Bölüm 19 – Kontrolün Çatladığı Yer

549 Kelimeler
Aynı hikâyeden kesintisiz, yoğun ve uzun devam ediyorum. ✔ Üçgen açık çatışmaya dönüşüyor ✔ Mert kıskançlığını kontrol edemiyor Can’ın gelişi ofiste sessiz bir deprem yaratmıştı. Herkes hissediyordu ama kimse adını koymuyordu. Elif bunu en net hisseden kişiydi. Çünkü geçmiş, sadece anılarla değil, niyetlerle gelmişti. Ertesi sabah Can doğrudan Elif’in masasının önünde belirdi. “Bir kahve?” dedi rahatça. “Elif ayağa kalkmadı. “Burada değil.” Mert Karahan odasından çıkmıştı. Sahneyi uzaktan izliyordu. Yüzü ifadesizdi ama gözleri sertti. “Geçmişte iyi çalışırdık,” dedi Can. “Hâlâ aynı çizgidesin.” “Elif’in sesi netti. “Ben çizgi değilim.” Can gülümsedi. “İşte bu yüzden değerlisin.” O an Mert araya girdi. “Toplantı odası,” dedi. “Şimdi.” Bu bir rica değildi. Emirdi. Toplantı kapalı yapıldı. Masanın bir ucunda Can, diğer ucunda Mert vardı. Elif ortadaydı. Kelimenin tam anlamıyla. “Teklifim net,” dedi Can. “Elif’i istiyorum. Onunla.” “Onun üzerinden konuşamazsın,” dedi Mert soğuk bir sesle. “Ben kendim konuşuyorum,” dedi Elif. “Ve cevabım hayır.” Can Elif’e baktı. Bu cevabı beklemiyordu. “Onun için mi?” diye sordu, bakışlarını Mert’e kaydırarak. Elif bir an sustu. Bu sessizlik ağırdı. “Benim için,” dedi sonunda. Mert’in çenesi gerildi. Bu cevap onu rahatlatmadı ama yere de çakmadı. Arada bir yerdeydi. Toplantı bittiğinde Can giderken Mert’e yaklaştı. “Onu koruyorsun,” dedi alçak sesle. “Ama sahip değilsin.” Mert gözlerini ondan ayırmadı. “Buna ihtiyacım yok,” dedi. “Yanımda durması yeter.” Bu cümle Mert Karahan için fazlaydı. Ve bunu ikisi de biliyordu. Akşam olduğunda Elif ofiste kalmıştı. Dosyaları topluyordu. Mert içeri girdi. Kapıyı kapattı. “Bunu böyle yönetemem,” dedi. “Elif ona döndü. “Kıskandın.” Mert güldü. Kısa, sert bir gülüş. “Kontrol etmeye çalıştım.” “Edemedin.” “Hayır.” Bu tek kelime her şeydi. “Elif sesi yumuşadı. “Beni bir hamle gibi görme.” “Görmüyorum,” dedi Mert. “Seni kaybetme ihtimali gibi görüyorum.” Elif’in kalbi sıkıştı. Bu itirafı beklemiyordu. “Ben de korkuyorum,” dedi. “Ama senden değil. Kendimden.” “Ne demek istiyorsun?” diye sordu Mert. “Elif derin bir nefes aldı. “Burada kalmak… sana yaklaşmak… beni değiştirmesinden korkuyorum.” Mert bir adım yaklaştı. Bu kez durmadı. “Seni değiştirmeye çalışırsam,” dedi, “beni durdur.” Elif başını kaldırdı. Gözleri doluydu ama güçlüydü. “Durduramamaktan korkuyorum.” Bu cümle aralarındaki son dengeyi de sarstı. Mert elini uzattı. Elif’in bileğini değil… parmaklarını tuttu. Hafifçe. Kaçış yoktu ama baskı da yoktu. “Bak bana,” dedi. Elif baktı. “Bu,” dedi Mert, “bir zaaf değil.” “Elif sesi titredi. “O zaman nedir?” “Gerçek,” dedi. Bir an daha kalsalar her şey değişecekti. İkisi de bunu biliyordu. Elif elini çekti. Geri bir adım attı. “Henüz değil,” dedi. “Ama inkâr da etmiyorum.” Mert başını salladı. Sertti. Ama artık saklanmıyordu. “Ben de.” Can o gün şirkete son kez mail attı. Kısa ve netti. “Teklifim geri çekildi.” Elif maili sildi. Mert’e baktı. “Bitti,” dedi. “Hayır,” dedi Mert. “Başladı.” Bu bir aşk değildi. Bu bir ilişki de değildi. Bu, kontrolün çatladığı yerdi. Ve artık ikisi de biliyordu: Bir sonraki adım, geri alınamayacaktı. 💙
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE