1. SİHİRLİ YİYECEK
Meryem Hanım kızının okulda yaptıkları etkinlik kağıdına bakarken yüzünde bir gülümseme oluştu. ‘’Ben ballı süt müyüm?’’ diye sordu kızının kıvırcık saçlarını okşayarak. Etkinlik kâğıdında 'Anneniz sizin için ne ifade ediyor?' sorusu vardı ve sekiz yaşındaki kızı ballı süt yazmıştı.
Küçük kız başını aşağı yuları salladı. ‘’Sen konuşunca ben ballı süt içiyormuşum gibi hissediyorum.’’
Meryem Hanım mutlulukla kızının yanağından öpüp kağıtta yazılanları okumaya devam etti. Babanız sizin için ne ifade ediyor kısmını okuyunca yüzündeki tebessüm silindi. ‘Babamın tadı yok.’ yazmıştı. ‘’Kızım baban için neden böyle yazdın? Baban seni çok seviyor biliyorsun!’’
Arzu yine başını aşağı yukarı salladı. ‘’Biliyorum ama onun tadı yok ki yalan yazmadım.’’
Meryem Hanım, kızının ne söylemek istediğini anlamamıştı. Daha sonra öğretmeniyle konuşmayı aklının bir köşesine yazdı. ‘’Tamam bu akşam düğüne gideceğiz o yüzden hazırlanma vakti.’’
Kızının pembe elbisesini giydirdikten sonra ayaklarına kenarları fırfırlı beyaz çoraplarını ve beyaz ayakkabılarını geçirdi. Kıvırcık saçları yüzünü kapatmasın diye at kuyruğu yaptı ama arkada bağlanan saçlar kıvırcıklığından dolayı kabarık duruyordu.
Yeşil gözlerin içine bakarken gülümseyerek yanağından öptü. ‘’Hadi bakalım küçükhanım şimdi düğün vakti sonra da babanın tadını bir daha konuşacağız.’’
Özkan Bey işten geldiğinde karısı ve kızını hazırlanmış beklerken buldu.
Yola çıkmadan önce akşam yemeği için masaya oturduklarında Meryem Hanım, kızının boynuna sofra bezi bağlayıp üzerine serdi. Elbisesine yemek döküp kirletmesini istemiyordu.
Yemek boyu küçük kız okulda arkadaşlarıyla nasıl oyun oynadıklarını anlattı. ‘’Teneffüslerde bahçeye çıkmıyorum bahçe çok tatlı ama sınıf değil. Arkadaşlarım konuşurken tatsızlar o yüzden hep sınıfta oynuyorum.’’
‘’Nasıl tatsızlar?’’ diye soran babasıydı.
Meryem Hanım araya girdi. ‘’Öğretmenleri etkinlik yaptırmış küçükhanım da kendi hislerini tatlarla belirtmiş hâlâ onun etkisinde.’’
Özkan Bey söylenene gülerek yemeğinden yemeye devam etti. Yemek bittiğinde hızlıca toparlanıp evden çıktılar.
Sıkışık trafikte ilerleyip küçük Serince mahallesine geldiler. İlk geldikleri yer bir evdi. Kapıyı altmış beş yaşlarında bir kadın açtı. ‘’Hoş geldiniz.’’ dedi gördüğü yüzlerle.
Meryem Hanım ve Özkan Bey elini öptükten sonra Meryem Hanım, kızına ‘’Babaannenin elini öp.’’ dedi.
Arzu buruşmaya başlamış eli öpüp alnına koyduğunda Raziye babaanne gülerek yanağını okşadıktan sonra cebinden çıkardığı mendili uzattı. İçinde para ve şeker vardı.
Arzu gözleri parıldayarak aldı. Özkan Bey, teyzesinin koluna girip düğünün yapılacağı yere doğru yavaş yavaş yürütmeye başladı. Düğün aynı mahalledeki bir çay bahçesinde yapılacaktı. Kendi anne babası köydeydi. Raziye Hanım’ın çocuğu olmamıştı ama yeğeni Özkan’ı hem liseyi hem de üniversiteyi okurken yanına almış bakmıştı. Kocası da birkaç yıl önce ölünce kapısını çalıp hal hatır soran bir tek yine Özkan ile eşi Meryem olmuştu. Onlar olmazsa tamamen bir başına kalırdı.
Yürürken Arzu, annesinin elini çekiştirdi. ‘’Efendim kızım.’’ dedi Meryem Hanım. Kızının yüzünü gördüğünde çantasından çıkardığı ıslak mendille ağzının kenarlarına bulaşmış çikolata kalıntısını sildi.
‘’Babaannemin de tadı var.’’
‘’Ne tadı?’’ dedi.
‘’Senin yaptığın kurabiye gibi tadıyor.’’
Meryem Hanım, kızının okuldaki etkinliğe fazla anlam yüklediğini düşünerek ciddiye almadı. Sadece, ‘’Güzel tadıyormuş.’’ diyerek cevapsız bırakmadı.
Düğünün yapıldığı çay bahçesine geldiklerinde çalan müzik sesiyle insanlar oynarken çocuklar etrafta koşuşturuyordu. Dağıtılan çerezlerin kabukları ayak altlarında eziliyordu.
‘’Bende oynamak istiyorum.’’ dedi Arzu, babasına.
‘’Tamam kızım ama bizden uzaklaşma tamam mı?’’
Küçük kız başıyla onaylayıp kalabalığın arasına karıştı. Tanımadığı çocukların oyunlarına dahil olduğunda afallamış haldeydi. Duyduğu sesler üst üste bindikçe tatlar birbirine karışıyordu. İstemsizce sürekli yutkunuyor arada elbisesinin eteğiyle dilini siliyordu.
Ne yaparsa yapsın tatlar geçmek yerine artıyordu. Dilini silmekle uğraşırken farkına varmadan ayakları seslerin olduğu ortamdan uzaklaşmaya çalışıyordu. Ne yaptığını anlayana kadar düğünün yapıldığı çay bahçesinden uzaklaşmıştı.
Mahallenin içinde yürürken seslerden uzaklaşınca hissettiği tatlar gitmişti. Rahatlayınca etrafına bakındı ama annesini göremedi. ‘’Anne!’’ diye korkuyla etrafına bakınırken gülerek yanından yirmili yaşlarında beş erkek geçmişti.
Yanlarında küçücük boyuyla korkuyla doldu. ‘’Baba!’’ dediğinde gözlerinden yaşlar süzüldü. Etrafına bakınırken bu defa köpek havlamasını duydu. Gözyaşları artarken, ‘’Anne!’’ diye ağlamaya devam etti. Hissettiği korku, endişe, kaygı hepsi üst üste binmiş ruhunu sıkmaya başlamıştı. Kalp atışları hızlanırken arada yanından geçenler oluyordu ve aralarında konuşmalarını duydukça ağzında beliren tatlarla dilini silmeye çalışıyordu.
Hem ağlayıp hem yürürken bakışları bir anda değişti. Ağlamayı bırakıp sadece etrafına bakındı. Gözbebekleri boştu. ‘’Ben neredeyim?’’ dediğinde biraz daha yürüdü sonra tekrar, ‘’Ben neredeyim?’’ dedi. Annesini, babasını aramayı unutmuştu. Kaybolduğu aklında yoktu.
Bir evin önünden geçerken bir kez daha, ‘’Ben neredeyim?’’ dediğinde bir ses, ‘’Evimin önünde.’’ dedi.
Sesle başı konuşana çevrildi. Evin bahçesinde on yaşlarında bir erkek çocuğu vardı. Tekrar, ‘’Ben neredeyim?’’ dediğinde çocuk yanına geldi.
‘’Benim evimin önündesin.’’ dedi. ‘’Sen kimsin? Bu mahallede olsan tanırdım. Annen nerede? Düğünde mi?’’
Arzu etrafına yine anlamsız gözlerle baktı. ‘’Ben neredeyim?’’ dedi bir kez daha. Konuşulanları anlamış gibi değildi.
‘’Anneni burada bekleyebilirsin.’’ diyen çocukla Arzu sorgulamadan bahçeye adım attı.
Küçük çocuk karşısındaki kızın yaşlarla yıkanmış yeşil gözlerine baktı. ‘’Sana sihirli bir yiyecek vermemi ister misin?’’ dedi.
Arzu başıyla onayladı. Küçük çocuk eline aldığını uzattı. ‘’Dudaklarının arasına al.’’ dedi. Arzu söyleneni yaptı. Ağzında kısa bir an tatlı bir tat belirip kayboldu. ‘’Bir tane daha al.’’ dediğinde küçük çocuğun uzattığını aldı. Aynı tat yine ağzında belirip kayboldu. ‘’Beğendin mi?’’ diye soranı başıyla onayladı.
Arzu etrafına bakınırken bir kez daha, ‘’Ben neredeyim?’’ dedi. Bakışları hâlâ boştu.
Meryem Hanım, kızını bulamadıkça delirmişti. ‘’Özkan hiçbir yer yok.’’
‘’Oyuna dalmıştır.’’ Özkan Bey etrafta kızını ararken bulamayacağını anlayınca gören biri olur diye müzik yapandan rica edip anons yaptırdı.
Gençlerden biri yanlarına geldi. ‘’Ağabey, arkadaşlarla buraya gelirken söylediğiniz gibi pembe elbiseli küçük bir kızı mahalle içinde gördük. Tek başınaydı yanında kimse yoktu.’’
‘’Allah’ım sen koru.’’ Meryem Hanım duyduklarıyla çay bahçesinden fırlayarak çıktı. Mahallenin içinde sadece Meryem Hanım ile Özkan Bey değil düğündeki gençlerde mahalleye yayılmış aramaya başlamıştı.
‘’Arzu!’’ bağırışları etrafa yayılıyordu. Bahçedeki çocukları ilk fark eden yine mahallenin gençlerinden biri oldu. ‘’Burada!’’ diye bağırdığında karı koca sesin geldiği tarafa koşarak geldi.
Meryem Hanım, kızına sarıldığında ağlaması şiddetlendi. ‘’Kızım habersiz neden buraya geldin? Bizi çok korkuttun!’’
‘’Kızım!’’ Özkan Bey, kızının gözlerine baktığında tuhaflığı fark etti. Alışkın olduğu bakışlardan uzaktı. ‘’Babacığım iyi misin? Bir yerin mi ağrıyor?’’ diye sordu.
Arzu, ‘’Ben neredeyim?’’ diye sordu. Başı annesine çevrildi. ‘’Anne, biz neredeyiz?’’
‘’Babaannenin yaşadığı mahalledeyiz kızım.’’
Küçük kızı arayanlarda oldukları evin bahçesine geldiklerinde kendi aralarında konuşma uğultusu yükseliyordu. Arzu yine dilini silmeye başladığında Meryem Hanım, ‘’Kızım ne yapıyorsun?’’ dedi.
‘’Tatları ayırt edemiyorum.’’ Arzu bir kez daha ağlamaya başladı sonra ağlamayı bırakıp babasına baktı. ‘’Baba biz neredeyiz?’’ dedi az önce ağlayan kendisi değilmiş gibi.
Özkan Bey olanın şaşkınlığıyla karısına bakarken küçük kız anne ve babasının önünde yere yığıldı.
‘’Arzu!’’ Meryem Hanım’ın bağırışları bütün mahalleye yayıldı.
Ne olduğunu anlayamayan küçük çocuk elinde sihirli yiyeceği bayılmış yeni arkadaşına endişeli gözlerle bakıyordu.