9. BÖLÜM *KELEBEĞİN ÖMRÜ

2487 Kelimeler
''İstediğin dosya! Al!'' dedim dosyayı masasının üstüne bırakırken. Bakışlarımı sabit tuttum ve yüzümü astım ona bakarken. Bakışları ilk önce dosyaya kaydı ve sonra da yavaşça kafasını kaldırıp bana baktı. Sandalyesinde geriye yaslanırken masadaki peçeteyle dudaklarını sildi. Dosyayı Elif'ten alır almaz Emre'nin evine gelmiştim ve hizmetçinin bir şey demesine izin vermeden eve dalmıştım. Emre Bey yemek yiyordu koskocaman masanın başında otururken. Geldiğimi fark etmemişti ve ben dosyayı önüne atınca daha yeni beni fark ediyordu. Gözlerim masaya kaydı. Çeşit çeşit yemek vardı ve kokuları burnuma doluyordu. Masadan gözlerimi hızla çekip mavilerimi Emre'nin kahverengilerine diktim. Gözlerindeki kehribar benekler şaşkın olduğunu gösteriyordu. Burnuma yemek kokuları dolarken kendime küfrettim. Keşke gelirken çiğ köfteciye falan uğrasaydım diye. Bakışlarımı Emre'de sabit tutup konuşmasını bekledim. O ise bakışlarını benim üzerimde gezdiriyordu. Gerilip sırtımı dikleştirirken bakışlarından rahatsız olup yerimde kıpırdandım. ''Sen iki saat önce bu kıyafetleri giymiyordun?'' dedi soru sorarcasına tek kaşını kaldırırken. Ağzım 'O' şeklini alırken bu kadar dikkat etmesine şaşırdım. Hızla kendimi toparladım ve gözlerimi devirdim. ''Sen beni mi dikizliyorsun? Ne giyip giymediğimden sana ne?'' dedim alaycı bir dudak bükme eşliğinde ona bakarken. Onu sinir etmeliydim ki dikkati dağılsın. Gözlerinde bir kıvılcım görürken o kıvılcım büyümeye başladı. Yerinden yavaşça doğrulurken, çaktırmadan masanın üstündeki bıçaklardan birini alıp ceketimin koluna soktum ne olur ne olmaz diye. Üstüme yürümeye başlayınca ben de gerilemeye başladım. ''Neva! Dur!'' diye tısladı. Onu dinlemeyip geriye doğru giderken cırladım. ''Ne duracağım be! Sen öyle hanzo gibi gel üstüme ben de durayım öyle mi?'' dedim göz devirerek. Emre'nin omzuna vuran kırmızılık dikkatimi çekti. Benimde sol omzuma kırmızı bir ışık vuruyordu. Ne olduğunu anlamamla Emre'ye doğru koşmam bir oldu. Korkuyla Emre'nin üstüne atlarken cam kırılma sesi kulakları doldurdu. Emre altta ben üstte olacak şekilde yere serildiğimizde telaşla Emre'ye baktım. Gözleri kapalıydı! Korku tüm bedenimi ele geçirirken kapı aniden ardına kadar açıldı. Yüzünde maske olan adamlar hızla içeriye girerken Emre'yi korumak adına yerde saldırı pozisyonu aldım. Ceketimin kolundan bıçağı çıkardım ve ilk hamleyi beklerken gözlerimle etrafı taradım. Beş kişiydiler ve iri cüsseleri vardı. Ellerinde silah yoktu ve bir bana bir de Emre'ye bakıyorlardı. Aralarındaki en iri olanı öne doğru bir adım atınca hiç düşünmeden bıçağı savurdum. Bıçak karın boşluğuna saplanırken şaşkınlıktan faydalanıp dizine sert bir tekme geçirip ardından da kafasına bir tekme savurdum. Kafası yana doğru savrulup düşünce adamlar şaşkınlıkla bir bana bir de yerdeki arkadaşlarına bakıyordu. Masaya ilerleyip üstünde ne bulduysam fırlatmaya başladım. Adamlar attığım bardaklar, çatallar ve tabaklardan kaçarlarken kapıdan içeri bir kız girdi. Elif'i görmemle bağırmam bir oldu. ''Elif, kaç ve yardım çağır!'' diye bağırdım. Elif şaşkınlıkla abisine, bana ve adamlara bakıp hiç beklemediğim bir şey yaptı. En yakınında bulunan adamın boynunu tutup seri bir hareketle kırdı. Donup kalırken zaman durdu ve ben düşüncelerin istilasına uğradım. Elif, masum kız bir adamı öldürmüştü. 'Eğer o öldürmeseydi şimdi o ölmüş olurdu Neva! Kendine gel artık! Hayatta kalmak istiyorsan Elif'e yardım et! Zaten az önce bir adamı bıçaklamadın mı?' diye bas bas bağırdı bilincim. Haklıydı ama ben öldürmek için savurmamıştım o bıçağı. Hayatta kalmak istiyordum. Emre'ye baktım ve tekrar Elif'e döndüm. Öldürdüğü adam daha yere düşmeden ona dönen diğer adama havaya sıçrayıp balyoz tekme attı. İkisi gitmişti kalmıştı geriye üç kişi. Biriyle Elif ilgileniyordu. Kendimi toparlayıp bana doğru ilerleyen adamın hareketlerini izleyip gardımı aldım. Savurduğu yumruktan kurtulurken adrenalinin etkisiyle acısını daha sonra hissedeceğim bir kafa koydum adamın burnuna. Kırılma sesi kulaklarıma dolarken yay gibi gerilip adamın karnına ilk önce dirseğimi geçirip ardından erkekliğine diz attım. Adam acıyla bir çığlık atıp yere yığılırken Elif'e baktım. Elif diğer adamla hala dövüşüyordu. Birden ona doğru arkadan ilerleyen son adamı gördüm. Öfkeden gözüm dönerken adama doğru hızla koşup diz kapağına sert bir tekme geçirdim. Tek dizi üstüne düşerken boğazına yapışıp bayılması için sıkmaya başladım. Mideme yediğim darbeyle safra boğazıma kadar yükselirken geriye doğru sendeledim. Adam bunu fırsat bilip üstüme atıldı ve beni yere serip boğazımı sıkmaya başladı. Yumruklarımı havaya savururken nefessizlikten gözlerim kararmaya başlamıştı. ''Bırak onu!'' diye bir ses duymamla zaman aniden yavaşladı. Bir kurşun adamın boynuna isabet ederken adamın acıyla açılmış gözlerini gördüm. Gözlerindeki korku yavaşça kendini ifadesizliğe bırakırken kanlar yüzüme fışkırmaya başladı. Zaman aniden hızlandı ve ben kendimi çığlık atarken buldum. Bir adam gözlerimin önünde ölüyordu ve ben onun kanıyla boğulacaktım. Çığlıklarım daha da şiddetlenirken adamın cansız bedeni üstüme yığıldı. Ağlayıp haykırırken güç kalmamış kollarımla onu üstümden atmaya çalıştım. Elif'in adamı üstümden çektiğini hayal meyal görürken çığlık atmayı kesip boş bakışlarımı tavandaki avizeye diktim. Emre'nin yüzü görüş açıma girdi. Beni omuzlarımdan tutup kaldırırken bedenim kaskatı kesilmişti. ''Neva! Sakin ol! Geçti! Yapma kelebek bunu! Elif! Git küveti hazırla ve Ümit'leri çağır!'' diye bağırıyordu. Kelebek! Kelebek! Bir günlük ömürleri vardı kelebeğin! Doyasıya geçirecekleri sadece bir günü! Ama bu insanların geçireceği yılları çalmıştım onlardan. Aileleriyle, çocuklarıyla, sevdikleriyle... Sırf ben bir gün daha fazla yaşayabileyim diye! Bedenimi bir titreme sararken kendi bencilliğimle savaşıyordum. Emre bana bakıp bir şeyler diyordu ama ben ses dahi çıkaramıyordum. Bedenimi saran titreme yüzünden kaskatı kesilmiştim. Emre beni kucaklayıp Elif'in korku dolu bakışları arasında üst kata çıkarıyordu. Elif endişeli bakışlarla bana bakıp peşimizden geliyordu. Emre'nin kucağında büzüşüp olanları sindirmeye çalıştım. Emre'nin beyaz gömleği yüzümdeki kan yüzünden kıpkırmızı olmuştu. Tekrar çığlık atmaya başlarken Emre'nin kollarından kurtulmak için çırpındım. Emre beni kucağından indirmeden bacaklarımı kendi etrafına dolayıp bir eliyle belimden bir eliyle de ensemden tuttu. Başımı omzuna yaslarken saçımı okşuyordu. Kafamı boyun girintisine gömüp sakinleşmem için bir şeyler diyordu. Ama onu çığlıklarımdan duyamıyordum. Beni daha önce gördüğüm banyoya benzer bir banyoya soktu. ''Elif, git ve aşağısını hallet!'' dedi Emre. ''Ama, Neva ne ola-'' ''Sana dediğimi yap! Ben onunlayım!'' dedi ve kapıyı sertçe kapadı. Çığlıklarım yerini sessiz yaşlara bırakırken hıçkırmaya başladım. Beni yere yavaşça indirirken ayaklarımda beni taşıyacak güç yoktu. Beni jakuzinin kenarına oturtup üstümdeki ceketi çıkardı nazikçe. Gözlerini bana dikip sessizce izin istedi benden. Bir şey demedim. Diyemedim! 'Ne yapıyorsun? Çek ellerini üstümden!' diyemedim. İzin verdim sessizlikle. İlk önce üstümdeki tişörtü sonra da giydiğim siyah kotu çıkardı bacaklarımdan. Ayaklarımdaki spor ayakkabıları çıkardı gözünü gözlerimden ayırmadan. Karşısında iç çamaşırlarımla kalırken önemsemedim. Beni tekrar kucaklayıp duşa kabine götürdü. Suyu ayarlayıp beni altına sokup yüzümdeki, boynumdaki, saçlarımdaki kanların durulanmasını sağladı. Ben gözümü giderden akan kızıl suya çevirdim. Kandan arınıncaya kadar Emre beni suyun altında tuttu. Yağmurda ağlamayı severdim çünkü ağladığını yağmur yüzünden kimse anlamazdı. Şimdi de ağlıyordum işte. Sessizce, acı çeke çeke. Aslında kabullenmiştim. Sindirmiştim olanları. Çünkü ben sadece hayatta kalmak için yapmıştım tüm bunları. Aslında ben kimseyi öldürmemiştim. Sadece ölümlere şahit olmuşum. Ölüm bu doğanın kanunuydu ve hayatta kalmak için öldürürdünüz. Kafamı kaldırıp Emre'ye baktım. Onun gözleri zaten bendeydi. Siyah gibi duran gözlerini bana dikmişti. ''Ben sadece kendimi savundum!'' dedim hıçkırarak. Bakışları yumuşadı ve kafasını anlayışla salladı. ''Biliyorum. Elif'te aynısını yaptı! Artık kendini üzme! Buna mecburdun!'' dedi gülümseyerek. Elif! Onu tanımasam ondan korkardım ama onu tanımıştım bir saat içinde. Sokaklarda büyüyünce insan sarrafı oluyordunuz. Emre haklıydı, Elif gözünü kırpmadan öldürmüştü ilk adamı. Çünkü benim, Emre'nin ve kendi hayatı tehlikedeydi. Kabullendiğim anda güçlendiğimi hissettim. Artık ayakta duracak gücüm vardı ve Emre'den hızla uzaklaştım. Ona arkamı dönerken kafamı ona doğru çevirdim. ''Ben iyiyim. Teşekkürler!'' dedim çıkmasını beklerken. Bana bir süre bakıp ardından üstüne yapışan ıslak ve kanlı gömleğin düğmelerini çözmeye başladı. Donup kalırken nefes almayı unuttum. ''Ne yapıyorsun sen!'' diye cırladım sesimi kaçtığı yerden çıkarıp tekrar nefes aldığımda. ''Senin yüzünden ıslandım!'' dedi gömleği çıkarırken. Aniden yüzü kasılınca telaşla duştan çıkıp yanına gittim. ''Ne oldu?'' diye sordum onu kontrol ederken. Omuzunu sıyırıp geçmiş olan bir kurşun yarasını görmemle nefesimi tuttum. ''Emre! Yaralasın! Doktora götürmeliyiz, kanıyor!'' dedim kolundan tutup az önce beni oturttuğu yere onu oturturken. Gömleği çıkarmasına yardım edip kanayan yarasına baktım. Derin sayılmazdı ama çok fazla kanıyordu. ''Bir şeyim yok! Ufak bir yara!'' dedi önemsizmiş gibi omzuna bakarken. Ellerimi belime koyup karşısında dikildim. ''Ne demek önemli değil ya! Kanıyor kardeşim! Görmüyor musun? Of ya! İlkyardım kutusu falan nerde?'' diye sordum. Kafasını kaldırıp bana boş gözlerle baktı ve arkamdaki lavabonun alttaki dolabını gösterdi. Gözlerimi devirip lavaboya gidip eğildim ve dolabı açıp içindeki ilkyardım çantasını aldım. Doğru tüm bunları yaparken ıslak, siyah iç çamaşırlarımlaydım. Umursamadım çünkü göğüslerimi ellemiş bir adamdı Emre. Tabi birde benim rahat ve yüzsüz bir kız olmamdan kaynaklanıyor olabilirdi. Ya da erkek gibi büyüdüğümden. Neyse! İlkyardım çantasıyla yanına gidip jakuzinin içine girip arkasına geçtim. Jakuzi doluydu ve ayaklarımdan vücuduma yayılan bir rahatlık vardı. Çantayı Emre'nin oturduğu yerin kenarına koyup içinden tentürdiyot ve pamuk çıkardım. Pamuğa tentürdiyot döküp yarasını temizlerken bedeninin kasıldığını hissettim ama tepki vermedi. Yarayı temizleyip sargı beziyle tampon oluşturduktan sonra başka bir sargı beziyle omuzunu sardım. İşim bitince tutulmuş belimle doğrulmaya çalıştım ama ayağım kayınca düşmemek için Emre'nin omuzlarına tutundum. Artık nasıl bir kuvvet uyguladıysam ben altta Emre bacaklarımın arasına gelecek şekilde üstte kalacak şekilde jakuzinin içine düştük. Emre hızla toparlanıp bana döndü ve telaşla kafamı inceledi. ''Kafanı çarptın mı? İyi misin?'' diye sordu kafamı yoklarken. Doğrulup ayağa kalktığında konuşmaya başladım. ''İyiyim bir şeyim yok da sargın ıslandı! Of ya!'' deyip gözlerimi kapattım ve kollarımı göğsümde birleştirip kafamı jakuzinin kenarına yasladım. ''Benle banyo etmek istiyorsan bunu söylemen yeterliydi. Zorla beni suya çekmek de nedir?' diye sordu alaycı bir sesle. Gözlerimi açıp kafamı kaldırdım ve ayağa kalkıp jakuziden çıkmış Emre'ye baktım. Üstünden sular damlıyordu ve tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Öfkeyle etrafıma bakınıp ayağa kalktım ve bulduğum şampuan ve losyonları ona fırlatmaya başladım. ''Seni pislik! Adi herif! Hayatını kurtaran birine böyle mi teşekkür ediyorsun? Öküz! Kütük! Su samuru! Su aygırı! Sen –'' ''Bak hala su ile ilgili fanteziler kuruyorsun!'' dedi sözümü kesip attıklarımdan kolayca kurtulurken. Ellerimi saçımın içinden geçirip öfkeyle çığlık attım. Elif ve daha önce gördüğüm korumalar kapıyı hızla açıp içeri girdiğinde gördükleri manzara şuydu: Elleri saçlarında, üstünden sular akan, iç çamaşırlarıyla öfkeli bir kız; omzunda kanlı sargısı olan, üstünden sular damlayan ve alaycı bir şekilde sırıtan bir hödük! İlk şaşkınlığını atan Elif oldu ve kahkahalarla gülmeye başladı. Ona baktım dik dik; alttan kot bir şort üstüne de pembeli beyazlı, üzerinde (delete) yazan bir tişört giymişti. Gerçekten bilişim alanında uzmandı(!). Korumalar benden bakışlarını kaçırıp gülmemek için kendilerini sıkıyorlardı. Sert yüz hatları o kadar komik bir hale gelmişti ki bunu gören Emre kahkahalarla gülerek kardeşine eşlik etmişti. Kardeş oldukları o kadar barizdi ki! Öfkeyle jakuziden çıkıp Emre'nin gömleğini üstüme geçirdim hızla. ''Dosyayı getirdiğime göre artık akademiye gidebilirim, değil mi?'' dedim ters ters Emre'ye bakarken. Emre gülmeyi bıçak kesmiş gibi kesip bana baktı ve bir süre sonra kafasını olumlu anlamda salladı. İçimde hızla mutluluk büyürken bu sefer içtenlikle gülümseyip gidip Elif'e sarıldım. Elif de bana sarıldı ve bir süre sonra ayrılıp kolunu omzuma atarak beni banyodan çıkardı. ''Hadi sana benim kıyafetlerimden verelim deli kız!'' dedi gülümseyerek. Bende ona gülümsedim ve korumaların yanından geçerken onlara ters ters baktım. ''Öyle bakma onlara, yanlış bir alarm yüzünden benim eve gönderildiler. Sisteme sızdığımda bu işte bir tuzak olduğunu anladım çünkü her korumanın telefonuna şifreli bir yazılım gönderilmişti. Alarm sistemine biri sızmıştı ve Emre'den 'Kardeşimin başı dertte! Herkes onu korumaya gitsin!' diye bir mesaj gönderilmiş korumalara. Tuzak olduğunu anlayıp buraya geldiğimde onlar da benim eve gitmiş. Seni ve abimi öyle görünce-'' dedi ve sustu. Ondan korktuğumu düşünüyor olmalıydı. Gözümün önünde adam öldürdüğü için benim ondan uzaklaşacağımı düşünüyor olmalıydı. ''Sen bir Hacker'sın!'' dedim dediklerinin farkına vararak. Gülümsedi ve tek kaşını kaldırıp bana baktı. ''Sadece bunu mu anladın?'' dedi kafasını iki yana sallayarak. ''Ne yapayım dar görüşlü bir insanım!'' dedim omuz silkip beni soktuğu odayı incelerken. Lila renginin hâkim olduğu oda çok şık döşenmişti. Yatak örtüleri, eşyalar her şey lila rengindeydi. Midemin bulandığını hissettim birden. Açken hep midem bulanırdı. Elif yine lila rengi gardıroba yönelip içinden bir sürü kıyafet çıkardı. Komodinlerden büyük olanının yanına gidip bir o kadar da iç çamaşırı. Hepsinin yatağın üzerine bırakıp yatağın altından kocaman bir valiz çıkarıp hepsini içine tıkarken konuşmaya başladı. ''Senin hakkında ufak bir araştırma yaptım Neva! Başın sağ olsun, yakın zamanda anneni kaybetmişsin!'' dedi yüzüme kaçamak bir bakış atarken gülümsemeye çalışıp kafamı salladım. Kabullenmiştim artık yokluğunu, alışmıştım. ''H.A.V. Akademisine kabul edilmişsin! Kaydını yaptırdım okula, yarın başlarsın. Durumun pekiyi değil anladığım kadarıyla yoksa o, ev demeye bin şahit isteyen izbe yerde kalmazdın. Gururlu bir kızsın Neva! Abime karşı çıkıyorsun ve bu seni sevmeme sebep oluyor. Seni çok sevdim ben! Bu yüzden sana edeceğim yardımları sessiz sedasız kabul edeceksin! Sen benim kardeşimsin!'' dedi valizin fermuarını kapatıp bana bakarken. Şaşkınlıktan kurtulup öfkeme yenilirken ağzımı açıp konuşmaya başlayacaktım ki Elif birden sarıldı bana. ''Neva! Ne olur! Beni bu gün o kadar mutlu ettin ki! Sana bunu şimdi açıklayamam ama zamanı geldiğinde söz her şeyi söyleyeceğim. Bunu şimdi kabul etki kendimi rahat hissedeyim. Benim için değerli olduğunu kanıtlayayım bir şekilde!'' dedi boynumda boğuk çıkan sesiyle. Öfkeme mani olmaya çalışıp dediklerini düşündüm. Elif iyi bir kızdı ve beni polise vermemişti. Bana yardım etmişti ve hayatımı kurtarmıştı az önce. Eğer o gelmeseydi Emre ve ben çoktan ölmüş olurduk. 'Kız sana sadece yardım etmek istiyor! Bırak şu gururu ve inadı bir kenara!' dedi bilincim Elif'e hak vererek. İki yanda hareketsiz duran kollarımı ona sardım. Elif bunu bekliyor olacak ki kulağımın dibinde kahkaha attı ve sıkıca sarılıp sonra ayrıldı. ''Şimdi, ilk önce sen üstünü giyin sonra da ben seni evine bırakayım!'' dedi gülümseyerek. Kafamı sallayıp üstümü değiştirdim o dışarı çıkınca. Geri geldiğinde yüzünde muzip bir ifadeyle gülümsüyordu. Kaşlarımı kaldırıp 'Ne oldu?' dercesine ona baktım. Bana bir kredi kartı uzatıp şirince gülümsedi. Karta ters ters baktım. Hadi, kıyafetleri kabul ettim; bu neydi şimdi? ''Hemen alınma! Dedim ya sana intikam alacağım diye! Bu kart sana aitmiş bundan sonra. Buradaki tüm çalışanların böyle ayrıcalıkları var. O korumaların kaldığı evleri görsen! Neyse, bunu maaşın olarak kabul et bir bakıma. Artık Emre Çevik'in bir çalışanısın nasıl olsa. Şifresi 6382. Unutma, yaz bir kenara!'' dedi kartı elime tutuştururken. Bunları hazmetmem biraz zamanımı aldı ama odadan sonunda çıktığımda rahatlamış hissediyordum. Bana malıymış gibi dövme yapmıştı, bunu hak etmiştim! Gururu bir kenara bırakıp Elif'in peşinden merdivenlere kadar gittim. Olaylar gözümün önünde canlanınca durdum ve sakinleşmek için kendime zaman tanıdım. Merdivenleri indiğimizde sanki hiçbir şey olmamış gibiydi. Masa tekrar hazırlanmış, cam tamir edilmiş, cesetler ortadan kalmıştı. Emre üstünü değiştirmiş masa da korumalarıyla muhabbet ediyordu. Ona baktığımı fark edip kafasını kaldırıp bana bakınca yüzündeki gülümseme silindi. Yüzümü buruşturup bakışlarımı kaçırdım. Meymenetsiz şey! Ne olacak! Burnuma dolan enfes kokular bana acıktığımı hatırlatırken bunu herkese duyurmak için öyle bir guruldadı ki midem, herkes donup kaldı. Utançla başımı eğerken camın dışında kedi gördüm. ''Kedidir kedi!'' deyip camı gösterdim. Herkes kahkahalarla gülerken ben de gülümsedim. Komik ve rezil bir durumdu. Çok uzun süre utanan bir insan değilim. Kolayca ruh halim değişir benim. Bisikletini çaldığım çocuk bana el sallarken aslında hepsinin koruma olmadığını fark ettim. Tüm çalışanlar masadaydı. ''Merve, Neva'ya da bir servis aç!'' deyip abisinin yanındaki boş yere geçti Elif. ''Yok, ben gideyim! Yeterince rahatsızlık verdim zaten! Teşekkürler!'' deyip elimdeki bavulla kapıya yöneldim. Kapıyı açarken Emre'nin sözüyle durdum. ''Neva, otur!'' dedi sert ve emir veren bir sesle. 'Neva! Şimdi, bak kızım; beni iyi dinle! Sen adamın, adamda senin hayatını kurtardı. Onun parasıyla alınan kıyafetleri giyiyorsun ve senin artık bir kredi kartın var. İstesen de istemesen de o artık senin patronun. Senin sahibin! Sende onun dövmeli malısın! Baksana korumaların ya da çalışanların vücuduna.  Daha önce fark etmedin ama bisikletli çocuğun bileğinde senin ki gibi kelebek dövmesi var. Hareket çektiğin korumanın, yani seni eğitecek olanın ensesinde de seninle aynı dövmeden var! Buradaki herkes gibi sende onunsun artık!' diye nutuk çekti bilincim. Bilincim haklıydı. Ben artık onundum!
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE