Bu sefer alayla bakan ben oldum. "Senden beni kurtarmanı istediğimi sanmıyorum." İstemiş miydim? Hayır. Ama kurtardığı iyi olmuştu şimdi, orası ayrı.
Gözlerinde siyah kıvılcımlar çaktı. Araba kaputundan hızlı ve zarif bir şekilde kalktı ve hemen önümde bitti. Bu bende geri çekilme isteği uyandırsa da çekilmedim. Amaçsızca ona meydan okuma isteği dolmuştu içime.Ayakkabılarının ucu benim ayakkabılarımın ucuna değiyordu. Gözleri "kara" deniz gibiydi.Ve içlerinde patlamaya hazır volkanlar var gibiydi.
"Bıraksaydım da adamla biraz eğlenseydin, ha? Ne de olsa buna alışkınmışsın gibi görünüyor."
Dedikleri beynimden dumanlar çıkartacak kadar sinir bozucuydu. Sinirden gözlerim dolmuştu ve ben cevap vermek yerine dudağımı dişliyordum. Kafamı kaldırıp ona baktım. Aramızdaki boy farkı yüzünden kafamı kaldırmak zorunda kalıyordum ama konu bu değil.
Eğildi ve kafalarımızı aynı hizaya getirdi.
"Ne oldu küçük kız? Ağlayacak mısın yoksa?"
Dudaklarıma değen bakışları alevliydi. Gözlerim yerine dudaklarıma bakması bu durumda bile kızarmama yol açıyordu.
"Benim...nasıl biri olduğum seni ilgilendirmez." Diye saçma bir cümle kurduğumda gözleri dudaklarımdan gözlerime geldi tekrar.
"Ha, yani kabul ediyorsun?" Boğuk sesi tüylerimi ürpertecek cinstendi. Belki...tatlı bir ürperti.
Gözlerinden ayaklarıma çevirdim gözlerimi. Kendimi savunmak istemiyordum çünkü. Beni tanımadan yargılamak, onun yaptığı bir hataydı. İşaret parmağını çenemin altına koydu ve kendisine bakmaya zorladı.Gözlerimiz tekrar kavuştuğunda dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. "Belki..." dedi nefesi yüzümü gıdıklarken. Dudakları bir şey söylemek istercesine aralandı ama sadece nefes vermekle yetindi.
"Belki ne?" diye fısıldadığımda gözlerini kapadı.
Kirpikleri yanaklarına dağıldığında uzun gölgeler oluştu.O kadar mükemmeldi ki. Kalbim göğüs kafesimi zorluyordu. Çenemdeki parmağı dudağımın üzerine geldi ve gözleri açıldı.
"Her neyse..." dedi ve gitti. Beni öylece ayakta dikili halde bırakıp gitti.
Evet.
Masal bitti Sehrin.
---------------------------
Arabama yaklaşık on dakika daha o halde durduktan sonra bindim.Kemerimi takarken nefes alış verişim uzun solukluydu.Başımı direksiyona yasladım.Gözlerimi kapadım.
Bir küçük çocuksun sen Gecehan.Ve bende senin karşında kırılmayı bekleyen bir oyuncak.
Eve gelipte tam anahtarı kilide sokmuşken kapı açıldı.Çıkan evimde yemeğimi ve temizliğimi yapan Serpil ablaydı.
"Merhaba Serpil abla, nasılsın?" diye sorduğumda gözlerini kaçırarak cevap verdi.
"İyiyim Sehrin, ııı, şey bende seninle bir konu hakkında konuşacaktım." deyince kafamı olumlu anlamda salladım.
"İçeri geçelim istersen Serpil abla." dediğimde gözlerinde bir korku belirdi. Ama çabucak sildi gözlerinden. "Yok Sehrin.Ben işi bırakıyorum." dedi bir çırpıda.
"Bir şey mi oldu Serpil abla?" dediğimde kafasını olumsuz anlamda salladı. "Hayır. Sadece yoruldum artık. Bilirsin seni severim ama artık dinlenmek istiyorum."
Üzülmüştüm gideceğine. Yaklaşık üç yıldır birlikte yaşıyorduk. Bir nevi annemin yerini dolduruyordu.
"Sende haklısın. Çok yordum seni. Vaktin oldukça yanıma gel, olur mu?"
Bana gülümsedi ve sarıldı. Yıllardır ilk kez biri bana bu kadar içten sarılıyordu. Korumak ister gibi. Gözlerim doldu.
"Tabii kızım. Gelirim." dedi. Bahçe kapısından çıkmadan önce bana el salladı ve gitti...
Koskoca evde tek başımaydım artık.
Mutfağa girip kendime bir şeyler hazırlamaya başlamıştım ki, Serpil ablanın bana yemek hazırlayıp bıraktığını gördüm. Çorba ve pilav yapmıştı. Çok sevdiğimi biliyordu.
Bir tabağa çorba koydum ve içmeye başladım. Çorbanın içine bir damla düştüğünde irkildim. Ağladığımın farkında bile değildim. Çorbayı içmeye devam ederken iki gözümden de yaşlar teker teker dökülmeye devam ediyordu. Bugün aşırı duygusaldım. Gecehan... Onun yüzünden her şey. Kirpiklerinden öptüğümün çocuğu o kadar yakışıklı ki.
Hayatım zaten altüsttü. Şimdi deprem gibi gelip yıktı her şeyimi. Nasıl başardı bilmiyorum. Ama sadece üç günde bağlanmamı sağladı onun güvenli kollarına.
Neydi bendeki? Birazcık sevgi için yalvaracak bir küçük kız mıydım? Azıcık ilgi gösterdi diye miydi tüm bunlar? Kolları güvenli miydi ondan bile emin değildim ki oysa. Sadece bana bakışını, beni korumasını sevmiştim. Beni her şeyden korumak istiyor gibi görünmesi, çelikten bedeni benimle dünya arasında kalmış gibiydi.
Bu kötü bir şey miydi? Onun gibi birinden sevgi beklemek... Ya da... sevgi dilenmek? Yaptığım bu değil miydi? Her şeye rağmen kollarında olmak istemem başka neyi kanıtlardı ki?
Bu düşünceler iştahımı kesmişti.
Yemeğimi olduğu gibi bırakıp odama çıkmaya karar verdiğimde kapı çaldı. Gelenin Sıla olduğunu düşündüğüm için kapıyı direkt açtım.
"Seni kendime aşık etmemi istediler. Ama yapamıyorum Esmer. Sen-aşık-olamazsın." Elindeki bezi burnuma tutmadan önce son düşündüğüm şey ; Siyah beresinin altından süzülen saçlarının güzelliği oldu.
Ve sonrası... Karanlık...