Ne hissederdi bir insan. Ya da ne hissetmesi lazım dı? Karşısında duran telaşlı kahveler tir titreyen ellerime birde yerdeki kırık tabaklara bakarken zorlukla titreyen ellerimi saklayarak benden çıktığına emin olmadığım bir ses tonuyla konuştum.
"Özur dilerim. ....... Ben getiriyorum hemen yenilerini."
Yerden hızlıca iri tabak parçalarını toplamaya başladığımda karşıma çöken iri bedende benimle birlikte kırıkları toplamaya başladı.
"Otur ben yaparım." İnce parçaların üzerinde gezen ellerimi tutarak konuştuğunda nefret dolu bakışlarımı yüzüne çevirdim.
"Ezra çek ellerini. Bir yerini keseceksin simdi."
Gözlerimi kapatıp sakinleşmek için derin derin nefesler alsam bile bir işe yaramıyordu. Kapalı gözlerimi aralayarak tıslayarak konuştuğumda dudağının yanı kıvrılacak gibi olsa da sert ifadesini bozmadan başını sallayarak uzun bedeni ile çöktüğü yerden doğruldu .
"SANA KALK YERİNE OTUR DEDİM."
Topladığım cam kırıklarının ardından mutfağa dönerek hızlıca yeni servis hazırlayarak içeriye göturmeye başladığımda titreyen ellerimin farkında dahi değildim.
Amcam diğer yanında kalan tekli koltuğu oturmam için işaret ettiğinde her daim olduğu gibi dediğine uymuş yine benden bekleneni yapmıştım.
"Cevabınız nedir Mehmet ağa? " Cavit ağanın gergin sesi kulaklarıma dolduğunda gözlerimi kapatarak hayatımda bir kez dahi olsa amcamın bana sormasını bekledim.
Ama keşke beklemeseydim... sağır olsaydım da duymasaydım.
"Bilirsin Cavit ağa Ezra kızım benim yeğenim, kardeşimin emanetidir. Altı yaşından beri benim hanemde kalır. Yedirdim içirdim çiçek gibi büyütüp genç kız yaptım. Demem o ki emeğimin karşılığını isterim."
Yerde duran bakışlarım şiddetle amcama değdiğinde gözüme değen gözlerini kaçırdığına şahit oldum. Yumruk yaptığım elimin tırnakları tenimi deşerken Cavit ağanın keyifli sesi doldu kulaklarıma.
"Malım mülküm feda olsun gelin kızıma benim."
"Hayırlı olsun o zaman. Öp kızım büyüklerinin elini."
Derman olmayan bacaklarımı zorlukla kıpırdatarak ayaklandığımda uzattıkları ellerini öptüm. Elini uzatan amcamı görmezden gelerek yanından geçtiğimde salondan çıkmak için hareketlenmiş fakat tenime değen ellerin sıcaklığıyla Kenan gitmeme engel olmuş yanıma dikilerek bakışlarını babaannesine çevirmişti.
Melek hanım çantasından çıkardığı alyans kutusunu eşine uzattığında meydana çıkan yüzüklerle titreyen ellimi uzatarak oldukça gösterişli alyansın parmağıma girişini seyrettim.
Cavit ağanın dilinden dökülen hayır dualarıyla birlikte iki alyansı bir birine bağlayan kırmızı kurdele kesildiğinde Kenanın aldığı derin nefes doldu kulaklarıma.
Büyükler yerlerine oturduğunda çekingen bakışlarımı önüme çevirerek boş fincanları toplamak için hamle yaptığımda bileğime değen narin dokunuş ile yerimde kalakaldım bir kez daha. Heybetli bedenini önüme geçirerek sol elini ceketinin iç cebine soktu.
Eline aldığı siyah kadife kutunun kapağını aralayarak devasa büyüklükteki tek taş yüzüğü ince parmağıma geçirdiğinde başımı önümden kaldırmıyor gözlerimi arayan gözlerine izin vermiyordum.
Yanaklarıma değen iri elleriyle birlikte alnıma değen dudakları nefesimi tutmama neden olurken burnuma dolan erkeksi kokuyla titrediğimi hissettim.
Üzerimden çekilen ağırlık ile birlikte derin bir nefes alarak az önce toplayamadığım fincanları toplamaya başladığımda hızlı adımlarla salondan uzaklaşmış elimdeki tepsiyi tezgaha bırakarak mutfak kapısını kapatmış arkasına çökerek göz yaşlarımı serbest bırakmıştım .
***
Aradan geçen bir kaç saatin ardından Cavit ağa ayaklanarak gitmek için hareketlendiğinde bizde hep beraber ayaklanmış konağın kapısının önüne ilerlemiştik. Yengem ile amcam önden giden büyüklerin ardından eve geri girdiklerinde Kenan'la devasa ahşap kapıların önünde kalmıştım .
İstemsizce gerilen bedenim uzaktan bile fark edilecekken Kenan üzerime bir adım atarak topuzumun arasından firar eden asi saç tutamlarımı kulağımın arkasına sıkıştırmış çenemin altına gelen parmakları itiraz gözetmeksizin bakışlarımızı birleştirmişti.
"Biliyorum zor. Çok zor ama ben haberin var sanıyordum....." cümlelerinin devamı gelmeksizin sustuğunda elini ensesine götürerek ne yapacağını bilmeksizin sıvazlamış ardından ise pantolonunun cebinden çıkardığı telefonundan bir numara tuşladığında mutfakta duran telefonumun melodisi yükselmişti.
"Kaydedersin numaramı. Yarın konuşuruz tamam mı?" Başımı olumlu anlamda salladığım da dudaklarını alnıma bastırarak hızla uzaklaştı. Giden Kenan'ın ardından ne kadar süre orda durduğumu bilmesem de bedenimi titreten sinire engel olamayarak hızlı adımlarla geniş salona doğru ilerlemeye başladım.
Açtığım salon kapısı kuvvetle arkasındaki duvara çarptığında amcamın şaşkın bakışları beni bulmuş aynı anda ise elindeki çay bardağını sertçe sehpaya vurarak sinirle sormuştu.
"Ne oluyor Ezra ne bu hallerin?"
"Siz bana ne yaptınız? Ha amca SÖYLESENE SEN BU GECE BANA NE YAPTIN?" Avazım çıktığı kadar bağırmamın ardından üzerime koca bir adım atarak kolumu sıktığında tıslayarak konuştu.
"O sesini kıs önce. Sen kim oluyorsunda bana, amcana nasıl karşı geliyorsun?"
Kolumu sertçe tutuşundan kurtararak bir kez daha bağırdığımda yanağıma patlayan sert tokatla susmak zorunda kaldım.
"AMCA SEN BENİ NASIL SATARSIN? SEN NASIL BENİ MAHFEDERSİN?
sen demezmiydin bana Sen bana kardeşimin emanetisin diye?
SEN HANGİ ARA KARDEŞİNİN EMANETİNİ SATACAK KADAR ŞEREFSİZ OLABİL....."
Yanağıma patlayan tokatın kuvvetiyle cılız bedenim yere yıkıldığında amcamın iri cüssesi üzerime tırmanmış acımadan saçlarıma doladığı eliyle bir hayvan gibi beni tartaklamaya başlamıştı.
"Ulan ben besledim seni!!! Ben doyurdum aç karnını. Bu mu lan mükafatı. Ben bakmasaydım orospu olurdun sen." Üzerimden kalkarak sert tekmesini karnıma geçirdiğinde boğazımdan yükselen çığlakla birlikte salonun kapısı şiddetle açılmış kollarımdaki hafif baskıyla Cihan abinin arkasına çekildiğinde kalan tüm gücümle birlikte koşarak sığındığım topraklara koşmaya başlamıştım.
...
Soğuktan titreyen bedenim adeta buz tutmuşken önüne geldiğim mezar taşlarına buruk bir tebessüm armağan ettim. Takati kalmayan dizlerim kırılmış önlerinde diz çökerek başımı beyaz mermere yaslamıştım.
RUHLARINA FATİHA
Meral~DENİZ
YILMAZCAN
İnce parmaklarım isimlerinin yazılı olduğu alanda dolaşırken ağrıyan boğazım nedeniyle kısık çıkan sesimle mırıldandım.
"A-nnem ben geldim. Ama artık çok yoruldum. Ben bir daha ne zaman kollarının arasında olduğum gibi güvende olacağım babam?"
Yanaklarımdan usul göz yaşlarım topraklarına usul usul damlarken boğazımdan kaçırdığım hıçkırık eşliğinde sesim yettiğince bağırdım.
"Neden gittiniz ki sanki. Neden üzerime kapandın ki babaaaaaa? "
Yavaşça mezarlarının üzerine çıkarak anneme doğru döndüğümde başımı göğüs hizasına koyarak göz yaşlarım eşliğinde mırıldanmaya başladım.
"Annem hani derdim ya sana küçükken tarama saçlarımı canımı çok yakıyorsun diye. Ben büyüdüm ama yine canım çok yanıyor. Bu sefer koşup babama da sığınamıyorum ki. Ben şimdi ne yapacağım anne?
Kocaman kalabalıkların arasında o kadar yalnızım ki, beni gören, duyan, bilen, seven hiç kimse yok. Ben hiç isyan etmiyorum ama çok korkuyorum anne. Ben isyan edipte size kavuşamamaktan çok korkuyorum."
Sarsılan bedenime engel olamazken bedenimin uyuştuğunu hissediyordum.
"Hadi anne okşasana saçlarımı. Uyutsana beni kollarının arasında. Geçti güzel kızım canavarlar sadece masallarda olur dese ne?"
KENAN'DAN
Şahmeran konağının önünde duran arabadan inen dedem ve babaannemin arkasından bir süre bakarak bende yavaşça araçtan indiğimde iri adımlarım konaktaki odama, çatı katına giden merdivenlere doğru ilerlemeye başladı.
Elimde tuttuğum kahve kupasından büyük bir yudum alarak parmaklarımı çevreleyen alyansa bakmaya başladığımda dudaklarımda oluşan tebessümün farkında dahi değildim.
Sahi ne kadar olmuştu gülmeyi öğreneli? Yada ne kadar olmuştu aldığım nefesin değerini anlayalı? Güneşin altında kusursuz varlığıyla süzülen bir meleğe tutunalı, ona sevdalanalı ne kadar olmuştu.
Ciğerlerime çektiğim derin nefesin ardından Ezra'mın akşamki halleri gözümün önüne gelmeye başladığında dişlerimi sıktığımın farkında dahi değildim. Gerekirse mutsuzluğu bile olurdum ama eninde sonunda severdi beni. Severdi değilmi?
Daldığım derin düşüncelerden cebimde çalan telefonla çıktığımda elimdeki kahve kupasını balkonun korkuluklarına bırakarak açtığım telefonu kulağıma götürdüm.
"Söyle"
"Abi Ezra hanım evden çıktı." Hissettiğim paniğe engel olamazken panikle sordum.
"Nereye lan? Bu saatte nereye gider? Durdurmadın mı?"
"Abi kötüydü biraz, koşuyordu mezarlığa gidiyor sanırım yine. O tenha yola girdi peşindeyim ben."
"T-tamam geliyorum takip et. Kılına zarar gelmeyecek."
Kapanan telefonun ardından koşar adım direk bahçeye inen merdivenlerden üçer beşer inmeye başladığında arabaya atlayarak gaza yüklendiğim de farkında olmadan mırıldanıyordum.
"Geliyorum güzelim. Geliyorum bebeğim"
Mezarlığın önünde ani bir frenle durduğum da hızla arabadan inerek mezarlığın girişinden geçmiş ezbere bildiğim yere doğru adımlamaya başlamıştım. Sağ tarafta gördüğüm adamım Mehmet ile yanına adımladım .
"Nerede?"
"Anne babasının yanında abi ben gozükmedim korkmasın diye."
Başımı sallayarak onu onayladığımda gitmesini söyleyerek sessiz adımlarla yaklaşmaya başladım. Bedeninin sarsılmasından ağladığı belli olurken yavaşça koluna uzanarak beni fark etmesini sağladım.
Dokunuşum ile sıçrayarak bana döndüğün de yüzünün halini görmemle farkında olmadan haykırışım yankılanmış ürkek bakışları çarp mıştı gözüme.
" KİM YAPTI LAN BUNU SANA? "
Bakışlarını kaçırmaya çalışırken sakin olmaya çalışarak bir kez daha sorduğumda geriye doğru çekilmek istemişti.
"Yavrum şöyle bana kim yaptı bunu sana?"
Bu böyle olmayacaktı yavaşca kollarıma aldığımda kucağımdan inmek için çırpınmaya bağırmaya başlamıştı.
"Bırak beni. Hemen bırak dedim sana."
Dediklerinini duymadan sıktığım çenemle birlikte arabamın önüne geldiğimizde bir arabaya bir bana bakmış şaşkınca mırıldanmıştı.
"Sendin o. Kapının önünde bekleyen sendin."
Bendim tabi kim olacaktı başka her allahin günü buz gibi havada
O zarif bedeni ile güneşi seyrederken bende onu seyrediyordum. Arabanın kapısını açarak zayıf bedenini koltuğa bıraktığımda yerime geçerek yönümü sevdiğime çevirdiğim de önünde birleştirdiği ellerine bakıyordu.
"Ezra güzelim bak bana.." hayran olduğum yüzünü bana çevirdiğinde kaşındaki ve dudağındaki kurumuş kanların ortaya çıkardığı yaraları gördükçe kendime hakim olamamaktan korkuyordum.
Beyaz teninde parlayan tokat izeri benim canımı yakarken kim bilir ona nasıl hissettiriyordu.
"Hadi söyle bana kim yaptı bunu sana?
"A-amcam"
Gözlerimi kapatarak sakin kalmaya uğraşırken arabayı çalıştırarak mırıldandım.
"Tamam bize gidiyoruz şimdi. Dokunamayacak bir daha sana"
"Olamazz. Evime götur beni."
"Ezra yapma güzelim"
Dolan gözleri yüzümde gezerken titreyen sesini duyduğumda el mecbur başımı salladım.
"Evime götür beni ne olur. Laf söz ederler. "
Sessiz geçen yolculuğun ardından konağın önünde duran arabadan bedenimi indirerek güzelime doğru ilerlediğimde uyuya kaldığını görmemle sarsmadan kollarıma aldım.
Kapıda dikilen iki herifin açtığı kapıdan yavaşça girdiğimde Mehmet olacak it ile oğlunun tartıştığını duydum.
"Nerde buldun Kenan oğlum?" Yöneltilen soruyu duymazdan gelerek tısladığımda işaret edilen odaya doğru ilerlemeye başladım.
"Odası nerede?"
Yatağının üzerine bıraktığım bedeni ile birlikte iri parmaklarım teninde gezmeye başladığında kenarda duran kalın battaniyeyi üzerine örterek alnına derin bir öpücük kondurmuş geriye dönerek hızlı adımlarla ayrılmıştım odasından .
"Bir daha ona dokunursan seni meydanda sallandırırım Mehmet ağa. BANA AİT olana dokunmayacaksınız lan." Yakasına yapıştığım adamı yere savurduğumda parmağımı salllayarak konuşmuş arkamı fönerek konaktan çıkarak arabaya atladığım gibi gaza basmıştım
"Hazır olun haftaya geleceğim ve BANA AİT olanı alacağım karım yapacağım. Bir haftaya düğün var. Ayağınızı denk alın."
!!!BÖLÜM SONU!!!