Ateş Hattında(+18)🔥

569 Kelimeler
Bölüm:4 Ateş Hattında -Fabrizio- Hırçın kızıl bukleleri yuvarlak yüz hatlarına dökülmüş, yeşil hareli ela gözlerini gölgeliyordu. Ela gözlerinde alışılmadık bir kızıllıkla yanan hareler öyle kolay tesiri altına alıyordu ki bu gözlerin kölesi olmak işten bile değildi. Teninden yayılan iştah açıcı ve uyandırıcı kokuyu görmezden gelmeye çalıştım. Bakışlarımdaki ifadesizliği korumak için harcadığım eforla yüz kaslarım birer birer çekiliyordu, Tanrıya şükürler olsun ki büyük patronun yanında geçirdiğim senelerce bu ketum yüz ifadesini geliştirmeye fırsatım olmuştu. Patronun yanında çoğu insanın hayatı boyunca akıllarından dahi geçirmeyeceği şeyler görmüştüm ve her hısmının ortak tabiriyle Dario Roccia, è l'oscurità assoluta alemin en acımasızlarından biriydi, küçük çocukları korkutmak için koca karıların ağızdan ağıza büyüttükleri italyan efsanelerindeki mostra gibi değil; bu dünyada ve gerçek olanlarından. Yine de... Ne Capo ne de onun emriyle herhangi bir şey beni bu küçük tatlı belaya hazırlamamıştı. -Fabrizio! Dikkat et! Cennetten gelen tatlı melodi beni daldığım derin girdaptan tutup çıkardı. Ne kadar süredir kendi kendime konuşup duruyordum ki, Tanrıya şükür bu süreçte ellerim alışageldik bir şekilde aracı yönlendirmiş ve gecenin karanlığında görünürlüğünü yitiren siyah bugattimin nereden çıktığına dair en ufak fikrimin olmadığı ay ışığında parlayan metalik gri mercedese bodoslama oturmasına engel olmuştu. Son anda direksiyonu kırmış olmalıydım ama bunu bile anımsamıyordum, bu kız dünyayla olan gerçeklik bağlarımı zorluyordu. Bugattiyi ıssız görünen bir deponun gölgesine çektim, kafamı toparlamaya ihtiyacım vardı. Araçtan inerken ardımdan az önce neredeyse gerçekleşecek olayın şokuyla adeta çığlık çığlığa bağırarak beni takip etti: -Sen aklını mı yitirdin Fabrizio! Ölüyorduk!.. Az kalsın küçük lanet bir solucan gibi ezilecektik! Lanet olsun sana noluyor! Sözlerindeki gerçeklik payına rağmen gardımı indirmedim: -Ama yaşıyorsun değil mi? Sakinliğime karşılık sanki öfkesi daha da tırmanıyordu, her soluk alıp verişinde burun delikleri daha da ve daha da büyüyordu. Sanki sankiii, volkan gibi... Vee.. Patladı! İnce uzun parmaklarının arasında rahat bir tutuş için fazlasıyla sert kavradığı gri tabancayı, nasıl tutacağını bilemez ve komik şekilde yüzüme dogrulttu: -Kafana sıkmadan önce burada ne halt dönüyor açıklamak için 15 saniyen var Fabrizio. Çarpık bir gülümsemeyle ufak yüzünü süzerken tekrar bağırdı: -14! Öfkenin hararetle yaktığı yüzü sanki daha da güzelleşmişti, gözlerimi alev alev yanan o yeşil gözlerden almam mümkün değildi. Heyecanımı sesime yansıtmamak için mücadele ederek: -Sana sadece tek sefer söyleyeceğim küçük prenses artık benim kurallarımla oynuyoruz. Bileğini bükmemeye dikkat ederek çevik bir hareketle tabancayı elinden aldım, yüzünde korku ve şaşkınlık karışımı ifade karnıma yumruk yemişçesine bir ağırlıkla içime otursa da geri adım atmadım: -Anlaşıldı mı prenses? Son sözleri söylerken sıcak nefesindeki keskin kırmızı şarabın tadını alacak kadar dudaklarına yaklaşmıştım ve bu kendime hakim olmam konusunda bedenimi uyarmak zorunda kalmama neden oluyordu. İsyan eden zihnime itaat eden bedenimin ilkel isteklerini görmezden geldim. Üzerinde kurulan ani baskıya alışık değildi, gözlerini kaçırdı. Bakışlarını üzerimde istiyordum, bakışlarına ihtiyacım vardı; çenesini tutup bakışlarını kaldırdım: -Seninle konuşurken gözlerime bak. Gözlerindeki meydan okur bakış uzun zamandır bastırdığım pek çok şeyi uyarıyordu, beni görmezden gelen tavrı kasıklarımda şiddetli zonklamalara neden oluyordu. Bundan bir habermiş gibi saçlarının kokusunu içime çekerek beni sarhoş etmeye yetecek kadar yaklaştı. Parmaklarını kaslarımda gezdirirken kalçasını yavaşça bana doğru kaydırdı, sürtünmeye çalışıyordu. Bu oyunu biliyordum, daha önce defalarca nasıl oynadığını görmüştüm. Avını tuzağına düşürmeye çalışıyordu ama düşmeyecektim. Parmaklarımı boğazına sardım ve onu aramızda mesafe bırakarak soğuk duvara dayadım. Nabzının atışını parmak uçlarımda hissedebiliyordum, saçlarını her savuruşunda beni tesiri altına eden sıcak sarhoşluk şimdi tüm bedenimi ele geçirmişti ve kasıklarım harekete geçmek için zonklayarak isyan ediyordu. Kabaran aletimi bedenine bastırdım: -Seni bu pis depoda düzmemi istemiyorsan aklımı karıştırmayı hemen şu an bırakacaksın! *è l'oscurità assoluta:mutlak karanlık *mostra:canavar *capo:patron
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE