bc

Sitare Kalplerin Alevi (2)

book_age18+
1.1K
TAKİP ET
17.1K
OKU
dark
family
HE
age gap
drama
kicking
secrets
love at the first sight
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Kitabın BİRİNCİSİNİ okumadan geçmeyiniz bu kitaba!KİTABIM TAMAMİYLE ÜCRETSİZDİR W,ATTPAD PLATFORMUNDA DA YAYINDADIR TÜM HAKLARIYLA ADIMA AİTTİR ÇALINTI KOPYALANMA GİBİ DURUMLARDA ACIMAYACAĞIMIZI BİLİN."Ben de Riva Aşiretinin Hanımağası Gece Riva isem seninle evlenmem, konağınada kuma gelmem!" dedim öfkeyle bağırarak, artık hiçbir şey dayanılacak gibi değildi.Üzerime daha da eğilip beni cam ile arasında kıstırırken aynı öfkeyle bana dişlerini sıkarak karşılık verdi, "Bende Asparşah aşiretinin Ağası Boran Ağa isem seni konağıma gelin getirir, altıma alıp inlete inlete bağırtırken bunları sana hatırlatırım!" sözleri ile dumura uğrarken midem ağzıma geldi, hiçbir kuvvet beni durduramazdı onunla evleneceğime kendimi öldürürdüm daha iyiydi.Öfke ateşi ile harlanıp kaynayan kanım ile başımı dikleştirdim, "Konağını başına yıkacağım, zerre kadar huzur bırakmayacağım sana! Benimle evlendiğin güne lanet ettireceğim seni, duydun mu Boran Ağa!" Kehribar rengi gözleri dudaklarımdan çıkan her kelimeyle daha da kararırken sertçe yutkundu, bakışları dudaklarıma kaydığında hızla kaçırdı ve yavaşça burnunu boynuma eğdi, ondan kaçabilmek için cam ile birleşmiştim ama ondan kaçmaya çalışmak nafile çabaydı."Ben senin kokunda şimdiye kadar tatmadığım huzuru tatmışken, sen bana nasıl seninle evleneceğim güne lanet ettirebilirsin ki, Gece'm." dedikleri beynimde uğuldatma yaşatırken yine ve tekrar adımı baskın bir fısıldamayla kulağıma boğuk bir sesle söylemesi kalbimi zorladı nefesimi zaten zor alırken kesti. Ama Asiliğim ve öfkem yine tüm duygularımı bastırdı."Sen Asparşah, sen gözlerimin içine her baktığında yanacaksın, benim gözlerimde kendi ölümünü her defasında izleyeceksin ve her dakika pişmanlıklarla kavrulup yok olacaksın. Çünkü karşında Bir Riva var Gece Riva ve ben seni yok etmekten zevk alacağım. Seçim senin beni kuman olarak mı alacaksın, yoksa benimle birlik olup töreye karşımı geleceksin." Şimdi karar Boran Ağa'nındı.27/03/2022 RİVA ve ASPARŞAH SOYADLI TEK KİTAP ÇALINAMAZ! VE KOPYALANAMAZ!w***********d kitabıdır ve iki uygulamada da adıma yayındadır profilimden, sosyal medya hesaplarıma ulaşabilirsiniz ☺️

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
41. Bölüm Part:1
"Güven Bana" Biraz fazla panik yapmış olabilirdim sanırım. Ancak bu elimde değildi, ona kalp krizi geçiriyor olabileceğini söylediğimde sinirle gülmüştü bana. Elimde değildi korkuyordum ve o da bunun farkında olduğundan daha kötü oluyordu bence. En sonunda banyoya girdiğimizde üst üste yüzünü yıkamıştı, şimdi ise lavabonun kenarlarına sıkıca tuttuğundan elinin titremeleri daha görünürdü. Zaten tam iyileşmemiş bir adama bir de ilaç vermiş olması akıl kârı değildi asla. "Bu böyle olmayacak hemen kusman lazım!" Dedim endişeyle. Saçlarından akan sularla bana çevirdi hızla başını. "Saçmalama iyiyim ben korkma hadi git uyu." Dedi Boran Ağa. Keşke birde öyle görünebilseydi, kendini kasmaktan nefeslerinin düzensizliğinden, kırmızıya dönmüş yüzünden hiçte inandırıcı gelmiyordu. "Asıl sen kafayı yemişsin hastaneye falan gitmeliyiz hemen!" Arkasını döndü dizlerine tutunarak eğildiğinde hemen yanına geçtim. "Nolur zorlama gel kus hadi." Diye direttim. En son sinirle kolunu kavradım ve klozete doğru çekiştirmeye çalıştım. "Yavrum bunun bir etkisi olmaz ne zıkkım içtiysem kanıma bulaşmış bile kussam da bir boka yaramaz." Dedi kelimelerine baskı kurarak ancak dinlemedim. "Hadi bekliyorum kus eminim daha iyi olucaksın!" Sabırla göğsünü şişirdi derin bir solukla. "Elini çek benden Gece." dediğinde başta algılayamasam da stresten dolayı, gözlerindeki o ateşi tekrar görmek anında geri çekilmeme neden oldu. "Uzaklaş, çık dışarı miden bulanmasın." Dedi. Klozetin önüne diz çöktüğünde saçlarını geriye yatırmaya çalıştı. "Olmaz," diyerek başına geçtim. "Kendini kaybedip bayılabilirsin." Klozetin kenarlarını tuttuğunda bana bakmadı, "Bu gidişle bayılıcağım zaten." Dedi zor çıkan bir sesle. "Yavrum bari bakma arkanı dön kapa kulaklarını, senin için diyorum ben." Bu sefer diretmedim arkamı dönerek ondan biraz uzaklaştım duş kabinin yanında durdum ancak kulaklarımı kapamadım. Bunun hesabını fena soracaktım bu yaptığının haklı ya da mantıklı hiçbir açıklaması olamazdı. Babaannem sınırını fazlasıyla aşmıştı. Tok bir öksürük sesi gelmeye başladığında kusmaya çalıştığını anladım. Titreyen ellerimi birbirine kenetleyerek durdurmaya çalıştım, az önce o ilaçlar yüzünden kendini bu kadar kaybetmiş olmasına da ayrıca inanamıyordum ama anlamıştım bir terslik olduğunu. Öksürmeye devam ettiğinde sonunda kusmaya başladığını anladım seslerinden, normalde sesleri duymak bile midemi bulandırırdı ama şu an zerre kadar işlemiyordu. Nedeni yaşadığım duyguların bu kadar kısa sürede birbirine girmiş olmasından kaynaklanıyordu yüksek ihtimalle. Öksüre öksüre kusması içimi acıtmıştı, sinilerim gerilmeye başlamıştı iyice. Duramayıp yanına gittiğimde sifona üst üste basarak elimi sırtına yerleştirdim. Teni alev alev yanıyor olmalıydı ki hemen hissettim, üstelik yırtık tişörtü nemlenmişti terlediğinden dolayı. Sırtını sıvazladım ağır ağır, kusması azalıp yavaş yavaş kesilmeye başladı kesinlikle içinde ne var ne yok hepsini çıkarmış olmalıydı. Doğrulmadan önce sifona bastı bir kaç kere, yerden başta sendelesede ayağa kalktığında hemen elini yüzünü yıkayıp ağzına su atıp durdu. "Mideni bulandırmak istemezdim, niye gitmedin?!" Sitemle dile getirdiklerine bu durumda göz devirdim. "Midem bulanmadı saçmalama! İyi misin?" Islak gözlerini yorgunca kapadı, elleriyle yüzünü sıvazladı. "Boğazım feci halde ağrıyor!" Dedi sinirle. Yüzünü tekrar sıvazladığında pekte bir değişiklik olmadığını anladım. "Gece," dedi yoğunlaşan bir sesle. Belini lavaboya yasladığında kenarlarına koydu ellerini. "İyi değilim ama olacağım." "Öyle mi nasıl?" Diye sordum heyecanla. Ne hastaneyi kabul ediyordu ne de başka bir şey kusmasıda etki etmiyordu ama eskisinden beter hale gelmişti artık. Sık nefesleri ardında burun kemerini sıktı sonrada aniden sıkmadan kolumu kavradığı gibi banyodan çıkardı. "Napıyorsun şimdi?" Diye sorduğumda kolumu bırakıp geriledi. "Soğuk bir duş alacağım ve kendime geleceğim tamam mı? Endişelenme. Kapıya da yaklaşma! Yani gelip durma değiş üzerini sessizce yat gayet iyiyim ben anladın? Hadi bebeğim benim." Diye ittirerek odaya soktu ve konuşmama izin vermeden hızla banyoya girdi üzerine de kapıyı kilitledi. Odanın ortasında öylece kalakaldım, şiddetli su sesi geldiğinde hakikaten buz gibi suyla duş alacağını farkettim. Elbisemin kayan omuzunu yavaşça düzelttim ardından hızla dışarı çıktım. Işıklar sayesinde gece karanlığında çıplak ayaklarım üstünde ıslak beton zemine basa basa ilerledim öfkeyle. Hemen bir alt katta olan Babaannem için hazırlanan odaya ilerledim. Herkes yatmıştı ancak babaannem yatmamıştı henüz ben biliyordum. Odasının önüne geldiğimde kahverengi kapıyı sertçe açıp içeri girdim yine sertçe kapadım arkamdan. Yatmak için hazırlanan Babaannem afallamış şekilde baktı kısa bir an ancak hemen çatıldı kaşları kızgınlıkla. "Bu ne terbiyesizlik ne oldu?!" Dediğinde alayla güldüm hâline. Aynalı dolabın üzerinde duran çantasını gördüğümde hızla ona ilerledim. Çantayı aldığım gibi hemen açtım ve içine bakmaya başladım. "Bu kadar ileri gitmemeliydin!" Diye bağırdım sinirle. "Ne saçmalıyorsun sen kendine gelesin artık şu tavırlara da bak hele!" Dedi gür sesiyle. Ancak dönüp bakmadım karıştırmaya devam ettiğim çantada istediğimi bulamadım. "Nereye sakladın hemen çıkar!" Diye yüksek sesle konuştum çantayı bırakıp ona dönerek. Kaşlarını çattı yüzü buruştu sinirle. Yataktaki ona yaklaştım, "Bana bak terbiyeni takın terbiyeni." Dedi sert bir tavırla. Ellerimi belime yerleştirdim karşısında. "Terbiyeden söz edene de bakın hele, bak çıkar şu zıkkımı!" Yutkundu ağırca. "Neyden bahsediyon sen anlamıyom kızım ben seni, hem burada ne işin var senin git kocanın yanına hayde." Her şeyin farkında olupta yokmuş gibi davranmasına deli oluyordum. Yatakta kayarak beni umursamadan battaniyeyi üzerine çektiğinde. "Ceyranı da kapat sana zahmet." Dedi. Elini yanağının altına koyup uyku pozisyonuna girdi. Elektriği kapatacaktım öyle mi?! Olduğum yerde kımıldamayıp onu süzdüm, ne verdiyse artık onun bir devamı kesinlikle olmalıydı. Bir aydınlanma yaşadığım an da ona doğru hareket ettim gözleri kapalı olsa da beni dikkatle dinlediğinde baş ucuna geldiğimi farketti ve açtı gözlerini fakat o daha olaya aymadan elimi geceliğinin içine ordan da sütyenin içine soktum. Bir anda kalkmaya çalışarak elimi itmeye çalıştı. "Çıkar kız elini kuçıke reş!" (Kara köpek) diye kızgınca konuşmasını duymadım. Üşümüş elim sıcak göğüsleri arasında ısınmışta oldu. Sol göğsü boştu sağ tarafına yatmaya çalışıp bana küfür ederken tüm engellemelerine rağmen sağ göğsüne soktum parmaklarımı tam o anda bir şey geldi elime. Aynı anda duraksadığımızda göz göze geldik. Şimdi bittin işte! "Ayıptır bu yaptığın dur artık!" Diye bağırdığında çekip aldım o şeyi. Ondan bir iki adım gerilediğimde elimdeki beze bakış attım. Nefes nefese kalmıştım, bezi açtığımda içindeki haplar ortaya çıkmıştı. "Onlar benim ilaçlarımdır ne yapacaksın da aldın onu densiz!" Diye bağırdığı sıra doğrulmuştu yatakta. Ona tuhafça baktım. "Yıllarca yanında olan ben değil mişim gibi konuşma istersen, kullandığın ilaçları ne zamandan beri göğsünde taşır oldun." Diye sinirle soluduğum da sustu. Babannemin kullandığı tüm ilaçların şeklini dahi ezbere bilirdim ancak elimdekiler kesinlikle onun olamazdı. "Ne o yoksa yetmedi mi?" Diye öfkesini atıp dalga geçer gibi konuştu. En azından artık inkar etmeye girişmemişti. "Bunu cidden yaptın yani öyle mi?!" Dedim. "Sizin için-" "Ya bırak ya, bırak sen bizim iyiliğimizi!" Diye bağırdım. Lavaboya girdim hızla ve tüm ilacı tuvalete boşalttım bezi çöpe attım sinirle. İçeri geçtiğimde rahat bir tavırla sırtını başlığa yasladı. "Bu kadar ileri hangi akılla hizmetle gidebildin sen ya, yukarıda adamın nefesi kesiliyordu kalp krizi geçirebilirdi sen böyle ilaçlara nasıl güvenirsin! Bir insana izinsiz nasıl ilaç verebilirsin!! Yan etkisi olur demedin mi kaldıramaz ölür demedin mi!! Ya bu nasıl bir zihniyet bana bir açıkla Allah için!" Öfkeden dört dönüyordum etrafımda. "Sakin olasın hele, heyheylenecek bir şey yok emin ellerden aldım ben bunu ama fazla kaçırdım herhalde kadın bir tane yeter dedi amma ben Boran Ağaya tesir etmez diye üç tane verdim." Dediklerini şokla dinledim, delirmemek elde değildi fakat o her gün yaptığı bir şeyden bahseder gibi duruyordu. "Bununla nasıl dalga geçebilirsin?!" Diye sordum dehşetle, başımı iki yana salladım. "Asıl sana noluyor!" Dedi sertce, olduğu yerden sırtını ayırdı. "Sadece birlikteliğinize güç kattım o kadar. Sürekli yaptığınız bir şeyi tekrarlaman niye sinirlendirdi seni bu kadar, hâlinden mi korktun adamın?! Korkmasaydın ilaçlar yüzünden ihtiyacı arttı burada duracağına git adama yardım ette acıdan bayılmasın. Ne kadar çok hareket ederse o kadar çok iyi olur. Anladın mı." Kuruyan boğazımı yutkunarak ıslattım. "Ben senin neyin peşinde olduğunun farkındayım," dedim başımı aşağı yukarı sallayarak. "Amacının da farkındayım, neden burda kalmak istediğinin de farkındayım." Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım sakinlikle ona bir kaç adım atarak yatağına yanına yaklaştım. "Ama yemezler! Sen ne yaparsan yap ben ne istersem o olucak yukarıdaki adam senin o verdiğin zıkkımlara rağmen ben istemediğim için durdu yani anlayacağın buna devam etmesen iyi olur." Dedim bastırarak. "Devam edersem ne olur peki hanımağa?" Dedi ciddiyetle. "Seni uyarmıştım babaanne, sen benim ne halde olduğumu zerre kadar umursamıyorsun bu kız ne hâlde orada ne yaşıyor demiyorsun meydanda biri beni öldürüyordu neredeyse sen bir kere nasılsın demedin bana. Üzerine kalkmış ben bu kızı nasıl hamile bırakırım derdindesin, çok mu basit bu senin için ya, çok mu basit. Senin durumunla benim ki bir değil anla bunu artık sen sevdiğin adamdan çocuk yaptın sen kocanın tek karısıydın, ya ben! Bana sevmediğin için kolay olur diyorsun ama öyle olmuyor! Devir eski devir değil farkında mısın sen, her şey öyle basit olmuyor bende kimseye uyamıyorum. Ya bi' hayal et benim yerimde olduğunu ama olamazsın bana bunlar ters tamam mı bana bunlar olmuyor! Her şeye rağmen devam etmeye çalışıyorum hayatıma, iyi olmaya hayatımın bitmediğine devam ettiğine inandırmaya çalışıyorum kendimi." O konuşmak için araya girdikçe sesimi yükselterek izin vermemiştim. Yüzündeki yumuşamaya aldanmayacaktım asla. "Ama korkma bir şey yapmayacağım sana... En azından şimdilik." Odadan dışarı kendimi attığımda ağlamamak için boğazımı sıktım, sakin sakin nefes alırsam kontrol ederdim cünkü. Tir tir titreyen çenemi zaptetmeye çalışırken odaya girdim. Henüz çıkamamıştı Boran Ağa, su seside kesilmemişti. O çıkmadan hemen değiştirdim üzerimi ve yatağa girdim. Örtünün altına girip başlığa yaslandım, dizlerimi kendime çekip çenemi dizlerime koydum. Gözlerim banyo kapısından ayrılamıyordu, su sesinden başka ses duymuyordum acaba bir şey mi olmuştu! Yok yok, iyice terelelli olmuştum. Olsaydı babaannem söylerdi mutlaka. O da ayrı terhaneydi ya neyse. Bir şey düşünmesem iyi olucaktı, iyi hissettirmiyordu boğazıma kadar öyle bir dolmuştum ki ne yapacağımı bilemiyordum artık. Sonunda su sesi kesildiğinde dikleştim yatakta. Kısa süre sonra kapının kilidi döndü ve açıldı. Beni uyanık görmeyi beklemediğinden duraksadı. Belinde havlusuyla beklerken ki başımı çeviricektim neredeyse ama o alt pijimasını giymiş saçlarını yine kurutarak çıkmıştı. Üstü çıplak oluşundan anca su damlaları göğüslerine doğru akarken istemsizce bakmış hemen çekmiştim bakışlarımı. "Sen niye hâlâ uyumadın!" Diye huysuzca konuşmasıyla dudağımı dişledim. Hareket ederek dolabın karşısına geldi. Ona bakmazken, "Merak ettim, düşüp bayılırsın sandım iyi değildin. Şimdi daha iyi gibi görünüyorsun. İyisin değil mi?" Diye gergince konuştum. Tişörtü beline indirip giydiğinde yatakta kendi tarafına geçti ancak oturmadı bile. Yastığını alıp ikili koltuğun üzerine koydu. Kaşlarım ağırca çatıldı. "Sorma çok iyiyim, sayende hayatımda ilk defa ellerimi kullandım." Dediğinde başta anlamasamda jeton düştüğünde kavramıştım olayı. O da bunu söylemeyi beklemiyor gibi boğazını temizlercesine öksürdü. Yanaklarım yanmaya başladı kendini koltuğa atıp uzandı. Koltuk boyuna ufak geldiğinden ayağının birini kolçağın üzerinden uzatıp diğerini de dizini kırarak koymuş yerleşmişti koltuğa. "Orada mı yatacaksın?" Diye sordum sessizce. Sessiz kaldı kısa bir an. "Şu an senden ayrı yatmam en doğru karar, sadece bugünlük aynı odada ayrı yatacağız." Bunu zorlukla söylemesi hiç istememesine rağmen zorunda kalması hiç hoşuna gitmemişti. "Babaannem ile konuştum, sinirden, hesap sordum ama pek işlediği söylenemez ama bir daha yapmayacak böyle bir şey. Onun adına özür dilerim." Yatakta ona doğru döndüm. "Senin özür dileyeceğin hiçbir şey yok ortada asıl benim var! Sana zorla dokundum bir piç gibi." Dedi. Öfkesine yenilmek istemese de dayanamıyordu. Alnına koyduğu kolunun ay ışığının yansımasından çok iyi görüyordum nasıl yumruğunu sıkıp damarlarını belirginleştiğini de. "İstemediğimi söylediğimde durdun," dedim sessizce. Böyle bir konuda kendini suçlamasını istemiyordum asıl suçlu bizdik babaannemdi verdiği ilaçlardı. Sert bir soluk aldı, "Duyucağım hiçbir şey kendimi affetmeme yetmeyecek nolur sende yat artık sesini duyurman kendini hatırlatman şu an hiç iyi hissettirmiyor." Haykırışına kulak verip sesimi kestim. Saat geç olduğundan ve yorgun oluşumdan hemen uykuya dalmış olabilirdim. En son hatırladığım bir kere bile başını uyutmadığı hâlde bana çevirmeyen adama baktığımdı. 🔗🗝️🔗 Sabah erkenden kalkan adam sabah namazınıda buz gibi suyla abdest alarak kılmıştı. Sabaha kadar gram uyku uyuyamamıştı sırf telaşlanmasın karısı uyanmasın diye duşa da girememişti. Bu kadar korkmasını telaşlanmasını hiç beklemiyordu asla. Kendinden bağımsız tüm hormonları durmak ne bilmeden hareket edip durmuştu. Üstüne zaten hastaydı ve bu boğazlarını daha kötü yapmıştı, hasta olmayı bile eline yüzüne bulaştırmıştı ya hadi neyse. Sırf Jiyan Gece'yi götürdüğünde kötü ayrıldılar diye o gün sıra gecesinde evet içmişti konağa döndüğünde annesiyle konuştuktan sonra odaya girmiş ve daha kötü olmuştu. Duş almış eşortmanlarını giydikten sonra yatağa dokunmadan balkona geçmiş oradaki koltukta uyuyakalmıştı. Hasta olucağını en azından rahatsızlanacağını bile bile koltukta yatmıştı. Hasta olursa aralarındaki uzaklık kırılır sanmıştı hem Gece kendi demişti hasta olursan bakarım diye. Neyseki buna gerek kalmadan aralarındaki o buzu hemen eritmişti Boran Ağa yoksa işi yaştı. Bunu Gece öğrenecek olsa o apayrı sıkıntı olurdu işte. Hava daha yeni yeni aydınlanırken üzerini giymeye başladı genç adam. Beyaz gömleğini omuzlarından geçirip iliklemeye başladığında yatakta sere serpe uzanmış karısını izledi. Alnına dağılmış kaşlarına değen saç tutamlarını tek tek öpesi geliyordu. Ama yapmayacaktı ondan bir müddet uzak durmalıydı. Yaptıklarını sindirmeliydi Boran Ağa. Gömleğini pantolonun içine soktuğunda kemerini taktı, gömleğinin yakalarını düzelttikten sonra kollarına kol düğmelerinden taktı. Saatini de taktıktan sonra ayakkabılarını da giydi sessiz olmaya çalışarak. Başı ağrıyordu ancak göz ardı etti biraz canı yanmalıydı hakediyordu. Saçlarına parmaklarını geçirip düz siyah tutamlarını öylece bıraktı, çatık kaşları zerre düzelmezken gözleri yine istemeyerek karısının uyuyan görüntüsüne gitti. Bugün onun kokusuna hiç bulanmadan gitmek, zoruna feci hâlde gitmişti. O yaşlı bunak bunun hesabını ağır ödettirmek istiyordu da ne yapsa canı sıkılır kadın onu bilmiyordu! Siyah rugan tipi ayakkabıları dayanamayarak kadının baş ucuna gittiğinde, üzerine eğildi burnunu saçlarına yaklaştırdı sonra ağırca biraz aşağı boynuna yaklaştı. Derin derin bir kaç kere nefes aldığında kendine gelmişti sanki artık. Dudaklarını dayanamayarak kızın şakağına tüy kadar hafif bastırdığında daha fazla yakınında olmaya dayanamayarak uzaklaştı. Dişlerini birbirine geçirdi öfkeyle. Gidip balkonun kapısını araladı yavaşça, gece çok estiği için kapamıştı ama şimdi temiz havaya ihtiyacı vardı odanın. Geri döneceği esnada şöminenin yanında ters duran tablo çekti dikkatini. Görmüştü bunu, Gece getirmişti ama niye henüz asmamış ya da kaldırıp bir yere koymamıştı anlamadı. Tuvali alıp çevirdiğinde gördüğü resim ile önce kaşlarını çattı. Sonra gözleri hayretle açıldı. Bu... Çok tanıdıktı. Çizilmiş bir resimdi bu. Parmaklarını tablonun üstünde gezdirdi kız çocuğuna dokundu. Bu Gece'ydi, onu tutan da kendisiydi. Bunu resmettiğine inanamadı üstelik fazla yetenekliydi çok cok iyi çizmişti. Bu yeteneğin ne körelmesine ne de saklanmasına saklı kalmasına izin veremezdi kesinlikle. Tabloyu bırakmadan şöminenin karşısına geçti üzerinde duvara asılı olan çerçeveyi çıkardı ve yerine tabloyu astı. Karısı uyanır uyanmaz dikkat ederse göreceği ilk şeydi bu. Geri çekilip biraz seyretti resmi sonrasında kitaplıktan not defterini alıp çıkmadan önce işleri ile ilgili bir şeyler olduğunu not yazıp başucuna koydu, kimseye hesap vermek zorunda kalsın istemiyordu karısı. En son telefonunu ve cüzdanını alarak çıktı odadan. Merdivenleri baskın adımlarla inmeye başladı. Aklı fazlasıyla doluydu ve rahatlayamıyordu. Avluya indiğinde kapıya ilerliyordu ki arkasından biri seslenerek durdurdu onu. "Hep mi erkencisindir Boran Ağa?" Arkasını dikleşen omuzlarıyla dönen adam sedirlerde oturan kadını gördü. Buke Riva'yı. Boran Ağa duyduğu soruyla dudağı kıvrıldı. Ağır adımlarla yaşlı kadına yaklaştı. "İşlerim vardı erkenden halledeyim diyordum sizi gördüğümde iyi oldu konuşmak istiyordum." Yaşlı kadın manidar bir gülümseme yolladı alnı kırıştı. "Yorgun gördüm seni verdiğim karışım fazla işe yaradı herhal sabaha kadar uyutmadığına göre." Dediğinde Boran Ağa elinde olmadan şaşırdı hafif, o kadar yorgun bir hâli yoktu ki onu nerden çıkarmıştı. "Gözler Boran Ağa, gözler ele verir insanı hep." Dedi karşısındaki adamı açıklamak ister gibi Buke Riva. Boran Ağa kendine geldiğinde karşısındaki kadına sinirle baktı, "Karımdan uzak durun Buke hanım yaşlı başlısın bulaştırma beni kendine!" Dedi sert bir tavırla. "Senin karınsa benim torunum! Buna ancak ben karar veririm haddini bil." Dedi kendinden taviz vermek istemeyerek. Ancak karşısındaki adamda geri duracak biri asla değildi. Bu millet niye yaşça büyük olduklarında kendilerini herkesin üstü görüp istediklerini yapabiliceklerini zannediyorlardı. "Söz konusu karım olunca karşımdakini hiçbir zaman kâle almıyorum ben. Ondan uzak durun canınız sıkılsın istemiyorum!" Diye dişleri arasından uyardı. O kadın yüzünden çok kötü şeyler olabilirdi ama nerden bilecekti ki bu kadın muhtemelen Gece'yle zaten birlikte olduğunu gerçekten karı-koca olduğunu zanediyordu bu bunak! "Kimi kimden koruyorsun sen o benim kanım torunum sense yarın öbürgün ayrılsanız kocası bile olamazsın ama ben ölsemde onun babaannesi olarak kalacağım onun iyiliği benim için her şeyden önemlidir bilesin Boran ağa!" Boran Ağa dudağının ucuyla güldü. "O nasıl bir iyilikmiş ki canını göz göre göre yakıyorsunuz?" "Senin gibi mi? Ben sadece etraftaki akbabalara yem olmasın açık gözlü olsun diye uğraşıyorum, torunumu kimseye yedirtmem! Hem sizin iyiliğinize yaptım ben bir çocuğunuz olmalı Aşiretler ona saldırmadan ben onu korumaya çalışıyorum o kadar konuştum ama hiçbir işe yaramamış belliki. Onun iyi olması istediğim tek şey." Yüreğine bir ok saplandı sanki karısını böyle şeylerle sıkıştırıyor muydu bu kadın? Asıl bu acımasızlıktı! Ah Gece ben demedim mi sana bana Güven kendini bana bırak diye ne diye saklardı bunları ondan. Gözleri kızardı sinirden. "İyi olması öyle mi?!!" "Öyle." "Gece benim her şeyim ve siz nelere mâl olabiliceğinizi tahmin bile edemezsiniz böyle bir şeyi bir daha tekrarlamaya bile kalkmayın, karımdan da uzak durun inanın beni karşınıza almak istemezsiniz!" Aklına dün geldikçe deliriyordu. Gece ya onu durdurmasaydı?! O zaman mahvolurdu işte o zaman bütün umutlarını kaybedebilirdi. Biliyordu, Gece'yi eğer sadece biraz zorlasa sesini bile çıkarmadan birlikteliğe göz yumacaktı çünkü görüyordu onun için basit ve gerçekten değersizdi bu iş. İradesi Gece'ye karşı oldukça zayıfken yediği ilaçlar başına vurmuştu bütün kanı o malum bölgede toplamıştı ve karşısında o kadar direnmesine rağmen, duran kadına dokunmuştu. Pişmandı Gece ne kadar istemediğimde durdun dese de pişmandı. Onu korkutmuştu biliyordu, gözleri nasıl dolmuştu... Kalbi sıkıştı aklına gelenlerle yine, basit bir ilişki onun bütün duygularını altüst edicek bitiricekti içten içe, aslında bu yüzden Allah'tan dedi içinden Allah'tan son anda geri çekilip durmasını bilmişlerdi. "Ben sütten çıkmış ak kaşık değilim ama onun iyi olması için elimden gelenin fazlasını yaparım sizden tek istediğim ondan uzak durmanız kim ne yaparsa yapsın sizin söyleyebileceğiniz tek bir kelime kadar canını yakmaz, bunu ona yapmayın! Ben izin vermem kimsenin onu ezmesine ki o da vermez asla içiniz bu konuda rahat olsun." Dedi. En azından artık rahat dursun istiyordu. "Benim torunum nerde ne yapacağını iyi bilir ona inanırım ama ben onun öfkesini diri tutmak zorundayım yoksa asıl o zaman sen bitersin!" Dediğinde Boran Ağa anlamazca baktı kadına. "Nasıl yani?" "Yanisi şu, öfke ve kızgınlık ortadan kalkarsa aklı başka şeylere kayar olması gerekene yani olduğu duruma bir evde ikinci kadın oluşuna ki unuttuğunu sanmıyorum ama sadece dikkatini farklı yönlere çekiyorum aksi hâlde kurtulamadığı bu durumun içinde kendi kendini yiyecek sonra da zarar verecek. Biliyorsun intihara meyili var." O an nefes alamadığını hissetti adam, bunu ikinci kere duyuyordu ve artık iyice dayanılmaz olmaya başlamıştı. "Asla!" Diye bağırdı kendini kontrol edemeyerek. "Olamaz öyle bir şey intihar falan yok. İkinci kadın falan da değil!" "Senin için tek olsa ne yazar dışardan görünen ortada!" Dedi sert tavrından ödün vermeyerek. Sabırla gözlerini yumdu burun kemerini sıktı, derin nefesler aldı göğsü şişerken. "O görünen şey ortadan kalkacak yakında merak etmeyin siz! Ben değer verdiğim değil sevmesem bile o kadınlara bunu yapmaya devam etmem." Sesi avluda yankı buldu kısa bir an. Yaşlı kadın, "O da ne demek?" Dedi. "Bu şu demek belki birini kurtaramıyorum ama diğerinin kurtulmasını sağlayacağım, anlayacağınız ben hiçbir zaman iki karım olsun gönlüm eğlensin derdinde olmadım! Bazılarının aksine anlık kararlarla değil ileriyi düşünerek alırım kararlarımı." Diyen Boran Ağa onu afallayarak dinleyen kadına üstten bir bakış attı. "Dediklerimi unutmayın Gece'mden de uzak durun. Hadi eyvallah!" Dediğinde baskın adımlarla konaktan çıktı. Konuşmalara şahit olan Güneş kendini odasına zor attı. Telefonu eline aldığında hızla aradı, kulağına yasladı. Odada bir o yana bir bu yana deli danalar gibi dönerken. "Aç şunu artık aç, kabul edemem ben bunu izin vermem kimse benden öyle kolay kurtulamaz!" Diye öfkeyle söylendiğinde dördüncü kere tekrar aradı ve sonunda açıldı karşıdaki telefon. "Sabahın köründe rüyanda mı gördün!" Diye yükselen sesi umursamadan konuşmaya başladı Güneş. "Ne dediysen yaptım, uslu dur dedin uslu durdum, gözlerine batma karışma kadına dedin yaptım abi ben ne dediysen yaptım ama bozuluyor evliliğim bozuluyor duyuyor musun?!" Diye titreyerek konuşan kadın olduğu yerde durmak ne bilmiyordu. "Ne saçmalıyorsun doğru düzgün anlat hele bi, sakinleş." Dedi abisi. "Neyine sakinleşeyim ben abi, boşayacak beni hemde hiç acımadan!" "Nasıl boşayacak?! Sana mı dedi, ne dedi?!" Diyen abisiyle sakinleşmek için nefeslendi. "Bana değil Gece'nin babaannesine dedi az önce duydum. Dolaylı da olsa beni boşayacağını söyledi, yapacakta o orospu nasıl aklına giriyorsa aldı adamı elimden ben bunu kabul etmem bu konak benim bende o adamın karısıyım kimse beni öyle kolayca harcayamaz. Yıllarımı verdim bu adama. Sende abi sende bir şeyler yapsan iyi olur zerre kadar acımam, ne sana ne de karın olacak o kadına!" Diye telefona doğru bağırıp yüzüne kapadı. Boran Asparşah saat on ikiye yaklaştığında toplantısından çıkmıştı, Civan ile birlikte odasına giderken asistandan iki kahve de istemişti. "Senin hâlin ne böyle sabahtan beri bir durgunsun moralsiz gibi görünüyorsum, suratsız oluşuna alışığız da merak ediyoruz." Diye konuştu Civan. Koltuklara karşılıklı oturdular. "Bir şey yok hastaydım toparlayamadım kendimi ondandır." Dedi, tersler bir şekilde. "İyi bari öyle diyorsan," dedi Civan. Boran karşisindaki adamın da sıkıntısı olduğunun farkındaydı o sormadan da anlatacak insan değildi bilirdi. "Bana söyleneceğine kendine bak önce Civan, neyin var hayırdır." Civan önce mırın kırın etse de anlatmaya başlamıştı. "Biz bana kız istemeye gittik ya hani." Diye başladı söze. "Ee," dedi devam etmesini belirterek Boran Ağa. "Ee si işte Van'a gittik biz efendi gibi, babam istedi kızı, yahu ne güzel ha bu Türklerde yabancılarda diyorlar ya gençler birbirlerini görmüşler beğenmişler bizede vermek düşer diye, o kadar güzel bir şey ki bu! Ha bide bizimkine bak, kızı istiyoruz sanki Başbakan'ın kızını alıyoruz ha. Kilosu kadar altın, boyu kadar gümüş teyzelerinin hepsine ki sayısı belli değil kiraz-fistan ayakkabıları, anasına burma bilezikleri kemeri amcalarının biri teyip istedi biri bilmem ne oğlum sadece evleneyim dedim lan sadece evleneyim dedim adamlar sırf aşiretiz aşiretteniz diye bizi milyoner zannediyorlar! Bilmiyor ki her aşiret üyesi zengin olur diye bir kural yoktur bu nasıl zihniyettir ya. Yardım et bana Boran çıkar temizce bu işin içinden dile benden ne dilersen." "Derdim yok birde sen eksiktin ha! Kızın gönlü falan var mı sende?" "Var tabi, konuşuyoruz biz görücü olarak evleniyoruz ama anlaşamazsak olmaz tabi boşuna nişan takmıyoruz ki." "Tamam o halde ne endişeleniyorsun zaten takmışsınız yüzükleri konuşurum babamla anlatır münasip bir dille bozmazlar nişanı merak etme." "İnşallah, Allah razı olsun lan senden içime su serptin evleneyim kendi yuvamı kurayım artık nedir bu berdoşluk!" Dedi rahat bir nefesle, Boran Ağa burun kıvırdı hâline. Civan sonrasında sırıtmaya başladığında, "Ha birde şu toplantıdaki karıları gördün mü lan az daha ayaküstü gözleriyle elden götürüyorlardı seni hele o kızılın sana bir bakışları vardı yandım Allah diyordu resmen!" Dediğinde gülmeye başladı. Boran Ağa'nın çehresi sertleşti anında. "Düzgün konuş Civan olur olmadık yerlerde açma şöyle konuları, gidecek Gece'nin kulağına sonra çık çıkabiliyorsan işin içinden." "Deme be! Duysa çok mu kıskanır, korkma lan doğruyu deriz bizde iş için bile olsa göz göze zor geliyorsun kadınlarla neticede." Civan'ın sözleriyle elinde olmadan güldü Boran Ağa. Civan Boran'ın gülüşüyle şaşkınca baktı ona. "Senin için demesi çok kolay kıskanmaktan değil namusumu iki paralık ediyorsun diye mahveder rezil eder bizi, seni de beni de." "Ne? Hadi lan cidden mi? Oha bu kız harbi değişikmiş." "Düzgün konuş karımla ilgili!" Diye uyardığında, Civan sırıtmaya devam ederek kesti sesini. Boran Ağa telefonu elinde çevirirken Civan işlerin başına geçmek için gitmişti kendisi inşaat ustasıydı Boran Ağa aldığı ihalenin projesini çizer hazırlar verirdi o dikerdi binayı. Tabi tek inşaat ustası o değildi başkalarıda vardı. En son dayanamayıp aradı Gece'sini tamam ondan uzak duracaktı olanlar yüzünden ama bu konuşmayacağı anlamına gelmiyordu, bu kadarına dayanamazdı. Telefon çaldı, çaldı, çaldı ve sonunda kapanacakken açıldı. "Alo," diye ses veren kadınla derin bir nefes aldı. "Nasılsın yavrum? Nasıl gidiyor?" Düz bir tonda sormuştu ancak tedirginliği gözle görülürdü. "İyiyim," diyen Gece'yle sıkıntıyla soludu, hiçte dediği gibi hissettirmiyordu. "Bir sorun yok yani?" Diye sordu emin olmak ister gibi. "Hayır yok, birazdan çocuklar gelir. Leyla yengemi çağırıcağım akşam için Renas seviyordu Rona'yı mutlu olucaktır onu göreceğine." Dudaklarını ıslattı. "Kendini yorma söyle kızlara onlar yapsın, bunları düşünmen bile yeterli." "Ben bir şey yapmıyorum zaten, işlerle meşgul olmak iyi hissettiriyor." Dedi Gece. Boran başını koltuğa yasladı yavaşça. "Renas çok mutlu olucak gördüklerine, onun için değerlisin birde bu yaptıklarını öğrenirse çok daha mutlu olucak, ne yapsam hakkını ödeyemem ama mutluluğun için her şeyi yaparım... Geç bile olsa." Karısı sessiz kaldı belkide diyecek bir şey bulamadı ya da susmayı tercih etti. Nedenini bilmedi ama dedikleri doğruydu er ya da geç elbet mutlu edecekti. "Kendine dikkat et canımın içi." Dedikten sonra telefonu kapattı. Üzerindeki siniri stresi atması gerekiyordu. Yapacağı şeyde belliydi. Çekmecesinden gözlüğünü çıkarıp taktıktan sonra belindeki silahı düzeltti telefonu cebine koyduktan sonra odadan dışarı çıktı. "Ben çıkıyorum sende işlerini bitirdikten sonra çıkabilirsin." Dedi Asistanı Sevgi'ye ve çıktı. Arabasına bindiğinde adamlarıda arkasından takip etmeye basladı. Özgür'ün işyerine geldiğinde arabayı park etti dikkatle ve indi. Masir fotoğrafçılık. Dükkandan içeri girdiğinde gençten bir çocuk hemen kalktı bilgisayarın başından. "Hoşgeldin Ağam, haber edeyim Özgür abiye." Dediğinde Boran Ağa çocuğun omzunu sıkarak onaylamıştı. Perdeyle kapatılmış sütüdyoya giren çocuk Özgür'e haber verdikten sonra yerine gecen genç çay söylemişti Boran Ağa için. Çayını içen Boran Ağa bir kaç dakika sonra işini bitirip çıkan Özgür'e baktı. Müşterilerde sütüdyodan çıkıp konuştuktan kısa süre sonra sonunda gitmişlerdi. "Koçum burası sende bizim bodrumda kısa bir işimiz var." Dedikten sonra Boran Ağa'yla birlikte arka tarafa geçmiş bodrum kata inmişlerdi. Demir kapıyı açan Özgür elektirikleri yaktıktan sonra içeri girmişti ardından da Boran girmişti. "Böyle olmaz bu işler Boran filmlerde ne güzel her adamın bir deposu olur, işkenceler depolarda olur senin adamlarda kimi yakalasa benim dükkanın altına getiriyor," diye söylenen Özgür'e ters bakışlar atmakla yetindi Boran Ağa. "Senin yüzünden bir gün yakalanacağım göreceksin! Al senin herif burada." Sedyeye yatırılmış her taraftan yatağa bağlı elini bile kıpırdatamayan adama baktı Boran Ağa. "Yakalanmazsın merak etme hem yakalansan da yeni işlerim için ön hazırlık çekimleri dersin," diye akıl verdi. Özgür olumsuzca salladı başını bu herif kalın kafalının tekiydi. Gözlerini açan adam gördüğü adamla anında korkuyla debelenmeye başladı. "Yarası ne durumda gebermez şimdi değil mi?" "Yok merak etme kurşun çıkarıldı, sen bir şey yapmazsan ölmez." "İyi aferin, konuşursa sorularıma cevap verirse elbette ölmez." Boran Ağa ifadesiz bakışlarla adama yaklaştı ve ağzındaki bantı sertçe çekti. Acıyla yüzünü buruştudu adam. Boran Ağa ameliyat malzemelerine tamir aletlerine şöyle bir göz gezdirdi. "Bak ben kötü bir insan değilim, sorularım dürüstçe cevaplanırsa asla zarar da vermem." Dedi adamın başına sedyeye ellerini koyarak ona eğildiği sıra. "Oğlumu sakat bıraktın hayatını altüst ettin şimdi sıra bana mı geldi sen nasıl bir insansın Boran Ağa törelere böyle nasıl karşı gelirsin! Ben yanlış heç bir şey yapmadım." Acı ve inlemelerle konuştu adam. Boran Ağa ellerini yumruk yaptı. Özgür'de sırtını kolona yaslayarak ikiliyi izlemeye basladı umutsuzca. "Bak şimdi bana, senin bu yattığın yerde önceden oğlun yatardı, ben ona şans verdim adam akıllı cezasını çekmek için sağlam bir dayakla hapse girecekti ama o ne yaptı kalktı benim karıma el kaldırdı. Ben bunun hesabını sormaz mıyım?! Sorarım, sordumda dua etsin yaşaması için şans verdim... Bilirsiniz kolay kolay elimi kana bulamam. Üzülme ama iyi ağırladım onu..." Ona korkuyla bakan adama sadistçe güldü ve biraz daha yaklaştı. "Sana gelince o silahı birazdan götüne sokucağım!" Diye sertçe söylediğinde gözleri irileşti korkudan adamın. "Hayır hayır ağam nolur affet bir anlık acıyla yaptım o benim tek evladımdı!" Diyerek bağırmaya başladı, sedyeden kurtulmak için çırpınan adam. "O piç evladının dokunduğu kızda ailesinin tek evladıydı! Ama senin umrunda olmadı değil mi o gün nasıl kızı aşağalayıp küfürler ettiğin kulağımda, hayatı altüst oldu mahvettiniz kızı! Bunlar umrunda değil ama demi!!" Diye bağırdığında adamın boğazını kavradı. "Ağam nolur dur bak affet kapanayım ayaklarına zaten ben yapamazdım bırak gideyim nolur çıkmam bir daha karşınıza." Diye yalvaran adamı dinlemeden boğazını tek eliyle sıkmaya başladı. Her yönden bağlı olan adam nefessizlikle çırpınmaya başladı. Kesik kesik yalavarıyordu ama Boran Ağa gözü kararmış şekilde gözlerine bakıyordu adamın. Zaten hem yaşı olan hem yaralı olan adam daha bir acıyla kıvrandı. "Kurtulmak istiyor musun?" Diye sordu Boran Ağa adamın kulağına yaklaşarak. Kıpkırmızı olan adam olabildiğince salladı başını. Boran Ağa güldü. "Sizin gibi piçlerin yaşama hakkı yok ama gel gör ki benimde öldürmek!" Özgür'ün eline verdiği sürahi suyu nefessizlikte boğulmak üzere olan adamın ağzına yüzüne yavaşça dökmeye başladı. "Ben acı çektirir yalvartırım sonra gerekirse öldürürüm ama öldürürüm mutlaka! Neticede ilk cesetlerim değilsiniz!" Elini adamın boğazından çekip sirkelediğinde öksürüklere boğulan adamın ağzına ağzına suyu boşaltmaya devam etti. "Şimdi ben sorucağım sen cevaplayacaksın yoksa buradan çıkış falan yok unut!" Diye gürleyen adamla kendine gelmeye çalıştı yinefe can havliyle başını salladı. Boran Ağa elindeki cam sürahiyi Özgür'e geri verdi. "Şimdi de bakalım Mirzo'yla ne kadar yakındın?!" Diye sorduğunda duraksadı adam. "Çok değil vallahi." "Kes yalanı, o itin uyuşturucu satıcılığı yaptığını biliyorum adam gibi söyle kimden alıyor bu malları?!" Kimden alıyorsa Mardin sınırları içindeydi biliyordu, ya da Türkiye. "Vallahi bilmiyorum Ağam bende sizden duydum böyle bir şeyin olduğunu." "Senin yalanının içinden geçeyim lan ben!" Dedi. Sert bir yumruk attı adamın yüzüne. "Konuşlan konuş kimden alıyor bu it malları söyle bak yaşatmam seni biliyorsun!" Kapısına kaç kişi gelmişti oğlum kızım bu bataklığa girmiş kurtaramıyorum diye. Çocukları konuşturmaya çalışıyordu onda da hiçbir şey bulunamıyordu. Ağzı kan dolan adamın çenesini kavrayarak açmasına izin vermedi, kanında boğmaya başladı. "Konuş dedim sana!!" Desede adama konuşması için izin vermedi bir süre ağzındaki kan taşıp yanaklarına yol aldığında çekti elini. Öksürerek kan kusan adam. "Ağam Allah şahidim bilmiyorum yeminle bilmiyorum." Diyerek acıyla ağlamaya başladığında öfkeyle arkasını döndü Boran Ağa. Boynunu kütletircesine sağa sola kırdı sonra baskın hareketlerle adama döndüğünde Gece'ye silah çektiği elini tuttu ve adamın haykırışlarını dinlemeden bütün parmaklarını tek tek kırdı. Artık rahatlamıştı biraz olsun. "Belli ki harbi bilmiyor boşa enerji harcamayalım." Dedi Özgür. Islak mendili uzattı Boran Ağa'ya. "Sana bir video atacağım bu piçin Gece'ye silah çektiği ve dediklerini söyleyen bir video onunla birlikte teslim et bunu Jandarmaya. Peşine de gözcülük edecek bir adam ayarlayalım, içerden ziyarete kim gider gelir öğrenelim ben bu işin peşini bırakmayacağım içimizden bir kansız yürütüyor bu işi ama ben bozarım topraklarımda kimse milletimizi zehirleyemez! Hiç kimseyi zehirleyemezler!" 🔗🗝️🔗 "Gelinağam!" Biri beni çağırdığında çocukları bırakıp arkamı döndüm. Konak kapısının önünde elinde koliyle Ali seslenmişti. Üstümü düzelterek ona ilerledim. "Bir sorun mu var?" Diye sordum. "Yok hanımım, bu size geldi Boran Ağamın haberi vardır. Nereye koyayım." Dediğinde anlamasamda ağır olduğu belli olan koliyi daha fazla beklemesin diye, "Alayım ben onu." Dedim. Koliye uzanacağım esnada, "Hanımağam durun! Almayın ağırdır inciteceksiniz belinizi şimdi!" Diye söylenen Diljen'e şaşkınca baktım. Yanıma geldi hemen. "Ali, sen çıkar onu bakayım yukarı odaya hadi, kapının önüne koy biz alırız oradan." Diye Ali'ye yön verdiğinde Ali gitti. Hayırdır dercesine Diljen'e döndüğümde kendine çeki düzen verircesine düzeltti. "Valla doğrudur şimdi incitmeyin kendinizi hem Ağam duysa hıncını bizden çıkarıyor sonra." Diye savundu kendini hızla. "O Ağan daha kaç kişiyi görevlendirdi beni gözetlesin diye acaba!" Dedim sitemle. Bir insanın her yerde parmağı da olmazdı ya! Avluya geri döndüğümde Leyla yengem çocuklara bakınıyordu. Renas'ın bütün arkadaşlarını toplamıştım eve iki saattir yapmadıkları yaramazlık kalmamıştı tabi bizide helâk etmişlerdi o ayrı ama Renas'ın mutluluğu çocukların eğlenmesi kendimi iyi hissettiriyordu kesinlikle. Zara ile Mara bile çocukların eğlencesine katılmışlardı yedinci yaş günü olan Renas için bir sürü hediye de alınmıştı tabii.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
522.2K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

HÜKÜM

read
224.0K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook