Kapalı göz kapaklarım üzerine tonlarca ağırlık konulmuş gibi sızlarken huysuzca kıpırdanarak derin uykumdan yavaşça sıyrılmaya başladım.
Küçük gardolabımın kapağında ki aynadan kendi yansımamı görürken acınası halimi seyretmeye başladım. Yatağımda kıpırdanmaya başladığımda üzerimdeki kalın battaniyeyi fark etmemle hafifçe doğrularak çatık kaşlarla dün geceyi hatırlamaya çalıştım.
En son mezarlıktayken Kenan beni bulmuş ve eve bırakacaktı. Beni buraya kadar Kenan mı getirmişti? Elimi bir hayli dağılmış saçlarıma daldırarak ağrıyan başımı sıvazlamaya başladığımda derin bir nefes alarak üzerimdeki battaniyeyi kenara almış ve odamdaki banyoya doğru ilerlemeye başlamıştım.
Bedenimi sardığım havlunun ardından saçlarıma da küçük havlumu doladığımda aynadaki yansımama bakmaya başladım. Kaşımdaki ve dudağımdaki yarada işaret parmağımı gezdirirken tenim karıncalanıyor canım fazlaca yanıyordu.
Banyo dolabının alt çekmecesini açtığımda içinden küçük sağlık çantasını çıkartmıştım. İçerisinden batikon ve küçük yara banttı bularak oyalanmadan yarayı tenizlemeye başladım. Kaşıma ve dudağıma bant yapıştırarak banyodan çıkmış dolabımdan gelişi güzel pijamalarımdan birisini alarak çıplaklığımı gizlemiştim.
Üzerime geçirdiğim pembe geceliklerimle yatağıma girerek battaniyeyi üzerime çektiğımde öylece düşünmeye başladım. Bundan sonra ne olacağını ne yapacağımı, bu saçmalıktan nasıl kurtulacağımı.
Odada yankılanan telefonumun sesiyle birlikte yattığım yerden doğrulduğumda komodinimin üzerine bırakıldığını görmemle Şaziye teyzenin( evin çalışanı) getirdiğini anladım.
Tanımadığım bir numara beni ararken umursamamış ve telefonu geri bırakarak tekrar uzanmak istemiştim. Gelen mesaj sesiyle derin bir nefes alarak bir kez daha telefona uzandığımda ekran pinimi girerek gelen mesajı okudum.
GELEN MESAJ: 0545.......
"Ezra'm benim yavrum Kenan." Hissiz bakışlarımı mesajdan çekerek derin bir nefes aldığımda bir kez daha çalan telefonla yeşil anblemi kaydırarak mırıldandım.
"Efendim."
"Günaydın güzelim uyandırdım mı yoksa? "
"Yok uyumuyordum." Bir süre aramızda oluşan sessizliğin ardından erkeksi sesi duyulduğunda görmeyeceğini bilsem bile başımı sallayarak mırıldandım.
" Ben seni gelip almak istiyorum Ezra. Hem bir şeyler yeriz hemde biraz konuşuruz olur mu?"
"Olur. Nereye geleyim ben?"
"Sen hazırlan çıktım ben orada olurum on beş dakikaya."
"Tamam" kapanan telefonun ardından bakışlarım annemle babamın resimlerinin olduğu çerçeveyi bulduğunda elime alarak parmaklarımı üzerlerinde gezdirmeye başladım.
"Allah'ım sen hayırlısını bilensin. Bana ne olur bir yol göster. Yolundan çevirmeden beni doğru olana yönlendir. Sana geldim senin kapına sığındım. Hakkımda hayırlısını ömrüme nasip eyle."
Dilimden kendiliğinden dökülen dualar eşliğinde elimdeki beyaz çerçeveyi yerine bıraktığım da oturduğum yataktan doğrularak gardolabıma doğru ilerlemeye başladım.
Üzerime geçirdiğim siyah balıkçı yaka triko kazak elbiseminal ardından dolapımdan aldığım kiremit rengi mantomu giydiğimde aynadaki yansımamda gözlerimi gezdirmeye başladım. Yanağımda ki izler fondoten sayesinde kapanmış olsada kaşım ve dudağım bariz bir şekilde belli oluyordu.
Derince içimi çekerek yüksek topuklu siyah deri botlarımı giyerek odadan çıktığımda bahçeye giden merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Kenan çoktan gelmiş Cihan abiyle bir şeyler konuşurken kaşlarının çatıklığından tartıştıklarını anlamak zor olmamıştı.
Bir kaç saniyenin ardından varlığımı fark ettiklerinde Cihan abi sinirle bahcedeki kamelyaya doğru ilerlemeye başlamış benimde bakışlarım tekrar Kenan'ı bulmuştu. Bedenimi süzen gözleri yanaklarımın yanmasına neden olurken yanına doğru adımlamış ve kısık çıkan çatallaşmış sesimle mırıldanmıştım.
"Ben hazırım."
"Çıkalım o zaman."
Bakışlarım gülümseyen dudaklarının aksine parlayan gözlerinde takılı kaldığında sırtıma değen iri eliyle kendime gelmiş onunla beraber adımlamaya başlamıştım.
***
Uzun süredir hareket halindeki araba şehir merkezine girerken bakışlarım ise kayıp giden yollarda, gözüme çarpan insanlardaydı. Cama damlayan yağmur damlalarının çıkardıği boş ses kafamdaki kurgularıma bir yenisini eklerken kucağımda tuttuğum ellerimin üzerine yerleşen iri el ile bakışlarım Kenan'ı bulduğunda bakışları bir bende bir de yoldaydı.
"İyisin demi, yok bir şeyin?"
Bakişları kaşım ve dudağım arasında mekik dokurken elimi iri ellerinin varlığından kurtararak mırıldandım.
"İ-iyiyim K-Kenan.
"İyi ol. Sen iyi ol ki hep iyi olalım." Bakışlarımı kaçırdığım da hızla gümbürdeyen kalbimin sesi bütün uzuvlarımda yankılanıyordu. Neden böyle hissettiğimi anlamam ise zaman alacaktı.
Öyle bir vaziyetteydim ki ne hislerim, ne düşlerim hiç birini fark etmeyecek kadar kendimi çevreme kapatmış sadece hayırlısını diliyordum. Kalbimin çarpışının sebebini anlayamıştım ama Allah çoktan kabul etmişti belkide dualarımı.
Usta bir manevrayla park şeridine giren arabanın ardından emliyet kemerini çözerek kucağımda tuttuğum çantamı biraz daha kavradığım da arabadan inen Kenan'ın ardından bende kapıyı aralamış bedenimi araçtan çıkarmıştım.
Meydandaki bir çok kişinin meraklı bakışları anında bizi bulurken yanıma gelen Kenan iri eline elimi dolamış sıkıca tutarak ilerlemeye başlamıştı. Elimi tutan elinden elimi çekmeye çalışmış sıkı tutuşu karşısında basarısız olunca fısıldayarak beni duymasını sağlamıştım.
"Bırak elimi herkezin gözü üzerimizde hakkımda konuşacaklar. Amcam kızacak bırak."
"Kimse hakkında konuşamaz. Nişanlımsın benim. Amacana gelirsek bir daha en ufak bir problem olursa bana haber vereceksin. Kimsesiz değilsin sen."
Sert adımları yeri dövercesine ilerlerken bakışlarım sert çehresine kaymıştı. Tanımadığım adama karşı hissettiğim bu güvende neyin nesiydi? Bu adam ne yapmaya çalışıyordu bana?"
"Gel bak cok güzel kahvaltısı var buranın hele börekleri nefis." Başımı sallayarak onu onayladığımda eliyle iktirdiği cam kapının ardından bedenimi etkisi altına alan sıcaklık ile uyuştuğumu hissettim.
***
Önümüze dizilen bir yığın yiyecek bitmek bilmezken Kenan habire yeni bir şeyler getirmelerini istiyordu. Çekingen bakışlarım yüzünü bulduğunda daha fazla dayanamayarak konuştum.
"Bu kadar yetmez mi Kenan ? Bir ordu doyar bu kadar yiyecek ile."
Bakışları aydınlanmış gibi masayı bulduğunda gelen garson çaylarımızı bırakarak uzaklaşmıştı.
Önüme bırakılan çaya bir tane küp şeker atarak karıştırmaya başladığımda önüme tabakta duran börekten iki dilim koyarak kendi tabağına da koydu.
Canım hiç bir şey istemezken tabağımdaki yiyeceklere işkence ediyordum resmen.
"Ezra ben bir hafta icerisinde düğünümüzün olmasını istiyorum. Dün aksam amcana da söyledim"
Bogazıma büyük bir kayanın oturduğunu hissederken elimdeki çatalı bırakarak sordum.
"Çok erken değilmi? "
"Biliyorum istemiyorsun. Beni de sevmiyorsun ama ben seni çok seviyorum. Seni üzmek en son isteyeceğim şey fakat malesef bu süreyi uzatmak istemiyorum."
"Ben bilmiyorum. Çok hızlı gelişiyor her şey. En azından bir kaç hafta daha uzatsak." Masanın uzerinde duran elime uzanarak avuçlarının içerisinde sarmaladığında anlayış istercesine konuştu.
"Ben Ankara'da yaşıyorum . Mardine yılda en fazla beş defa falan gelirim çoğu iş yüzünden zorunlu olmuştur şimdiye kadar."
Anlattıklarını dinlerken bana değer verdiği apaçık ortadaydı ama yinede tanımıyordum ben daha onu.
" Çok yoğun bir iş hayatım var ve malesef iki hafta daha burada kalabileceğim. Normalde sözümümüzden sonra dönecektim geri. Bir ay falan bana alışmanı, beni tanımanı istiyordum fakat;"
Nasıl diyeceğini bilemez şekilde sustuğunda gözleri kaşım ve dudağım arasında gezmeye başladığında başımı eğerek gözlerimi kaçırdım.
"Şhhhhh eğme başını. Bak bakalım bana."
Kulağıma dolan sesinin ardından çekingen bakışlarım onu bulduğunda uzun kolunu uzatarak baş parmağını narince dudağımın üzerindeki bantta gezdirdi.
"Seni burada arkamda bırakıp gitmek istemiyorum. Yanımda olmanı istiyorum ben senin. Karım olmanı."
Yutkunarak gözlerimi kaçırdığımda yaklaşan garsonu fark etmemle hızlıca eli arasından elimi çektim. Elime aldığım çatalla tabağımda duran peyniri eşelemeye başladığımda sesi doldu kulaklarima.
"Hiç bir şey yemedin?"
"Canım istemiyor pek yerim daha sonra."
"Yarın gene alayım ben seni alışverişe çıkalım."
Başımi sallayarak onu onayladığımda ağzımdan ise onaylar bir mırıltı çıkmıştı.
"Olur. Kalkalım mı artık?" Sorum karşısında bakışları tabağımı bulsa da ısrar etmeden beni onaylamış yavaşça masadan kalkarak mantumu giymeye başlamıştım, kasaya ilerleyen Kenan'ı seyrederken..
***
Konağın önünde duran arabayla birlikte çekingen bakışlarımı Kenan'a çevirdiğimde hayran bakışları yüzümde geziyordu. Kucağımda tuttuğum çantamı kavrayarak mırıldandığımda düşünceli sesi doldu kulaklarıma.
"Kahvaltı için teşekkür ederim."
"Hiç bir şey yemedin ki."
"Ben gideyim artık sende bekleme araba köşelerinde evine git" İmâm ile birlikte erkeksi kahkahası lüks spor arabanın içinde yankılandığında bakışlarım yüzünde takılı kalmıştı. Yönünü biraz bana dönerek iri eliyle yanağımı kavramış hafifçe okşamıştı .
"Kapısında sabahladığım kadın sensen ben yağmur altında da sabahlarım yeterki sen güneş gibi doğ o terasın ortasında."
Kızaran yanaklarımla birlikte arabadan inmek için hamle yaptığım da kolumdan tutarak inmeme engel olmuş beklemediğim şekilde dudakları alnımı bulmuş içine derin bir nefes çekerek tuttuğu kolumu serbest bırakmıştı.
"Hadi git. Sabah aynı saatte buradayım gene."
"T-a-ta...tamam"
Arabadan inerek hızlıca konaktan içeriye girdiğimde hızlı adımlarla odama tırmanmış yine aynı hızda bedenimi banyoya iliştirmiştim. Bakışlarımı aynadaki yansımamdan çektiğimde hızlıca yüzüme buz gibi su çarpmaya, yanan tenimi söndürmeyi çalışmıştım.
Ya bu adam benim kıyametim olacak canımı hiç olmadığı kadar yakacaktı yada hiç tatmadığım duyguları bana yaşatacaktı.
"Allahım sen sonumu hayırlı eyle."
!!!BÖLÜM SONU!!!