BİRİNCİ BÖLÜM

1146 Kelimeler
Güneş bütün muhteşemliği ile Mardin'in eşsiz manzarasının üzerine doğarken gözlerimi kapatarak içime kuvvetli bir nefes çektim. Yüzüme çarpan keskin soğuk beni titretmek yerine yeniden doğduğumu hissettirirken omuzlarımın üzerine bırakılan ince polar battaniye ile birlikte bakışlarım yanı başıma kaydı. Cihan abi (amcasının oğlu) yüzündeki güzel gülümseme ile bana bakarken hafifçe ona karşılık vererek omuzlarımdaki örtüye biraz sarıldım. "Çok güzel değil mi cihan abi? Ne de güzel parlıyor, Kasvetli gece yerini güneşe bırakıyor." Usulca başını salladığını hissederken mırıltısı doldu kulaklarıma. "Evet çok güzel, çok fazla güzelll." Bakışlarım bir kez daha yüzünü bulduğunda bakışlarının yüzümde olduğunu görmemle rahatsızca kıpırdanarak tekrar başımı önüme çevirdim. Bakışlarım az ilerdeki park halindeki lüks spor arabaya kaydığında içinde birinin olduğu apaçık belliydi. Araba amcamların evinin önüne çekmiş bir şekilde orda dururken bir kaç kere daha gördüğüm aklıma gelmiş ciğerlerime derin bir nefes çekerek tekrar Cihan abiye döndüm yönümü. Üzerime verdiği şalı ona uzatarak mırıldandığımda elimden alarak oda benim gibi mırıldandı. "Ben gideyim kahvaltıyı hazırlayacağım daha geç kalmayayım." "Tamam" Adımlarım geniş terastan uzaklaşmaya başladığında az ilerdeki bana ayrılan küçük odaya geçerek dağınık olan yatağımı toplamaya başladım. Dolabımdan aldığım dizlerime kadar gelen lacivert elbisemi bedenime geçirerek saçlarımı önüme gelmeyecek şekilde topladığımda odamdan çıkarak tarihi konağın merdivenlerinden aşarıya doğru ilerlemeye başladım. Belki merak edersiniz beni. Ben kim miyim? Adım Ezra. Kimsesi olmayan Ezra. Amcasının evinde sığıntı olan Ezra. Bazen o kadar yoruyor ki hayat nefes almak dahi zor geliyor bana. Sebepsizce düşünmeye engel olamıyorum. Acaba diyorum, annem babam ölmemiş olsa nasıl bir hayatım olurdu. Yada onlarla birlikte o arabanın içerisinde bende kavuş saydım huzura. Niye niçin yaşamıştım? Kimin için? Ama hemen sonra vazgeçiyordum bu düşüncelerimden aklıma geliyordu çünkü annemin naif sesi. "İsyan etmek büyük günah kızım. Allah isyan edenleri sevmez, onların dualarını kabul etmez." İsyan etmiyordum iste ama engelde olamıyordum kendime. İndiğim merdivenlerin sonuna ne zaman geldiğimi anlayamazken mutfağa geçerek sesin odalara dağılmaması için kapıyı kapattığımda oyalanmadan kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Ocağa koyduğum çayın ardından amcamın vazgeçilmezi olan menemen için soğan ve biberleri çıkartarak bir kavonozda domates rendesi aldığımda yavaşça koyuldum işime. *** Elimde tuttuğum reçellerin ve çay bardaklarının olduğu tepsiyi yavaşça masanın üzerine yerleştirmeye başladığımda merdivenlerden gelen bir çok kişiye ait ayak sesleri ile birlikte bakışlarım o yöne döndü. Amcam ve yengem geriden gelirken Cihan abi ve Sibel ise öndelerdi. "Sibel bırak şu telefonu sende git yardım et Ezra'ya hizmetçimi bu kız her şeyi o yapıyor." Cihan abinin sert sesiyle birlikte bakışlarım ikisini bulduğunda Sibel abisini umursamadan salon kısmına geçmiş bacak bacak üzerine atarak hiç bir şey olmamış gibi telefonuna geri dönmüştü. Başımı iki yana olumsuzca sallayarak mutfağa geri döndüğümde etraftaki dağınıklığı toparlamaya başladım. Salondan gelen çatal bıçak sesleri ile yanağımdan iri bir damlanın akmasına engel olamazken elimle hızlıca göz yaşımı silerek zaten temiz olan tezgahı inatla silmeye devam ettim. Elimdeki üzeri recel sürülü ekmeğimin son lokmasınıda ağzıma atarak son yudum çayımıda içtiğim de fincanımı yıkamak için doğruldum. Mutfağın girişinde gördüğüm yengem ile birlikte bakışlarım yüzünü buldu. "Akşama misafirler gelecek bir şeyler hazırla. Sonrada büyük salonu güzelce temizle gerisini Şaziye yapar." Başımı sallayarak onu onayladığımda geldiği gibi kibirli bakışlar atarak uzaklaşmıştı. Buydum işte ben ne derlerse başını sallayan, kocaman bir ailede büyüyen ama söz hakkı olmayan, yemek masalarına bile fazla görülen Ezra. Boğazıma takılan o koca yumrular ne zaman geçecekti benim? Ne zaman nefes almak eziyet olmayacaktı bana? Ben bir daha ne zaman altı yaşımda olduğu gibi şen kahkahalarla gülebilecektim? *** Yoğurduğum peynirli poğaça hamuruna hızlıca şekiller vererek üzerlerine yumurtalarını sürmeye başladığımda amacım iki tepsiyide aynı anda fırına sürmekdi. Tezgahın üzerine çıkardığım kirli bulaşıkları makinaya koyarak ıslak keki yapmaya başladım. Uzun saatler süren hazırlıkların ardından mutfak masasının üzeri yengemin isteği üzerine yiyeceklerle dolduğunda mutfağın girişinde gördüğüm Cihan abiyle birlikte bakışlarım elindeki baklava tepsisine kaydı. Suratından sinirli olduğunu bariz bir şekilde anlarken elindeki tepsiyi sertçe masanın üzerine atarak yüzüme bakmadan ayrıldı mutfaktan. Onun bu haline anlam veremezken bir kez daha mutfağa giren yengem ile birlikte gözlerimi devirmeden edemedim. "İyi iyi... yeter bunlar hadi sen çık salonun işlerine yardım et sonrada hazırlan. Yeni elbise aldım sana yatağının üzerinde onu giyersin. " "Neden hazırlanayım yenge? Odamda dururum ben akşam. Çıkmam merak etme." "Olmaz öyle sen dediğimi yap. Gelecek insanlar önemli seni de tanıyorlar. Dediğimi yap oyalanma." Cevabımı bile beklemeden arkasını dönerek uzaklaşmaya başladığında ellerimi kurulayarak bende peşinden çıktım. *** Bedenime sardığım beyaz havludan kurtularak elbiselerime uygun iç çamaşırlarımı giydiğimde üzerime seçilen elbiseyi geçirerek aynanın karşısına geçerek kendimi seyretmeye başladım. Üzerimde bana çok abartı gelen güpür detaylı midi bir elbise varken yengemin neden bu elbiseyi bana aldığından ise bir haberdim. Saçlarımın dalgalarının bozulmasına engel olarak ensemde hoş görünen bir topuz yaptığımda yine yengemin aldığı beyaz topuklu ayakkabıları giyerek odamdan ayrılmış büyük salona doğru ilerlemeye başlamıştım. Herkez mâ aile salonda oturmuş bakışları içeriye giren bana kaydığında rahatsızca konuştum. " Yenge bu fazla değilmi? Ayıp olmasın insanlara?  Bakışlarım istemsiz olarak cihan abiye kaydığında yutkunduğuna şahit olmuştum. "Olmaz olmaz güzel olmuş. Otur oraya." Neyin içinde bulunduğumun farkında bile değilken büyük konağı etkisi altına alan kapı tokmağı sesi duyulduğunda yengemin komutuyla kapıya doğru ilerlemeye başladım. Açılan kapıyla birlikte buranın ileri gelenlerinden Cavit ağa ile karşı karşıya geldiğimde hafifçe tebessüm ederek konuştum. "Hoşgeldiniz Cavit amca." Yüzündeki kocaman gülümseme ile bana baktığında uzattığı elini öpmüş ve sesini işitmiştim. "Hoş bulduk güzel kızım." İçeriye giren Cavit amcanın ardından eşi Melek hanım da gülümseyerek girdiğinde yengemlerde onlarla birlikte içeriye girmişlerdi. Bakışlarımı onların arkasından çekerek açık kapıyı kapatmak istediğimde içeriye giren Kenan bey ile şaşkın bakışlarım yüzunü buldu. "Ben kusura bakmayın fark etmedim sizi." Bakışları bütün bedenimi turlarken hissettiğim utanç ile bir adım geriye çekilerek geçmesi için içeriyi işaret ettim. Elindeki yeni farkettiğim tepsiyi ve çiçeği bana uzattığında alarak arkamdaki aynalı şifonyere bıraktım. İçeriye ilerlemek için hamle yaptığında kapıyı kapatmak için hareketlenmiş aynı anda ise erkeksi hırlaması dolmuştu kulaklarıma. "Nasıl bir elbise bu her yerin meydanda." Açık sözlülüğü karşısında saç diplerime kadar kızardığımı hissederken içime kaçan sesimle konuştum. "S-si b-u bundan size ne? Sizi neden ilgilendiriyor?" Üzerime bir adım attığında geriye doğru bir adım atmış ama keskin bakışlarından kurtulamamıştım . "Gavatmıyım lan ben? Kalçalarınımı sergiliyorsun el aleme? Sen benim ka......" Girişte duyulan telaşlı adımlarla kenan bey hızla geriye çekildiğinde görüş açıma giren yengemin sesi geldi kulaklarıma. "Gel oglum. Oturalım içeriye." Kenan başını sallayarak içeriye doğru adımlamaya başladığında gözlerimi kapatmış derin bir nefes alarak bende içeriye doğru adımlamaya başlamıştım. Ne haddini bilmez bir adamdı bu böyle. Kısa süren muhabbetin ardından yengemin cimciklemesi ile kahve yapmak için mutfağa geçtiğimde kahveler pişerken bir yandanda ikram edeceğim tatlıları hazırlıyordum. Elimde tuttuğum kahve tepsisini büyüklerden başlayarak dağıtırken göz göze geldiğim Cihan abinin gözlerini kaçırılmasıyla adımlarım Kenan beyin önünü buldu. Hafifce eğilerek kahvesini uzattığımda kahvesini alırken öfkeli bir tonda fısıldadı. "Eğilmesene kızımmmm" Ciğerlerime cektiğim kuvvetli nefesin ardından mutfağa doğru ilerlemeye başladığımda elime aldiğım iki tane baklava tabağı ile birlikte salona doğru ilerlemeye başladım. Salonun girişinde adeta adımlarım çakılı kaldığında elimdeki porselen tabaklar duyduğum cavit amcanın sesiyle yere çıkılarak geriye gürültülü bir ses bıraktı . "Gelelim sebebi ziyaretimize Mehmet ağa. Allahın emri, Peygambe efendimiz (S.A.V) kavli ile yeğenin Ezra kızımı Torunum Kenan'a istiyorum." !!!BÖLÜM SONU!!!
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE