6. BÖLÜM

1083 Kelimeler
Güven Duygusu. Sadece şanslı kişilerin hissedebileceği bir duyguydu. Sığınacak bir limana sahip olmak belki de hayatımıza yeniden yön vermemizi sağlayacak bir karara dönüşürdü. Güven duygusu... Insanın sahip olabileceği en güzel duyguydu. Ve Havin şu an çocukluk sevdasına ilk defa bu kadar güven duyuyordu. Havin hissediyordu. Bu adam onu koruyacaktı. Koruyacak ve her zaman yanında olacaktı. Ona yalan söylemeyecekti. Biliyordu.... "Korkmuyorum." diye fısıldadı Havin. Ardından devam etti. "Sen yanımdasın korkmuyorum..." "Korkma. Sen kötü bir şey yapmadın. Sadece kendini korudun ve gittin" dedi Yiğit içinde fırtınalar koparken. Sen bana en büyük kötülüğü yaptın. Sen beni sensiz bıraktın. Kendini korurken beni parçaladın. Yüreğimi kalbimi paramparça edip ezdin. Sen benim huzurum çaldın. Kork... Sana olan sevgimden kork. "Babam senin gibi düşünmezse." "Benim gibi düşünecek Havin. Bundan emin ol. Bunca yıldır kızına hasretti. Seni öldürmeyecek" dedi Yiğit. "Özledi mi beni?" dedi Havin. Aklı Yiğit'i köşeye alıp babasını ön plana çıkardı. Babasını özlemişti. Küçük bir özlem değildi bu. Uğrunda dağları aşılacak bir özlemdi. Baba özlemi başkaydı. "Özledi tabi ya." dedi Yiğit. Babasının evlendiğini, çocuklarını nasıl sevdiğini, Havinin babasının aklına bile gelmediğini söylemedi Yiğit. Havin kırılırdı. Havin üzülürdü. Belki kizacaktı ona ama onun üzülmemesi için herşeyi yapardı.  "Oturalım mı" dedi Havin Yiğit'in yorgun olduğunu düşünerek. Yiğit kısa bir bakış attı sedire ve yavaş adımlarla oraya ilerledi, oturdukdan sonra iki kere elini vurdu yanındaki boşluğa. Havin gülümsedi ve yavaş adımlarla Yiğit'in vurduğu yere oturdu. Yiğit hic bir zaman Havin yanına oturması için gel dememişti. Hep yanındaki boşluğa vurur ve böylece Havinin yanına oturmasını emrederdi. Havin tıpış tıpış gider otururdu Yiğit'in gösterdiği yere. "Neler yaptın bakalım" dedi Yiğit. "Nasıl yani" "Sekiz yıl Havin. Sekiz yıl yoktun. Ne yaptın. Okula devam ettin mi" dedi Yiğit. Sekiz yıl... Huzurundan mahrum geçirdiğim Sekiz yıl! Ne hakkın vardı beni böyle yakmaya. Bizi bizsiz bırakmaya. Özlemedin mi sende. Sarsana kollarını bana. Dokunsana çocukluktaki gibi yanağıma. Ellerine hasret kaldım. Tutsana ellerimi. Minik parmaklarınla sarsana etrafımı. Senden sonra donan ruhum seninle beraber çözülecek yine. "Liseyi bitirdim. Bir kız lisesinde okudum. Zaten kaçtıktan sonra bir yıl boyunca hep yer değiştirdik. Lise bittikten sonra üniversiteyi hiç düşünmedim. Zaten annemde istemiyordu. Evde oturduk hep saklandık. Son bir yıldır annem dışarı çıkmama izin vermedi. Beşik kertmem Ağalığa geçmiş. Markete bile ben değil o gitmeye başladı. Artık nasıl bir insansa. Annem babamın onu bulmasından değilde. Beşik kertmemin bizi bulmasından korkuyordu. O korkuya rağmen beni neden yolladı hâlâ bilmiyorum..." Havinin dışarı çıkmasına bile engel olmuştu Yiğit. Nedense bunun için pişman olmuyordu. Aksine tam tersine bundan memnun olmuştu. "Vardır Gülsüm Ananın bir bildiği... Nerde şimdi?" Havin bu beklenmedik soru karşısında duraksadı. Yiğit'e güveniyordu. Ona ve annesine bir şey yapmayacağını biliyordu. Korkuyordu ama... "Merak etme kimseye söylemem" dedi Yiğit. Havin başını aşağı yukarı salladı. "Adana'da" dedi. "Adana... " diye tekrarladı Yiğit. "evet" Yiğit içten içe Gülsüm Hanıma kızıyordu. Kızgınlığı kor bir ateş gibiydi ve önüne gelen herşeyi yakmak istiyordu. Canının yanmasına yol açmış herseyi yakmak istiyordu. En başta kendini... Eğer Havini istemeseydi. Böyle olmazlardı. Sekiz yılı birbirlerinden uzak ve özlem duyarak geçiremezlerdi. En büyük suçlu kendiydi ve bunu bilmek. Herşeyin kendi suçu olduğunu bilmek. Onu öldürüyordu. " Belki birgün beraber gideriz Gülsüm Ananın yanına." "Gideriz ya. Annem cok sevinir" dedi Havin gülümseyerek. Yigit o an herşeyi unuttu. Sadece Havin ve Havin'in gülümsemesi vardı odak noktasında. Aşk nasıl birşeydi. Nasıl bu hale getirebiliyordu Yiğit'i. Herkesin korktuğu Yiğit Aşk uğruna kendinden bile vazgeçerdi. Kendinden ve sevdiginden başka herşeyden.  Ama Havin'in onu sevmediğini bilmesi yakıyordu Yiğit'in canını. En zoruda buydu ya! Yiğit yine düşüncelere dalıp gitmişken Havin gözlerini Yiğit'in o kusursuz yüzünden alamıyordu. ALLAH onu böyle yaratırken diğer insanlara haksızlık etmişti. Kusursuz insan yoktur sözüne karşı olarak yaratılmıştı sanki. Yiğit kusursuzdu. Havin ne yaparsa yapsın Yiğit'in yanına yakışmayacaktı. O bunu bile bile Yiğit'e sevdalıydı. Kapının birden açılmasıyla Havin irkildi. Yiğit ise sakin bakışlarını kapıya çevirdi. "Ağam rahatsız etmek istemezdim ama Hasan Ağa geliyor" dedi kapının önündeki adam. Yiğit'in kasları çatılarken Havin'in kalbi babasının adını duymasıyla hızlandı. "Babam mı" dedi Havin "Evet Hanımım" dedi Kapıdak Yiğit'in sağ kolu. "Tamam Ahmet sen git ve arabayı hazırla hemen geliyoruz bizde" dedi Ahmet hızlı adımlarla aşağı inerken Yiğit Havin'in elini tuttu. "Gidiyoruz Havin baban eğer burada bizi görürse koruyamam seni" dedi Yiğit Havin hızla onayladı. Babasıyla burda karşılaşmak istemiyordu. Yiğit ise burada görülürse Havin'in kaçmasına o yardım etmiş gibi anlaşılacaktı ve Havin üzerindeki söz hakkı kendisinden Hasan Ağaya geçecekti. Yiğit asla işini şansa bırakmazdı.  Koşarak merdivenlerden inen Yiğit ve Havin kapıdan çıkar çıkmaz arabaya bindiler. Havinin kalbi ağzında atıyordu. Babasını şu anda göremezdi hazır değildi. "Sür Ahmet çabuk" diyen Yiğit'e rağmen Havin arkaya doğru bakıyordu. Sadece bir saniyede olsa babasını görmek umuduyla. Araba hızla dar sokaktan çıkarken Mehmet Ağa'nın evinin önünde beş araba durdu. Kapılar hızla açılırken. Ortadaki araçtaki adam kapısının açılmasını bekliyordu. Kızı buradaydı. Mehmet Ağa'nın şöförü Yiğit'ten sonra Hasan Ağa'ya da kızının burada olduğunu söylemişti. Eğer Havin buradaysa Hasan Ağa onu alıp Yiğit'e verecekti. Yiğit Havin'i yasatmazdı Biliyordu. Ama töre bunu söylüyordu. Hasan Ağa son birkez kızına sarılabilmek icin gelmişti buraya... Son kez evladının kokusunu içine çekebilmek icin... Hasan Ağa kapısı açıldıktan sonra sert adımlarla konaktan içeri girdi. "Mehmet Ağa!" yaşına rağmen hâlâ sert ve tok olan sesi konağın duvarlarına çarptı ve tekrar ona geldi. Bir kez daha bağıracakken Mehmet Ağa merdivenlerin başında göründü. "Buyur Hasan Ağa niye geldin" dedi yavaş yavaş aşağı inerken. Hasan Ağa bekledi. Bu adamı oldu olası sevmezdi. Eski karısı Gülsüm Hanımla evlenmesine engel olmuştu. Ama ne o ne de Gülsüm Hanım Mehmet Ağayı dinlemişlerdi. Adam merdivenin son basamagında durdu ve Hasan Ağa'nın konuşmasını bekledi. "Havin burdaymıs" dedi Hasan Ağa "Havin mi?" Dedi Mehmet Ağa bilmiyormuş gibi. "Biliyorsun Mehmet" dedi Hasan Ağa sinirle. " Bilmiyorum Hasan Ağa. Eğer bilseydim. Onu buraya getirmezdim. Yeğenim olacak kızınında kardeşim olacak karınında infazını isteyen bendim. Bilirsin beni o kızı yanımda tutmam bile" dedi Mehmet Ağa. Hasan bilirdi bilmesine ama Gülsümle Havinin kaçtığı zamandan bir bu yana bir nefreti vardı bi adama karşı. Kim kardeşi için infaz isterdi ki ve ya kim kardeşi hakkında ileri geri sözler söylerdi. O gün bitmişti. Ama şimdi bu Konakta kan dökülmese eğer ne içi rahatlardı. Ne de düşünceleri susardı. Hasan Ağa Arkasını döndü ağır adımlarla kapının önündeki adamlarından birine döndü. "Cesedi kalmasın" dedi ve son kez mehmet Ağa'ya baktı. "intikam alacağım demiştim" dedi ve konaktan çıkıp arabasına yöneldi. Konaktan yankılanan iki el silah sesiyle gülümsedi. Dünya Mehmet Ağa gibi bir pislikten kurtulmuştu ve yaptığından zerre kadar pişmanlık duymuyordu. Arabaya bindikten sonra derin bir nefes alıp verdi. Şimdi sıra geri kalanlardaydı. Ondan kaçanda... ~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE