Mutfağın Efendisi.
Merhaba arkadaşlar. Yeni hikayede buluştuk ve ben çok heyecanlıyım. Bu hikayeyi de seveceğinizi biliyorum. O zaman ne yapıyoruz bu güzelliği okumaya başlıyoruz. Zahmet olmazsa hikayeye başladığınız tarihi yoruma yazın. Bu hikaye Köle kitabında tanıdığımız Kadir Barbaros`un hikayesidir.
Keyifli Okumalar....
İtalya, Roma...
Genç adamın elleri, mutfağın sıcak atmosferinde ustalıkla dans ediyordu. Her bir hareketi, bir şefin incelikle hazırladığı bir dansın izlerini taşıyordu. Büyük bir titizlikle seçilmiş malzemeler, ahşap tezgahın üzerinde bir araya gelerek mükemmel bir uyum oluşturuyordu.
Bıçağın hafifçe tezgaha vuruşu, ince doğranmış sebzelerin nefis bir simetri içinde sıralanmasını sağlıyordu. Taze baharatların kokusu, mutfakta dans eden lezzetlerin bir öncüsüydü. Tencerede kaynayan sos, yavaşça birbirine karışarak kendine has aromasını salıyordu. Sosun içindeki sıcaklığı ve yoğunluğu hissederken, genç adamın yüzünde bir tatmin ifadesi beliriyordu. Sosun kokusu, mutfakta bir tebrik ve alkış rüzgarı estiriyordu. Sanki bu özel sos, bir hikayenin ana karakteri gibi doğuyor, her damlası bir sırla yüklüydü.
Tencerenin içinden yükselen bu benzersiz koku, mutfakta çalışan diğer şefleri bile etkisi altına almıştı. Herkes, genç adamın hazırladığı bu özel sosun sırlarını ve büyüsünü hissediyordu.
Genç adam, hazırladığı yemeğin üzerine son dokunuşları eklerken, mutfaktan yükselen mis gibi koku, tüm restoranı sarhoş etmişti. Bu, sadece bir yemek değil, adeta bir sanat eseriydi. Her bir malzemenin ahenk içinde bulunduğu bu mutfak şöleni, genç adamın ustalığını gözler önüne seriyordu.
Özel sosun ana malzemeleri arasında, gizli baharat karışımının özel formülü, özenle seçilmiş organik domateslerin tatlılığı ve taze otların ferahlığı bulunuyordu.
Yemeği tamamladığında, genç adamın yüzünde bir memnuniyet ifadesi belirdi. Tüm öğrencilik yıllarının, ustalık seviyesine ulaşmanın zorlu ama keyifli bir yolculuk olduğunu hissetti. Bir yandan da, bugün birinci şubede olmanın heyecanıyla dolup taşıyordu.
Zile bastı. Zilin tınısı, siparişin hazır olduğunu müjdeleyen bir melodi gibiydi.
Genç adam, müşterilere sunacağı lezzet şöleniyle gururlu bir şekilde kapıyı açtı. Yemek, tabaklara dikkatlice yerleştirildi ve servis için hazır hale getirildi. Restoranın içindeki atmosfer, müşterilerin yemeklerini beklerken bir heyecan ve lezzet kokusuyla dolup taşıyordu.
Mutfakta geçirdiği yoğun mesai sonrasında, önlüğünü çıkararak kendini özgürlüğe bıraktı. Önlüğünü özenle askılığa astı, bir gün boyunca yaşadığı lezzet serüveninden arta kalanları ardında bıraktı.
Merdivenleri tırmandıkça, ayakları yorgunluktan hafifçe ağırdı, ancak zihni huzurla doluydu. Üst kata ulaştığında, odasına giriş yaptı. Ofisinin içinde dinlenme odası vardı ve o burayı sık sık kullanıyordu.
Odasının sakin atmosferi, mutfaktaki yoğunluğun tam tersiydi. Beyaz renk tonları, hafif perdeler ve sade mobilyalar, genç adamı rahatlatıyordu.
Genç adam, doğrudan banyoya yönlendi. Banyonun kapısını aralayarak içeri adım attığında, sıcak su buharları karşıladı onu. Banyo, yumuşak ışıkla aydınlatılmış ve esansiyel yağların hafif kokusuyla doldurulmuştu. Duşun serinletici sesi, zihnini rahatlatan bir melodi gibi duyuluyordu.
"Harikasın Sofia. " diye mırıldandı. Asistanı Sofia onun için banyoyu hazırlamıştı.
Genç adam, üzerindeki yemek kokularından arınmak için duşa girdi. Sıcak su, gün boyunca üzerine yapışan yorgunluğu hafifletirken, masaj yapan su damlacıkları adeta bir terapi sunuyordu. Kendini suyun kollarına bırakarak, bedenindeki gerginlikleri adım adım bırakıyordu.
Duşun ardından genç adam, yumuşak bir havluyla vücudunu sardı. Banyodan çıkarak gömme dolabın kapağını açtı ve siyah takım elbisesini ve beyaz gömleğini çıkardı. Kıyafetini özenle yatağa bıraktıktan sonra saçlarını taradı ve kuruttu. Siyah tutamlarına şekil verirken aynadaki aksine baktı.
Kadir Barbaros yıllar önce İtalya`ya geldiğinde bu kadar başarılı olacağını düşünmemişti. Düşünmemişti ama inanmıştı. Ürgüp`lü zengin ailenin tek erkek evladıydı ve ondan şirketlerin başına geçmesi bekleniyordu. Barbaros ailesi Ürgüp`ün en zengin ailelerindendi. Kadir beş yıl önce yirmi iki yaşındayken İtalya`ya geldiğinde ailesi onu hevesini alsın diye göndermişti. İşletme mezunu olmasına rağmen Roma`da aşçılık kursuna yazılmış ve aşçılığın sırlarına en mükemmel şekilde vakıf olmuştu. Şimdi Prati`nin en iyi üç restoranından birinin sahibiydi.
Prati, Roma'nın merkezine oldukça yakın bir semt olan ve özellikle iş, alışveriş ve turistik aktivitelerle bilinen bir bölgedir. Tiber Nehri'nin doğusunda yer alır ve Vatikan'a da oldukça yakındır.
BarbaRossa restoranlar zinciri tüm ülkede yedi şubeye sahipti. Genç adam daha yirmi yedi yaşındaydı ama artık İtalya`da ünlü ve zengin bir yabancıydı. İtalyanlar ona mutfağın efendisi diyordu. Nitekim bu lakabı da hak etmişti. Yaptığı her yemeği tutkuyla, aşkla yapıyor mutfaktayken tamamen kendini kaybediyordu.
Genç adam üzerini giyinirken kapı çalındı. Gömleğinin son düğmesini de ilikledikten sonra "Gel. " dedi. Boy aynasında kendisini inceledikten sonra askılıktaki ceketini aldı. O esnada kapıyı çalan kişi restoranın genel müdürü Ahmet içeriye girmişti. Kadir aynadan çalışanına baktı.
"Söyle Ahmet. " dedi. Ahmet kendisine bakan adama yumuşak ifade ile baktı.
"Bayan Rossi yemekler için size bizzat teşekkür etmek istiyor. Ona meşgul olduğunu söyledim ama hanımefendi her zamanki gibi ısrar etti. "
Kadir aynadaki aksini yeterli bulunca Ahmet`e döndü.
"Ona birazdan masasına yaklaşacağımı söyle Ahmet. Müşterilerim, özellikle İsabella Rossi için her zaman müsait olduğumu da unutma. " dedi. Sesinde sertlik veya kibir yoktu. Çalışanını nazikçe uyarmıştı. Kadir Barbaros, işletmesinde sevgi ve saygı kazanmış, nazik ve hoşgörülü bir işletmeci olarak biliniyordu. Müşterileri ve çalışanları arasında güçlü bir bağ kurmuş, her detaya özen gösteren bir liderdi. Ahmet, patronunun nazik uyarısını anlamış gibi başını hafifçe salladı
"Unutmam efendim. " diyen Ahmet`e eliyle kapıyı işaret etti.
"Çıkabilirsin. "
Ahmet sessiz kalarak baş selamı verdi ve odadan çıktı. Genç adam son olarak parfümünü sıktıktan sonra odadan çıktı. Aşağı restorana inmeye hazırlanırken Sofia`nın kendisine doğru geldiğini gördü. Adımlarını durdurarak onun yaklaşmasını bekledi. Sofia onun asistanıydı ve yüz ifadesinden okuduğu kadarıyla kendisine hoşuna gitmeyecek bir şey söyleyecekti. Sofia onun yanına vardığında
"Hemen söyle acısız olsun Sofia. " dedi. Sofia boğazını temizleyerek ona "Babanız, Şamil Bey kaza geçirmiş. Anneniz Cemile Hanım size ulaşamayınca beni aradı. " dedi. Genç adam derin nefes aldı. Babası ile pek yakın değildi. Hatta hiç değildi. Şamil Bey tek evladını hiç sevmemişti. Gerçi annesi de pek ilgilenmemişti onunla. Kadir çocukluğunu amcasının üç çocuğu ile yengesinin yanında geçirmişti. Yengesi Asuman ona annesinden daha çok sevgi vermişti. Sanki annesiymiş gibi.
"Şamil Bey nasıl bir kaza geçirmiş? " diye sorduğundu sesinde hiçbir duygu yoktu. Sofia onun ailesi ile arasının pek iyi olmadığını biliyordu. O yüzden şaşırmamıştı. Sofia onu dört yıldır tanıyordu ve artık Türkçeyi çok güzel konuşuyordu. Yıllar önce BarbaRossa`nın ikinci şubesine garson olarak çalışmaya gelmişti ve işini çok iyi yapıyordu. Kadir ile kendisine sarkıntılık eden bir müşteriye şarap şişesi ile vurduğu için yakından tanışmıştı. O güne kadar bu yakışıklı, karizmatik ve yetenekli aşçıyı sadece uzaktan görüyordu. O günden sonra Kadir ondaki cevheri keşfetmiş ve kendisine asistanlık yapması için teklifte bulunmuştu. Sofia bu fırsatı asla geri tepmemiş kabul etmişti.
"Arabasının freni tutmamış dedi Cemile Hanım. "
Genç adam sanki "malzemeler depoya götürüldü" bilgisini almış gibi kafasını sallamıştı. Sofia yine şaşırmıştı. O annesi için gece gündüz uğraşırken patronunun ebeveynlerine karşı buz gibi olmasını kabul edemiyordu. Annesi onun yer yüzünde tek yakınıydı ve ona bakmak için gece gündüz çalışıyordu. Annesi ilk evrede meme kanseriydi ve tedavisi için çok yüklü miktarda para harcıyordu. Elbette patronundan istese verirdi ama o kimseye borçlu kalmak istemeyecek kadar gururluydu.
"Ben arayıp geçmiş olsun söylerim. Başka bir şey var mı? " diye soran adama "Hayır efendim. " diyerek yanıt veren Sofia`yı ardından bırakan Kadir restorana indi. İsabella Rossi`ye doğru giderken en etkileyici gülümsemelerinden birini yüzüne geçirmişti. İsabella kendisine doğru yaklaşan seksi adamı görünce gülümsedi ve onun yaklaşmasını bekledi. İsabella Rossi kırklı yaşlarında dul bir kadındı. Yaşını göstermeyen güzel ve zengin kadındı. Kadir onun kendisinden hoşlandığını ve bir ilişki başlatmak istediğinin elbette farkındaydı ama İsabella bir müşterisiydi ve o işi ile yatağını çoktan ayırmıştı. Masasına yaklaştığı kadının kendisine uzattığı eline nazik bir öpücük konduran genç adam "Ne hoş bir sürpriz Bayan İsabella. Varlığınız ile ortam ışıldıyor. " dedi. Derinden gelen etkileyici sesi duyan her kadının tüylerini diken diken edebilirdi. İsabella iç geçirerek "Ah Kadir. Seni yaramaz. Ellerin yemek konusunda iyi ama ağzın da çok iyi laf yapıyor. Bir kadını nasıl etkilemen gerektiğini biliyorsun." dedi. Kadir bunu elbette biliyordu. Gülümsedi.
"Bunlar bir gerçek hanımefendi. "
"Yemek için teşekkür ederim. Her zamanki gibi damaklarımız tatlandı. "
"Teşekkür ederim İsabella. Sizden bunu duymak her seferinde bana ilham veriyor. "
* * * *
İsabella ve diğer müşterilerden teşekkür aldıktan sonra kendisi teşekkür ederek odasına çıkan adamın peşinden gelen gence döndü.
"Ne oldu Fırat? " diye sordu. Fırat bir sorun yoksa ortaya çıkmazdı.
"Kafes`e gelmen gerek Patron. " dedi Fırat. Ceketini çıkararak dilsiz uşağa asan adamın dinlenmeye ihtiyacı vardı. Gergin boynunu iki yana eğerek kütletti. Onu izleyen Fırat uzun zamandır peşinde olduğu ismi zikr edince ağır ağır ona döndü.
"Matteo De Luca geldi. Ve Ombra`nın* dövüşünü izlemek istiyor. "
"Demek en büyük rakibimizin dikkatini çekebildik Fırat. Güzel. " dedi. Kendi kendine konuştuğu için. Fırat tepki vermedi. Onun ne emir vereceğini bekliyordu.
"Bir saat sonra Ombra`nın dövüşeceğini ilan et. Bahisler toplansın. " dedi ciddi ve kararlı sesle. Fırat kafasını sallasa da soruları bitmemişti.
"Rakibin? " diye sorunca Kadir`in yüzünde şeytani gülümseme belirdi.
"Galletto* " dediğinde bu sefer aynı gülümseme Fırat`ın yüzünde belirmişti. Galletto ile uzun zamandı rakiplerdi ve tüm bahisçiler onların dövüşünü izlemeyi seviyordu. Tabii Galletto karşısında kimin olduğunu bilmiyordu.
"Bu dövüşü uzun zamandır arzuluyordu Patron. Mutlu olacaktır. "
"Yenilmeye hazır olsun o zaman. "
Bu onun son sözüydü. Fırat baş selamı vererek odadan çıktı. Fırat gittikten sonra nazik, yetenekli ve sevecen aşçı kimliğini çıkarır gibi üzerini değişen adam siyah tişört ve siyah kot pantolonunu giyindi. Düzenli saçlarını karıştırdı. Aynanın önüne geçerek siyah sürmesini gözlerine sürdü. Sürme onun maskesiydi. Bu onu sürmeliyken görmeyen birine saçma gelebilirdi fakat görenler aynı fikirde olmayabilirdi. Siyah gözleri sürmeliyken oldukça korkutucu oluyordu. Zaten yüzünün tam görünmemesi için Fırat onun için ortamın ışığını çoktan ayarlamıştı. Aynadan kendine bakan genç adam hazır olduğuna ikna olmuştu.
*Galletta - Horoz
*Ombra - Gölge
İlk bölümü nasıl buldunuz? Daha bir şey ortaya çıkmadı fakat yavaş yavaş ilerliyoruz. Hikayeyi sindire sindire yazmak istiyorum. Aceleye gelmesin. Haydi sağlıcakla kalın. Seviliyorsunuz...