SIRADIŞI BİR VAKA

4028 Kelimeler
" Özgücüğüm bugün kendini nasıl hissediyorsun?" "Nasıl olmamı istiyorsunuz doktor " "Sadece iyi olmanı istiyorum Özgü, tedaviye başladığımızdan beridir hiç ilerleme kaydedemiyoruz bana kendi hayatından bahseder misin? Mesela ailenle iletişimin nasıldı?" "Benim ailem yok" "Peki tamam, o zaman çocukluğundan bahsetmek ister misin? "Ben çocuk olmadım." "Nasıl? çocuk olmadım derken, yetişkin olarak doğman mümkün değil Özgü" "Bizim hayatımızda çocuk olmak gibi bir durum söz konusu değil." "Sizin hayatınız derken, sanırım zor bir çocukluk geçirmiş olmalısın bana biraz daha detaylı anlatabilir misin? mesela hangi oyuncakları severdin?" "Oyuncak?" "Yani küçük kız çocukları genellikle oyuncak bebeklerle oynar, erkek çocukları arabayla oynarlar ya, hani senin hiç bebeğin veya araban olmadı mı?" "Olmadı." "Anlıyorum. Peki arkadaşın kardeşin var mıydı oynadığın?" "Kardeşim vardı." "Ona ne oldu peki?" "Öldü." "Anlıyorum, senin için çok zor olmalı çok üzülmüş olmalısın." "Hayır hiç zor olmadı, üzülmedim bile ölümü hak ediyordu." "Ama nasıl üzülmezsin ki, sonuçta o senin kardeşin." "Kendi yaptıklarının bedelini ödedi." "Peki bana tam olarak aranızda neler olduğunu anlatmak ister misin?" "Zaten anlatıyorum." "Bak Özgü bugünle birlikte tam bir aydır beraberiz ve sana yardımcı olmama izin vermiyorsun eğer bana kendi hayatından bahsedersen, neler hissettiğinden, neler yaşadığından, ona göre ben de sana yardımcı olabilirim." "Zaten anlatıyorum doktor." Cidden artık çıldırmak üzereyim. "Hayır Özgü, sen kendinden bahsetmiyorsun. Sen bana başka bir kadını anlatıyorsun ve bu anlattığın kadının gerçeklik payı yok, ki gerçek olsa bile bu ülkede bu yaptıklarını yapamaz. Tamamen hayal gücü içerisinde yaşıyorsun, lütfen artık kendinden bahsetmelisin ve bende sana ona göre yardımcı olayım. Bak istersen bana biraz kardeşinden bahset mesela nasıl bir ilişkiniz vardı?" Derin bir iç çekti. "O akıl almaz bir kadındı, yaptığı kötülüklerin acıttığı canların haddi hesabı yok." "Ben onun neler yaptığını sormuyorum Özgü, nasıl bir ilişkiniz vardı sever miydin onu?" "Eskiden her şeyden herkesten çok severdim onu, o benim kahramanımdı, öyle yıkılmaz öyle güçlü dururdu ki hep özenirdim ona, her zaman beni korurdu." "Peki seni neyden korurdu?" " Her şeyden herkesten korurdu, eskiden çok iyi bir insandı. Beraber denizden balıklar tutardık, hatta yarış yapardık hangimiz daha çok tutacak diye, ben hep kazanırdım ama yıllar sonra anladım ki, aslında sırf ben üzülmeyeyim diye tuttuğu balıkları benim kovama koyarmış." "Peki aranız neden bozuldu Özgü?" "O hırslarının kurbanı oldu." "Nasıl bir hırs peki aranızdaki bu bağı zedelendirdi?" "Ölüm doktor bir çok insanın ölümü gibi" "kardeşinin birden fazla kişiyi öldürdüğünden mi bahsediyorsun?" "Evet hem de çok fazla kişiyi" "Nasıl yani kardeşin bir seri katil miydi?" "seri katil ?" "Yani para karşılığında birilerini öldüren kişilere denir." "Ablamın paraya ihtiyacı yoktu ki en güzel mücevherlere elmaslara sahipti." Bu kadar saf olduğuma inanamıyordum çaktırma Sezgi. "Peki polise falan gittiniz mi? veya herhangi bir doktora?" "Hayır" "Peki kaç kişiyi öldürdü?" "Sayamadım çok fazla, çok çok fazla" "Neeeee" Yine hayal dünyasına dalmış durumdaydı "Özgücüğüm bir insanın o kadar kişiyi öldürmesi mümkün değil bu kadın savaş başlatmış olamaz" "Evet savaş başlattı, o kadar masumun canını hiçe saydı." Beyin fonksiyonlarım işlevini yitirmek üzereydi "Bak Özgü, sanırım yine kendi hayal dünyana girdin, ablandan bahsediyoruz unuttun mu o kadın gerçek değil" yine o soğuk, nefret dolu bakışlarını gözlerime dikmişti açıkçası ürkmüyor değildim, daha fazla zorlamak istemiyordum, bugün biraz daha ilerlemiştik. "Tamam Özgü, bugünlük bu kadar olsun, haftaya seni tekrar bekliyorum bugün biraz daha ilerledik lütfen hayal gücüne odaklanmamaya çalış, ablanla ilgili haftaya biraz daha konuşalım olur mu?" Yandan güldü gerçekten normal bir hasta değildi, anlattığı şeyler sıra dışıydı. Ayağa kalktı ve yine o nefret dolu bakışlarıyla bakmaya devam etti. "Hoşça kalın" bir o kadar da soğuk bazen gerçekten çıldırmamak elde değlidi. "Hoşça kal Özgü" Kafamı masaya koyduğumda anlattığı şeyleri düşünmeye başladım neredeyse bir aydır anlam yüklemeye çalışıyordum neden hayallerinde sadece o kadın vardı ki, bazı genç kızların hayallerinde beyaz atlı prensler olurdu ve onları düşünüp hayaller kurarlardı ama bu çok farklıydı bir insan neden hayalinde bir kadınla yaşar anlam veremiyordum. Gördüğüm en güzel kadın olabilirdi, çok güzel cam gibi parlak yeşil gözleri, küçük burnu ve altın sarısı saçları vardı fiziği mankenlere taş çıkartabilecek kadar güzeldi bu kadar güzel bir kadın ne yaşamış olabilir ki, gördüğüm kadarıyla yüzü gülmüyordu arkadaşları da yoktu bazen sanki yetmiş yaşında gibi konuşuyordu, ailesi yoktu ablası vardı ama ablasına ne olmuştu bir an ablasıyla o anlattığı kadının aynı olduğunu bile düşünmüştüm çok farklı bir kızdı anlattığı şeyleri tek tek yazdım, okudum bir anlam yüklemeye çalıştım kafamda ama herhangi bir sonuca ulaşamıyordum, neden hayalinde bu kadar vahşi bu kadar kötü kadını taşıyordu ona mı benzemek istiyor, ki bunu da düşünmüştüm ama o kadına olan nefretini yüzünde görmemek mümkün değildi zaten sürekli nefretle bakıyordu bazen beni öldürmek istermiş gibiydi açıkçası korkmuyor da değildim. Kapımın çalınmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım gelen Burcuydu "hu hu Sezoşummm ne yapıyorsun? Hayırdır yüzün çok endişeli iyi misin sen?" "İyi değilim Burcu şimdi bir hastam çıktı da onu düşünüyordum" "Şu daha yeni çıkan kız senin bir aydır bahsettiğin hastan mıydı, Sezgi çok garip bir kıza benziyor aşırı ürktüm bana öyle bir baktı ki öldürecekmiş gibiydi." "O hep öyle bakıyor Burcu inan ki bende anlamadım." "Sorunu ne peki, bana anlatmıyorsun ama bazen duyduklarımızı kaldıramaya biliyoruz paylaşmak ister misin" "Burcu emin ol bende anlayamıyorum tam olarak ne yaşamış hayatı nasıl bunu bilmiyorum." "Nasıl yani siz bir aydır ne yapıyorsunuz peki?" "Bana sadece olağanüstü bir kadından bahsediyor" "Kadın mı, nasıl bir kadın ki? Kıza kötü bir şey mi yapmış?" "Hayal dünyasında bir kadın var Burcu bana sadece o kadından bahsediyor." "Belki de bu kadın gerçekte vardır Sezgi, belki annesidir yada arkadaşıdır yada kardeşi falandır ve kendisine yaptığı kötülük onu çok kötü yaralamış ve psikolojisini bozmuş olabilir." "Bende bunu düşünüyorum Burcu ama sorun şu ki anlattığı kadın ona kötülük yapmamış ki, sanki bir tek o hariç herkese kötülük yapmış gibi, bugün ilk defa çocukluğundan bahsetti biliyor musun özellikle de ablasından bahsetti, eskiden ablasıyla çok iyiymiş sonra ablası ölmüş nedenini sordum bana hırslarının kurbanı oldu dedi o kadın sanırım ablası Burcu başka açıklaması olamaz." "Demek ki ablası normal birisi değil ona çok kötü bir şey yaşatmış olmalı" "O kadar çok teori kuruyorum ki kafamda neredeyse bir aydır sadece bunu düşünüyorum, bir insanın ona kötülük yaptığının farkındaydım ama bugün ablası olduğunu düşündüğümden beri kendimi çok kötü hissediyorum hangi abla kardeşine kötülük yapmak istesin ki benim de kardeşim var kılına zarar gelsin dünyayı başlarına yıkarım." "Peki anlattığı kadın nasıl birisi?" "Ben bile anlamadım ki Burcu sana anlatayım sorduğum sorulara mantıklı cevaplar vermiyor hatta kendisi bana saçma sapan sorular soruyor, sanki ben onu tanımak değil de o beni tanımak istiyormuş gibi ben anlattıkça ruhsuz bir şekilde bana bakıyor sanki anlattıklarıma inanmıyormuş gibi" "Allah Allah ne gibi sorular soruyor peki sana?" "Dediğim gibi sanki beni tanımaya çalışıyor gibi, sevdiğim sevmediğim şeyleri sordu onu rahatlatmak bana güvenmesini sağlamak amacıyla kendimden bahsedip duruyorum genellikle ben konuşuyorum kadında mimik dahi oynamıyor bomboş yüzüme bakıyor bana inanmıyormuş gibi, tabi genel olarak nefretle bakıyor o ayrı bir mesele ama ben ne zaman kendisi hakkında bir şey sorsam cevap vermiyor o kadından bahsediyor, geçen hafta bana kadının yüzlerce insanın ruhunu öldürdüğünden bahsetti normal mi sence" "Belki de kendi içinde ablasını affetmekten korkuyordur. Bak Sezgi şöyle düşün biz en çok kimlerden yaralanırız canımız acır" "Tabi ki sevdiklerimizden" "İşte bu yüzden belki de ablasını çok sevdiği için affederse sanki kendisine ihanet edeceğini düşünüyor olabilir belki de içinde yaşadığı durumdan kurtulması için ablasını affetmesini sağlayabilirsin korkularının üstüne gitmesini sağla" Korkuların üstüne gitmek kardeşimden dolayı biliyordum. "Haklısın Burcu ama kapalı kutu gibi, açıkçası ürküyorum ondan" "Sen bence bakışlarından dolayı biraz ürkmüş olabilirsin neyse biraz kafa dağıtalım mı ne dersin hem haftaya sergin var ne giyeceğine karar verdin mi?" Ah evet resim sergim vardı uzun zamandır emek vermiştim. Bugüne kadar ki yaptığım resimlerin sergisini açacaktım Özgü o kadar çok aklımı kurcalıyordu ki unutuyordum sergimin olduğunu. "Aslında aklımda birkaç model var bende sana diyecektim alışverişe gidelim mi diye" "Ah tabi ki gidelim canım dostum ama çok acıktım ilk önce yemek yesek olur mu?" Bu kızın yemek sevdası harikaydı "Tamam hadi çıkalım başka hastan yok değil mi" "Yok yok son hastamı gönderip yanına geldim direk" "Tamam sen çantanı al gidelim" Doktor önlüğümü çıkarıp çantamla ceketimi alıp otoparka inmiştim Burcu'ya indiğime dair mesaj attım, ama içimde bir huzursuzluk vardı hatta sanki biri beni izliyordu sağıma, soluma, arkama baktım ama kimse yoktu neden böyle düşünmüştüm ki bir anda birisinin omzuma dokunmasıyla çığlık attım arkama baktığımda Burcuyu gördüm "Sezgi benim korkma sakin ol" "Aniden dokununca korktum Burcu kusura bakma seni de korkuttum hadi gidelim." Neden böyle hissetmiştim anlam veremiyordum, ikimizde arabaya bindiğimizde ilk olarak her zaman gittiğimiz pizzacıya sürmüştüm çok tatlı bir mekandı ve pizzaları gerçekten harikaydı. Pizzacıya girdiğimizde Burcu en büyük porsiyonu kendisine söylemişti bende orta boy pizza söyleyip yemeye başlamıştık. "Sezgi bir şey soracağım" "Sor tabi canım arkadaşım" "Şey ailen gelecek mi sergiye konuşun mu?" "Bu akşam yemeğe gideceğim, biliyorsun her hafta kardeşimi görmem gerekiyor babam geleceğini söyledi fakat annem ve kardeşimi ikna etmem biraz zor olabilir" "Anlıyorum canım, kardeşin nasıl peki?" "Eskisinden daha iyi Burcu artık yanımda oturabiliyor inanıyorum ileride konuşmaya başlayacak" "Umarım canım, kendini suçlu hissetme biliyorsun sen istemedin böyle olmasını" Kardeşim son beş yıldır konuşamıyordu, gece gördüğü bir rüyadan dolayı korktuğunu düşünüyordum ama annemgile bunu açıklayamıyordum. Annem ve babam benim onu bilerek korkuttuğumu söylüyorlardı bir yandan haksız da sayılmazlardı çünkü kardeşim o geceden sonra ne zaman beni görse çığlık çığlığa bağırıp ağlıyordu bu durum beni mahvediyordu ona bir şey olmaması için her şeyimi verirdim ama bunun sebebinin ben olması en çok canımı yakan şeydi. "Biliyorum Burcu ben hiçbir şey yapmadım kendimi kanıtlamaya anlatmaya çalıştım ama artık yoruldum, inan ki insan belli bir zaman sonra anlatmayı da bırakıyor neyse ki son bir senedir beni görünce ağlamıyor bağırmıyor hatta geçen beraber resim yaptık daha doğrusu ben yaptım o baktı, ona bir sürü renkli kalemler aldım artık renkli kalemlerle resim yapıyor, biliyorsun siyah kalemden başka bir şeyle resim çizmiyordu" "Senin adına çok sevindim dostum her şey düzelecek bunu sakın unutma." Yemeklerimizi bitirip ardından alışveriş merkezine doğru hareket etmiştik ne giyeceğimi henüz tam olarak bilmiyordum, bu sergi benim için çok önemliydi açıkçası resimlerimin beğenilmesinden çok insanlara hissettirdiği duyguyu gözlerinde görmek benim için çok önemliydi. Alışveriş merkezine girdiğimizde bir çok mağazaya girmiştik çok yorulmuştum ve henüz tam olarak ne giyeceğimi seçememiştim "Sezgi bak bu nasıl?" Kırmızı dekolteli mini bir elbiseydi açıkçası bu kadar cesur görünmek istemiyordum sergide ben değil resimlerim daha cesur görünmeliydi. "Burcu bu çok mu açık sanki ben bunu giyemem daha sade ve zarif olmalı." "Sezgi o gecenin yıldızı sensin senin elinden çıkan resimlerin göz kamaştırıcı olmasının yanında, senin de göz kamaştırman gerek." Etrafa bakarken bir anda karşıda mankenin üzerinde bir elbise görmüştüm siyah dizlerinin üzerinde bir elbiseydi çok aşırı bir göğüs dekoltesi yoktu, ama en çok beğendiğim kollarının üstünde biten dantel eldivenleriydi çok zarif ve şık görünüyordu "Burcu bak şu elbiseye ne kadar güzel özellikle kol detaylarına bayıldım" "Evet gerçekten çok zarif çok güzel" Elbiseyi alıp kabine gittiğimde elbise tam oturmuştu üstüme, siyah giydiğim zaman kehribar rengi gözlerim daha çok ön plana çıkıyordu göz rengim sinirlenince ateş rengi gibi koyulaştığını da söyleyen arkadaşlarım olmuştu saçlarım koyu kestane rengiydi ve güneşte hafif kızıla dönüyordu fiziğim zayıftı ama çok çabuk kilo alabilen bir insan olduğum için formumu korumam son derece önemliydi kabinden çıktım ve Burcu bana hayranlıkla baktı. "Çok güzel olmuşsun Sezgi aşırı yakıştı sana saçlarını da dalgalı topuz yapmalısın bence, gözlerini de belirginleştiririz biraz da, ayyy çok güzel olursun bakalım beyaz atlı bir prens görüp seni beğenecek mi" Göz kırpmıştı ama ben nedense Burcu gibi düşünmüyordum. "Burcuuuu" "Tamam tamam bir şey demedim, hemen de kızıyorsun ne var da sanki aşk kötü bir şey değil ki" "Ah Burcu emin ol psikolog olduğumdan beridir hastalarımın bir çoğu aşktan dolayı yaşadığı hayal kırıklıklarını dinleseydin emin ol sende benim gibi düşünürdün" "İlahi Sezgi sanki bana öyle hastalar gelmiyor, bende doktorum unuttun mu ama ben senin gibi düşünmüyorum inanıyorum bir yerlerde bizim için atan bir kalp vardır." Gerçekten öyle bir kalp var mıydı olsa da aslında çıkarsız bir ilişki olacağına inanmıyordum bu hayattaki her şeyin menfaat olduğunu düşünüyordum, varsa da ancak başka bir evrende olabilirdi."Senin o dediğin başka evrende belki vardır Burcu" Göz kırptığımda Burcu yalandan sinirlenerek bana bakıyordu. Bu kızla uğraşmayı çok seviyordum sinirlenince çok tatlı oluyordu. Ödemeyi yaptığımızda arabamıza binmiştik daha eve gidip duş almam gerekecekti akşama bir saat vardı ve geç kalmak istemiyordum bizim ailenin kuralları maalesef ki değişmiyordu her akşam yedide yemek yemek annemin klasik kurallarındandı onun yerine beşte yemek yeseler daha sağlıklı olabilirdi aslında, annemle aramı düzeltirsem bunu kesinlikle söyleyecektim. Burcuyu eve bıraktıktan sonra kendi evime geldim. Küçük bir sitede oturuyordum. Okulu bitirdikten sonra Ankara'dan İstanbul'a tekrar gelmiştim aslında gelmek istemiyordum fakat babamın ısrarı üzerine buraya gelmiştim çünkü kardeşimin doktoru aileme korkularıyla yüzleşmesi gerektiğinden bahsetmişti kardeşimin en büyük korkusu beni görmek olduğu için... Belki de bu sayede düzelir düşüncesiyle annem ne kadar istemese de babam annemi ikna etmeyi başarmıştı bende bir sene öncesinde İstanbul'a gelmiştim tabi annem istemedi yanlarında kalmamı, bende özel bir hastanede iş bulup hemen çalışmaya başladım bu sayede kendime küçük bir ev tuttum benim için yeterliydi. Babam emekli mimardı ne kadar yardım etmek istese de ben maddi olarak kabul etmemiştim haftada bir yada iki kere ailemin yanına gidiyordum, ilk zamanlar benim ve kardeşim için çok kötü geçmişti fakat çok sonradan alıştı ona zarar vermeyeceğimi, onu çok sevdiğimi kapısının arkasından yaşlı gözlerimle haykırmıştım ondan sonra yavaş yavaş ilk evin içindeki sesime, sonra da yanımda durmaya başladı neydi onu benden bu kadar korkutan anlam veremiyordum. Eve geldiğimde banyomu yaptım, kot pantolonumu ve siyah swetimi ve beyaz sporlarımı da giyip evden çıktım. Arabama bindiğimde yine aynı his beni sardı. İzleniyor olma hissi... Direksiyondan kafamı kaldırdım ve karşımda karanlık uzun pelerinli birini gördüm fakat yüzünü değil, sadece gözlerini görüyordum bana bakıyordu hipnoz olmuş gibi gözlerimi çekemiyordum hayatımda hiç bu kadar parlak bir göz görmemiştim, resmen karanlıkta parlıyordu bir anda camıma vurulmasıyla irkilip çığlık attım sağıma baktığımda bizim sitenin güvenlik görevlisi Ahmet amcayı gördüm ve camı indirdim. "Kusura bakma kızım korkuttum mu seni" "Yok Ahmet amca dalmışım ne oldu sende mi gördün oradaki insanı bak."Gösterdiğim yerde kimse yoktu aynı anda oda baktı şoka girmiştim hayal mi gördüm yoksa? "Kızım orada kimse yok olsaydı görürdüm" "Ben yanlış gördüm sanırım Ahmet amca sen bir şey mi diyeceksin bana" "Kızım sabah bu zarfı sana bıraktı birisi" "Zarf mı bu nedir Ahmet amca bırakan kişiyi gördün mü?" "Genç bir hanımdı yüzünü tam görmedim sadece bunu sana vermemi istedi ve çok hızlı bir şekilde gözden kayboldu bende anlamadım" Kim bana bir zarf bırakırdı ki aklım almıyordu "Tamam Ahmet amca getirdiğin için çok sağ ol" "Tamam kızım dikkat et kendine görüşürüz" "Tamam Ahmet amca görüşürüz kolay gelsin" Ben zarfa bakıyordum zarf bana bakıyordu tam açıyordum ki telefonum çalmaya başladı arayan babamdı. 'Efendim baba' 'Kızım nerede kaldın annen söylenmeye başladı' 'Evden yeni çıktım baba yirmi dakikaya oradayım' 'Tamam kızım' Arabayı çalışıtırıp eve sürmeye başladım bir yandan da yan koltuğa koyduğum zarfa bakıyordum içim hiç rahat değildi hayatımda yolunda gitmeyen şeyler vardı normalde her şeyi çabuk çözen birisiydim ama neler olduğunu bilmiyordum, nedense bir şeylerin içine çekildiğimi hissediyordum. Nihayet eve gelmeyi başarmıştım arabadan inip iki katlı gösterişli evimize bakıyordum ne çok anılar biriktirmiştim bu evde, ailemin küçük şımarık kızıydım kardeşimin doğmasını istememiştim çocukluk aklımla sanki o doğduğunda beni unutacaklarını düşünüyordum ne kadar ağlayıp isyan etsem de babam ve annem bana alışacağımı ve kardeşimi her şeyden çok sevip koruyacağımı söylemişlerdi nitekim öyle de olmuştu o doğduğunda bütün ön yargılarım gitmiş ve onu kucağıma aldığım an çok sevmiştim ta ki beş yaşına kadar, küçücük cıvıl cıvıl sürekli konuşan kardeşim o kabus gibi geceden sonra konuşamamaya başlamıştı ve çok yoğun bir ergenlik dönemi geçiren ben, aileme kök söktürüyordum bu yüzden sırf dikkat çekmek için kardeşimi korkuttuğumu düşünmüşlerdi o gece kardeşimin çığlığı üzerine odasına koşmuştum tabi beni görür görmez daha beter bir hale gelmişti annem ve babam çığlıkların üzerine gelmişlerdi. Kereme ne oldu ne oldu diye sorunca Kerem o küçücük parmağıyla beni göstermişti o an sadece dediğim ben bir şey yapmadım ama ikisi de bana inanmamıştı o günden sonra Kerem, benim olduğum her yerde çığlık çığlığa ağlıyordu, annem zaten benim yüzüme bakmıyordu onunla konuşmaya çalıştığımda benden kaçıyordu son çare beni Manisa'ya teyzemin yanına gönderdiler bir sene teyzemde hem liseyi bitirdim hem de üniversite sınavını kazanıp Ankara'ya gittim yıllar sonra sırf kardeşim için dönmüştüm ama değişmeyen tek şey bana olan tavırlarıydı, tabi bir tek biricik babam hariç, annem ne kadar Kereme düşkünse babam da bir o kadar bana düşkündü kıyamamıştı ve beni affetmişti halbuki bir şey yapmamıştım ama neyse... Bahçeden içeri girip kapının oraya vardım ve zili çaldım bir kaç saniye sonra yardımcımız Berna kapıyı açtı. "Hoş geldiniz Sezgi hanım" "Hoş buldum Berna annemler nerede" "Bahçedeler efendim anneniz oraya hazırlattı yemeği siz geçin ben yemekleri getireyim" "Tamam Bernacığım teşekkürler" Bahçeye çıktığımda her zamanki gülümsememle onlara doğru gidiyordum annem, babam ve kardeşim masaya oturmuşlardı annem yine üstten bakışlarıyla bana bakıp tekrar önüne döndü "Güzel prensesim hoş geldin" "Hoş buldum babacığım nasılsınız haliniz keyfiniz nasıl" "Emekliliğimin tadını çıkarıyorum valla hem Keremle daha çok ilgilenebiliyorum değil mi oğlum" Kardeşim kafasını kaldırmadan başını sallamıştı "Anne sen nasılsın?" Yine soğuk ve donuk bakışlarıyla bana bakıyordu sanki benimle konuşma muhatap olma der gibiydi ama dayanamıyordum annemdi sonuçta "İyi" Annem yine formundaydı. "İyi olmana sevindim anne güzel yüzünde güller açıyor maşallah" Annem ters ters birazdan üzerime atlayacakmış gibi bakıyordu bende ifadesiz bir şekilde gülerek yüzüne bakıyordum gerçekten uslanmaz birisiydim. Berna yemekleri getirdiğinde sessizce yemeye başlamıştık gözümü kardeşimden ayıramıyordum çok özlemiştim aslında annemi de özlemiştim içimdeki bu eksiklik duygusu sanki her geçen gün daha da çok artıyordu "Kızım işin nasıl hastaların çok yoruyor mu seni " tabi ki yoran bir hastam vardı. "Hayır tabiî ki baba onlarla ilgilenmek, dertlerine derman olmak bana huzur veriyor hiç değilse kendi dertlerimi unutmama yardımcı oluyor." İğneleyici ses onumla anneme bakmıştım ama annem üstten bir bakış atıp tekrar yemeğini yemeye devam etti onun tarafından umursanmamak beni çok üzüyordu. "Yine dikkat çekme çabası büyüsen de hiç değişmiyorsun" "Nagihan!" Babamın uyarısıyla annem yemeğine döndü ama annemde olsa altta kalacak değildim. "Belki de gerçekten beni hiç umursamadığın için dikkat çekmeye çalışıyorumdur anne" Gözlerimi bile kaçırmadan meydan okuyan gözlerle anneme bakmaya devam ediyordum. "Hadsiz" "Hanımlar lütfen bakın Kerem buradayken yapmayın" Babam lütfen der gibi gözlerime bakıyordu normalde uzatırdım ama kimseyi üzmek, özellikle kardeşimi korkutmak istemiyordum o yüzden sustum ve sessizce yemeğimizi yemeye devam ettik. Yemekten sonra annem Keremi odasına uyuması için götürdü ve babamla biz yalnız kaldık. "Baba haftaya sergiye geliyorsunuz değil mi?" "Geleceğim tabi ki kızım" Anlaşılan annem ve kardeşim gelmeyecekti, babam yüzümün düştüğünü gördüğünde elimden tuttu. "Annene biraz zaman ver kızım emin ol seni de anlayacaktır" "Beş sene baba, koca beş senede ne sen ne de annem bana inanmadı bu saatten sonra bana gerçekten inanmadan, annemin bana karşı eskisi gibi olacağını zannetmiyorum isterdim ki kardeşim konuşmaya başlasın ve benim ona bir şey yapmadığımı söylesin" "Kerem okuma yazma biliyor Sezgi seni suçlamak üstüne gitmek istemiyorum ama eğer sen bir şey yapmadıysan bunu yazarak da olsa dile getirmez miydi?" Babam bu açıdan çok haklıydı bende kendimi inandırmaya çalışmaktan çok yorulmuştum ama ben hiçbir şey yapmamıştım bunu anlatamamak, kanıtlayamamak benim için çok kötüydü. Ne yapmam gerekiyor hiç bilmiyordum resmen çıkmazdaydım, kendi içimde savaş vermekten de çok yorulmuştum bazen acaba ben uyku sersemi uyanıp ona kötü bir şey mi yaptım diye düşünmekten de kendimi alamıyordum. İnsanın en yakınlarının bile inanmaması çok kötüydü, bu tür hastalarım çok olmuştu onlara kendilerini anlatma çabasına girmemelerini söylüyordum çünkü insanın en kırılmaz şeyi ön yargılarıydı bırakın insanlar sizi nasıl görmek ve bilmek istiyorsa o şekilde bilsin maalesef ki bazen yapacak hiçbir şey yoktu. "Ben artık anlatmaktan söylemekten yoruldum baba o yüzden, bu konuyu kapatalım annemi ve Keremi ikna edemez misin çok istiyorum onları da görmeyi" "Annene söyledim ama gelemem dedi Kerem'in kalabalık ortamlarda rahatsız olduğunu biliyorsun bir dahakine mutlaka geleceklerdir kızım üzülme" "Biliyorum babacığım" "Senin o güzel ellerinden çıkan nadide eserleri görmek için sabırsızlanıyorum canım kızım benim küçükken hep ressam olmak isterdin" "Resim yapmak benim için bir tutku babacığım biliyorsun her şeyi unuttuğum, sadece tablolarla bütünleştiğim tek yer" Resim yeteneğimi babamdan almıştım emekli olmadan önce çok iyi bir mimardı, harika çizimleri vardı babam çizim yaparken onu saatlerce izlerdim. Bazen sadece gözlerimi kapatır düşünürdüm istediğim hayatı, sevdiğim, hissettiğim şeyleri çizerdim, bir tabloya bütün sinirimi nefretimi üzüntümü yansıtırdım. "Baba ben uzaktan Kereme baksam" Kardeşime bakmak için bile izin istemek çok kötü bir durumdu canım gerçekten çok yanıyordu. "Tamam kızım annene görünme şimdi yine canını sıkmasın" "Tamam baba" Sessiz adımlarla merdivenlerden yukarı çıktım. Bazen uzaktan bakmak bile yetiyordu, o benim kardeşimdi sessiz adımlarla odasına doğru yürüdüm kapı aralıktı oradan baktığımda masa lambası yanıyordu ve annem Kerem'in yanına uzanmış ona masal anlatıyordu Kerem uyumuştu, lakin annem hiçbir zaman anlattığı masalı yarım bırakmazdı, kendimden biliyordum, küçükken bana da hep güzel masallar anlatırdı ama ben inat eder sonuna kadar uyumazdım aklıma gelen anılarla gözlerim dolmuştu ikisini de çok özlüyordum. Kerem'le küçükken hiç oynamak istemezdim o zamanlar genç kızdım bir çocukla oyun oynamak bana göre değildi şu an o kadar pişmandım ki şu hayatta bir dilek hakkım olsaydı o zamana gidip Kerem'le doyasıya oyun oynar ve onu severdim gözyaşlarım yanaklarımdan akarken annem bir anda beni fark etti hemen gözyaşlarımı sildim ve oradan uzaklaştım tam merdivenleri inerken annem arkamdan seslendi. "Dur!" Arkamı döndüm gözlerime ifadesizce bakıyordu. "Özür dilerim anne sadece uzaktan Kerem'e bakmak istemiştim" "Bizim bu hale gelmemizin sebebi sensin Sezgi ama şöyle bir gerçek var ki Kerem benim ne kadar oğlumsa sende benim kızımsın seni kendi içimde affedemiyorum ama aslında affedemediğim sen değilsin benim, seni böyle şımarık yetiştiren her ağladığında istediğini yapan bendim o yüzden böyle kıskanç böyle kendini beğenmiş bir kız oldun" Bu kadarı gerçekten fazlaydı. "Anne hayır lütfen böyle söyleme değiştim ben" Sözümü kesti. "Ne fark eder ki olan oldu" Annemin gözleri dolmuştu sanki bir yerlerde eski, küçük kızını arıyordu onun gözünde bu hale düşmekten nefret ediyordum ama beni manipule etmesine izin vermeyecektim omuzlarımı dikleştirdim. "Madem ben böyle bir kızım o zaman sende biricik oğlunu kendi istediğin gibi yetiştir belki bende yaşadığın o pişmanlığı onda telafi edersin" Yanağıma hissettiğim sertlikle başım sağıma dönmüştü annem bana vurmuştu, bu ilk değildi ama ilki kadar acıtmamıştı gözlerine baktığımda yüzündeki nefreti gördüm belki hak etmiştim ama bu söylediği sözler benim karakterime aykırıydı bir anda annemin arkasında bir hareketlenme gördüm Kerem bize bakıyordu annem baktığım yere baktığında kardeşimi gördü hemen onun yanına gitti. "Oğlum uyandın mı sen, ablan birazdan gidecekti veda etmek istemiş" Olduğum yerde sadece Kerem'i izliyordum hala bana bakıyordu ona en içten gülümsememi gösterdim gözlerim dolmuştu Kerem'in de gözleri doldu ilk defa gözlerime bu kadar uzun bakıyordu annem de bu duruma şaşırmıştı hemen kucağına aldı son kez bana nefretle bakıp odasına götürdü ve benim de artık gitmem gerekiyordu fakat sanki hareket edemiyordum resmen merdivenlere mıhlanmıştım annemin tokadı canımı yakmıştı ama Kerem'in bakışı her şeyi unutturmuş ve iyileştirmişti bir anda omzuma bir el dokundu o elin sahibini biliyordum sıcacıktı nerede olsa tanırdım, babamdı ne olursa olsun hep yanımdaydı arkamı döner dönmez ona sıkı sıkı sarıldım oda beni sarmaladı kollarının arası öyle sıcak öyle huzurluydu ki... "Kızım ne oldu iyi misin sen? bak bakayım bana" Neyse ki annemle olanları görmemişti resmen kollarından hiç ayrılmak istemiyordum orada sonsuza kadar kalmak istiyordum ama bakmam lazımdı. "Hiçbir şeyim yok babacım öyle sadece sarılmak istedim babama sarılmam suç mu" "Güzel prensesim tabiî ki suç değil" "Baba biraz daha sarılır mısın bana" Hiç düşünmeden daha da sıkı sarıldı. Annemgilden çıktığımda hafif yağmur damlaları arabamın ön camına sıçrıyordu, babamın sarılmasıyla içimde tarifi olmaz bir huzur oluşmuştu. Bazen insana iyi gelen şeyler nedir diye sorsanız ben kesinlikle resmim yapmak derdim ama bugünkü hissettiğim o şefkat, o güven duygusu her şeyin önündeydi on tane tablo yapsam yine de bu huzuru bulmazdım en son babama ağlarken sarıldığım sadece çocukkendi şimdi sanki çocukluğuma gitmiş gibi sevinçliydim bunun tarifi yoktu. Evimin önüne geldiğimde güvenlik benim arabam olduğunu anlayınca kapıyı açtı ve siteden girdim, arabayı park ettiğimde tam çıkacakken sağ koltuğuma baktım notu tamamen unutmuştum acaba içinde ne yazıyordu çok garipti belki de birileri bana şaka yapıyordu zarfı aldım arabadan çıktım güvenlik Ahmet amcaya selam verip hızlı hızlı eve geçtim. Eve girdiğimde kendimi koltuğun üzerine bıraktım bugün ki yaşadığım şeyler beni çok yormuştu elimdeki zarfa bakmaya başladım açıkçası korkuyordum uzun zamandır içimde bir huzursuzluk vardı belki bu huzursuzluğumun sebebi bu zarfın içindeydi daha fazla oyanlanmadan yavaşça zarfı açtım içinde bir kağıt vardı sanki Osmanlı fermanları gibi eski bir kağıt parçasıydı üzerinde, kırmızı kalemle yazılar yazıyordu şaka mıydı bari yazıyor uzun uzun yazsaydı nasıl bir mantıksızlık içindeydim bilemiyordum kağıdı okuduğumda küçük çaplı bir şok geçirdim. Gecenin karanlığı, ay ışığının laneti seni bulsun. Karanlığa çevirdiğin hayat mutlaka bir gün seni tekrar bulacaktır, sadece o zamanı bekle Farah... Öldürdüğün ruhların laneti sana döndüğünde, yanında bunu keyifle izleyeceğim sadece o zamanı bekle yakındır hem de çok yakın. Bu bir şaka olmalıydı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE