Önünde durduğum kitap raflarına ilgiyle bakarken hoşuma gidenleri alarak dikkatle inceliyordum. Bu sabah çok erken bir saatte uyanmış evde duramayıp erkenden kendimi dışarıya atmıştım.
Eskiden bütün vaktimi geçirmekten keyif aldığım oda bile üzerime üzerime geliyor bu belirsizlik karşısında nasıl davranmam gerektiğini bile bilmiyordum. Ciğerlerime çektiğim derin nefesle birlikte yönümü az ilerdeki romanlara çevirdiğimde önüme uzatılan kitapla birlikte şaşkın bakışlarım arkama dönmüş genç bir adamla neredeyse burun buruna gelmiştik.
İçine düştüğüm panik duygusuyla birlikte hızla geriye çekildiğimde kucağımdan düşen kitaplarla irkilerek konuştum.
"Ne yapıyorsunuz arkamda?"
"Kusura bakmayın ben rahatsız etmek istemedim sadece öneride bulunmak istemiştim."
Elindeki siyah ciltli kitabı bana gösterirken konuşmak için dudaklarımı aralamış ama bu hamlem belime dolanan iri kolların varlığı ile başarısız olmuştu. Ben daha ne olduğunu bile anlayamazken kulağıma dolan Kenan'ın öfkeli sesiyle bakışlarım yüzünü buldu.
"Evet karımı rahatsız ettin birader. Sen mi uzaklaşırsın benmi uzaklaştırayım?"
"B-be-ben kusura bakma ağam bilemedim. Sende kusura bakma yenge." Arkasına bakmadan uzaklaşan adamın arkasından sırtım nazikçe kitap raflarına yaslandığında yüzüme eğilen başıyla birlikte tıslaması doldu kulaklarıma.
"Ne konuşuyorsun sen elalemin adamıyla?"
Ellerim göğsünü bulduğunda onu itmeye çalışmısş ama başarısız
olmuştum.
"Ne yapiyorsun? Çekil önümden bir gören olacak şimdi. Kenan çekill."
"Sana bir soru sordum cevap ver."
"Konuşmadım ben kimseyle hem ben senin karın değilim neden öyle söyledin?"
"Olacaksın. Önce karım sonra kadınım yapacağım seni ." Bakışları yüzümde gezerken nefesimi tuttuğumun bile farkında değildim. Yüzüme üflediği ılık nefesi ile birlikte belimde duran kollarının aradından hızlıca çekilerek yere düşen kitaplarımı toparlamaya başladığımda arkamda varlığını hissetmek ellerimin titremesine neden oluyordu.
Kucağımda tuttuğum kitaplarla birlikte kasaya ilerleyerek beklemeye başladığımda kasada duran benim yaşlarımda ki genç adamın ise ara ara bakışları beni buluyordu.
"75 tl güzel bayan."
Çantamdan cüzdanımı çıkartmak için karıştırırken arkamdan gelen kuvvetli solukla birlikte uzatılan iki yüz türk lirasını görmüştüm. Öfkeli bakışlarım Kenan'ı bulduğunda o ise bunu umursamadan elini elime dolayarak kasiyer gencin uzattığı kitaplarıda almıştı. Elimi tutan elinin önderliğin de benimle beraber büyük adımlarla sahaftan çıkmış az ilerdeki arabasına doğru ilerlemeye başlamıştı.
Elimi tutan eliyle etrafına sahiplenici bakışlar atarken elimi sıkı tutuşundan kurtararak sinirle konuştum.
"Yavaş olsana be ne sürüklüyorsun kocaman bacakların var yetişemiyorum." Benim oturacağım tarafın kapısını açarak kaşıyla binmemi işaret ettiğinde mırıldanarak bindim.
" Hödük"
***
Kararsız bakışlarım önümde duran çeşit çeşit gelinliklerin asılı olduğu askıların üzerinde gezdirirken aklıma yatan, gözüme güzel gelen hiç bir şey bulamıyordum. Daha ne aradığımı bile bilmiyordum ki.
Aldığım derin nefesin ardından bakışlarım etrafımda gezdiğinde Kenan'ın hala gelmediğini görmüş ve oflayarak vitrindeki gelinlikleri karıştırmaya devam etmiştim. Kenan ile beraber büyük bir alışveriş merkezine gelmiş ve elimi tutan elinin önderliğinde beni büyük bir gelinlik mağazasına sokmasına izin vermiştim.
Bana gelinliklere bakmamı söyleyerek iki mağaza ilerideki terziye gideceğini ve damatlığı için sipariş verecegini söylemişti. Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki istemsizce düşmekten korkuyordum. Bir kez daha düşersem yerden kalkamayacağımı biliyordum çünkü.
Gözüme çarpan ağır güpür işlemeli gelinlikle dudaklarımda güzel bir tebessüm belirdiğinde kulağımın dibinde sıcak bir nefes hissetmem aynı anda olmuştu.
Belime dolanan kol ile dudaklarımin arasından panik dolu bir çığlık kaçacak iken dudaklarımın üzerine kapanan iri eli ile arzu dolu sesi doldu kulaklarıma.
"Benim yavrum sakin."
Dudaklarımın üzerinden çekilen baskısı ile birlikte bedenimi hızla ona çevirdiğim de sinirle konuşacakken çalışanların bize baktığını görmemle susmak zorunda kalmış sadece kızgın bakışlarımı ona yollamakla yetinmiştim.
Önümde duran gelinliği almak için parmak uçlarımda yükselerek asılı olduğu alandan kurtarmaya çalışırken bir türlü çıkartamıyordum. Arkamdan uzanan kol ile sırtım göğsüne deyiyor sıcak nefesi saçlarıma vuruyordu. Elindeki gelinliği arkamızdaki kızlardan birine vererek kabini işaret ettiğinde bakışları bana dönmüş ve erkeksi sesiyle mırıldanmıştı.
"Hadi bakkalım dene."
Bedenimi ikinci bir ten gibi saran gelinliğin kusursuzluğundan bakışlarımı gezdirirken iki yana kayarak açılan paravanın perdeleri ile Kenan'ın kararmış gözleriyle karşılaştım.

Bakışlarındaki yoğunluk kocaman yutkunmama neden olduğunda üzerime doğru attığı iri adımlarla tenimin kızardığını hissediyordum.
Omuzlarımdan bel hizama kadar uzanan kıvırcık saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırarak sırtıma attığımda gözlerimi ilk defa çekinmeden gözlerine çevirdim. Bakışlarında sonsuz sevgiyi görebilirken bunu anlamak bana zor, çok zor geliyordu.
"Çok güzelsin, çok fazlaaa!!." Yanağımda gezen baş parmağını yavaş yavaş boynuma doğru ilerletirken elinin sıcaklığını hissetmek kalbimin şiddetle gümbürdemesine neden oluyordu. Sahi benim kalbim niye böyle; yerini beğenmemiş gibi çırpınıyordu.
İri eli goğsümün üzerini bularak hissetmek ister gibi birazcık bastırdığında meraklı bir üslup ile konuştu.
" Neden bu kadar hızlı çarpıyor?"
Gözlerimde gezen gözlerindeki yoğunluk nefes almama engel olurken elimi enseme atmış hafiçe sıvazlayarak mırıldanmıştım.
"Sen geç ben değiştireyim üstümü." Aldığı derin nefesle birlikle yanımdan ayrıldığında kapanan perdeyle birlikte üzerimdeki gelinlikten çalışan kızın yardımıyla kurtulmaya başladım.
***
Gelinlikçide biten işimizin ardından Kenan'ın elimi sımsıkı kavrayan eliyle birlikte ilerlemeye başladığım da ilk önce Kenan'ın smokini için terziye ilerlemiş ve renk seçmiştik. Kenan önüme bir yığın katolog bırakarak seçmemi istediğinde ilk başta çekimser kalsamda ardından beyaz bir kumaş seçerek ince detayları içinde siyah mat bir kumaş seçmiştim.
Nihayet biten işlerimizin ardından ben garaja gitmeyi beklerken Kenan alacağımız son bir şeyin kaldığını söyleyerek beni yönlendirmeye başladığında nereye gideceğimizi bilmesemde ona ayak uydurmaya başlamıştım .
Adımlarım olduğu yerde çakılı kaldığında bir Kenanın ciddi ifadesine birde karşımdaki gecelik magazasına bakıyordum.
"K-ke-kenan." Duraksayan adımlarım ile bakışları suratımda gezmeye başladığında merakla konuştu.
"Ezra ne oldu?"
"Ben hayatta girmem oraya."
Yüzündeki endişe kaybolarak yerini arsız bir sırıtmaya bıraktığında elimi saran elini dahada kuvvetlendirerek ilerlemesine devam etti. Güçlü iradesine karşı koyamazken beni sürükleyerek soktuğu mağazada gözlerimi gezdirirken bir standın önünde durmamızla konuşmaya basladım.
"Kenan ne olur çıkalım.
Bak bir gören olacak!!!!
Kime diyorum ben yaaa?" Dediklerimi umursadığından bile emin değilken elinde tuttuğu kendinden sütyenli kırmızı gecelik üstünu bana doğrulttuğunda edepsizce konuştu.
"Bedenin kaç yavrum ona göre alalım."
"Yaaaaa Kenan dedim sanaaa"
Elinde salladığı geceliği alarak arkama sakladığımda etrafımızda bulunan calışanların kıkırdayarak bize baktığını görmemle sinirle konuştum.
" Gidiyorum ben ne yaparsan yap."
İkı adım atmama izin vermeden önüme geçerek durduğunda mırıldanışını duydum.
"Utanma benden dört güne karım olacaksın. Tamam ben kasanın oradayım bedenine göre al."
Kaşlarım çatık güzel çehresine bakarken biran önce buradan kurtulma arzusuyla başımı sallayarak onu onaylamıştım. Kenan kasaya doğru ilerlerken bende arkadaki reyona dönmüş seçtiği geceliklerin bedenime uygun olanlarını aramaya başlamıştım.
Aldıklarımız paketlenirken Kenanın arsız bakışlarını üzerimde hissederken hiç ona bakmıyor bulanana midemle baş etmeye çalışıyordum.
Bir kaç günden beri doğru dürüst hiç bir şey yemiyor, o konakta kimseyi görmek istemediğim için bakkaldan aldığım krakerlerle geçiştiriyordum.
Kenanın kasiyere uzattığı kartın ardından şifresini girdiğini görürken başımı yavaşça sallayarak bulanıklaşan göruş açıma engel olmaya çalışmış ama başaramamıştım.
Elimi sert pazulu koluna zorlukla yaslayarak tutunmaya çalışırken telaşlı sesi kulağıma dolmuş dengemi kaybetmemle beni tutan kolların arasına yığılıvermiştim.
"Ezraaa ne . Yavrumm"
***
Kolumda derin bir sızı hissederken birbirine yapışan göz kapaklarımı aralamaya çalıştığımda bu hamlem ne yazık ki başarısız oldu. Bedenim büyük bir kütlenin altında kalmış gibi sızlarken boğazımda hissettiğim kurulukla sonunda göz kapaklarımı aralamaya başladım.
Bulunduğum yerde gözlerimi gezdirmeye başladığımda hastahanede olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Odanın kapılı kapısı telaşla açıldığında içeriye giren Kenan'ın iri bedenini görmemle kurumuş boğazımdan bir mırıltı kaçmış yanımda biten adımları ile birlikte dudakları alnımda son bulmuştu.
"İyi misin güzelim? Neyin var neden böyle oldu birden bire?"
"Su" vakit kaybetmeden dudaklarıma bastırılan su bardağı ile birlikte bir kaç küçük yudumda boğazımda ki sızıyı giderdiğimde gozlerim endişeli gozlerine çevirdim.
"İyiyim. Endişe etme.."
Bir kez daha alnıma bastırılan dudaklarla gözlerimi kırpıştırdığımda genzime dolan hoş kokusuyla yorgun gözlerimi kapattım. Bu adam beni dinlendiriyor sebepsiz yerine şifa oluyordu bana.
Hasta odasının kapısını bir kez daha açıldığında kapalı gözlerim açılmış, üzerimdeki ağırlık kalkmıştı. İçeriye giren orta yaşlardaki doktor gülümseyerek bize bakmış. Kenanın sert ifadesiyle gözlerini elindeki dosyaya çevirmişti.
"NESİ VAR ÖNEMLİ BİR ŞEY Mİ?"
Bir süre elindeki dosyayla ilgilenen kadın bakışlarını Kenan'a çevirerek konuştuğunda gözlerimi kaçırarak karnımın üzerinde duran örtüyle oynamaya başladım.
"Sakin olun Kenan bey. Ezra hanımın önemli bir problemi yok ama bedeni yorgun düşmüş . Düzenli beslenilmediği taktirde olağan bu durum. Ama benim size tavsiyem beslenmenize dikkat etmeniz lazım. Aksi durumda organ yetmezliğine kadar gidebilir durumun vahamiyeti."
"N-nas-nasıl açlıktan mı bayılmış."
"Açlık değil. Daha cok öğün geciktirmek yada ayak üstü beslenme dediğimiz geçiştirme durumu söz konusu. Bedenimizin bir çok besine ihtiyacı var ve sanırım Ezra hanım sadece açlığını bastırmış."
Kenanın gerildiğini hissederken öfkeli bakışları beni bulmuş ardından ise doktoru onaylayarak gitmesini beklemeye başlamıştı.
Çıkan doktorun ardından bariton sesi odada yankılandığında yutkunmadan edemedim.
"Kaç gündur kendine işkence ediyorsun sen!!!"
"Be-e-ben" ellerini yattığım yastığa yaslayarak üzerime eğildiğinde dişlerini sıktığı kasılmış çenesinden belli oluyordu.
"Sana bir kere söyleyeceğim olurda bir kez daha kendine eziyet edersennnn!!!
Olurda bir kez daha sağlığını hiçe sayarsan senin canını yakarım Ezra." Dolan gozlerimı gözlerinden çevirerek başımı önüme eğdiğimde çeneme baskı uygulayan eli bakışlarımızı birleştirmiş hafif baskı uygulayarak sıkmıştı.
"DUYDUN MU BENİ?
Yüksek sesiyle birlikte ellerimi kulaklarıma kapatarak sesini bastırmaya çalışırken hıçkırarak konuştum.
"BAĞIRMA BANAAAA!!! BAĞIRMAAAAA
SEN BARİ BAĞIRMA BANA."
Yanaklarımdan kavrayan elleri beni sıkıca göğsüne bastırdığında kollarım boynuna dolanmış kısık hıçķırıklarımın arasından zorlukla konuşmaya başlamıştım.
"Ben yüz-lerini görmek is-ist-istemedim. Sofralarından y-emek, daha fazla sı-ğıntı olma-k..."
Devamı gelmeyen cümlelerim bittiğinde beni sarışı kuvvetlenmiş yatıştırıcı sesi dolmuştu kulaklarima.
"Ağlama tamam bağırmıyorum.
Bak bana yavrum bağırmıyorum ben." Boynunda duran kollarımla sarışımı biraz daha kuvvetlendirdiğimde boynuma bastırdığı dudaklarıyla birlikte uzun bir soluk çekmişti ciğerlerine.
"Seviyorum seni. Çok seviyorum. Hiç ağlatmayacağım seni hiç üzmeyeceğim."
!!!BÖLÜM SONU!!!