4

855 Kelimeler
"Riah anlamıyorsun. Dong Min'e bunu teklif edemem." Önümde ki kahveyi alarak büyük bir yudum aldım. Keşke böyle bir şey yapmasaydım çünkü ağzım feci şekilde yanmıştı. "Ama kabul edecektir." En yakın arkadaşım beni anlamamakta ısrar ediyordu ve bu durum çok sıkıcıydı. Dong Min'in evlenme teklifimi kabul edeceğini ben de biliyordum. Zaten sorun da tam olarak buydu. Bana karşı duyguları olduğunu biliyordum ve bunu bile bile ona böyle bir şey teklif edemezdim. Dong Min yakın bir arkadaşımdı ve ona ümit vererek onu üzmek istemiyordum. "Başka birini bulmak zorundayım. Zaten hayatımda sayılı insan var, Dong Min'i kaybetmek istemem." O da benim gibi suratını asarak kafasıyla beni onayladı. Sonunda derdimi anlamış olmasına seviniyordum. "Nasıl bulacağız?" Derdimi benimsemesi hoşuma gitmişti. Onun da bir derdi olduğunda ben de aynı şekilde benimserdim. Yaklaşık yirmi yıllık bir arkadaşlığımız vardı. Beş yaşından beri beraberdik. Bir ara üniveriste için ayrılmıştık ama asla kopmamıştık. "Bilmiyorum, belki internete ilan verebilirim. Aklıma başka bir şey gelmiyor." Anladığını belirten şekilde kafasını salladı. "Abimin bir kız arkadaşı olmasa bunu ondan isteyebilirdik." Hoseok insanlara yardım etmekten keyif alan bir insandı ama bunu ondan da isteyemezdim. Bazı prosedürler vardı ve onun bir kız arkadaşı vardı. "Biliyorum ama mümkün değil zaten. Biliyorsun kontrole falan geliyorlar bir süre beraber yaşamam gerekiyor." Omuz silkerek arkasına yaslandı. "Bu sorun olmazdı. Asıl sorun o sarı cadı." Söylediği şey ile gülümsedim. Aslında hoseok'un sevgilisi oldukça tatlı bir kızdı ama Riah haz etmiyordu. Sanırım abisini kıskanıyordu. Gözüm saatime takıldığında panikle yerimden kalktım. Riah bana şaşkınlıkla bakarken masanın üzerinden çantamı ve telefonumu aldım. "Dersim vardı. Geç kalıyorum, görüşürüz." Ona uzaktan bir öpücük atarak kafeden ayrıldım. Arabama doğru ilerlediğimde geçen gece ki arabanın bu sefer arabamın önüne park ettiğini ve geçişimi engellediğini gördüm. Bunu özellikle yapıyor olabilir miydi? Eğer kafa bulmak için falan yapıyorsa gerçekten hiç zamanı değildi çünkü dersime yaklaşık yirmi dakika kalmıştı. Aklıma gelen şey ile telefonumu elime alıp mesajlara girdim. Tam mesaj atan numarayı arayacak iken arabanın sahibinin geldiğini gördüm. Bana hiç bakmadan arabasına doğru yürüyünce tıslayarak ayağımı yere sertçe vurdum. İnsan bir kusura bakmayın falan derdi. Şehir magandası! "Aaa olur mu beyefendi hiç önemli değil. Sizi bekliyor olmamın ve geç kalacak olmamın hiç bir önemi yok." Yüksek sesle söylenmeme karşı bana doğru döndü. Gördüğüm yüz ile şaşkınlığım arttı. O gece bankta yanımda olan adam şu an karşımdaydı. Bu araba onun muydu? "Bana mı dedin?" Öküz. "Yok ya neden sana diyeyim. Ben kediyle konuşuyorum." Elimle arabanın yanında duran kediyi gösterince bakışları oraya kaydı ve şaşkınlıkla bana baktı.  "Parkta koca arayan birinin kediyle konuşmasına şaşırmamalı." Gözlerim şaşkınlıktan açılırken lafını söyleyip arabasına bindi. Cevap verme hakkı bile tanımamıştı. Gerçi o lafın üzerine verecek bir cevabım var mıydı bilemiyordum. Arabası son hızla uzaklaşırken sinirle ayağımı tekrar yere vurup saate baktım. Dersime on dakika kalmıştı ve ben yine geç kalmıştım. Bu kadar şeyin arasında bir de işten kovulmasam iyi olurdu. O zaman bütün hayallerim çöpe giderdi. Hızlıca arabayı çalıştırıp okula sürdüm. Sürerken tek duam müdürün geç kalacağımı fark etmemiş olmasıydı.  Özel okulda çalışmanın da böyle zorlukları oluyordu işte. *** Gözlerimi ovuşturup kahvemden bir yudum aldım. Uyku tüm bedenimi ele geçirmeye çalışıyordu ama benim sınav sonuçlarını okumak için ona direnmem gerekirdu. Saat henüz akşam ondu ve benim her zaman ki gibi erkenden uykum gelmişti. İnsan tek yaşayınca sıkılıyor, yapacak bir şeyi olmayınca da kendini uykuya veriyordu. Jung Hee burada olsaydı uyumamak için bir sebebim olurdu. Onunla oynar ve uykuyu unuturdum. Telefonun çalması ile irkildim. Boş ve sessiz bir evde aniden telefon çalınca insan ister istemez boş bulunuyordu. "Efendim Riah." Sesim yorgun ve uykusuz çıkıyordu. Umarım bunu anlar ve saatlerce dedikodu yapmak için beni uykusuz bırakmazdı. "Müjde müjde." Neşeli gelen sesi ile kaşlarım çatıldı. Kulaklarıma zarar verecek kadar bağırması ve neşeli olması için ne olmuş olabilirdi? "Gereksiz gerilim yaratma ve söyle." Telefonun ucundan yüksek sesli bir kahkaha attı. O böyle davrandıkça merak etmeye başlıyordum. "Sana koca buldum." Kısa bir şok evresinden sonra zorla da olsa konuştum. "Nasıl ya?" "Hem zengin hem yakışıklı. Onunda evlenmek zorunda kaldığı bir durum var. Harika değil mi?" Şu an daha iyi bir haber alamazdım ama yine de balıklama atlamak istemedim. "Kim ve nasıl bir durum?" "Abimin yakın bir arkadaşı. Bir miras durumu var ve mirası üzerine alabilmek için bir yıl evli kalması gerekiyor ve kendisi bir meteor." Riah görmesede gözlerimi devirdim. Sanki şu an tipine bakacak halim vardı. Nefes alsın yeter modundaydım. "Tipi umrumda değil. Sicili temiz değil mi?" Riah kısa bir kahkaha attıktan sonra cevap verdi. "Kızım adam ultra zengin. Ne sicilinden bahsediyorsun. Değil Jung Hee kurumda ki bütün çocukları evlatlık alırsınız." Ben şimdilik Jung Hee ile idare edecektim. Tabi farklı bir durum olursa bu durumu kullanarak başka çocuk da alabilirdim. Yani teklif cazip gözüküyordu. "Haberi var mı peki?" Umarım sadece Riah'ın hayal dünyasıyla umutlanmamışımdır diye düşünürken Riah içimi rahatlacak şeyi söyledi. "Biraz önce abimle konuştular. Yarın kahvaltıya davet etti. Tanışmak ve şartları konuşmak istiyormuş." İş anlaşması yapar gibi evlilik yapmak gram umrumda değildi. Hayattan evlilik gibi bir beklentim yoktu ama diğer hedeflerime ulaşmak için bu yoldan geçmem gerekiyordu.  "Yarın görüşürüz. " Yüzümde kocaman bir gülümseme ile telefonu kapattım. Umarım bu gülümseme yüzümde kalıcı hale gelirdi. Yarın ki adam her kim ise, ismini bile sormayı akıl edememiştim, umarım evlenmeyi kabul ederdi ve Jung Hee'yi bir an önce alırdım.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE