HER BİRİ BİR GÜNEŞTİ ASLINDA

1110 Kelimeler
İnsan için kendi doğruları önceliklidir, bu yüzden düşünürlerin ve yazarların sık sık kullandığı bir cümle aklımda dönüp durur. " İnsanın dünyası gördüğü kadar ile sınırlıdır." Belki de bu yüzden insanlar kendi canları yanana kadar bir olayın ne kadar korkunç olduğunu göremiyorlar. Elimdeki dosyaya bakarken aklımda pek çok teori şimdiden oluşsa da hiç biri için somut bir gerçekliğe sahip değildim. Üstelik bazı işaretlerin kızların hayatında kimsenin bakmayı düşünmediği yerlerde olduğuna inanıyordum. Bu düşünceler ile boğuşurken dosyayı sakince kapatıp Gökhan'a bakışlarımı çevirdim. Gözlerindeki öfkeli çaresizlik mesleğine ve insanlara değer veren azimli bir polisin sessiz çığlığıydı. " Gökhan, bir yere çıkmayabilir ama Elif yani ikinci kızın bedeninin bulunduğu sabah sokağın başında station vagon bir araç görülmüş. Aracın ne yazık ki plakası yokmuş. Plaka yerinde siyah zemin üzerine ayçiçeği tarzında bir figür varmış." Gökhan kaşlarını çatarken bu bilginin onun için farklı bir anlamı olduğunu fark ettim. O sırada sessizce içeri giren Dursun da benim gibi Gökhan'ın tepkisini izliyordu. Gökhan tedirgin bir sesle: " Emin misin?" dediğinde sorusundaki teyit etme ihtiyacına anlam veremedim. " Evet, az önce çıkan çocuklardan biri görmüş." Gökhan derin bir nefes alıp konuştuğunda dikkatle söylediklerini dinledim. " Söylediğin tarzda bir araç kolay bulunan bir araç değil. Ama plaka tanıdık zira bu plaka özel bir peyzaj şirketinin logosu. Belki tanıyorsundur Gündoğdu peyzaj şirketi ve sahibi de Özgür Gündoğdu. Geçen sene torununu uygun kalp bulunamadığı için kaybetmişti. Hatta basın bunun haberini uzun süre yapmıştı." Durum gittikçe garip bir hal alıyordu ve her yeni ipucu bizi başka bir sorunun kapısına götürmekteydi. Bütün her şey birbiri ile bağlantılı olsa da onları birbirine asıl bağlayan bilgi elimizde olmadığı için deliller havada kalıyordu. Bu kızların yolları nerede kesişmişti. Bakışlarım Gökhan'a döndüğünde merakla beni izlediğini fark ettim. Yardıma ihtiyacı vardı ve benim de ona yardım edebilmek için elindeki kaynaklara ihtiyacım vardı. " Gökhan , her soru yeni bir sorunun kilidini açıyor. Sana karşı dürüst olacağım , her şey gözümüzün önünde ama onları birbirine bağlayan ilişkinin kilidini daha açamadık. Senden kızların günlük ve haftalık rutinlerini içeren bir harita çıkarmanı istiyorum. Bir gün içinde düzenli yaptıkları eylemler ve haftalık ya da aylık rutinlerini bir harita üzerine sıralayıp coğrafi profil çıkarmalısın." Gökhan anlamadığını belli eder şekilde kaşlarını çattı. " Bu zaten yaptığımız bir şey. Üstelik cemaat dışında bu kızların yolları hiç kesişmiyor ki bu keşişmeden de elimize bir şey geçmedi." Gülümsedim, bu söylediğimin soruşturma kapsamında yapılan bir rutin olduğunun ben de farkındaydım ama coğrafi profilin sosyoekonomik yapı ele alınarak detaylandırılmadığı aşikardı. Zira bu kızların yolu bir yerde kesişiyordu. " Gökhan benim senden istediğim rutin yapılan bir coğrafi profil değil. Daha detaylı ve daha ayrıntılı bir araştırma istiyorum. Zaman olarak da altı ay öncesine kadar gerilemeni istiyorum Bir de Özgür Gündoğdu denen adam var. Sen onu torununun ölümü ile hatırlıyorsun ama ben iki sene önce ölen manevi kızının intiharı ile hatırlıyorum. Bu nedenle Özgür beyle yapacağın görüşmede yanında olmak istiyorum. Önemli olmayabilir ama elimizdeki ayçiçeği sembolleri bu adam ile bağlantılı da olabilir." Gökhan kaşlarını çatarak yüzünde endişeli bir ifade ile bana baktı. " Aslında amirime senden bahsettim. Önceleri karşı çıktı ama ona doğuda çalışırken bize nasıl yardımcı olduğunu anlattığımda yardımını kabul etti. Ama sadece bir dış gözlemci olacaksın, olaylara müdahale etmek yok. Ve benden habersiz tek bir adım bile atmayacaksın anlaşıldı mı Melek hocam?" Gökhan'ın sözleri ile gözlerimin parladığına eminim ama kendimi göremediğim için yüzümde nasıl bir ifade olduğunu bilmesem de Gökhan'ın şaşkın ifadesi heyecanımı bastıramadığımın bir işaretiydi. " Endişelenme Gökhan dikkati olacağım. Bu arada senden Özgür beyin ailesi ile ilgili de bilgi toplamanı rica ediyorum." Gökhan başını beni anladığını belirtir şekilde aşağı yukarı salladıktan sonra derin bir nefes alarak ayaklandı. Ben de ayağa kalkıp onu yolcu ederken Dursun ile göz göze geldiler. Dursun sakin bir şekilde başı ile selam verdiğinde Gökhan'ın söylediklerini beklemediğimi itiraf etmeliyim. " Eline sağlık reis, hocama yardım edip kolladığın için." Ben ikilinin diyaloğunu beklememenin şaşkınlığını yaşarken Dursun da tahmin etmediğim bir çıkış yaptı. " Melek benim için alelade biri değil. Emin ol sen ya da başka biri için onu korumuyorum. Bu yüzden teşekkürlük bir durum yok." Gökhan baş selamı verip çıkarken ben az önce olanları anlamlandırmaya çalışarak kalktığım sandalyeye tekrar oturdum. Gökhan için bir abla gibiydim. Aramızdaki yaş farkı çok fazla olmasa da onu her zaman küçük kardeşim olarak görmüştüm ki onun da beni ablası olarak gördüğünden emindim. Ama reis , onun bana karşı gösterdiği sabır ve anlayış onu koymamı sağlayacak hiç bir kalıba sığmıyordu. Arkadaşlık desem belki ama bu beni koruyup kollaması ve her zaman yanımda olması için yeterli miydi? Ben düşüncelerimin karmaşık denizinde çırpınırken reis Gökhan'ın kalktığı sandalyeye oturdu . Kollarını masaya yerleştirip ellerini birleştirerek bakışlarını bana yöneltti. " Melek bu işe kendini fazla kaptırdığını görüyorum. Bu durum merak kısmını fazlasıyla geçtiği için arkanda durduğumu bilen gerek." Sözünü bölüp araya gireceğim sırada bir el işareti ile beni durdurdu ve konuşasına devam etti. " Ben asker olarak donanma mensubu olarak görünüyorum. Emekliliğimde bu esasa bağlı olarak yapıldı. Ama asıl işim Türk askerlerinden oluşan özel bir birimde görev yapmamdı. Bu birim ülkenin en iyilerinden oluşan bir ekipti. Bu ekip yurt dışında başı belaya giren ya da ölen yurttaşlarımızın durumlarını çözmek üzerine çalışan gizli bir ekipti. Bunun getirisi olarak çok fazla şey gördüm. Bu gün yaşadıkların yaşayabileceklerin içinde en hafif kalanıydı ve eğer zamanında yetişemesem sonuçlarını tahmin bile edemiyorum. Yani uzun lafın kısası senin hayatında edindiğin deneyimlerden fazlasına sahibim. Beni bu işte kullanmaktan çekinme. Eğer beni yanında tutarsam seni koruyabilirim ama dışarda kalırsam geç kalma ihtimalim var. O nedenle senden bana güvenmeni ve benden düşüncelerinde dahil hiç bir şeyi saklamamanı istiyorum." Söyledikleri Dursun ile ilgili bildiğim her şeyin tam tersiydi. Dursun'un bu kadar güçlü bir teşkilatta çalışması benim ön görümün çok ötesindeydi. Ama aklıma takılan asıl soru ona olan güvenimin ötesinde bir gerçekliği içeriyordu. " Neden? Neden beni korumaya çalışıyorsun? Sen bu işlerden kaçmak için emekli olmadın mı?" Dursun'un yüzünde sakin ama yaramaz bir tebessüm yer etti. Yüzüne bakışlarımı yönelttiğimde bal rengi gözlerinde büyüyen siyah hare onda daha önce görmediğim bir ifadeye şahit olmama neden oldu. Ama kısa sessizliğin ardından gelen sözleri bu gün karşılaşacağım bir dizi hayret verici olayın daha ilkiydi. " Sana değer veriyorum ama bu değerin altını deşmeni tavsiye etmem. Zira şu an yeri olmaması bir yana ben bile o derinliğe girecek kadar kendimi güvende hissetmiyorum. Bilmen gereken tek şey sana sonuna kadar sadık olduğumdur. Gerisini ise girdiğin bu zorlu yolun bitiminde konuşuruz. Şimdi bu gün o adamla görüşene kadar burada kalıyorsun. Çünkü dışarısının güvenli olduğunu düşünmüyorum. Sonrasında ne yapacağımıza bakarız." " Reis, ben sadece teşekkür edebiliyorum elimden daha fazlası gelmiyor." Reis gülümsedi ve kucağıma bıraktığı bomba ile beni baş başa bırakıp mutfağa yöneldi. İma ettiği şeyi anlayamayacak kadar aptal değildim ama ne ona ne de kendime verecek bir cevabım yoktu. Bu nedenle bakışlarımı camdan dışarı denize yöneltirken şimdilik bu konuyu akışına bırakmaya karar verdim.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE