. Kapıyı çaldım "Gel" dedi. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde bilgisayarından başını kaldırıp bana baktı. "Geç kaldın" "affedersiniz" dedim ona bakarak. Bana bakmaya başladı. "Niye çağırdınız" "Niye geç kaldın" soruma soruyla karşılık veriyordu bu. "Ameliyat olan bir çocuğun yanından geliyorum." Diye açıkladım. Aslında aklıma bir şey geliyor ama onu söylesem izin verir miydi ki Eymen bey. "Dosyalar için yardım eder misin?" dosyalara baktığımda masanın üzerinde duruyordu. "Ne yapacağız bu dosyalarla" "Alfabe sırasına diz, gerisi ben hallederim" diye bilgisayarına döndü. İyi de bunun için senin dışarıda bekleyen sekreterin yok mu? Niye bana söylüyorsun bunu. "Dizerim ama bir şartla" dediğimde kaşlarını çatıp bana baktı. Evet hastane sahibine bunu söylemesem iyiydi. "Neymiş" dedi etkileyici bir ses tonu ile. O çocuk ile olan konuşmayı ona anlatıp. Hastanenin toplantı salonunda piyes yapılmasını istedim. "Prenses sen olursan olur" diye kabul ettiğinde gülerek başımı salladım. ... Şu anda pamuk prenses kıyafetimi giyinmiş bekliyorum. Doktor izin vermediği için Orkun izleyici olacak ama yine de çok sevindi. Prensim kim bende bilmiyorum. Kesin Hemşir biridir. Arkadan sahneye çıktığımda herkesten bir alkış koptu. Eymen bey ve Orkun baş köşe de oturuyorlardı. Önce hafiften bir selam verdim. Orkun'a göz kırptım. Baş Hemşire kötü kraliçe olmuştu. Gülmemek için yanaklarımı ısırdım. "Buyurun kraliçem beni çağırmışsınız" dedim "Avcı ile birlikte ormana git benim için serum şişesi topla" "Serum şişesi mi?" dedi şaşkınca. Herkes gülmeye başladı. "Hadi pamuk prenses daha aynaya gidip acil gelecek hasta var mı diye bakacağım" dediğinde herkes kahkaha attım. "ee tamam" dedim arkadan başka yere geçiyormuş gibi yaptım. Avcı olan bir hemşir arkadaşım gelmiş. "Pamuk Prenses" dediğinde ona doğru döndüm. "Kalp lazımmış, senin kalbini almam gerekiyormuş" dediğinde Orkun'a baktım. Gayet keyfi yerindeydi. "Taşıkardi oldum zaten al gitsin avcı hemşir bey" herkse kahkaha atıyordu. "Taşıkardi de olsan o kalp senin, ben ceylan kalbi alır götürürüm" dedi. Yedi cüceler olarak üç dört kişi geldi. "ee hadi bunlar yedi değil" dedi. "Bunun dört tane böbreği var" dedim hemşireyi göstererek bilerek dizlerinin üstüne çökmüştü. Salon gülenlerle doluydu. Baş Hemşire geldi. "Al kızım elma ye" dedi Orkun bağırdı. "Yeme sakın" diye. Ona doğru döndüm. Eymen Bey bana bakıyordu. Başını salladığında almamam için şaşkınca ona baktım. Elmayı aldım. Isırdım. Birden yere düşünce "aa" çıktı ağızlardan. Perde kapandı o anda. Kalkıp benim için ayrılan yere yattım. Başımı hazırım anlamında salladım. "Pamuk prensesimiz öldü" dedi cücelerden biri. Gözlerim kapalı olduğu için kimseyi göremiyordum. "Aa prens geldi" gözlerimi kapattım sıkıca. O koku burnuma kadar geldi. Yutkundum. Orkun bağırıyordu. "Öp onu prens" Dudaklarımda, dudaklar hissedince şaşkınca gözlerimi açtım. Geri çekilince karşımda Eymen Bey olduğunu gördüm. "Hoş geldin Prensesim" dedi gülerek. Beni öptü. Rol ayağına beni öptü.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE