5. BÖLÜM

1024 Kelimeler
Hatıralar... Ölümün o soğuk çarşafı insanın bedenini sararken bile yanında olan. Bedeni değil de ruhu asla bırakmayacak olan. Düşünceler topluluğu... Yüzlerce düşüncenin binlerce kahkahanın on binlerce intihar eden göz yaşının hüküm sürdüğü, unutulmaz anılar. Insan doğar... Insan yaşar... Insan ölür... Yolda yürürken bile yaşadığınız bir olaya tanık olan insanların hatıralarında bir yer edinirsiniz. Hatıralarınız herkesindir. Havin'in anılarında sadece Yiğit vardı. Bir onunla mutlu oluyor. Bir onunla hüzünleniyordu. Havin sevmişti Yiğit'i. Belki çocukluktu ama, bir çocuğun nefreti kadar saf ve temiz bir biçimde sevmişti Havin. Yiğit'in dudaklarından çıkan 'Büyüyünce seninle evlenicem' sözünü sevmişti. Herkese hükmetmesini. Dediğim dedikliğini. Havin başka çocuklarla oyun oynadığında Yiğit'in gelip ona kızmasını sevmişti. Çocuktu işte. Saftı. Öyle sevmişti Havin Yiğit'i. Havin şimdi anlıyordu. Çocuklukta hissettiği şeyin gerçek bir hayranlık olduğunu. Yiğit... Hiç değişmemişti. Hâlâ aynı heybetini yayıyordu etrafa. Hâlâ gözlerinde o karanlık vardı. Arkasını sadece Havinin gördüğü karanlık. Yiğit'in kahverengi gözlerinin içinde karanlık vardı. Insanları korkutan karanlık. Çocuk yaşta bile insalara hükmedebiliyordu. Insanlara sözünü geçirebiliyordu. Havin Yiğit'in bu huyunu sevmezdi. Kendinden büyük insalara emretmesi onun bile zoruna giderdi. Her ne kadar bunu yapmamasını söylesede Yiğit haklı olduğunu biliyordu. Kim bir insana bile sözünü geçirmeyen birini Ağa olarak kabul edebilirdi ki. Hiç kimse! Yiğit'in gözlerinin karanlığında boğulacağını biliyordu Havin. Ama onu kurtaracak olan karanlığın arkasındaki aydınlıktı. Çocukken tüm şehri gören her zaman gittikleri ağacın tepesine çıktıklarında Havin bunu Yiğit'e söylemişti. 'Bu Ağaç yapraklarını dökerse ne olur" demişti Havin. Yiğit gülümsemiş ve cevap vermişti. "Bol bol su verirsen yapraklar tekrar açar" demişti. Havin başını aşağı yukarı sallamış ve Yiğit'in gözlerinin içine bakmıştı. "Sen de tıpkı bu ağaç gibisin... Biliyorum... Önce Beni öldürecek. Sonra tekrar yaşatacaksın" demişti. Yiğit bir süre susmuştu. Ardından Havin'in o hayran olduğu saçlarında firar eden bir tutamı kulağını arkasına sıkıştırmış ve yanağını tutmuştu. "Ben seni öldürmem Havin. Çünkü eğer öldürürsem büyüğünce evleneceğim kimse olmaz ve ben geleceğimi düşünemeden yaşayamam." Havin o zaman bir kez daha hayran olmuştu Yiğit'e. Şimdi Yiğit yine o karanlığıyla karşında dururken hayranlığından biraz bile eksilmediğini anladı Havin. Hala hayrandı işte Yiğit'e. Ve Yiğit hiç değişmemişti. Havin Yiğit'in onu hatırlamadığına adı gibi emindi. Ve bu Havin'in kalbinde büyük bir acıya neden oluyordu. "Hosbulduk Ağam" dedi Havin. Ağzından çıkan kelimeler gözlerine batıyor ve ağlaması için onun canını yakıyordu. Havin ağlamak istiyordu. Yiğit hiç değişmemisken onu hatirlamama düşüncesi onun canını çok acıtıyordu. "Ağam buyur" dedi Mehmet Ağa Yiğit'e, Yiğit'in Mehmet Ağaya dönen bakışlarına Havin gülümseyerek bakmıştı. Insanlara gözleriyle bile hükmedebiliyordu! Dayısı bir adım geri çekildi. Yiğit gözlerini tekrar Havin'e çevirdi. Havin... Gülümsüyordu... "Buyur Ağam"dedim Havin sofrayı göstererek. Havinde Yiğit'te biliyordu aslında, Yiğit asla Havine söz geçiremezdi. Yiğit aklına gelen anılarla gülümsedi. Asla Havin'e birşey yaptıramamıştı. Havin ve Yiğit birbirlerine bakarak gülümserken Mehmet Ağa şaşkındı. Belki de ilk deda Yiğit Ağayı gülümserken görüyordu. Hele ki bunca yıldır ortalarda görünmeyen beşik kertmesine karşı. Töre gereği Yiğit Havin'i öldürmeliydi. Mehmet Ağa yeğeninin öleceğini biliyordu. Mardin'in en gaddar Ağasıydı Yiğit. Diyarbakır'da bile sözü en çok geçen Ağaydı... ve Mehmet Ağa Yiğit'ten ölesiye korkuyordu. Yeğeniyle birbirlerine bakıp gülüşmelerine bile sesini çıkaramıyordu. "Oturmayacağım Havin... Siz yemeğinizi yiyin sonra seninle konuşalım" dedi Yiğit. "Ben yedim Ağam buyur konuşalım" dedi Havin. Yiğit Havin'in ona Ağam demesine kızıyordu. Yavaş yavaş diye aklından geçirdi. Yavaş yavaş seni kendime aşık edicem Havin ve sen kendi isteğinle bana geleceksin. "Gel" dedi Yiğit Havin'e ardından Mehmer Ağa'ya döndü. "Kimse bizi rahatsız etmesin. Ederse senden bilirim" dedi ve Arkasını dönüp çıktı odadan. Havin'de onun arkasından çıktı. Biliyordu Yiğit beklemeyi hiç sevmememişti. "Gec böyle" dedi Yiğit Havin'in odaya girmesi için beklerken. Havin başını salladı ve Yiğit'in yanından geçip odaya girdi. Havin'in kokusu Yiğit'in burnuna dolduğunda “Sen... Saçlarında yağmurdan sonra ki toprak kokusunu taşıyan bedeni küçük. Kalbi büyük kadın. Huzuru Elinde, yüzünde, gözlerinde, yüreğinde ve saçlarında taşıyorsun. Farkında değilsin bana ne yaptığının... Farkında olmayacaksın hiç bir zaman. Bu yürek senin için attığı sürece yanacağım senin huzurunda. Yanıp kül olacağım. Çünkü sen... Beni yakıp kül ederken. Canımı acımasızca alırken aynı zamanda beni yeniden var ediyorsun. Belki de hak ediyorumdur tüm acıları. Sana gelirken tattığım tüm acıları... Belki de sen haramsın bana... Ben senin için dünyada ki en büyük günahı işlemeye varken.. Ben sana varım. Senin için varım. Hic bir zaman bilemeyeceğin bir şekilde Aşığım Sana. Hic bir zaman bilemeyeceğin bir şekilde... Seviyorum seni. Tıpkı bir ölü bir bedenin tekrar canlanması gibi. diye düşündü. Havin ona bakarken Yiğit düşüncelerini durduramıyordu. Hersey oydu. Ondan ötesi yoktu. Düşünceleri Yiğitten bağımsız ilerlerken ayaklarıda durmadı. Hızla ilerledi. Yıllarca hasret kaldığı bedene... Kolları Havin in beline dolanırken hasret ilk defa acitti bu kadar canını... Sarılmak... Korkunç duvarların bir kalemde silindiği. Insarlardaki duyguları tek bir hareketle gösterildiği ve sevginin en kolay yolla gosterme nin yoluydu. Sarılmak... Tutkuydu. Aşktı. Nefes almaktı. Sarılmak kendini ona adamaktı. Havin için sarılmak ise korkuydu. Korkunun bedene dolanmasıydı. Korkunçtu. Çünkü birine sarılırsa eğer ona bağlanırdı. Eğer sarılırsa bağlanırdı. Bağlanırsa kaybederdi. Tıpkı babasını kaybettiği gibi. O böyle inanmıştı ve inanmaya devam edecekti. Ki zaten Yiğit'in iki yanından sarkan kolları bunun için dolanmıyordu hasretine. Yiğit için sarılmak Havin'di. 21 yıllık hayatında sadece Havin'e sarılmıştı ve birine sarılması için karşısında Havin'in olması gerekiyordu. Zaten başkasına sarılmazdı ki. Vücudunun her bir zerresi Havin'e aitti. Hayat Havin'di. Aşk Havin'di. Gözleri Havin'di. Aklı, kalbi, duyguları... "Ozledim seni" diye fısıldadı Yiğit. Havin'in gözleri sanki bu sözü bekliyormuş gibi Yanağından düşmeye başladı. Yiğit'in kokusunu bile özlemişti. "Korkma" dedi Yiğit "Korkma Havin sar kollarını. Ben asla seni bırakmam. Bundan sonra asla bırakmam seni " diye fısıldayarak devamı getirdi Yiğit. "Yiğit...." dedi Havin inler gibi kollarını Yiğit'in bedenine doladı. Ihtiyacı olan tek şey buydu oysa ki. "Öldürcekler beni Yiğit" dedi ve ağlaması şiddetlendi. Şimdi bu odanın ortasında bir bütün olmuş bedenden biri şaşkın digeri ise korkmuştu. Yiğit şaşkındı. Havin bilmiyordu! Havin Yiğit'in besik kertmesi olduğunu bilmiyordu! "Ondan nefret ediyorum. Babamdan nefret ediyorum. Benim kaçmama yol açan Halamdan nefret ediyorum." dedu Havin kollarını daha da sıkı sararken Yiğit'e... Havin benden nefret ediyor. Diye düşündü Yiğit Havin benden nefret ediyor Havin benden nefret ediyor. Havin benden nefret ediyor. "Korkma Havin. Hic kimse seni benden alamaz." dedi belki de hayatında ilk defa Havin'e yalan söyleyecekti. Benim demiyecekti! Ben senin besik kertmenim demiyecekti. Kacmana yol açan benim demiyecekti. 12 yaşındayken halasına söz geçirip onu kendisiyle evlendirmeye benim demiyecekti. "Seni babandan Halandan ve o beşik kertmenden koruyacağım. Kimse... Hiç kimse seni benden alamayacak".
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE