DENİZ Dişlerimi öyle sıkıyordum ki çenemde bir ağrı belirdi. Bu herifin kim olduğunu çözemezsem, bu iplerden kurtulmak bile bir boka yaramazdı. Zihnim tilki gibi kurnazca çalışsa da, herifin sakinliği ve iğneleyici tavırları sinirlerimi gerim gerim geriyordu. Sanki bir satranç tahtasında, o piyonları bir bir dizerken ben sadece izlemek zorunda kalan bir aptaldım. Ama bu oyun onun bildiği gibi bitmeyecekti. Benim adım Deniz, soyadım Kurt’tu, öyle kolay lokma olmazdım. “Senin babam ve Oflaz’la derdin neyse, beni bu işe niye bulaştırdın?” dedim, sesimi olabildiğince sakin tutmaya çalışarak. İçimde bir yanardağ patlasa da, bu pezevenge zayıf tarafımı göstermeyecektim. “Belli ki benden bir şey istemiyorsun. Öyleyse neden buradayım? Süs bitkisi olarak mı kullanacaksın?” O iğrenç kibar

