KÜÇÜK KARIM
BEN GİBİ
BÖLÜM 2
İçimde gittikçe yükselen bir acı vardı. Acıyı her geçen saniye daha fazla hissederken güçlü olmak zorunda olduğumun da farkındaydım. Farkındalıktan öte zorundaydım. Artık geçmişin geleceğime bir faydası dokunmayacaktı. Bir köşeye çekilip ağlamanın da faydası yoktu. Bir anca planladığımız gibi evlenmeli, bebeğimi herkesten korumalıydım.
Sanki bebeğimi içimde bir yerlerde hissediyormuşçasına elimi karnıma biraz daha bastırdım. Onun içimde bir yerlerde olduğunu bilmek gücüme güç katıyordu. Araba yavaşladığında midem kasılarak eve doğru baktım. Hastaneden çıktığımızda Onur beni eve götüreceğini söylediğinde neredeyse bayılacaktım. Az kalsın kendimden geçmek üzereyken beni tutmuş yalnızca tek bir gece daha demişti. Yalnızca bir gece daha evimde kalacaktım. Ondan sonra hep birlikte olacağız demişti. Sonsuza kadar birlikte olacaktık. Nikah kıyıldıktan sonra yerimin yanı olduğunu eklemişti. Hamile olduğumun gerçeğini bilerek nasıl evde kalacağımı bilmiyordum. Annem ya da babam bir şeyler öğrenirse ben biterdim.
“Ailenden korkuyor olmazsın Defne, ailen senin için deli olurken korkunun nedeni onlar olamaz değil mi?”
Onlardan değil, onları üzmekten korkuyordum. Ailem benim her şeyimdi. Onları üzmekten beni kötü bilmelerinden korkuyordum. Bebeğimi istememe ihtimallerinden korkuyordum.
“Eve gitmek zorunda mıyım Onur, annem halimi gördüğü zaman bir şeyler olduğunu anlayacaktır.” Annemden bir şeyler saklayamazdım. Annem öğrendiği anda babama söyler, ondan bir şey saklamazdı. Babamdan sonra da ağabeyim duyar kıyametler kopardı.
“Yalnızca son bir gece dayanmanı istiyorum. Şimdi eve gitmezsen ailen nedenini daha çok merak ederek peşine düşecektir. O zaman da nikâha kesinlikle engel olacaklardı. Sen tek isteğim tek bir gün daha sabret ben yarın olabildiğince her şeyi hızlandıracağım.”
Bilmiyordum. Her şeye rağmen korkuyordum. İnsan kendi ailesinden korkar mıydı ben korkuyordum. Onur uzanıp elimi tuttuğunda içimi sıcaklık kapladı. Bana vaat ettiği şeyler çok fazlaydı. Eğer gerçeğe dönüşmez beni yarı yolda bırakırsa yıkımım çok ağır olacaktı.
“Bana güceniyor musun?” Başımı olumlu anlamda sallarken boşta kalan eliyle uzanıp yanağımı tuttu. Yalnızca bundan birkaç ay önce yine böyle bir gece yaşanmış ve Onur beni küçük kardeşi gibi kapıma bırakmıştı. Beni o gece öyle gördüğünü biliyordum. Yalnızca dudaklarımız temas ettiğinde nasıl çıldırdığında hatırlıyordum. “O zaman güvenmeye devam et, ben yanında olacağım. Sana söz verdim. Ben verdiğim sözleri yerine getiririm.”
Bir kez daha otomatiğe bağlamış gibi başımı olumlu anlamda salladığımda uzanıp burnumun ucuna tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu. “Gece boyunca telefonum açık olacak, beni istediğin zaman arayabilirsin, korktuğunda konuşabiliriz. İstersen sabaha kadar burada seni bekleyebilirim de yeter ki korkma. Korkun yalnızca senin kalbine değil küçüğe de zarar verebilir.”
“Demek ben küçükten terfi ettim. Yeni küçüğün bebeğim mi oldu?” Bunu bilinçli olarak telaffuz etmediğimden sonradan kızarmıştım. “Artık küçüğümüz desek çok iyi olacak Defne, herkes evlendiğimizde bebeğin ikimize ait olduğuna inanacak. Herkesten önce bizim buna inanmamız lazım. Bizim inanmadığımı hiçbir şeyi başkalarına da inandıramayız.”
Bende buna inanmak istiyordum. Tüm varlığımla bize inanmak istiyordum. Ama o her ne söylerse söylesin. Ne kadar güven verirse versin, insan bir anda masası düşlere kapılamıyordu. “İç sesinle değil benimle konuş Defne, söylediklerimi yapabilecek misin? Bir gece daha dayanabilecek misin?” Bilmiyordum.
“Yapacağım. Zaten başka çarem de yok.”
“O halde artık eve gitmelisin. Aileden gece yarısına kadar izin aldım. Biraz daha geç kalacak olursan bir daha benimle dışarıya çıkmana izin vermeyeceklerdir.”
“Yarından sonra ailemden izin alamaya ihtiyacın kalmayacak.” Yarından sonra karısı olacaktım. Bunun düşüncesi bile beni heyecanlandırıyordu. Onur iki elimi bırakamadan başını olumlu anlamda sallarken eve doğru bakmıştı. Bende yan profilden güçlü hatlarına baktım. Bu adamla evlenecek olmam düşlerimin ötesinde bir duyguydu.
“Ne diyorsun her ihtimale karşı seni burada beklemeli miyim?”
“Hayır, hayır, Sende söyledin. Yarın yoğun bir o kadar da yorucu bir gün olacak. İkimizin de dinlenmesi gerekiyor. Ben sana söz veriyorum elimden gelenin en iyisini yapacağım.”
“Ve de korktuğunda beni arayacaksın.” Tamam, diyerek uzanıp yanağından öpmüştüm. Bu defa geçen sefer ki gibi olmamış Onur yüzünü bana dönmeyince o gece gibi öpüşme gerçekleşmemişti. Yine de onunla evlenecek olmam bir gün bunun gerçekleşeceğinin habercisiydi. O güne kadar sabretmem gerekiyordu.
İyi geceler, diye fısıldadığımda sana da demiş bende hiç düşünmeden arabadan inmiştim. Onun yanında kaldıkça vedalaşmak daha güç oluyordu bu yüzden kısa keserek hemen oradan uzaklaşmanın daha doğru olduğunu biliyordum. Arkama bakmadan eve doğru ilerlerken onun hala orada olduğunu biliyordum. Arabadan bana baktığını içeriye girmeden hiçbir yere ayrılmayacağını da biliyordum.
Eve girerken anahtarı tutan ellerim titriyordu. Sonunda kapıyı açabildiğimde arkama bakmaya cesaret edemeden içeriye girip sessizce kapıyı örttüm. Birkaç saniye kapıda durduktan sonra hızla yukarıya kendi odama çıkmıştım. Işıkları açmadan doğruca pencere yanında geçtiğimde aşağıya baktım. Onur hala orada duruyordu. Yarın evleneceğimize inanamıyordum. Yarın kocam olacaktı. Bebeğimin babası olacaktı. Belki onu zorlamıştım ama bir şekilde o da istemişti. Aksi halde asla istediğimi kabul etmezdi. Asla kabul etmezdi.
Elimi yeniden karnıma götürdüğümde o kabus gibi geçen geceyi düşündüm. Her ne kadar bebeğimin kanını taşıdığı adam şerefsiz olsa da babası dünyanın en iyi adamı olacaktı. Bebeğim gerçekten çok şanslı olacaktı.
Onur arabanın ışıklarını yaktığını arabası harekete geçmiş daha sonra da gözden kaybolmuştu. Bende heyecanla ardından baka kalmıştım. Sonunda yorgun düşerek uyumaya kadar verdiğimde arkamı dönmüştüm ki kapıda gördüğüm karaltıyla çığlık attım. Ben çığlık atarken annem ışığı yakmıştı.
“Demek kızım sonunda evin yolunu hatırlayabildi.”
Annem öfkeyle bana beklerken pancar kadar kızardığımın farkındaydım. Aynı zamanda da midem kasılıyordu. Yine de Onur’a bir söz vermiştim. Annemler bir şey belli etmeyecektim. Yoksa gerçekten bizimkiler gerçekleri öğrenecek Onur ile evlenmeme izin vermeyecekti. Annemin bebeği duyduğu anda yaşımı öne sürerek aldıracağını da çok iyi biliyordum. Bunları göze alamazdım. Bu yüzden eski kibirli halimi yeniden takındım.
“Evin yolunu hiç unutmadım ki hatırlama gereği duyayım anne.”
“Bak sen? Kızım yine sivri dilini takındığına göre birilerinin gazına gelmiş olmalı. Ne o? Yoksa annene kafa tutmayı katilin oğlu mu öğretiyor? Sana ailene karşı…”
“Anne, nende hep aynı şeyi söylüyorsun? Onur’un babası katil diye ona da bu damgayı yapıştıramazsın. Onur babası değil.”
“Yine de babasının oğlu olduğunu hiçbir kaide değiştiremez Defne, o adamın babası kendi karısını katletti. Katilin oğluna ne kadar güvenebilirsin?”
“O adam karısını değil Onur’un annesini katletti. Annesini… Anne sevgisinin ne kadar eşsiz bir duygu olduğunu benimle tartışmak ister misin? Ve de Onur’un aile dostumuz olduğunu hatırlamak ister misin? Mesela abim Onur’a hala katil dediğini duyunca tepkisini konuşmak ister misin?”
Dolaba yöneldiğimde bir sinirle üstümdekileri çıkartarak geceliğimi giyinmeye çalışıyordum. Annemse sabit şekilde orada durmuş beni izliyordu. “Bu adamla sizin aranızda ne var Defne, nende bu gece her zamankinden daha fazla oncu oldun? Yoksa sana yakınlaştı mı? Bak eğer öyleyse şunu bilmeni isterim ki abin onun canına okuyacaktır. Bu adamla aranızda bir dünya yaş farkı var. O senin abin olmaktan öteye gidemez.”
“Bana hiçbir şey yaptığı yok anne, keşke yapsa keşke benim sevdiğim kadar o da beni sevebilse ama beni sevmiyor sende biliyorsun. Beni kardeşinden öte görmüyor.” Her ne kadar yalan gibi gelse de doğruydu. Onur beni sevmiyordu. Belki zorunluluklardan dolayı evlenecektik belki onun karısı olacaktım ama yine de beni deli gibi seveceğini hiç sanmıyordum.
“Defne ne oldu? Neden yüzün soldu?” Annem yakınlaştığında elimi kaldırarak bakışlarımı kaçırdım bir şey falan olduğu yoktu. “Bebeğim çok kötü görünüyorsun?” Annemin telaşı beni sararken doğruca yatağa girerek üstümü örttüm.
“Çok yorgunum anne lütfen yarın tartışalım.” Anneme bakmazken başucuma doğru gelerek eğilmişti. Saçlarıma öpücük kondurduğunda ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. “Güzel kızım annen yalnızca senin iyiliğini düşünüyor. Lütfen o adamdan uzak dur. İnsanın ailesi geleceğine ayna tutar, bir gün gelip de sana ya da ağabeyine zarar vermesinden korkuyorum. Senden rica ediyorum. Bir kez daha yolunuz kesişirse işinin olduğunu söyleyip ondan uzak dur.”
“Tamam, anne bir daha ki sefere ondan köşe bucak kaçarım. Şimdi izin verirsen uyuyabilir miyim?” Annem, iyi geceler bebeğim dediğinde iyi geceler demiştim. Yavaşça odadan çıkarken önce ışığı sonrada kapıyı kapatmıştı. Oda karanlığa büründükten sonra yalnız kaldığım o anda içimi titreme sardı.
İyi olacağız, diye bebeğime fısıldarken gözyaşlarım sel gibi akmaya başlamıştı. Bir süre sonra ağlayarak uyumayı dilesem de bir türlü uyuyamıyordum. Bir türlü güneş doğmuyordu. Artık ağlamak yok, diye kendimi teselli etmeye çalışmam da fayda vermiyordu. Ne yaparsam yapayım içimdeki keder son bulmuyordu. Bir asır gibi uzun gelen günüm bir türlü sabaha da ulaşmıyordu.
Yine de bebeğime çok yakında normal hayatıma geri döneceğim diye sözler vermekten kendimi alıkoyamıyordum. Bebeği mi yoksa kendimi mi teselli ediyordum bilmiyorum ama tüm yaşananlarının kötü bir kabus olmasını dilemekten de öteye gidemiyordum.
Mesaj sesiyle burnumu çekiştirerek telefonun kilidini açtım. Telefonun ışığı gözümü alırken gözlerimi kısarak gelen mesaja baktım. Onur mesaj atmıştı, bana yanıma olduğumu söylüyordu. Buradayım, korkma sakın diyordu. Böylesine düşünceli bir adam nasıl kötü olabilirdi. Bu adam nasıl kötü olabilirdi?
Karşılık olarak iyiyiz sorun yok, yazmıştım. Onu daha fazla endişelendirmeye hakkım yoktu. Bir süre zaman sessizce geçmiş karşıdan mesaj gelmemişti. O anlarda kendimi ölü gibi hissetmiştim. Kalbimle birlikte bedenimde ölmüş gibiydi. Yaşayan tek organım birbiri ardına senaryolar yazan beynimdi.
İyi olun, diye karşılık geldiği o anda burnumun direği sızlamıştı. Ve o anda hayatımızı sonsuza kadar değiştiğini anladım. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Hayatımız bundan sonra hiçbir şey şekilde aynı olmayacaktı.