Bölüm 4

453 Kelimeler
Yalnızlığa ortak olunur mu hiç. Adı üstünde yalnızlık bu… İstemiyordum yalnızlığıma kimse ortak olmasın. Yalnız doğdum yalnız ölürüm. Acımasınlar bana. Okulun sert çocuğu bile bana acıyorsa baya ezilmişim desene. Dik tut başını Hayat kimsenin sana acımasına izin verme. “İstemez” dedim ona dönerek. Bana hiç bakmıyordu. Kollarını bağlamış karşıya bakıyordu sadece. Yüzünden hiçbir duygu okuyamıyordum. Ayağa kalktığımda da bir şey demedi. İlerledim yavaşça arkamı döndüm baktım. Hala aynı şekilde oturuyordu. Devam ettim. Yürüdükçe yüreğimi ağırlığını taşıyamayacak gibi oluyordum. Yere yıkıldı, süründü kalbim yerlerde… Ya bir gün gerçekten seversem birini toza bulanmış bir kalbi ister mi ki. Okula aşağıdan bakmaya başladım. Üzerimi çıkarıyım formamı yıkayayım diye yatakhaneye gidip formamı çıkardım. Bir tıkırtı gelince t-şortümü geçirdim üzerime Kapıya doğru ilerledim kapıyı açıp başımı uzattım dışarıya. Kimse yoktu. Formamı alıp çamaşırhaneye doğru yürümeye başladım. Makineye formamı attım. Karşısındaki banklara oturup kitap okumaya başladım. Elimdeki kitabı kenara bıraktım. Makineden çıkarıp kurutucuya attım derin bir nefes koyuverdim. Zaman bana hep acı veriyordu. Yalandı yani geçen zamanın sildiği izler. Hangi izlerim silinmişti. Hepsi geçmişe bağlı değil miydi zaten. Bırakılmasaydım yetimhaneye yaşar mıydım bunları. Hani geçtiği… Hani yaralarımı geçirdiği... Kanayıp duran yaralarım gibiydi bu lanet hayat da. Kana bulanmış. Kabuk bağlamayı bilemeyen… Gönülsüz olsam kaç yazardı. Kime küssem beni anlardı. Allahtan başka kimsem yoktu. O yeterdi değil mi? Yeterdi elbet bu dünyada çekerdim ama. Öbür dünyam belki güzel olurdu. İmtihan Dünyasıysa burası… İmtihanım buydu demek ki benim. Hamd olsun diye geçirdim içimden. Kurutucudan ses çıktı bittiğine dair. Aldım formamı. Ütünün başına geçtim. Ütülemeye başladım gömleğimi felan. Acıkmamıştım. Zaten yemezdim ki ben alışkındım. Okulun sahibi yani yanlış ceza vermişti. Alsınlar yemekleri de yemekhaneleri de onların olsun.  Ne kolaydı kalp kırmak. Ne kolaydı herkes için. İnsan olmayı bile beceremiyordu bazıları. Ne diye yaparsın ki bunu ben üzülünce sen ne diye mutlu olursun. Ne yaptım ben sana. Ben mutsuz olunca ne geçti eline… Yatakhaneye doğru elimde formam ile yürümeye başladım. Umay beni arıyordu galibe. Duraksadım, hayır hayır o başka biriyle konuşuyordu. “Yeter artık” dedi sesi çok üzgün çıkmıştı. Kimdi peki karşısındaki. “Aşığım sana” dedi sinirle. Kime yahu kime aşıktı. “Niye ona tolerans gösteriyorsun” durdum duvarın dibinde. Kimden bahsediyordu kiminle konuşuyordu emin değildim. “Konuşsana Veliaht” dediğinde bir şey koptu içimden. “Niye Hayat2a tolerans gösteriyorsun” “Kimseye tolerans gösterdiğim yok, ayrıca umurumda değilsin” off çok acıtır bu yani öyle tahmin ediyorum. “Geldiğinden beridir o kıza Veliaht’nin yapmayacağı şeyleri yaptın” o kız ben oluyorum. ‘Kimseye güvenme’ iyi ki demişsin bana kimseye güvenme diye. “Burslularla oyun oynamak belki benimde hoşuma gidiyordur” çok güzel. Arkamı döndüm. Formayı yere bırakıp. Yere askı değdi. Umay çıktı “Hayat” diye seslendi arkamdan. Onu duymazdan gelip ilerlemeye devam ettim. Al işte. Şimdi tutun tutunabilirsen…
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE