5

1307 Kelimeler
"Gerçekten randevuya bu halde mi gideceksin." Riah'a göz devirerek arabayı tekrar çalıştırdım. Abartmayı çok seven bir dostumdu. "Riah bu gerçek bir randevu değil biliyorsun değil mi?" Omuz silkerek emniyet kemerini takınca arabayı sürmeye başladım. "Yine de biraz süslensen fena olmazdı. Adam yakışıklı diyorum." Yakışıklı olması neyi değiştirirdi acaba? ikimizin de evlenmek için belli bir amacı vardı ve bu amaç doğrultusunda tanışıp evlenecektik. Tabi olursa. "Umrumda değil." Ayrıca kıyafetimde anormal olan bir durum da yoktu. Siyah bir pantolon ve siyah bir askılı vardı. Ayağıma giydiğim spor ayakkabılar da kahvaltı için gayet idealdi. Zaten süslenmemi gerektirecek bir durum yoktu. "Bakalım adamı görünce de umrumda değil diyebilecek misin?" Cevap vermeden sürmeye devam ettim. Fikrimi değiştirecek birinin yeryüzünde olduğunu sanmıyordum. Mekana geldiğimizde arabayı park edip indim. Riah heyecanlı gözüküyordu ve bu durum beni güldürüyordu. Her zaman tüm duygularını en uç noktada göstere göstere yaşardı. "Abim mesaj attı. Bizi bekliyorlarmış." Kafamla onu onaylayıp arabayı kitledim. Dönüp arabaya son kez baktım. Park konusunda titizdim, başkasına sıkıntı yaratacak şekilde bırakmak ya da yamuk park etmek istemezdim. "Heyecan var mı?" Kafamı sağa sola salladım. "Saçmalama Riah neden heyecan yapayım. Sadece nasıl bir adam çıkacağını merak ediyorum. Sonuçta aynı evde yaşayacağız. Hırsızı var sapığı var. Tabi bu noktada Hoseok'a güveniyorum." Yanıma gelip koluma girince yürümeye başladık."Abim seni benden ayırmaz. O yüzden asla seni sıkıntıya sokacak biriyle görüştürmez." Gülümseyerek Riah'ı dinlerken gözüme tanıdık bir araba takıldı. Aynı manyak yine buradaydı. Neyse ki bu sefer kimsenin arabasının önüne park etmemişti. Umarım görmem diyerek içeri doğru yürümeye devam ettim. İçeri girdiğim an Hoseok'un muhteşem gülüşü ile karşılaştım. Bizi görür görmez ayağa kalktı. Arkadaşının arkası bize dönüktü ve Hoseok ayağa kalkınca o da kalktı. Çok uzun boylu sayılmazdı ama güzel bir vücudu vardı. O da benim gibi siyah bir kot ve siyah bir tişört gitmişti. Ayağında tam olarak ne var göremiyordum ama kolunda çok güzel spor siyah bir saat vardı. Kafamı iki yana sallayarak adamı inceleme işlememi mi bıraktım. Tipi umrumda değildi. Onlara doğru yürümeye devam ederken bize doğru dönen yüz ile adımlarım durdu. Bu bir şaka olabilir miydi? O da aynı şekilde şaşırmıştı ama fazla uzatmadan kendini topladı. Ben yapamıyordum şaşkınlığımı üzerimden atamıyordum ve şu an muhtemelen aptal gibi gözüküyordum. "Ne oldu? Çarpıldın değil mi? Çok yakışıklı." Kulağıma fısıldayarak konuşan Riah'ı umursamadan boğazımı temizledim. Kendime gelmem gerekiyordu. Tamam pek iyi tesadüfler yaşamamış olabilirdik ama şu an onunla evlenmem gerekiyordu. Hiç bir şey yokmuş gibi davranacaktım. Hatta ilk defa karşılaşıyor gibi? Kesinlikle öyle yapacaktım. Masaya yaklaşıp önce Hoseok'a sarıldım. "Özledim." Hoseok saçlarımı düzelterek benden ayrılınca içten bir gülümseme sundum. "Ben de özledim oppa." "Tanıştırayım yoongi." Elimi uzatarak zorla da olsa gülümsedim. "Hana." Kibarlıktan anlayan bir adam olduğunu sanmıyordum ama kibar olmaya çalışacaktım. "Memnun oldum." Keşke ben de memnun oldum diyebilseydim demek yerine sadece gülümsedim. Herkes selamlaştığında Riah özellikle yaptığını belli eder şekilde hoseok'un yanına oturup "sende karşıma otur" dedi. Bir şey demeden sessizce oturdum. Şu an yoongi'nin yaptığı tüm öküzlüklerini bir kenara atmam gerekiyordu. Gerçek bir evlilik ya da ilişki yaşamayacağıma göre öküz olması beni ilgilendirmiyordu. Aynı evde yaşayacak olsak da beraber vakit geçirmeyecektik ve kişiliği önemli değildi tipi gibi. Sapık, hırsız, katil olmadığı sürece sorun yoktu. Gündelik mevzulardan muhabbet ederek kahvaltı ediyorduk. Asıl mevzuya gelmeyi sabırsızlıkla bekliyordum çünkü bu gerçek bir randevu değildi. Gereksiz sohbetleri sonra da yapabilirdik. Bir an da yoongi'ye dönünce bakışlarımı hissetmiş olacak ki bana döndü ve göz göze geldik. "Ne düşünüyorsun evlenecek miyiz? Yani şartların var mı? Ne konuşmamız gerekiyorsa konuşalım." Önce şaşırdı ardından da diş etlerini göstererek gulumsedi. "Sen o akşam gerçekten orada koca mı arıyordun?" Şimdi bunun konumuzla ne alakası vardı? Ben olmamış gibi davranırken o niye bu mevzuya açıyordu. İşaret parmağım ve baş parmağımı yakınlaştırıp arasında uşak bir boşluk bıraktım. "Kısa bir an yani çok kısa bir an düşündüm ama sonra vazgeçtim." Kafasını iki yana sallayarak gülmeye devam etti. Komik olan neydi ki o da şu an kendine evlenecek kadın arıyordu. Tabi mekan ve şartlar biraz farklı olabilirdi ama amaç aynıydı. "Neden evlenmek istiyorsun? Hoseok bir şeyler anlattı ama senden de duymak istiyorum." Sonunda bu konuya geldiğimiz için bedenimi heyecanla ona döndürdüm. "Bir çocuk var adı Jung Hee. Çocuk esirgeme de kalıyor. Annesi ve babası iki yıl önce uçak kazasında öldü. Jung Hee mucize eseri kurtuldu." Yüzüne baktığımda dikkatle beni dinlediğini gördüm. Konuyu en başından anlatmak daha mantıklı gelmişti, aklında soru işareti kalmamalıydı. "Jung Hee hasta. Kalbinde bir delik var ve diğer çocuklardan biraz farklı.  Tedavisi yapılıyor ama o ortam ona uygun değil. Orada ki arkadaşları gibi koşup oynayamıyor. Arkadaşları onun gözünün önünde eğlenirken çok üzülüyor. Git gide içine kapanmaya başladı. Onu oradan alıp birebir ilgilenmek istiyorum." Durup bir şey sormasını bekledim. Aklıma gelen her şeyi söylemiştim. Eğer kafasına takılan bir şey varsa sorması gerekiyordu. "Hastalığı ne durumda?" Sorduğu soru ile yüzüm anında düştü. "Doktor, kalbi belki bir yıl daha ancak dayanır dedi. Nakil bekliyoruz ama biliyoruz ki organ bağışı çok yaygın bir şey değil." Onunda modunun düştüğünü hissediyordum. Kafasıyla beni onayladı. "Benim dedemden kalan mirası alabilmek için bir yıl evli kalmam gerekiyor. Bir yıl benimle yaşayabilecek misin?" Gözlerime dolan yaşı akmadan elimle sildim. Jung Hee benim zayıf noktamdı. Kendimi toparlayarak gülümsedim. "Jung Hee de bizimle kalacak. Zaten ben de bir süre seninle kalmayı teklif edecektim. Evlatlık edinebilmek için bazı prosedürler var. " Alt dudağımı ısırarak tepkisini beklemeye başladım. Bir süre düşünüp kafasını olumlu anlamda salladı. "Zaten evde pek durduğum söylenemez. Sadece uyumaya geliyorum, bazen o bile olmuyor." Tebessüm ederek kafamı salladım. Bunlar işin kolay kısmıydı asıl önemli konuyu sona bırakmıştım ve nasıl söyleyeceğim hakkında bir fikrim yoktu. "Biz kalkıyoruz. Siz devam edin." Hoseok, Riah ile birlikte masadan kalkarak gülümsedi. "Görüşürüz." "Görüşürüz." Onlar gittikten sonra yoongi'ye döndüm. En iyisi birden söylemekti yani bunu alıştıra alıştıra söylemenin bir mantığı yoktu. "Aslında tüm bu detaylardan daha önemli bir detay var." Tek kaşını kaldırıp merakla bana bakmaya başladı. Böyle uyuz bir adamın bunu kabul edeceğini sanmıyordum ama şansımı denemekte fayda vardı. "Jung Hee'yi evlatlık alırken seni de babası olarak göstereceğiz biliyorsun. Yani resmi olarak babası olman gerekiyor." Bir anda gülümsemesi ile bakakaldım. Neden gülmüştü ki? "Bu kadarını tahmin edebiliyorum Hana." Mirası alabilmek için evlenen bir adam bir çocuğu nasıl kabul ederdi? Anlaşılan benim düşündüğüm çözüm yollarını o da düşünmüştü. "Ah anladım. O zaman biz boşandığımız zaman evlatlıktan ve mirasından yasal olarak red edebilirsin. Herhangi bir sorun çıkarmayacağımıza seni temin ederim." Kafasını olumlu anlamda sallayarak beni onayladı. "Sorun çıkarmayacağını biliyorum. Hoseok sana kefil oldu. Onun sözü benim için yeterli." Anlaşılan tüm bu detayları daha önce konuşmuşlardı. Bizim şu an konuşmamız sadece formaliteden ibaretti. "Sevindim. Bu konu beni tedirgin ediyordu. O yüzden de daha çok para karşılığı ihtiyacı olan evlenebileceğim birini arıyordum." Yani zengin olması benim için sorun değildi ama onun için sorundu. Sonuçta bir çocuğu bir karısı olacaktı. Resmi olarak tabi ki. "Sorun yok. Bunlar halledilebilir şeyler. Ayrıca yaptığın şey çok kıymetli, sana yardımcı olmak benim için sorun değil." Göz kırparak gülümsedi. "Ayrıca sen de bana yardım ediyorsun." Derin bir nefes alarak rahatladığımı hissettim. Sonunda Jung Hee'yi alabilecektim. "Kimliğini ver istersen. İşlemlere başlayalım. Evlilik sözleşmesi için yarın müsait olduğun bir zamanda buluşalım. Ben bugün hazırlatırım." Çantama uzanıp kimliğimi çıkardım. Kimliği ona uzatarak gülümsedim. "Teşekkür ederim. Benim için gerçekten çok önemliydi." Kimliği elimden alıp hiç bakmadan cüzdanına yerleştirdi. "Sorun yok, kendim için yaptığım bir şey. Teşekküre gerek yok. " Kendi için yapmış olduğu bir şey olsa da onun için daha zordu. Sonuçta çocuksuz birini bulabilirdi. Benim için yaptığı şey gerçekten önemliydi. "Numaranı alabilir miyim? Haberleşmek için." Telefonunu uzatınca gülümseyerek kafamı iki yana salladım. Bir anda kaşlarını çattı. "Dumanla mı haberleşelim?" "Hayır öyle değil. Numaram sende zaten var. " Kaşları daha çok çatılınca gülmemi engelleyemedim. "nasıl yani?" "Han nehrinin orada arabasının dibine kadar girdiğin bendim. Mesaj atmıştın." Önce şaşırıp ardından gülümseyerek kafasını iki yana salladı ve telefonunu karıştırdı. Telefonu ile bir şeyler yaptıktan sonra bana doğru salladı. "Kaydettim." Ben de aynı şekilde numarasını kaydedip gülümsedim. "Tamamdır." "O zaman yarın görüşürüz." Gülümseyerek onu onaylayıp masadan kalktım. Şimdi gidip Jung Hee'ye müjdeyi vermem gerekiyordu. Ne kadar sevineceğini tahmin bile edemiyordum.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE