BAŞLANGIÇ
Yüzüme vuran soğuk rüzgar beni daha çok üşütüyor üstümdeki bez parçasına daha da çok sarılıyorum. Ayaklarımdaki yaralar canımı acıtsada yürümek zorundayım. Yavaş yavaş yürümeye devam ederken kenardaki koli parçasını alıyorum. Çöpün biraz kenarına çekiyorum ve üzerine oturuyorum.
Soğuktu hemde baya . Kış ayını zar zorda olsa atlatmıştım. Ama hala yaz gelmemişti. Belki beni biraz daha korur dediğim çöp kutusu leş gibi kokuyordu. Ne atmışlardı bunun içine bok mu?
Neyse en azından tenimi bıçak gibi kesen bir rüzgar yoktu. Titriyordum hemde deliler gibi. Sokaktan geçen insanları gördükçe, canim katlanılamayacak derecede acıyordu, kalbime bir ağrı giriyordu. Benim suçum neydi? Bunları hak edecek ne yapmıştım? Annemin olmaması mıydı suçum? Başım ağrıyordu, ne yapacağımı bilmiyordum. Ayağa kalktım burda biraz daha durursam donmaktan ölecektim. Biraz ilerledim ıssız bir sokağa girdim dar ve uzun bir sokak, her yerinde güzel çizimler vardı. Biraz ilerledim. İlerledikçe konuşma sesleri geliyordu. Artmaya devam etti.
Köşeyi dönünce yerde kıvrınan bir adam vardı. Başımı baktığı yere doğru çevirdim orda iki adam bekliyordu. Biri sinirli bir şekilde telefonla konuşuyordu. Ne yapıyordu bunlar. Diğer adam hızlı bir şekilde belindeki silahı çekti. Geri çekildim nefes bile almak istemiyordum. Eğer beni yakalarlarsa beni de öldürürler miydi? Risk alamazdım. Kafamı biraz çıkartıp adamlara tekrar baktım telefonla konuşan kişi telefonu kapatıp yerdeki adama döndü. Birşeyler söylüyordu duyabilecek kadar yakın değildim ama yerdeki adamın yüzündeki ifadeden anlaşılacak olursa pekte iyi birşey değildi.
Adam bir anda bağırmaya ve etrafına bakmaya başladı. Gözleri ve gözlerim, göz göze gelince durdu bana doğru büyük bir çığlık attı. Yardım etmem için haykırdı ama çok geçti bağırmasıyla kafasının ortasında kocaman bir delik olması arasinda saniyeler vardı.
Titriyordum ne yapmam lazımdı? Gözlerimi yavaşça elinde silah olan kişiye çevirdim. Gözlerimiz ilişti, geri çekildim geldiğim yöne doğru baktım üç kişi bana doğru geliyordu. Lanet olsun burda olmamam lazımdı diğer tarafa doğru uzanan yola baktım. Beynimin her hücresi vücuduma koş diye emir veriyordu. Hızlandım adamların olduğu yerden koşarak karşıya geçtim koşmaya devam ettim önüm kapalıydı. Lanet olsun çıkmaz sokak diye beni bilgilendiren iç sesime çok yararı dokunduğunu söylemeliydim.
Arkamda duyduğum adım sesleriyle arkamı döndüm. Karşima beş kişi vardı. Bir doksan boylarında bir adam bana yaklaştı neredeyse aramızda bir metre vardı ki konuştum.
' Uzak dur benden'
Geri adımladım adam gelmeye devam ettikçe bende geri gitmeye devam ettim. Soğuk duvara yaslanan sırtım ile irkildim.
Soğukkk...
Soğuğu saç tellerimin uçlarına kadar hissetmiştim. Hala bana doğru yaklaşan adama baktım. Korkuyordum ama korkunun bana şuan bir faydası yoktu. Adamın karnıma sert bir tekme geçirdim. Adam beklemediği için yere düşmüştü diğer damlarda başına toplandı.
İşte fırsat diye düşündüm kaçmak için ilk ve son fırsatım.
...
Koştum nefesim kesilene kadar koştum. Ayaklarım ağrıyana kadar. Kalbim çok hızlı atıyordu saat gece iki veya üç olmalıydı. Neredeyse bir saattir sahil kenarında dinleniyordum nefesimi düzene sokabilmiştim. Hala korkuyordum. Ne yapmam lazımdı ölen adamın yüzünü biliyordum polise gidebilirdim ama bana inanırlar mıydı sanmıyorum. Ne kadar dinlenmiş olsam da kalbim delice atıyordu. Birinin ölümünü görmüştüm yere sıçrayan kanı anlındaki kocaman deliği. Gözlerimi kapattığım anda gelen sahneyi beynimden atmaya çalışıyordum. Banka uzandım dinlenmem lazımdı. Gökyüzünü on beş, yirmi dakika izledikten sonra uykuya daldım
...
Sabaha karşı uyanmıştım. Güneş daha yeni doğuyordu. Etrafıma baktım kimse yoktu. Uzaktan geçen arabaları görebiliyordum sadece. Ayağa kalktım karakola gitmeliydim.
Benide bulup öldürmeden önce karakola gitmeliydim. Gerçi birşey olacağını sanmıyordum. Her zaman olduğu gibi tamam tamam diyip geçiştireceklerdi. Her zaman böyle olmazmıydı zaten. Bacaklarım titriyordu Ölümüne korkuyordum beni bulacaklardı o kesindi ama bulunmadan önce çabalamam lazımdı.
Son otuz dakikadır karşımda duran polis karakoluna bakıyordum. Ya bana inanmazlarsa. Manyak olduğumu düşünebilirlerdi. Ya gördüğüm kişiler beni sırf söyledim diye öldürmeyip işkence ederlerse.
Adamın yüzünü görmüştüm bir robot resmini çizdirebilirdim aslında. Bir doksan boylarında, bıyıkları ve sakallı baya sportif bir vücut, gözleri açık bir kahve tonuna sahip, saç rengi siyahtı çene kasları uzaktan belli oluyordu. (Michele Morrone)
Karar vermiştim karşıdan karşıya geçtim kendimi her türlü olaya hazırlamalıydım yavaşça karakolun önüne doğru kaldırımdan ilerlemeye başladım. Bir adım daha atmıştım ki yanımda siyah büyük bir araba durdu. O tarafa bakmama müsade etmeden bir anda arka kapısı açıldı kolumdan çekildim ve kapı kapandı çırpındım kurtulmaya çalıştım ama nafile. Beni bulmuşlardı...