İçeriden gelen sesleri duymamak için kulağımı kapatsam da bir işe yaramıyordu. Bu seferki kız fazla gürültücüydü. Arada bir Kuzu'nun sessiz olmasını söyleyen melodik sesini duyuyordum. İç çektim. Kendimi koltukta geriye atarak başımı koltuğun arkasına yaslayıp gözlerimi kapattım. Eve erken gelerek ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım. İçeriden zevk dolu bir çığlık yükselirken kel kafamı sıvazladım. Doğrulup tişörtümü çıkarttım. Fazla sıcaktı. Bu bir işkenceydi. Hayır içeride yaşananları duyarak tahrik olmuyordum. Bu çığlıklara sebep olanın Kuzu olduğunu bildiğim içindi tüm işkencem. Onu merak ediyordum. Onun bedeninin başka birine yaşattığı hazzı kıskanıyordum. Odama gitmek isterken salona tıkılıp kalmıştım. Odama gitmeye kalksam Kuzu burada olduğumu anlardı. Peki ya içeride neler döndüğünü anladıktan sonra neden defolup gitmemiştim. Çünkü bir kere daha Kuzu'nun kimliğini kendime hatırlatmam gerekiyordu. Anlamam gerekiyordu. Umutsuzca beklediğim bu lanet aşktan bana hayır yoktu.
Kapının açıldığını duydum. Kapı kapandıktan sonra topuk sesleri parke zeminde tıkırdadı. Kafamı çevirip arkaya baktığımda uzun boylu güzel bir kız elinde çantası ve ceketiyle dış kapıya doğru ilerledi. Beni görünce biran olduğu yerde kaldı. "Ah merhaba" derken "Merhaba" diye mırıldandım. Yaramazlık yaparken yakalanmış bir çocuk gibi kızaran kız elini sallayıp dış kapıya doğru koşar adım ilerledi. Kızın davranışlarından emindim ki kız ilk defa bir kadınla birlikte oluyordu. Buraya gelenlerin çoğunda gerçekleşen şeydi. Kuzu kadınların içindeki lezbiyeni ortaya çıkarmakta bire birdi.
Koltuktan kalktım. Odama gitmek için koridora döndüğünde Kuzu ile göz göze geldim. Geldiğini duymamıştım. Kuzunun hareketlerini hiçbir zaman hissedemezdim. Yıllarca birbirimizi bu konuda eğitmiştik ama ben asla onun kadar sessiz olamamıştım. Benim hareketlerinde her zaman bir ağırlık ve tutukluk olurdu. Kuzu ise sessizce emin ve hızlı hareket eder, yanınıza sokulduğunu bile anlamazdınız.
"Evde olduğunu bilmiyordum" dediğinde yanından geçip odama gitmek için hareketlendim. Ona cevap vermedim çünkü geçen sefer eve başka kız getirmeyeceği konusunda söz vermişti. "Kurt özür dilerim burada olduğunu bilseydim getirmezdim. Geç gelecektin" derken sanki bunun suçlusu benmişim gibi konuşuyordu.
Ona cevap vermeye gerek duymadan odama doğru ilerlerken peşimden geldi. "Kurt üzgünüm" dediğinde arkama döndüm. Gözlerine bakarken "Üzüleceğin bir şeyi yapmayacaktın" dedikten sonra tekrar odama ilerlerken kolumdan tutup beni kendine çekti. Kollarını omuzlarıma yerleştirirken elleri kafamdaydı. Simsiyah boyadığı göz çerçevesinin içinde parlayan yeşil gözleri telaşlıydı. "Hâlâ iyiyiz değil mi?" dediğinde onun nefesini içime çektim. Bunun bana artık ne kadar acı verdiğini hissediyordum. Belki de birbirimizden uzaklaşmalıydık. Onu bu kadar çok isterken asla sahip olamayacağımı bilmek canımı acıtıyordu.
Gözlerimden düşüncelerimi sezmişti. "Hayır" derken bana biraz daha yaklaşıp alnını çeneme yasladı. Ellerimi ondan uzak tutmaya çalışsam da çıplak sırtına yerleştirdim. En kötüsü de buydu. Kuzu bir erkek gibi çıplaklığından hiçbir zaman utanmamıştı. Bunun bana neler yaptığından haberi yoktu. Evin içinde üstsüz gezerken onu arzulayıp dokunamamak, dokunduğumda onu kaybedeceğimden korkmak... Çöplükten ayrıldığımızdan beri birlikte yaşıyorduk. Çöplükteyken bile birbirimizden ayrılmazdık ama o zamanlar kızları becerdiğine şahit olmuyordum. Şimdi ise yaklaşık sekiz yıldır bazen her gün buna şahit oluyordum. Bir yıl önce ona bundan rahatsız olduğumu söylediğimde eve bir daha kız getirmeyeceğine söz vermişti. O günden beri ilk defa buna şahit olmuştum. Şimdi anlaşılıyordu ki evde benim olmadığım zamanları seçiyordu.
"Kuzu dayanamıyorum artık" derken sesim boğuktu. "Söz bir daha getirmeyeceğim" diye mırıldandığında kafamı geri çekip dudaklarımı kel kafasına bastırdım. Yeni tıraş olduğundan teni yumuşaktı. Yarın saçlar çıkmaya başladığında bu pürüzsüzlük olmayacaktı. Bu yüzden iki güne bir saçlarımızı tıraş ediyorduk. Bu bizim için bir gelenekti.
Küçükken saçlarımı çok severdim. Omuzlarıma inen dalgalı saçlarım vardı, erkek çocuğu için yeterince uzundu. Çöplüğe getirildikten bir yıl sonra aldığım cezayla saçlarım sıfıra vurulmuştu. Çöplüğün böyle bir huyu vardı. Sevdiğiniz ne varsa elinizden alırdı. Günlerce ağlamıştım. Çocuktum. Henüz başıma daha neler geleceğinden haberim olmadan kesilen saçlarım için ağladım. Kuzu yanıma gelip elimi tutmuştu. Kalçasına kadar uzanan siyah gür saçlarını nereden bulduğunu bilmediğim bir jiletle yanımda kesmeye başlamıştı. Onun ne yaptığını gören aslardan biri Kuzu'yu alıp banyoya götürdü. Kuzu geri geldiğinde saçları hiç yoktu ama gülüyordu. Elimi tutup kafasına sürterek "Bak ağlayacak bir şey yok artık bende senin gibiyim" dedi. O günden beri ona aşığım. Yedi yaşımdan beri kıçının dibinden bir kere bile ayrılmadım. Sadık bir köpek gibi o nereye isterse sürüklendim.
"Alamıyorsun sorun buraya birini getirip getirmemen değil" diyerek onu belinden itip kendimden uzaklaştırdım. Belki ilk başta aklımda böyle bir karar yoktu ama şimdi mantıklı geliyordu. Aldığım bu kararı hemen uygulamazsam bir daha uygulamayacağımı biliyordum. Kuzu'nun gözlerine bakıp arkamı döndüm. Odaya girerken benden önce içeri fırlayıp dolabın karşısına dikildi.
Kafasını iki yana sallarken "İzin vermem" dedi. Gözleri yağarmış mıydı? Bana mı öyle geliyordu. Kuzu asla ağlamazdı. Işıktan yanılmış olmalıydım. "Kuzu bizim için daha iyi olacak" dedim.
"Hayır" diye bağırıp üstüme atladığında hazırlıksızdım. Yumruğunu karın boşluğuma yediğimde ikincisini anca savuşturdum. Göğsüne vurup onu kendimden uzaklaştırırken "Kuzu dur" dedim. Canını yakmak istemiyordum. Tekrar üstüme saldırdığında ilk yumruğunu kolumla savuşturdum yan tarafıma isabet eden ikinci yumruğundan ise kaçamadım. Öfkeyle belinden yakalayıp yatağa fırlattım. Yatağın üstünde yuvarlanıp hemen kalktıktan sonra üstüme atladı. Belinden yakalayıp onu sıkıca tutarken kafamı koltuğunun altına kıstırıp sırtıma yumruklarını indirmeye başladı. "Beni bırakıp gidemezsin" diye bağırırken sırtıma inen yumrukların şiddeti her seferinde artıyordu. Kemiklerim sızlamaya başladı. Arkamı dönüp yatağa oturdum. Sakinleşmesini beklerken gözlerimi kapatıp acının zevkini çıkardım. Yumrukları kesildiğinde sıcak eli vurduğu yerlerin üstüne kapanınca inledim.
Vurduğu yerlere masaj yapmaya başladığında "Yapma" dedim. Şiddetten sonra gelen şefkatin beni nasıl tahrik ettiğini biliyordu. Onu bırakıp kucağımdan kaldırdım. Ellerimi dizlerime yerleştirip öne eğilirken "Gitmeyeceğim, çık dışarı" dedim. Kafamı yere eğmiş gözlerine bakamıyordum. Kuzu bana tekrar yaklaştığında elimle onu ittim.
Elime vurup kenara çektikten sonra eğilip başımı öptü. "Söz bir çare bulacağım" dedikten sonra odadan çıktı. Nasıl bir çare bulmaktan söz ediyordu hiçbir fikrim yoktu. Benim tek istediğim oydu. Ona sahip olamayacağıma göre bunun bir çaresi yoktu. Yatağa uzandığımda sırtıma değen soğuk çarşaflar yana tenime iyi geldi. Vurduğu yerlerin kızarıp moraracağına emindim.
------------------------------------
Kurt'u yatak odasında bırakıp çıktığımda deli gibi korkuyordum. Gidecekti. Beni bırakacaktı. Ellerimle kafamı kavradım. Odanın içinde dolanırken gözlerim etrafta geziyor bir çıkar yol düşünüyordum. Bir şey bulmalıydım. Buna son verecek bir şey bulmalıydım. Onu seviyordum. O benim tüm hayatımdı. Hayatımın elimden kayıp gitmesine izin veremezdim. Kahretsin. O kızı neden eve getirmiştim. Onun acı çektiğini bile bile neden bunu yapmıştım. Bencil sürtüğün tekiydim.
Yatağa oturup bir ayağımla yere vururken endişeyle düşündüm. Ona istediğini verebilir miydim? Yıllardır kenara ittiğim korkumla yüzleşebilir miydim?
Bana yardım edecek birini bulmalıydım. Birinden yardım istemeliydim. Ayağa kalkıp dolabıma giderek giyindim. Kurt'un tişörtlerinden birini giydim. Kıyafetlerini çalmayı seviyordum. Altıma siyah kot şortumu giydikten sonra onun odasına gidip kapıyı araladım. Yatağın ortasında cenin pozisyonunu almıştı. Altındaki iç çamaşırı haricinde çıplaktı. Yatağın yanına yaklaştığımda uyuyordu. Pencereden giren ışıkta sırtını görünce ona ne kadar zarar verdiğimi fark ettim. Sırtının ortası tamamen morarmıştı.
Odadan çıkıp kapıyı arkamdan kapattım. Motorumun anahtarlarıyla telefonumu alarak evden çıktığımda Nil'i aradım. Uzun süre çaldıktan sonra telefonu cevapladığında sesi endişeliydi. "Ne oldu Kuzu?"
"Aa bir şey yok Nil. Sadece seninle konuşmak istiyorum"
Sessizlik oldu. Saate bakmış olacak ki "Saat gecenin biri Kuzu" dedi. "Evet biliyorum ama yardımına ihtiyacım var" hattın diğer ucundan Step'in sesi geldi. Nil ona "Sen uyu" derken bana "Eve gel bekliyorum" dediğinde "Tamam ama Step gerçekten uyusun" dedim.
"Tamam merak etme" dediğinde telefonu kapattım. Motora bindiğimde kaskımı takarken kafamı kaldırıp evin penceresine baktım. Kurt'un orada olmadığını görünce sevindim. Demek ki uyanmamıştı.
Yola çıktıktan yarım saat sonra onların sitesindeydim. Giriş şifresini girdikten sonra kapıların açılmasını bekledim. Motorun devrinin düşürürken gece diğerlerini uyandırmamak için yavaşça Nillerin evine doğru sürdüm. Motordan indiğimde beni kapıda bekliyordu. Üstünde kırmızı bir gecelik ve sabahlık vardı. Sabahlığın arasından şiş karnı belli oluyordu. Hatun hamileyken bile seksiydi. Neden bu kadar çok çocuk yaptıklarını anlayabiliyordum. Step uzantılarını ondan uzak tutamıyor olmalıydı.
İçeri girdiğimizde mutfağa geçmemi işaret etti. Kahve makinesinden çıkan taze kahve kokusunu almıştım. Köşedeki sandalyeye oturduğumda Nil iki kupa kahve doldurup yanıma oturdu. Önüme bıraktığı kahveden bir yudum alırken konuşmamı beklediğini biliyordum. Ama ben nasıl başlayacağımı bilemiyordum.
"Kurt ile sevişmem gerekiyor, yardımına ihtiyacım var" dediğimde ağzındaki kahveyi püskürttü. Öksürmeye başladığında sırtına vurarak "kahretsin sakın boğulma Step beni öldürür" dedim.
Nil ayağa kalkıp bir bardak su doldurarak içtikten sonra bana döndü. Gözleri kızararak yaşarmıştı. "Geri zekalı az kalsın ölüyordum" dediğinde gülerek "iyi ki ölmedin yoksa kocan da beni öldürürdü" dedim.
Nil gözlerini devirip yanıma geldi. "Neler oluyor başından anlat" dediğinde Kurt ile yaptığımız kavgayı anlattım. Sustuğumda "Bunu Kurt istediği için mi yapacaksın Kuzu, yani sen bunca zaman kadınlardan hoşlanıyorsun" dediğinde "Kadınlardan hoşlanmıyorum, onlara zevk vermeyi seviyorum" dedim.
"Sonuçta aynı şey. Bir erkekle daha önce hiç birlikte olmadın. Tamam kadınlarında birbirine zevk vermek için bazı şeyler yaptıklarını biliyorum ama" dediğinde "Nil anlamıyorsun. Bunu sana nasıl anlatabilirim ki" dedikten sonra uygun cümleleri düşündüm. Kadınlarla nasıl birlikte olduğumu açıklayamayacağım için olayın aslını anlatmaya karar vererek ona başka bir soru sordum.
"O olaydan sonra Step ile nasıl birlikte olabildin"
Nil'in kaşları çatıldı. Bana dikkatle bakarken "Bunu neden sordun şimdi" dedi. Aklının karıştığı belliydi. "Sadece anlatsan olmaz mı?" diyerek sorusunu geçiştirdim.
"Yani ilk başta zordu. Ne zaman o noktaya gelsek gözümün önünde o olay canlanıyordu ama sonra Step'i sevdiğim için her şey kolaylaştı. Bedenim onu istiyordu. Kalbim zaten kabul etmişti. Zamanla o acı hatıranın izleri silindi. Tek istediğim Step'i hissetmekti"
Zamanla belki bende isteyebilirdim. Nil bana doğru eğilip "Ne zaman oldu?" diye fısıldadı. Neden sorduğumu tabi ki anlamıştı. "Beni almaya geldikleri gün" dediğimde yüzü beyazladı. "A-ama sen" diye kekelediğinde "Altı yaşımdaydım" diyerek cümlesini tamamladım.
"Umut'un yaşındaydın" diye fısıldarken kızının gözünün önüne geldiğini anladım. Yerinden fırladı. Öfkeyle elleri yumruk olmuştu. Mutfağın içinde dolandıktan sonra gelip bana sarıldı. "Üzgünüm, çok üzgünüm Kuzu" derken sesindeki acı beni etkilemedi. Yıllar önceydi. Onun için acı çekmemeyi ilk yıl öğrenmiştim.
"Yapma Nil, çok uzun zaman önceydi" dediğimde yüzümü kavrayıp havaya kaldırdı. "Duygularını yok ettiler değil mi? O yüzden hiç ağlamıyorsun"
Yutkundum. Kurt'un gideceğini hissettiğim an yaşadığım duygusallığı bilse böyle konuşmazdı. Ağlamak üzereydim ama kısa sürede sinirlerim kontrolü ele geçirmiş Kurt'a saldırmıştım.
"Hepsini öldürdüğümüz için mutluyum. Keşke bir kere daha öldürme şansımız olsaydı"
Nil geri çekildiğinde uzun süredir kapıdan bizi dinleyen Step'e "içeri gel Step" diyerek seslendim. Nil şaşırarak arkasını dönerken Step mahcup bir yüz ifadesiyle içeri girerek ensesini kaşıdı. "Üzgünüm" diye mırıldandığında Nil "Odada kalacağına söz vermiştin, ne zamandır oradasın" dedi.
"Hepsini duyacak kadar" diyerek onu ben cevapladım. Nil bana döndüğünde ayağa kalkarak "Sorun değil orada olduğundan haberim vardı" dedim.
Boş kupamı lavaboda yıkayıp kenara bıraktıktan sonra "Teşekkürler Nil" dedikten sonra "İyi geceler çocuklar" diyerek kapıya yöneldiğimde Step boğazını temizleyip "İlla Kurt'u mutlu etmek istiyorsan kadınlara yaptıklarınla başlayabilirsin" dedi. Ne demek istediğini anlayarak gülümsedim. Nil beni anlamamıştı ama Step anlamıştı.
Onlardan çıktığımda saatin dörde gelmek üzere olduğunu görünce motoru daha hızlı kullandım. Kurt beşte kalkacaktı. Çöplükten kalma bir alışkanlıktı. O kalkmadan yetişmem gerekiyordu.
Motoru otoparka park edip koşarak apartmana girdim. Merdivenleri aynı hızda tırmanırken eve girdiğimde nefes nefeseydim. Hem yorgunlukla hem da yapacaklarımla heyecanlanmıştım. En önemlisi Kurt'un bunu nasıl karşılayacağını merak ediyordum.
Odasına doğru giderken anahtarımla telefonu kapının kenarındaki dolabın üstüne bıraktım. Odasının kapısını açtığımda yüzüstü yastığına sarılmış bir şekilde yatıyordu. Bir ayağını karnına doğru çekmiş diğerini uzatmıştı. Kalçasını saran iç çamaşırı gerilmişti.
Üstümdeki tişörtü çıkarttım. Kot şortumu da çıkarttıktan sonra altımdaki iç çamaşırını da çıkarttığımda çırılçıplaktım. Yatağa çıktığımda yatağın kıpırtısının onu kendine getirdiğini biliyordum ama benim olduğumu hissetmişti.
Uyandığını bilerek ona yaklaştım. Eğilip morarmış sırtını öptüğümde boğuk bir sesle "Kuzu ne yapıyorsun?" dedi. Cevap vermedim. Sırtını öpmeye devam ederek yukarı çıktım. Omzunu öptüğümde bana doğru döndü. Kollarımı iki yanına yerleştirdiğimde kafasını eğip bana baktı ve çıplak olduğumu görünce "Siktir" diyerek homurdandı. Gülümseyerek ona doğru eğildim.
KURT
Yatağın kıpırdadığını hissettiğimde Kuzu'nun geldiğini anlamıştım. Çoğu zaman olduğu gibi yanıma kıvrılıp yatacağını düşünürken dudaklarını tenime değdirdiğinde "Kuzu ne yapıyorsun?" dedim. Her bir dokunuşuyla içim titrerken o devam etti. Dudaklarını omzumda hissettiğimde yeni bir işkenceyi kaldıramayacağım için durdurmak için ona doğru döndüm. Vücuduna baktığımda nefesim kesildi. Tamamen çıplaktı. "Siktir" derken kafamı kaldırıp ona baktım. Gülümseyen yüzü bana yaklaşmaya başladığında bunun bir rüya olduğuna emindim. Dudakları usulca dudaklarımın üstünde gezindi. Bu bir rüya değildi. Onu belinden kavrayıp doğruldum. Kuzu beni bırakmayacağını belli edercesine boynuma sarılıp kucağıma yerleştiğinde "Yapma lütfen yapma Kuzu" dedim. Benim için kendi kimliğinden vazgeçmesini istemiyordum. Beni kaybetmemek için böyle bir şey yapmasını istemiyordum. Bundan faydalanırsam iğrenç bir adam olurdum.
"Bunu istiyorum Kurt. Lütfen izin ver denemek istiyorum"
"Hayır, hayır buna izin veremem" derken kafamı kaldırıp gözlerine baktım. "Eğer bunu beceremezsek biz biteriz göremiyor musun? Seni tamamen kaybetmeye dayanamam" derken sesim titriyordu. Alnını alnıma yaslarken "Söz veriyorum bize bir şey olmayacak. Aramızdaki bağ hiçbir zaman yok olmaz Kurt. Beni bırakıp gidersen seni bulurum. Siktiğimin cehennem çukuruna dahi girsen seni bulurum. Asla peşini bırakmam" dedi.
Tekrar dudaklarımı öpmeye başladığında söyleyecek sözüm yoktu. Yıllardır beklediğim an gerçekten gelmiş miydi? Elimi ensesine atıp dudaklarını sertçe öptüğümde geri çekildi. Kahretsin beceriksizce davranıp onu korkutmuş muydum? Ama Kuzu gülüyordu.
"Sakin ol, senden tek isteğim bu seferlik bana izin vermem. Beni serbest bırak ve sana yapacaklarımın tadın çıkart."
Ellerini göğsüme bastırıp yatağa uzanmamı sağlarken güldüm. Eli iç çamaşırıma gidip onu çıkarttığında çoktan tahrik olmuş erkekliğim özgürlüğünü ilan etmişti. Kuzu bir süre cinsel organıma bakıp kalınca boğazımı temizleyip "her zaman karşılaştıklarından farklı olduğunu biliyorum" dedim. Karnıma vurduğunda güldüm. Organımı eline aldığında gülümsemem donarken "Bu kadar büyük olduğunu bilmiyordum" diyerek okşadığında "Siktir" diyerek küfrettim. Benim ufaklığı okşayan kendi elim haricinde bir el görmek ne kadar tahrik ediciyse, o elin sahibinin Kuzu olduğunu bilmek on bin katı seviyesindeydi. Bu düşüncelerle organım seğirince ucundan sızan sıvıyı gören Kuzu kaşlarını kaldırarak bana baktı. Omuz silkerek dudak büktüm. Ne yapabilirim ki bir kadınla ilk defa bu derece yakında olmak onu da heyecanlandırmış olmalıydı.
Kuzu gülerek kafasını ona doğru eğdiğinde omuzlarını kavrayıp "oh hayır, hayır Kuzu bunu yapmana gerek yok" dedim. Onu itmeye çalışırken bileklerimi sıkıca kavrayıp yatağa bastırdı. Bana gözlerini dikerken "Daha önceki yaptıklarımdan biraz faklı sadece az önce dediğin gibi daha öncekilere pek benzemiyorsun yavrum" diyerek göz kırptı. Gülsem de gergindim. Daha önce bir kadınla birlikte olmamıştım. Kuzu'nun bunu bilmediğini biliyordum. Ona rezil olmaktan korkuyordum.
Elleri bileklerimi bıraktı. Bir eli tekrar organımı kavrayıp ucunu dudaklarının arasına aldığında elimin altındaki çarşafı sıkıca kavrayıp inledim. Göğsüm aldığım nefesle şişerken dilini hissettiğimde karın kaslarım harekete geçmişti. "Ah Siktir" derken kafamı arkaya atıp gözlerimi sıkıca kapattım. Onu görürsem daha çabuk sona ulaşırdım.
Erkekliğimi boğazının derinliklerine doğru kaydırdığını hissettiğimde kalçalarım istemsizce havalandı. Kuzu hemen geri çekildiğinde kafamı eğip ona baktım. Gözleri yaşarmıştı ama "bu düşündüğümden zormuş" derken gülümsüyordu. Dudaklarını yalayıp tekrar eğildiğinde "Kuzu durabilirsin" dedim. Her zamanki gibi beni dinlemeden işine devam etti. Bu sefer onu izledim. Erkekliğimin çevresinde ince bir şerit şeklinde kıvrılan dudaklarını gördükçe karnım kasıldı. Onun içine sertçe girdiğimi hayal ederken daha fazla dayanamayacağımı biliyordum. Kuzu diliyle okşayıp sertçe emdiğinde patladım. Dudaklarımı bastırıp kız gibi çığlık atmamak için kendimi sıkarken o beni sonuna kadar emmeye devam etti.
Ellerini kalçalarımın iki yanına yerleştirip geri çekildiğinde gülümseyerek "Nasıldı?" diye sordu. Nefes nefese kalmış halde kısık gözlerimin arasından ona baktım. Elimi ensesine atıp onu birden kendime çektiğimde çıplak bedeni üstüme düşerken kıkırdadı. Dudaklarına yapıştım. Az önce bana yaptığının aynısını dilini ağzımın içine çekip yaparken inledi. Ona zevk verdiğimi düşünmek daha fazlasını istememe sebep oldu. O kızlar gibi çığlık attığını duymak istiyordum.
Onu çevirip altıma aldığımda dizimi bacaklarının arasına yerleştirerek iki yana açılmasını sağladım. Bacaklarının arasına yerleştiğimde bedenim kontrolü ele geçirmiş beni yönlendiriyordu. "Kurt, dur" diyen Kuzu'nun ürkek sesiyle ona baktım. Gözleri irice açılmıştı. Benim gözlerim ise ona ihtiyaçla bakıyordu. "İlkim olmanı istiyorum Kuzu" diye itiraf ettiğimde gözlerindeki korkunun yerini şaşkınlık almıştı. Gözlerini kapattı. Yanağını öpüp kulağına eğildim. "Yıllarca seni istedim, bekledim, lütfen"
Bir eliyle kalçamı kavrayıp kendine çektiğinde dudaklarını boynuma bastırdı. Geri çekilip yüzüne baktım. Korkuyor gibi görünmesine anlam veremesem de kalçalarımı hareket ettirdiğimde titreyip gözlerini kapattı. Organımın etrafını saran kadınlığının dudaklarını hissediyordum. Dişlerimin arasından nefes almaya çalışırken kalçalarımı biraz daha bastırdığımda Kuzu'nun bedeni irkildi. Hemen dururken "Kuzu" dediğimde gözlerini açtı. Kirpiklerinin aralanmasıyla gözünden taşan yaşlar şakaklarına doğru kaydığı. Ellerimle yüzünü kavradım. Gözlerinden sızan yaşlara korkuyla bakarken "Özür dilerim" diye fısıldadım. "Devam et" diye mırıldandığında hâlâ içinde olduğumu unutmuştum. Ben hareket etmediğimde kalçalarımı kavrayıp kendine çekti. Dengemi kaybedip tüm ağırlığımla üstüne çöktüğümde inledim. Tamamen içindeydim. Dizlerimle yataktan destek alıp kalçalarımı daha sert bastırdım. Hayır şimdi tamamen içindeydim. İkimizin de ağzından inleme sesleri çıkarken alnımı omzuna yaslayıp onu hissetmenin keyfini yaşadım. Sıcak ıslak ve sıkı... "Bu" diye soluduğumda "muhteşem" diyerek sözlerimi tamamladı. Aynı anda hareket etmeye başladığımızda gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Muhteşem kelimesi yaşadığım hazzın yanında sönük kalırdı. Ona sahip olmanın hazzını hiçbir kelime tarif edemezdi. İsteğime ulaştım. Kuzu çığlık atarken adımı haykırdı. Bedenlerimiz birbirine dolanmış halde yatakta hareketsiz kaldığında yaşadığım orgazmın etkisi vücudumu terk ederken yerini gözyaşlarına bıraktı. Kollarımdaki Kuzu'nun da titrediğini hissettim. Gözyaşlarımın arasından ona bakarken hıçkırdı. Gözlerindeki kalem akmış yüzünü siyaha boyamıştı. Ben mutluluktan ağlarken onun neden ağladığını bilmemek beni korkutuyordu. Pişman mı olmuştu. Lütfen bunu kaldıramazdım. Yaşadığım mutluluğun tek taraflı olduğunu kaldıramazdım.
Hıçkırıklarının arasından bir şeyler mırıldandı. Onu anlamadım. "Kuzu lütfen pişman olduğunu söyleme bana" derken boğulacak gibiydim. Hıçkırıklarının arasında kahkaha attı. Sonra tekrar hıçkırırken "Seni seviyorum salak" diye bağırdığında yana dönen yüzünü kavrayıp kendime çevirerek "Ne dedin?" dedim.
"Seni seviyorum" diye tekrar ettiğinde gözlerimdeki yaşlar yüzünden onu bulanık görüyordum. Kalp atışlarım tekledi. Hayatımda yaşadığım en güzel gündü.