TANITIM...
LARA
Ilık rüzgar tenime değen esintisi tüylerimi diken, diken oluşu yanı sıra saçlarımı esintiye kapılıp savrulması. Bir daha bu şehre adım atmayacağımı yeminli iken tükürdüğümü yutmak zorunda kaldım. Sanki bu şehir hep tuzaklarla dolu olduğunu bu şehirden uzak durmam gerektiğini. Bu şehir hep beni yorgun hissettiriyor. Nefes almıyor biri boğazıma ellerini sarmış gibi bu şehirde doğdum maalesef bu şehirde ölmek istemiyorum. Hayallerimi de bavuluma sığdırmış İzmir ‘den geri İstanbul ‘a ayak bastım bu şehir bir gün beni yutup sırra kadem bastıracağını biliyorum. Ne ümitlerle hayallerimle üniversite sınavına çalışıp şehri terk ederek uzaklara gitme derdindeydim. Aslında hedefime ulaşmıştım arkama bakmadan kaçtım fakat son senemde babamın kasırgası beni buralara geri getirdi. Geri dönmezdim fakat burstan aldığım para yurdun taksitleri ödeyecek kadar yeterli değil. Mecbur elimde valizim yollara düştüm okulumun kaydını İstanbul ‘a aldırmak ebey zor olacak bir yandan part - time iş bulmam gerekecek. Onun eline bakamam zaten evde beslemeden farkım yok o hapishanede kalmak ne de üvey anne ve üvey abi denen şerefsizle aynı havayı solumak dahi istemiyorum. En azından gündüzleri okulda akşamları işte çalışırsam onlarla muhatap olmak zorunda kalmam. İyi tarafından bakmak gerekirse sevdiğim adam Hakan ile aramızdaki mesafe kapatmış tekrar yan yana olacağımızdan mutluyum. Hakan ile okulumuzu bitirip iş hayatına atılacak sonra evlenecektik gerekirse izin almadan hür irademle o cehennemden ebediyen kurtulmuş olacağım. Denizin dalgalarının sesine kapılmış derin düşünceler içinde sıyrılmış vapurun iskeleye dayanmış olması yerimden kıpırdamış. Elinde valizimi sürükleyerek harekete geçtim adımlarımı atmıştım lakin öküz herifin biri acele bir yere yetişecekmişçesine hızlıca omzuma çarpmış gitmiş dengemi kaybetmiştim. Arkaya doğru sendeledim ince topuklu ayakkabılar düşmeme izin verecek kadar adice davranmıştı. Olacaklara göz yummuş can acısın yaşayacağımdan emindim sıkıca kapattım gözlerimi. Yolunda gitmeyen şeyler olduğunu anlamayacak kadar aptal olmak gerekir canım yanmıyor. Üstelik bedenimi saran kaslı kollarının arsında kaldığım adamın kollarına düşümeme olasılığım yüksek. Keskin erkeksi parfümün kokusu tepeden tırnağa çekici nerede ise hipnoz edici özelliğe sahip. Baharatlı üst notları yavaşça işlemişti içime duyguları ele geçirir cinsten sıcak amberle karıştırılmış peşinden gitmeye hazır vaziyet almıştım. Parfümün kokusu kadar kendisinin neye benzediğini meraktaydım Sıkıca kapattığım göz kapaklarımı araladım tek kaşı havalanmış yeşillerimle buluşan elaları kokusu kadar karizmatik antik ateş tanrısı mübarek yakıyor. Hop dedik kızım Hakan ‘ı ne ara toprağa verdinde bu tanımadığın adamın kollarına bırakacak kadar ağızın suyu akıyor. Dudaklarını kıpırdatması ile ne dediğini anlamıyordum. Eli yüzüme değecek diye düşünürken kulağımda unuttuğum kulaklığımı çıkartı.
“ kollarımın arasında kalmaya heveslisin “
“ ne saçmalıyorsun? “
Yerimde doğrulmaya kollarının arasından sıyrılma derdine girdim ama başaramadım can çekişimle ceketin kol düğmelerine saçlarım dolanmış izin vermiyor. Bu sıcakta insan neden takım kravat takılır ki?
“ ya sabır seni bana bilerek mi gönderdiler? Dur kıpırdama “
Dolan saç tellerimi kurtarmakla meşgulken
“ sen kendini ne zannediyorsun? Düşeceğim derken birinin tutabileceği ihtimalini düşünemedim pardon üstüne saç tellerimi kol düğmene dolanacak ihtimalini hesaba katmamıştım sanki hepsi bilerek oldu “
Saç tutamlarımı kurtarmış ondan uzaklaşıp yerde duran valizimin elime aldım
“ kesin öyledir bir türlü çıkamadın şoktan bir de onlarla sağlam basmayı beceremiyorsan giyinmeyeceksin “
“ sana ne be? ukala “
Sinirden topuklarımı çıtlatarak önden hızlıca yürüdüm bir yandan söyleniyordum. Kalıbına bakan adam sanır manyak mıdır? Nedir? Kollarının arasında kalmaya hevesliymişim de bilmem ne? ukala sen kim oluyorsun be? bulunmaz hint kumaşı mübarek neyse ki bir daha karşılaşamayacak kadar koca şehirde yaşıyorum….
Durakta otobüsten indim nefes alamadığım mahalleye giriş yapmış eve doğru adım attım. Ayaklarım geri gitmek istiyor çaresiz ayaklarımı yönlendirmiş hayatımı söndürmek için geç kalmayacak baba evine geldim. Bahçe kapısından içeri girdim hepsi bahçede oturmuş sanki dört gözle geleceğimi bekliyorlarmış gibi hepsi yalan dolan babam benden tarafa başını kaldırmış baktı. Sadece bakmakla yetin suç işlemişimde cezanı biliyorsun çık odana der hali kızım hoş geldin demek yok. İnsan evladından bu kadar nefret eder mi? peki suçum ne? başımı eğmiş evin kapısından içeri girdim merdivenlerde beni pis sırıtması ile karşılayan EREN ABİ onu gördükçe midemi bulandırıyor.
“ sonunda ait olduğun yere geri döndün “
“ çok fazla heveslenme temelli kalıcı değilim “
Valizimi yüklenmiş odama doğru merdivenlerden çıkarken engel oldu
“ o zibidiye güveniyorsan? havanı alırsın “
“ sana güvenmektense dışarıdaki ite güvenirim daha garanti olur “
“ LARA “
Dişlerinin arasında tıslarken Handan cadısı belirdi
“ huzur kaçırmaya mı geldin? “
Oğlunun ne kadar pisliğin teki olduğundan haberi yok olsa bile asla müdahale etmez. Şerefsizden kolumu çekmiş ikisine tiksinerek bakarak odama çıktım. Bu eve ait değilim hiçbir zaman ait olmadım yaşamak nefes almak zulüm geliyor. Odamdan içeri girdim ardımdan kapıyı kilit vurdum. O pisliğin sağı solu asla belli olmaz midem ağzıma geldikçe iğreniyor kusasım geliyor. Penceremin önüne geçtim perdeyi aralayıp camı sonuna kadar dayadım acı çekiyor. Yaşarken ölüyorum telefonumu cebimden çıkardım arama listesinin en başında Hakan ‘ı aradım İstanbul ‘a geleceğimden haberi vardı. Ayak bastığımdan bu zamana kadar aradım sebebini bilmiyorum cevap vermemişti onu görsem zihnimden bütün kötü anılarım silinip gidecek. Uzun telefon çalışının ardından en sonunda açabildi
“ neredesin arıyorum cevap vermiyorsun? “
“ sakin ol bebeğim çalışıyordum telefon sessizde biliyorsun iş yerinde yasak “
“ peki neredesin sana ihtiyacım var “
“ iki saate orada olurum çıkabilecek misin? “
“ yeni geldim salacaklarını düşünmüyorum “
“ yapma bebeğim ne hayallerim vardı? “
“ evdeki durumları bilmiyor muş gibi konuşma “
“ tamam hemen kızma mahalleye gelince haber vereceğim uzaktan izlerim artık “
“ seni bekleyeceğim “
Telefonu kapatıp yatağımın üzerine attım peşinden yorgun bedeni yatağa bıraktım yol yormuş göz kapaklarım isyan edercesine uykuya geçmek istiyor….
Telefonumun ekranı yanıp sönüyor bir yandan titremesi uykumdan sıyrılmış. Gözleri zor bela açtım telefonumun ekranına baktım Hakan arıyordu
“ efendim “
“ neredesin? Saatlerce seni bin kere aradım “
İsyan eden konuşmasına sert eklenen ses tonu oldu kızgındı
“ af edersin uyuya kalmışım “
“ iyi hadi aşağıda bekliyorum “
“ çıkamayacağımı söyledim “
“ ağaç ettin kızım beni seni göreceğim diye pencerenin altına bekleyemedim saatlerce Eren denen piç kapılardaydı “
“ kızım? “
“ sadece buna mı takıldın? Hadi köşede bekliyorum çabuk gel “
“ duruma bakayım çıkabilir miyim? Bilmiyorum “
“ ne yap et o kahrolası evden çık özledim seni bekliyorum “
“ bende özledim ama söz veremem “
“ Lara “
“ tamam bir bakayım kapatıyorum “
hava epey kararmış saate baktım gecenin 2 ‘si herkes uyumuş olmalı yine de tedbiri elden bırakamam evden çıkarken yakalanırsam hiç iyi olmaz. Sessizce odamın kapısını açıp merdivenlerden indim bahçeye çıkan kapıdan adım attım.
“ bir yere mi gidiyorsun? “
“ sana ne? kendi işine bak “
“ onunla fingirdeşmeye gidiyorsun söylesene onda ne buluyorsun? “
“ ağzını topla kimse ile fingirdeştiğim yok ve sende olmayan her şey onda olduğu garanti evleneceğim adam “
“ sen fazla yüceltiyorsun o piç kurusunu “
“ sana ne lan sana ne? hesap vereceğim en son insan bile değilsin mide mi bulandırıyorsun yıkıl karşımdan “
Ona bakmadan bahçeye kendimi attım sandalye ye oturmuş akıtmak istediğim yaşlarımı geri gönderdim. Nefes almak yaşamak istiyorum ne kadar zor olabilir? Çok mu şey diliyorum anlamıyorum? Telefonum elimde titrediğinde meşgule verdim. Ardından mesaj gönderdim bu gece onu yakından göremeyecek boynuna atlayamayacaktım….