ÖLÜMÜN ADI KADIN

1129 Kelimeler
Ölüm , insanın kaçamayacağı gerçeklerden biri de olsa her ölüm aynı değildir. İnsanlar ölümün hayırlısı diye bir deyim kullandıklarında kastettikleri aslında, evlerinde , sıcak yataklarında yaşlı ve yorgun bedenleri ile kimseye yük olmadan veda etmeleridir. Bu yüzdendir , genç ölümlere zamansız ölüm denmesi ama bu dünyada ve bu zamanda kim zamanında ölüyordu ki? Misal ailem , öldüklerinde ikinci baharlarını yaşamak için seyahatteydiler. Ölüm onları dönüş yolunda bulmuş ve bulundukları otobüste kaç kişinin olduğuna aldırmamıştı. O gün 18 kişi yaralanmış ve 9 kişi olay yerinde hayatını kaybetmişti. Onların ölümleri de diğer pek çoğu gibi zamansızdı, birilerinin dikkatsizliğinin cezasını kendi canlarıyla ödeyen niceleri gibi. İşin en garip tarafı insanların tesellileri oluyordu, takdiri ilahi, ecel, kader... Bu ve bunun gibi nice sözler o zaman da şimdi de bana teselli olmamıştı. Bu olayda olduğu gibi o da cinayetti ve benim acıma neden olan fail bir yıl sonra yeniden yollarda elini kolunu sallayarak yaşamaya devam etmişti. Her cinayet altında bir neden barındırıyordu ve ailemin ölümüne neden olan şoför karşıdan gelen aracı fark etmediğini söylerken kendince bahanelerin arkasına sığınmıştı. Sanki o kadar kişi kendi yüzünden ölmemiş gibi. Dursun reisin yerine doğru adımlarımı hızlandırırken aklımdan geçenler beni yürüdüğüm yoldan daha fazla yormuştu. Dursun reisin balıkçısına giden sokağa geldiğimde durdum. Dükkana bakan köşedeki çöp konteynerinin karşısında durmuş, boşluğa bakan reis görmeyi beklediğim manzara değildi. Bir süre bekleyip yorulan nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Ardından sakince Dursun reisin yanına vardım ve onunla birlikte baktığı yere baktım. Reis Samsunlu balıkçı bir ailenin dört çocuğunun sonuncusuydu ve ailesinin mesleğini değil üniformasına aşık olduğu denizciliği seçmiş sıra dışı bir adamdı. Sezgilerine güvendiğim , insanlara karşı dürüst ve tarafsız yapısı ile değerli bir dosttu. Orada olduğumu belli etmek için hafifçe öksürdüğümde derin bir iç çekti. " Kim olursan ol , kaç yaşında olursan ol , kaç ölüm görürsen gör azrail ile her randevu erken gibi geliyor." " Genç bayanı sen mi buldun Dursun?" Cevabını başını aşağı yukarı sallayarak verirken hala aynı yere bakıyordu. Dursun çalıştığı dönemde pek çok ölüm görmüş rütbeli bir deniz subayıydı. Özellikle deniz sınırında olan kaçak insan , silah , uyuşturucu operasyonlarına eşlik ettikleri için gördüklerine dayanamamış ve zamanı geldiğinde hiç düşünmeden emekliye ayrılmıştı. Ne kadar serin kanlı ve sevecen görünürse görünsün olaylar karşısındaki duruşu bana her baktığımda asker olduğunu hatırlatıyordu. " Reis ne gördün?" Bakışlarını bana çevirdiğinde tek kaşını kaldırıp gözlerini kıstı. " Burnunu sokmaman gereken bir cehennem gördüm Melek. Öyle bir cehennem ki bakmak bile kanımı dondurdu." Duruşumu dikleştirip gözlerimi gözlerine diktim. " Bırak da buna ben karar vereyim reis. Şimdi ne gördün?" Reis derin bir iç çekip son kez konteynere baktıktan sonra bana sırtını dönüp restorana yürümeye başladı. Ben de peşine takıldım, zira sorumun cevabını almadan gitmeye hiç niyetim yoktu. Dükkanın bahçe kapısına geldiğinde durdu ve bana yüzünü dönmeden : " Melek , o karede bir çok yanlış vardı ama onlardan biri bana bu adamın ilk defa cinayet işlemediğini söyledi." " Reis , ne gördün?" Başını eğen Dursun bir süre sessizce durdu ve ardından bana dönüp: " Gel sana bir şey göstereceğim." dedi. Peşine takılıp bahçeyi geçerek binaya girdiğimizde kimsenin dikkatini çekmese de benim dikkatimi her zaman cezbeden resim panosuna ilerledi. Reisin mekanı eski Türk filmlerindeki balıkçılara benzerken burayı o karelerden ayıran en can alıcı kısım bu resim panosuydu. Reis insanların gülüşlerini ölümsüzleştirmelerine yardım etmek için , istekleri dahilinde fotoğraflarını çekip bu panoya asıyordu. Panoya yaklaşıp resimlerden birine uzandı ve çıkarıp bir süre baktı. Ardından bana uzattığında ne görmem gerektiğini bilmeden inceledim. İkisi kız ikisi erkek dört genç gülümseyerek poz vermişlerdi ama dikkatle baktığımda fark ettiğim ayrıntı ile bakışlarımı reise çevirdim. "Bu kız geçen ay aşağı mahallede öldürülmemiş miydi? Hatta Neriman güvenlik şeridinin arkasına geçemeyip ayrıntıları göremediği için söyleniyordu. Neydi kızın adı?..." " Şule , aşağı mahalledeki müezzinin kızı. " Elimdeki resme dikkatle baktım, Şule bu resimde üzerindeki siyah kıyafetlere tezat gülümseyerek yanındaki çocuğun omzuna yaslanmıştı. Bu gün bulunan kızcağız ile görüntü olarak tek ortak noktaları aşırı muhafazakar ailelerin çocukları olmalarıydı. Ne fiziksel görüntüleri ne de yapıları birbirine benzemeyen bu çocukları reisin nasıl birbiri ile ilişkilendirdiğini anlamaya çalışsam da elimdeki bulmaca eksik olduğu için resmi reise uzattım. " Pes ediyorum reis , benim görmediğim ne gördüğünü söyleyecek misin?" Reis dudağına buruk bir tebessüm iliştirdi. " Resme bakarak bir bağlantı kurmadım zaten. Bu resmin çekildiği gün yanındaki oğlan kıza bir kolye hediye etti. Ucunda bir güneş, güneşin içinde de çiçek olan bir kolye. Ben bu kolyeyi bu gün bulunan kızcağızın boynunda gördüm." İşte şimdi taşlar yerine oturmuştu. Reisin neden bu karede yanlış olan şeyler var dediğini şimdi anlamıştım. Ama olay bir ay önce olmuş ve kızın yanındaki oğlan cinayetten hüküm giymişti bile. Hatta hüküm daha geçtiğimiz cuma günü resmiyete binmişti. Ama aralarında bir bağlantı varsa benim o dosyaya ulaşmam ve bulunanları incelemem gerekiyordu. Sadece bu da değil , bu gün öldürülen kızında dosyasında olan bilgileri de öğrenmem gerekiyordu. İşin en zor kısmı buydu aslında , açıkçası sadece sorularıma cevap alabilsem bile yeterdi ama biri yeni kapanmış diğeri açık bir davada kimsenin bilgi vermeyeceğini çok iyi biliyordum. " Reis o olaya kim bakmıştı hatırlıyor musun?" Reisin kaşları havalanırken yüzünde kocaman bir gülüş peydahlandı. Gülüşünü dudaklarını birbirine bastırarak saklamaya çalıştığında alacağım cevabı sevmeyeceğim netleşmişti. " Baş komiser Hafız" Yok artık , kaşlarım çatılırken reis gülüşünü daha fazla tutamadı. O kahkahalar ile halime gülerken ben , o bana aşık olduğunu iddia eden kıro komiserle ne yapacağımı düşünerek şimdiden kurdeşen dökmeye başlamıştım bile. Ben öfke ile burnumdan solurken reis yüzündeki gülüşü tebessüm seviyesine indirip: " Ya Melek saçmalama istersen. Bu iş senin okuduğun kitaplara benzemez, hadi diyelim Hafız ya da bu davaya bakan nemrut polis sana ucundan bir kaç bilgi kırıntısı verdi ne yapacaksın? İşi uzmanlarına bırak, bu iş senin gibi naif bir kadının işi değil, hem sen hayatında hiç ceset gördün mü ?" dediğinde bıkkın bir nefes verdim. " Sorularına teker teker cevap vereyim istersen reis. Evet daha önce ceset gördüm, yurtta kaldığımız dönemlerde ölen bir kız vardı ve cesedini ben bulmuştum. Üstelik cesetler korkutucu değil bence korkutucu olan yaşayanlar ve o kızın ölümünü de ben aydınlatmıştım. Bu yaşananların bir kitap karesi olmadığının farkındayım ama senin az önce söylediklerinden yola çıkarsak bu işe el atmadığımızda masum bir genç boşa hapis yatmış olacak. Ve daha da önemlisi karşımızda bir seri katil olma olasılığı çok yüksek ve biz adalete yardım etmeliyiz." Reis iki elini teslim olur vaziyette havaya kaldırdı ve başını sağa sola sallayarak: " Pes ediyorum senle uğraşılmaz. Bu arada aç mısın? Ben açım çayı demlemiştim, Nezahat'ten de gözleme almıştım açsan birlikte yiyelim." dediğinde kaşlarım hayretle havalandı. " Ölü bir kız görüp yemek düşünmen de ayrı bir seviye reis." Sözlerimle omuz silkti ve dudağını bükerek: " Açım " dedi. Başımı sağa sola sallayıp bir sabır çektikten sonra: " Yardım lazım mı?" dediğimde yok diyerek içeri gitti. Ben de bir masaya geçip oturdum. Reis haklıydı aslında bu bir sivilin işi değildi ama ben bir işin peşine düştüm mü sonuna kadar bırakan biri değildim...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE