bc

Cherry

book_age18+
577
TAKİP ET
2.2K
OKU
adventure
powerful
mystery
campus
city
twink
love at the first sight
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Cherry lakabıyla tanınan Lena babasının tüm itirazlarına rağmen üniversite okumak için babasından kilometrelerce uzaklıkta başka bir eyalete gider. Gizli kimliğini açık etmemek için olmadığı biri gibi davranmaya çalışırken birbirinden farklı maceralar yaşar ve hayatının aşıyla tanışır. Ancak bu aşk onun için hiç kolay olmayacaktır.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
Bölüm 1
Telefonumun gösterdiği yolu takip ederek yurdu bulabilmiştim. Okul küçük bir kasabadaydı ama okulun ve yurtların alanı tüm kasabayı oluşturuyor gibiydi. Kasabaya giriş yaptığımdan itibaren bir tane eski bir benzinlikle karşılaşmış, bir tane de restaurant görmüştüm. Bütün kasaba bundan ibaret gibi görünüyordu. Navigasyon sayesinde okulun topraklarına giriş yaptığımda aynı alanda olan yurdu on beş dakikanın sonunda bulabilmiştim. Alışana kadar okulun içinde navigasyon ile gezersem kaybolmayacağımı düşünüyordum. Yurdun önünde pikabımı durdurduğumda pikaptan çıkan sesler kaldırımda yürüyen öğrencilerin dikkatini çekti. Dudaklarım sıkıntıyla çizgi halini alırken yanaklarım utançla kızardı. Şimdiden insanların dikkatini çekmiştim. Kapıyı açtığımda, hurda pikabımdan çıkan gıcırtı sesi etraftakileri biraz daha eğlendirdi. Evet, okulumun ilk günü yurda şahane bir giriş yapmıştım. Kapıyı arkamdan çarptığımda pikaptan çıkan gürültü boş bir teneke kutusunun çıkarttığı sese benziyordu. Pikabın motorundan çıkan dumanı gördüğümde lanet ederek kaputu açtım. Daha çok duman göğe yükselirken elimle dumanı dağıtmaya çalışıyordum. Öne doğru eğildim. Dumanların arasından motoru görmeye çalışırken "Hey, Hey fazla yaklaşma yanacaksın" diyen sesle geri çekildim. Geri çekilmemle motordan havaya fışkıran kaynak suyu etrafa saçılarak değdiği yerlerde yeni bir buhar dalgası çıkartmıştı. "Tanrım" diyerek geri kaçtım. Elimi göğsüme koyarken yan tarafıma dönerek hayatımı kurtaran çocuğa baktım. Yaşadığım anın şaşkınlığıyla kekeleyerek "Te-teşekkür ederim" diye mırıldandığımda bana gülümseyen oğlan tüm yakışıklılığıyla kalbimi çalmak ister gibiydi. "Kendine gel Lena. İlk dakikadan kalbini kaptırma kızım." Diye içimden harekete geçen kontrolsüz hormonlarımı azarlarken ıslık çalan çocuk dikkatimi çekmişti. Motora doğru eğilmiş ıslık çalan çocuk geri çekildiğinde gülümseyerek "Bu yaşlı kızla kaç mil geldin sen. Anasını ağlatmışsın bebeğin" dedi. Sesinde hem kınama hem de alay vardı. Huzursuzca ellerimi kot pantolonumun cebine katarken omuz silkip "o bir erkek ve çok fazla yol geldim" dedim. Çocuk tek kaşını kaldırıp gülümsemeye devam ederken "nereden geliyorsun" diye sorduğunda sohbeti kesmek isteyerek onun yanından kaputa doğru uzanıp kapattım. "Çok uzaktan" dedikten sonra pikabın yanından arkaya doğru dolandım. Kasayı açıp bavullarıma uzanırken benden önce davranan güçlü kollar bavullarımı aşağıya indirdim. Kafamı kaldırdığımda bavullarımı ayaklarının dibine koymuş kollarını göğsünde bağlamıştı. Ben yeşil gözlerine dalarken "demek annen yabancılara nereden geldiğini söyleme dedi" diyerek dalga geçti. Çocuğun yüzündeki muzip ifade benim de gülümsememe sebep olurken "bir annem olsaydı belki öyle derdi" dedim. Bu sözlerle çocuğun gülümsemesi solmuştu. "Özür dilerim. Patavatsızlık ettim" dediğinde gülerek "rahat ol, yeni bir durum değil annemi hiç tanımadım" diyerek bavullarımın kolundan tutarak peşimden sürüklemeye başladım. Yurda doğru ilerlerken yeşil göz arkamdan bağırarak "Adım Addy, memnun oldum yabani" dediğinde kafamı iki yana sallayarak güldüm. Üniversiteyi şimdiden çok sevmiştim. Odamın katını ve numarasını öğrenerek asansöre bindim. Asansördeki kızlar beni süzüp kendi aralarında kıkırdadılar. Kafamı eğip üstümdekilere baktım. Tuhaf hiçbir şey yoktu. Kaputu açtığımda yağ olmuş olabileceğini düşündüm ama üstümde bir damla bile leke yoktu. Arkamda bir iz olup olmadığını düşünürken asansör benim katımda durdu. Bavullarımı peşimden sürükleyerek kata adımımı attım. Etrafıma baktıktan sonra 1213 numaralı odanın sol tarafta olduğunu gösteren tabelayı görünce sola döndüm. Koridorda ilerlerken tüm kat Hard Rock ile inliyordu. Adımlarım benim odama yaklaştıkça ses seviyesi arttı. Kapıya geldiğimde ise gürültü fazlasıyla rahatsız ediciydi. Yüzümü buruşturdum. Oda arkadaşım benden önce gelmişti. Tabi ki önce gelmişti. Dersler başlayalı iki hafta olmuştu. Babamı ikna etmek için o kadar uğraşmak zorunda kalmasaydım bende erken gelebilirdim. Kız en güzel yatağı da kapmış olmalıydı. Hiç şansım yoktu. Önce kapıyı tıklattım. Eğer uygunsuz bir haldeyse onu hazırsızlık yakalamak istemiyordum ama kapıyı açan olmadığı gibi müziğin sesi de kısılmadı. Kapıyı yumruklamaya başladığımda hala içeriden bir karşılık alamamıştım. "Ne halde olursan ol" diyerek girişten aldığım oda anahtarını kilide yerleştirerek kapıyı açtım. Bavullarımı sürükleyerek içeri girdiğinde müziğin sesi kulaklarımı sağır edecek gibiydi. Bavullarımı tamamen içeri aldıktan sonra kapıyı kapattım. Odaya göz attığımda "Aman Tanrım" diyerek ağzım açık kaldı. Pencere tarafındaki yatak boştu. Tanrıya şükrettim. Duvar kenarındaki yatağın üstünde ise mini deri etek giymiş yırtık çoraplı bir kız yatıyordu. Hayır, ağzımı açık bırakan bu değildi. Duvar kenarındaki yatağı almıştı ve yatağının yaslı olduğu duvar boydan doya siyah boyayla boyanmış, üstüne de Rock gruplarının posterleri asılmıştı. "Üniversiteli olmak demek bu demek sanırım" diye düşünürken "sen kimsin?" diyen sesle gözlerimi duvardan çevirip yatakta bağdaş kurmuş halde oturan kıza baktım. O kadar dalmıştım ki müziğin sesinin kapandığını fark etmemiştim. Kendimi tanıtmak için ağzımı açmıştım ki kız yataktan atlayarak kalkıp yanıma geldi. "Tanrım" derken bileklerimi tutup havaya kaldırarak bedenimi baştan ayağa süzmüştü. Kendimi tanıtmak için tekrar ağzımı açtığımda "dur söyleme" diyen kız beni kendi etrafımda çevirip "Sen Barbi olmalısın. Söylesene Ken'in nerede" diyerek kahkaha attı. Bozularak kollarımı ondan kurtardım. Geri çekildim. "Adım Lena" dedikten sonra bavullarımı boş olan yatağa doğru çekerek yere yatırıp fermuarını açtım. "Hey bozuldun mu?" diyen kız yanıma gelip yatağıma otururken yine bacaklarını poposunun altına alarak bağdaş kurmuştu. Elimi belime yerleştirip kıza bakarak "hayır, sadece neden öyle dediğini merak ediyorum" derken bir yandan da kızı inceledim. Küçük bir yüzü, sivri bir çenesi vardı. Aşağıda karşılaştığı çocuğun gözleri gibi orman yeşili gözlere sahipti. Siyah kalemle gözlerini daha belirginleştirmiş, sürdüğü siyah rujla tamamlamıştı. Rock tutkunu olduğu her halinden belliydi. Kız "ciddi misin?" diyerek bana baktığında eğilip bavulumdan çarşaflarımı çıkartarak "Evet" dedim. Hala yatağımda oturan kıza elimdeki çarşafları göstererek "izin verir misin?" dediğimde kız bana şaşkınlıkla bakarak ayağa kalktı. Yatağın üstündeki eski çarşafları toplayarak kendi pembe çarşaflarımı serdikten sonra rahatlamıştım. Arkamdan gelen kıkırtıyla doğrulup kıza döndüm. "Gel buraya" diyen kız beni odanın köşesindeki boy aynasının önüne çekti. Onun ne yapmak istediğini anlamaya çalışırken kıza baktım. Ondan uzun olduğum için kız parmak ucunda yükselip omzumun üstünden aynaya bakarak benimle göz göze geldi."Kendine bak ve bana bu soruyu tekrar sor" dediğinde aynadaki yansımama baktım. Kendime baktığımda tek gördüğüm, ekru spor ayakkabı, tozpembe pantolonumla süveterim ve ekru kazağımdı. Sarı uzun saçlarımı ise yukarıdan atkuyruğu yapmıştım. Ah kesinlikle bir barbiye benziyordum. Eski imajımdan kurtulmaya çalışırken fazla abartmıştım. Ama bunu bu kıza belli edemezdim. Anlamıyormuş gibi kıza baktım. Gözlerini deviren kız sarı saçlarımı omzundan öne doğru atıp "sarı saçlarından pembe ağırlıklı kıyafetine kadar baştan ayağa bir Barbisin kızım sen" dedi. Arkasını dönüp yatağımı gösterirken "bu da Barbinin yatağı" dedikten sonra kendi yatağına gidip bedenini üstüne attı. Eteği havlanıp altındaki tangayı gözler önüne sererken kız gayet rahattı. Sırt üstü uzanıp dizlerini bükerek siyah botlarıyla yatağa bastı. Eline telefonunu alıp kulaklıklarını takmadan önce "Bende Daizy, Barbi" dedi. "Adım Lena" dediğimde kız çoktan gözlerini kapatmış müziğinde kendini kaybetmişti. Bavullarıma dönerek eşyalarımı çıkartmaya başladım. Sonraki yarım saat eşyalarımı düzenli bir şekilde yerleştirmek için uğraştım. Son olarak da kişisel temizleme malzemelerimi makyaj aynasının önüne diziyordum ki telefonum çaldı. Çalan müzikten kim olduğunu bilerek gülümsedim. Yatağın üstündeki telefonumun ekranında yanıp sönen "Baba" yazısını gördüğümde gülümsemem arttı. Elimdekileri bırakıp yatağın üstüne oturarak telefonu cevaplar cevaplamaz "çok uzun süre dayandın baba" dedim. Babamın kalın sesinden çıkan homurtu beni daha çok güldürdü. Evden ayrılırken babam bana küsmüştü. Hem onu bırakıp bu kadar uzağa geldiğim için hem de koleksiyonun en eski parçalarında biri olan 89 model Dodge pikabı aldığım için. Ben evden ayrılırken "sen pişman olup beni arayana kadar seni aramayacağım küçük hanım" diye bağırmıştı. "Nasıl izin verdim gitmene hala anlamıyorum. Seni odana kilitlemeliydim. Memnun musun Cherry? İki günde alkolik oldum. Siktir. Neden bıraktım seni. Cherry en kısa zamanda geri dön yoksa gelip seni zorla alacağım oradan." Babam sonlara doğru tehditlere başladığında Sage'in sesi araya girerek "Marco yeter artık rahat bırak kızı" dedi. Babamın üzgün sesini duyduğumda duygusallaşmıştım. Babamın sesi uzaklaşırken Sage "nasılsın bebeğim" dedi. Dolan gözlerimi kırpıştırırken "o iyi mi Sage?" dedim. Sage gülerek "ah domuz gibi bebeğim, sen onu merak etme. Yakında alışacak biliyorsun. Söyle bakalım yakışıklı tavladın mı?" dedi. Sorusu beni güldürdü. Aklıma yeşil gözlü çocuk düştüğünde "Hımm" diye cevap verdim. Hattın diğer ucundan gelen çığlık kulağımı sağır etti. "Aferin benim kızıma. Elveda bekaret, yaşasın seks." Sage bağırarak bunları söylerken arkasından babamın sesi "Sage kapat lanet çeneni. Küçük kızımın aklını öyle şeylerle doldurma" diyordu. "Asıl sen kapat çeneni Marco. Kız yirmi bir yaşında oldu senin yüzünden bir tane bile sevgilisi olmadı. Kes sesini yaşlı adam" Onlar tartışırken ben onları dinleyerek özlemimi bir parça dindirdim. Evden ayrılma düşüncesi ilk başta çok iyi bir fikir gibi gelmişti ancak onları şimdiden çok özlemiştim. Akşam olduğunda oda arkadaşım erkenden yurttan ayrılmıştı. Bir parti olduğunu söyleyen Daizy beni de davet etmişti ama üniversitede öyle ortamlardan uzak durmak konusunda kararlıydım. Burada kendime yeni bir hayat kuracaktım ve o hayatta uslu bir kız olacaktım. Aslında zaten usluydum. Yani bir nevi. Usluluğu nasıl adlandırdığınıza göre değişirdi. Bir nevi kendi halinde bir kız olsam da içimde çok büyük sırlar saklıydı. Sage'e göre de usluydum ama o usluluğu bir erkekle yaşadığı seks sayısıyla ölçüyordu. Üniversite benim için dönüm noktası olacaktı. Akşam yemeğini yedikten sonra yatağıma uzanıp romanımı okurken uykuya daldım. İki gün boyunca araç kullanmanın yorgunluğuyla uykuya daldığımda gecenin bir yarısı gelen gürültüyle uyanmıştım. Yüzüm pencereye dönük bir halde uyurken duyduğum seslerle gözlerimi açtım. Bir erkek öyle bir inliyordu ki önce ne olduğunu anlamadım. Biran için korkuyla odaya vahşi bir hayvan girdiğini bile düşündüm. Rüya da olduğumu sanarak gözlerimi kırpıştırıp sesi daha dikkatli dinlemeye başladım. Aynı ses daha yüksek sesle inlediğinde oda arkadaşımın sesi geldi. "Sessiz ol bebeğim oda arkadaşımı uyandıracaksın" İçeride neler olduğunu anladığımda yorganımın içine daha da gömüldü. Erkek "çok konuşma bebeğim, ağzını daha iyi yerlerde kullanmanı tercih ederim" dediğinde Daizy'in kıkırtısını duydum. Ardından yine yükselen erkeğin inlemeleri tüm uykumu kaçırmıştı. Şansıma tekrar lanet ettim. O da arkadaşım fazla faal bir kızdı.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

Yasak Sevda

read
84.6K
bc

TYLER (Cherry 2)

read
5.9K
bc

KAKTÜS| Texting

read
3.3K
bc

Çobanaldatan

read
2.1K
bc

KIRIK ANILAR MAHZENİ

read
4.1K
bc

Zor Ajanlar

read
1.5K
bc

PRENSİN KORUMASI

read
13.0K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook