İKİNCİ BÖLÜM

1256 Kelimeler
Kapalı göz kapaklarım üzerine tonlarca ağırlık konulmuş gibi sızlarken huysuzca kıpırdanarak derin uykumdan yavaşça sıyrılmaya başladım. Küçük gardolabımın kapağında ki aynadan kendi   yansımamı görürken acınası halimi seyretmeye başladım. Yatağımda kıpırdanmaya  başladığımda üzerimdeki kalın battaniyeyi fark etmemle hafifçe doğrularak çatık kaşlarla dün geceyi hatırlamaya çalıştım. En son mezarlıktayken Kenan beni bulmuş ve eve bırakacaktı. Beni buraya kadar Kenan mı getirmişti? Elimi bir hayli dağılmış saçlarıma daldırarak ağrıyan başımı sıvazlamaya başladığımda derin bir nefes alarak üzerimdeki  battaniyeyi kenara almış  ve odamdaki banyoya doğru ilerlemeye başlamıştım. Bedenimi sardığım havlunun ardından saçlarıma da küçük havlumu doladığımda aynadaki yansımama bakmaya başladım. Kaşımdaki ve dudağımdaki yarada işaret parmağımı gezdirirken tenim karıncalanıyor canım  fazlaca yanıyordu. Banyo dolabının alt çekmecesini açtığımda  içinden küçük sağlık çantasını çıkartmıştım. İçerisinden batikon ve küçük yara banttı bularak  oyalanmadan yarayı tenizlemeye başladım.  Kaşıma ve dudağıma bant yapıştırarak banyodan çıkmış  dolabımdan gelişi güzel pijamalarımdan birisini alarak çıplaklığımı gizlemiştim. Üzerime geçirdiğim pembe geceliklerimle yatağıma girerek battaniyeyi üzerime çektiğımde öylece düşünmeye başladım. Bundan sonra ne olacağını ne yapacağımı, bu saçmalıktan nasıl kurtulacağımı. Odada yankılanan telefonumun sesiyle birlikte yattığım yerden doğrulduğumda komodinimin üzerine bırakıldığını görmemle Şaziye teyzenin( evin çalışanı) getirdiğini anladım. Tanımadığım bir numara beni ararken umursamamış ve telefonu geri bırakarak tekrar uzanmak istemiştim. Gelen mesaj sesiyle derin bir nefes alarak bir kez daha telefona uzandığımda ekran pinimi girerek gelen mesajı okudum. GELEN MESAJ: 0545....... "Ezra'm benim yavrum Kenan."  Hissiz bakışlarımı mesajdan çekerek derin bir nefes aldığımda bir kez daha çalan telefonla yeşil anblemi kaydırarak mırıldandım. "Efendim." "Günaydın güzelim uyandırdım mı yoksa? " "Yok uyumuyordum." Bir süre aramızda  oluşan sessizliğin ardından erkeksi sesi duyulduğunda görmeyeceğini bilsem bile başımı sallayarak mırıldandım. " Ben seni gelip almak istiyorum Ezra. Hem bir şeyler yeriz hemde biraz konuşuruz olur mu?" "Olur. Nereye geleyim ben?" "Sen hazırlan çıktım ben orada olurum on beş dakikaya." "Tamam" kapanan telefonun ardından bakışlarım annemle babamın resimlerinin olduğu çerçeveyi bulduğunda elime alarak parmaklarımı üzerlerinde  gezdirmeye başladım. "Allah'ım sen hayırlısını bilensin. Bana ne olur bir yol göster. Yolundan çevirmeden beni doğru olana yönlendir. Sana geldim senin kapına sığındım. Hakkımda hayırlısını ömrüme nasip eyle." Dilimden kendiliğinden dökülen  dualar eşliğinde elimdeki beyaz çerçeveyi yerine bıraktığım da  oturduğum yataktan doğrularak gardolabıma doğru ilerlemeye başladım. Üzerime geçirdiğim  siyah balıkçı yaka triko kazak elbiseminal ardından dolapımdan aldığım kiremit rengi mantomu giydiğimde aynadaki yansımamda gözlerimi gezdirmeye başladım. Yanağımda ki izler fondoten sayesinde kapanmış  olsada kaşım ve dudağım bariz bir şekilde belli oluyordu. Derince içimi çekerek yüksek topuklu siyah deri botlarımı giyerek  odadan çıktığımda bahçeye  giden merdivenlerden aşağıya inmeye başladım.  Kenan çoktan gelmiş Cihan abiyle bir şeyler konuşurken kaşlarının  çatıklığından tartıştıklarını anlamak zor olmamıştı. Bir kaç saniyenin ardından varlığımı fark ettiklerinde Cihan abi sinirle bahcedeki kamelyaya doğru ilerlemeye başlamış benimde bakışlarım  tekrar Kenan'ı bulmuştu. Bedenimi süzen gözleri yanaklarımın yanmasına neden olurken yanına  doğru adımlamış ve kısık  çıkan çatallaşmış sesimle mırıldanmıştım. "Ben hazırım." "Çıkalım o zaman." Bakışlarım gülümseyen  dudaklarının aksine parlayan gözlerinde takılı kaldığında sırtıma değen iri eliyle kendime gelmiş onunla beraber adımlamaya başlamıştım. *** Uzun süredir hareket halindeki araba şehir merkezine girerken bakışlarım  ise kayıp  giden yollarda, gözüme çarpan insanlardaydı. Cama damlayan  yağmur damlalarının çıkardıği boş  ses kafamdaki kurgularıma bir yenisini eklerken kucağımda tuttuğum ellerimin üzerine yerleşen  iri el ile bakışlarım Kenan'ı bulduğunda bakışları  bir bende bir de yoldaydı. "İyisin demi, yok bir şeyin?" Bakişları kaşım ve dudağım arasında mekik dokurken elimi iri ellerinin varlığından kurtararak mırıldandım. "İ-iyiyim K-Kenan. "İyi ol. Sen iyi ol ki hep iyi olalım." Bakışlarımı kaçırdığım da hızla  gümbürdeyen kalbimin sesi bütün uzuvlarımda yankılanıyordu.  Neden böyle  hissettiğimi anlamam ise zaman alacaktı. Öyle bir vaziyetteydim ki ne hislerim, ne düşlerim hiç birini fark etmeyecek kadar kendimi çevreme  kapatmış sadece hayırlısını diliyordum. Kalbimin çarpışının sebebini anlayamıştım ama Allah çoktan kabul etmişti belkide dualarımı. Usta bir manevrayla park şeridine  giren arabanın  ardından emliyet kemerini  çözerek kucağımda tuttuğum çantamı  biraz daha kavradığım da arabadan inen Kenan'ın ardından bende kapıyı  aralamış   bedenimi araçtan çıkarmıştım. Meydandaki bir çok kişinin meraklı bakışları  anında bizi bulurken yanıma gelen Kenan iri eline elimi dolamış sıkıca  tutarak ilerlemeye başlamıştı. Elimi tutan elinden elimi  çekmeye çalışmış  sıkı tutuşu karşısında basarısız olunca fısıldayarak beni duymasını sağlamıştım. "Bırak elimi herkezin gözü  üzerimizde hakkımda  konuşacaklar. Amcam kızacak bırak." "Kimse hakkında konuşamaz. Nişanlımsın benim. Amacana gelirsek bir daha en ufak bir problem olursa bana haber vereceksin. Kimsesiz  değilsin sen." Sert adımları yeri dövercesine  ilerlerken bakışlarım   sert çehresine kaymıştı. Tanımadığım  adama karşı hissettiğim bu güvende neyin nesiydi? Bu adam ne yapmaya çalışıyordu bana?" "Gel bak cok güzel  kahvaltısı var buranın hele börekleri nefis."  Başımı  sallayarak onu onayladığımda eliyle iktirdiği cam kapının  ardından  bedenimi etkisi altına  alan sıcaklık  ile uyuştuğumu hissettim. *** Önümüze dizilen bir yığın yiyecek bitmek bilmezken Kenan habire yeni bir şeyler getirmelerini istiyordu. Çekingen  bakışlarım yüzünü bulduğunda daha fazla dayanamayarak konuştum. "Bu kadar yetmez mi Kenan ? Bir ordu doyar bu kadar yiyecek ile." Bakışları aydınlanmış  gibi masayı bulduğunda gelen garson  çaylarımızı bırakarak  uzaklaşmıştı. Önüme bırakılan  çaya  bir tane küp şeker atarak karıştırmaya başladığımda   önüme tabakta duran börekten iki dilim koyarak kendi tabağına da koydu. Canım hiç bir şey istemezken tabağımdaki yiyeceklere işkence ediyordum resmen. "Ezra ben bir hafta icerisinde düğünümüzün  olmasını istiyorum. Dün aksam amcana da söyledim" Bogazıma büyük bir kayanın oturduğunu hissederken elimdeki çatalı bırakarak  sordum. "Çok erken değilmi? " "Biliyorum istemiyorsun. Beni de sevmiyorsun ama ben seni çok seviyorum. Seni üzmek  en son  isteyeceğim şey fakat malesef bu süreyi  uzatmak istemiyorum." "Ben bilmiyorum. Çok hızlı gelişiyor her şey. En azından  bir kaç hafta daha uzatsak." Masanın  uzerinde duran elime uzanarak avuçlarının içerisinde sarmaladığında anlayış  istercesine konuştu. "Ben Ankara'da yaşıyorum . Mardine yılda  en fazla beş defa falan gelirim çoğu iş yüzünden zorunlu olmuştur şimdiye kadar." Anlattıklarını  dinlerken bana değer verdiği apaçık ortadaydı ama yinede tanımıyordum  ben daha onu. " Çok  yoğun bir iş hayatım  var ve malesef  iki hafta daha burada kalabileceğim. Normalde sözümümüzden sonra dönecektim  geri. Bir ay falan bana alışmanı, beni tanımanı  istiyordum fakat;" Nasıl diyeceğini bilemez şekilde sustuğunda gözleri kaşım ve dudağım arasında gezmeye başladığında başımı eğerek  gözlerimi kaçırdım. "Şhhhhh eğme başını. Bak bakalım bana." Kulağıma dolan sesinin ardından çekingen  bakışlarım  onu bulduğunda uzun kolunu uzatarak baş parmağını narince dudağımın üzerindeki  bantta gezdirdi. "Seni burada arkamda bırakıp gitmek istemiyorum. Yanımda olmanı istiyorum ben senin. Karım olmanı." Yutkunarak gözlerimi  kaçırdığımda yaklaşan garsonu fark etmemle hızlıca  eli arasından elimi çektim. Elime aldığım  çatalla tabağımda duran peyniri eşelemeye başladığımda sesi doldu kulaklarima. "Hiç bir şey yemedin?" "Canım istemiyor pek yerim  daha sonra." "Yarın  gene alayım  ben seni alışverişe  çıkalım." Başımi sallayarak onu onayladığımda  ağzımdan ise onaylar bir mırıltı çıkmıştı. "Olur. Kalkalım mı artık?" Sorum karşısında bakışları  tabağımı bulsa da ısrar etmeden beni onaylamış yavaşça masadan kalkarak mantumu giymeye başlamıştım, kasaya ilerleyen Kenan'ı   seyrederken.. *** Konağın önünde duran arabayla birlikte çekingen bakışlarımı Kenan'a çevirdiğimde  hayran bakışları yüzümde geziyordu. Kucağımda tuttuğum çantamı  kavrayarak mırıldandığımda  düşünceli sesi doldu kulaklarıma. "Kahvaltı için teşekkür ederim." "Hiç bir şey yemedin ki."  "Ben gideyim artık sende bekleme araba köşelerinde evine git" İmâm ile birlikte erkeksi kahkahası lüks spor  arabanın  içinde yankılandığında bakışlarım yüzünde takılı kalmıştı. Yönünü  biraz bana dönerek  iri eliyle yanağımı kavramış  hafifçe okşamıştı . "Kapısında  sabahladığım kadın  sensen  ben yağmur altında da sabahlarım yeterki sen güneş  gibi doğ o terasın ortasında." Kızaran  yanaklarımla  birlikte arabadan inmek için hamle yaptığım da  kolumdan tutarak inmeme engel olmuş beklemediğim şekilde dudakları alnımı bulmuş içine derin bir nefes çekerek tuttuğu kolumu serbest bırakmıştı. "Hadi git. Sabah aynı saatte buradayım gene." "T-a-ta...tamam" Arabadan inerek hızlıca konaktan içeriye girdiğimde  hızlı adımlarla odama tırmanmış yine aynı  hızda  bedenimi banyoya iliştirmiştim.  Bakışlarımı  aynadaki yansımamdan çektiğimde hızlıca  yüzüme buz gibi su çarpmaya,  yanan tenimi söndürmeyi çalışmıştım. Ya bu adam benim kıyametim olacak canımı hiç olmadığı kadar yakacaktı yada  hiç tatmadığım duyguları bana yaşatacaktı. "Allahım sen sonumu hayırlı eyle." !!!BÖLÜM SONU!!!
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE