"Lan iç şu çorbayı! Kafa göz dalacağım şimdi." Hah. Böyle deyince korkup hepsini içeceğim ben de şimdi. İyi oldu tehdit ettiğin bak. "Dalarsan dal be. Icmiyorum." diyerek çorbaya bakıp omuz silktim. Istemiyordum işte. Neden kimse anlamıyordu ki? Bir hafta.. Koskoca bir haftadır Levent'in gözlerini görmüyordum ben, sesini duymuyordum. Tek derdim şu Allah'ın cezası çorbaymış gibi bir de onu dayıyorlardı her dakika burnuma. "Duru, hadi bak. Sen yemeyince Efe bana da bağırıyor. Aile faciasına sebep olacaksın. Ye şunu." "Of Çağla. Bi git başımdan. Yedi de geç işte. Is te mi yo rum." Oflayarak yanımdan kalkan Çağla, tabağı da alıp çıktı odadan. Artık ayağı kalkabildiğim için yavaşça ayaklanıp odadan çıktım ben de. Levent'in yanına doğru yol alırken, her gün olduğu gibi bugün de uyanmasını

