- 1 -

4041 Kelimeler
Karşımdaki adama takıldı gözlerim, onun gözlerinde mavinin öyle bir tonu vardı ki gören alev aldığını düşünürdü. Ocakta yanan maviliklere benziyordu, bakışlarını etrafta gezdirirken gözleri Berkay’a takıldı, ağır adımlarla yanımıza adımladı. “Kim bu Mete Karan?”diye mırıldandığımda Berkay göz devirdi. “Piçin teki işte.”bana pek öyle gelmiyordu ama hadi bakalım. Yanımıza geldiğinde bir Berkay’a bir bana baktı ve hafifçe güldü. “Böyle bir kızı gerçekten bu ortamlara sokmak için mi getirdin?”o beni küçümsemiş miydi? “Seni ilgilendirmez Karan.” “Buraya temiz kızları kendi çıkarın adına sokarak kirletemezsin kaç kızı mahvettin böyle söylesene?”imasıyla Berkay yutkunmak zorunda kalmıştı. Mete beni küçümsememişti ayrıca sadece masum olduğumu düşünmüştü halbuki hiçte öyle değildi. “Buraya yarışmaya geldim atışmaya değil.”dedi Berkay. “Bende yarışmaya geldim ama bence senin yerine bu kız sürsün sende iyi kullanacağı kesin!”deyip gıcıkça güldüğünde kollarımı göğsümde bağladım. “O nasıl kullanır bilmem ama benim de iyi kullandığım doğrudur.”Berkay tek kaşını kaldırıp şaşkınca bana bakarken güldüm. “Hadi kızım hadi sen Berkay arkasından düşmemeye gayret et yeter.”arkasını dönüp motoruna ilerlerken yumduklarımı sıktım. “Boş ver ibnenin teki babası fazla şımartmış.”dedi Berkay omzuma dokunurken. “Ben kullana bilir miyim?”dediğimde daha çok şaşırmıştı. “Hayır tabi ki de bebeğimi senin ellerine bırakamam.” “Lütfen gerçekten pişman olmayacaksın söz veriyorum.”o ukala çocuğa gününü göstermek istiyordum onu bir kadın yenmeli ki o şımarık çenesi kapansın! Berkay ne diyeceğine karar verememiş gibi tereddütte kalmıştı ki gülümsedi. “Peki.”yarışa hazırlanmak için motora bindiğimizde bu kez o arkama geçmişti. “Bizi öldürmezsin öyle değil mi?”dediğinde kıkırdadım. “Merak etme ilk kez motor kullanmıyorum.”kaskı kafama taktığımda tam yanımdaki motorda duran Mete ile bakıştık. Gözlerinde o küçümser ifadeden vardı birazdan bertaraf olacak olan o ifadeyi zevkle izleyecektim. Bütün motorların sürücüleri erkekken bir tek bizimkini ben kullanıyordum. Diğerlerinin arkasında kızlar vardı ama benim arkamda Berkay oturuyordu bu durum biraz komik görünse de kimse dosdoğru bizde gülemiyordu. Elindeki bayrak tutan kadın motorların arasına geçtiğinde ben motoru çalıştırmıştım. Herkes kadının elindeki bayrağı yere bırakmasını bekliyordu şayet bende buna odaklanmıştım. Berkay kollarını bana sardığında irkildim, kadının elindeki bayrak yere düştüğü anda ayaklarımı toparlayıp motora yüklenmiştim. Meteyle başa baş başladığımızda o beni geçmişti. Berkay motoru kullanış tarzıma şaşırırken onu daha çok şaşırtmak adına gaza yüklendim iyi kullanıyordum ama oda iyi kullanıyordu. Onunla aynı hizaya geldiğimde bir anlığına göz göze geldiğimizde onun da şaşırdığını fark ettim. Riski alıp onu geçtiğimde virajı yeni fark etmiştim Berkay’ın sert tutuşunu hissettiğimde virajı geçemeyeceğimi düşündüğünü anladım. Biraz zor ve riskli olsa da o virajı geçmiştim dengemi zor toparladığımda düşmediğime şükrederken Berkay’ın bağırışını işittim. “HEYT BE KADIN DELİ MİSİN NASIL MOTOR KULLANMAK BU!”kahkaha attığımda hızımı alçaltmadan bitiş çizgisini süratle geçtiğimde frenlere asıldım. Motorin lastikleri tiz sesi ile durduğunda ikimizde motordan indik. Kaskı çıkardığımda arkamda kalan Mete Karanın yanına ilerledim, bu kez aynı küçümseme benim yüzümde vardı. Yanına ulaştığımda bana gururla bakmıştı ki konuştum “Kazandım bak.” “Eee ne derler bilirsin her zaman kazanmak olmaz bir kere de kaybedelim insan kalırız.”sözleri tokat gibi yüzüme çarparken yutkundum, bu adam sinirime sinirime oynuyordu. Şuan iş üstünde olmasam onu bir güzel dövebilirdim. “Desene o halde insanlığı ilk kez sana tattırdım çok mübarek insanım.”saçımı savurup Berkay’ın yanına ilerlediğimde yüzümdeki kibir gurura dönmüştü. “Bu kadar iyi motor kullanabiliyorken neden motordan korkuyormuş gibi davrandın?”dediğinde omuz silktim. “İşe heyecan katıyordum ayrıca hiçbir zaman ağzımdan motordan korkuyorum diye bir laf çıkmadı.” “Haklısın benim hatam.”etrafta sevinç ve zafer naraları uçuşurken benim karnım açlıktan dile gelmek üzereydi. “Gelsene bizde içelim.”kolumu tuttuğunda ileride biralarını tokuşturan gençler çarptı gözüme. “Bence gidip bir rakı balık sofrası kuralım hem ben açım.”yüzünü buruşturdu. “Rakı mı cidden mi?” “Evet.” “Ben sevmem.”bok iç sevmezmiş rakı sevilmez mi be? “Ama ben severim.”elimdeki kaskı karnına fırlattığımda yürümeye başladım. Gençlerin yanından geçerken bir şişe bira kaptım ve kapağını açıp kafama dikledim. Berkay motorunu alıp yanıma geldiğinde benden özür dilemişti. “Üzgünüm cidden nasıl istiyorsan öyle yapalım olur mu?” “Olur.”o motoruna bindiğinde bende arkasına bindim. Bizi güzel bir rakı balık restoranına getirdiğinde ikimizde motordan indik ve içeriye girdik. Cam kenarında boş bir masaya oturduğumuzda sırtımı sandalyeye yasladım. Menüyü elimize aldığımızda ikimizde balık ve rakı istedik birkaç tane de meze söylediğimizde elimizdeki menüyü bir kenara bıraktım. Garson malzemeleri getirip masaya dizdiğinde gülümsedim, rakı şişesini alıp birazını bardağa doldurdum ve üzerine de su katmıştım. Berkay’da benim yaptığımı yapmıştı bardağı kafama diktiğimde gözlerini belertti ben alışık olduğum için çok çarpmamıştı. Tam oda içecekken birisi bardağı elinden almıştı. Kafamı kaldırıp baktığımda Mete’yi gördüm. “Bu seni çarpmasın malum sen dün ki çocuksun.”sandalyeyi ters çevirip bize doğru oturduğunda ilk önce kadehi kaldırdı. “Yanımdaki güzele!”kadehi kafasına diktiğinde hızlıca bitirdi bardağı masaya bıraktığında kalktı. Çıkışa doğru ilerlerken rakı şişesini kafasında patlatmak istemiştim haddini bildirmek için hızlıca kalkıp peşinden koşturmaya başladım. Peşinden dışarıya çıktım hangi ara motoru bırakıp arabaya geçtiğini bile bilmiyordum ama bir arabaya binmişti bende ardından kapıyı açtığım gibi arabasına bindiğimde şaşkınca baktı. “Ne yapıyorsun sen?”dediğinde omuz silktim. “Sen niye her yerden çıkıp öyle göt göt konuşuyorsun lan?” “Şişşt! Bak hiç yakıştıramadım şuan senin gibi cici bir kıza sana şeker alayım mı?”şeytan diyor çek emaneti sık kafasına ama etrafta bir sürü insan var dua et kalabalık alandayız. “Al al ki ben o şekeri senin götüne sokayım!” “Çok terbiyesizsin güzelim.” “Sana ne lan senden mi öğreneceğim terbiyeyi tipe bak süt bebesi.”bu kez ben onu öfkelendirmiştim, arabayı çalıştırdığında sertçe gaza bastı. “Sana gösterirdim süt bebesini de dua et kadınsın!” “Bende sana gösterirdim cici kızı da dua et ortam müsait değil.”birlikte boş bir yola girdiğimizde hala birbirimizle didişmeye devam ediyorduk ama daha ne olduğunu bile anlamamışken ani bir frenle durduk. Karşımızda ters yönden gelmiş ve önümüzde durmuş bir araba vardı arkamızı da bir araba kapattığımda kaşlarım çatıldı. Acaba düşmanlarım beni bulmuş olabilir miydi? Bu adamların benimle veya dedemle ilgisi olabilir miydi? İki arabadan da inen silahlı adamlarla birlikte Mete saçlarımdan tutup kafamı eğmişti işte o an belinden çıkardığı silahı gördüğümde anladım olayın benimle ilgili olmadığını. Bir salakla didişeceğim diye bok yoluna ölmem inşallah. Silahlar patlarken gelip gecen kurşunlar camları indirmişti, silahımı yanıma almamanın pişmanlığını yaşarken Mete iki arabaya da sıkıyordu. Silahım olsa bende olaya girişecektim büyük ihtimalle buna çok şaşırırdı ama işte olmayınca olmuyor maalesef. Önümüzü kesen arabanın arkasında başka bir araba daha belirdiğinde neredeyse şehadet getirmeye başlıyordum ki o arabadan inenler bizi kurşuna tutanları vurmaya başlamıştı. “Geldi bizimkiler sakin ol.”dediğinde kaşlarım çatıldı. “Bizimkiler derken?” “Babamın adamları.” “Mafya mısın-“eliyle ağzımı örttü. “Sakın bunu bir yerde söyleme.”kafamı salladım, süt bebesi dedim mafyanın oğlu çıktı manyak. Gerçi ona bakarsanız bende pek akıllı sayılmazdım o manyaktı da ben zeki miydim sanki? Topumuz psikopatız işte. “Tamam.”arabadan indiğinde elini bana uzattı, elini tuttuğumda bende çıktım arabadan. Bir adam yanımıza geldiğinde Mete’ye sarıldı sanırım babası falandı. “İyi misiniz?”dediğinde Mete kafasını salladı. “İyiyiz Sarp abi.”Sarp denilen adam bakışlarını bana çevirdiğinde munzurca güldü. “Ooo manitacılık işleri mi?”kaşlarımı çattığımda Mete hemen atıldı. “Ya yok bir arkadaş.” “Tabi tabi babanda anan için yok demişti.”adam bana göz kırpıp öndeki arabaya çocuk gibi bir sevinçle ilerlediğinde şaşkınca kala kaldım. “Sen bakma ona Sarp abi sever ortalığı karıştırmayı.” “Sorun değil eve gidecektim zaten.” “Seni biz bırakalım o kadar şey yaşadın tek gitme.”ohoo benim yaşadığım şeyleri görseydin bu çatışma devede kulak kalırdı. “Olur.”zaten yürüyecek halim de yoktu. Birlikte öndeki arabaya ilerledik bindiğimizde Sarp abi arabayı kullanmaya başladı kafamı cama yasladığımda hiç beklemediğim bir şey sordu. “Eee mercimeği fırına verdiniz mi bari?”tükürüğüm boğazımda takılı kalırken arabayı öksürük seslerim doldurdu. Mete sırtıma vurmaya başladığında zar zor kendime gelmiştim, ulan  onca kişinin yapamadığını Sarp abi tek sözüyle az kalsın yapıyordu sen onca şeyden kaç kurtul gel burada tükürüğünle boğul olacak iş değil. “Ne fırını ne mercimeği abi!” “Ohoo baban senden hızlıydı.”dedi Sarp abi gerçekten Mete’yi çıldırtıyordu onu böyle çıldırmış görmek bana zevk vermişti. “Bana ne babamdan ya.” “Tabi en küçük olunca şımardın sen bide tek erkek çocuksun olmamışsın yani.”Mete kafasını koltuğa sertçe yasladığında alttan alttan gülmeye başladım. “Babamın yapamadığını yapıp seni ben mi vursam Sarp abi?” “Amca katilimi olacaksın? Peki vur bakalım kaderde yeğenimizin kurşunundan ölmek de varmış.”elini dramatik bir şekilde göğsünün üzerine koyduğunda dayanamayıp kahkahamı patlatmıştım. “Abi durdur arabayı!”öfkeyle inlediğinde arabayı durdurdu, Mete kapımı açıp beni arabadan attığında şaşkınca baktım. “Şişt lan oğlum bu kötü çocuk tavırları artık işlemiyor lan kızı arabadan atarak tavlayamazsın oğlum baban hiç mi bir şey öğretmedi!”diye bağıran Sarp abi ile daha çok güldüm. “Arkadaşı tavlamaya çalışmıyorum fazla gülüyor başım şişti ayrıca kilo da almış biraz yürüsün!”arabaya geri bindiğinde ona kötü kötü bakmakla yetindim sadece. Birkaç saniye sonra gittiklerinde bende yürümeye başladım, şayet bu çocuğu öldürürsem işkence ede ede öldüreceğim o kilo almış lafını fazlalıklarını keserek ona yutturacağım gerizekalı! Eve kadar yürümüştüm o kadar yorgun hissediyordum ki eve girmem ile kendimi koltuğa atmam bir olmuştu. Bütün gecemi koltukta uyuyarak geçirdiğimde sabaha karşı uyanmıştım, sehpanın üzerinde duran bilgisayarı açıp kendime çektiğimde karnımın üzerine koydum. Sisteme girdiğimde göremediğim kullanıcılarımdan gelen listelere baktım. Dünyada ne kadar iğrenç insan vardı böyle herkes birileri ölsün istiyordu. Yine önümde bir sürü öldürülmesi istenen insanın dosyası vardı. Aşağılara doğru inip daha önce bakmadığım diğer dosyalara da göz attığımda bu aralar epey meşgul olacağım açıktı ama benim dikkatimi çeken tek şey en son gelen dosyaydı. Mete Karan Ölmesini kimin istediğini bilmiyordum ama bu işi zevkle yapacağımı biliyordum bu çocuğa gerçekten ayar oluyordum. Ne diyebiliriz ki? Kader kısmet bu işler şimdiden Allah rahmet eğlesin… *** Elimdeki hediye paketiyle birlikte Berkay’ın arabasına doğru ilerledim. Rüzgar’ın babasının doğum gününe gidecektik birlikte, pasta işi hallolmuştu ve içlerindeki tek yabancı ben olacağım için de büyük ihtimalle her şey benden bilinecekti. Adımı temizlemek için de güzel bir planım vardı doğrusu. Onları öyle bir oyuna getirecektim ki hem havaya uçtuklarında ben orada olmayacaktım hem de büyük bir vicdan azabına sokacaktım onları. Hızlıca arabaya bindiğimde şirin kız tavırlarıma devam edip Berkay’ın yanağından öptüm. “Merhaba.”diye cıvıldadığımda oda gülümsemişti. “Merhaba, çok güzelsin.”dediğinde üzerimde kısaca göz gezdirdim. Hanım hanımcık beyaz bir elbise ile beyaz babetler evet tam şirin aile kızlarına benzemiştim bir de at kuyruğu yapıp topladığım saçlarımla aşırı uyumlu olmuştu. “Artık gidelim mi?”diye mırıldandığımda kafasını salladı. “Gidelim.”arabayı çalıştırdığında sürmeye başladı. Elimi radyoda gezdirirken güzel bir müzik arıyordum, yola heyecan katacak bir müzik olmalıydı. En sonunda No:1’in Hiç Işık Yok şarkısında durdum. “Yalnız mı yaşıyorsun?”arabadaki şarkının sesini bastırarak konuştuğunda kafamı salladım. “Annemle babam yurt dışındalar ben ise burada okuyorum.”dediğimde kıkırdadı. “Tam tersi olması gerekmez miydi?” “Ben burada okumak istedim.”Berkay’ın bana yürüdüğünü anlamamak için aptal olmak gerekirdi ve bende aptalı oynuyordum. “İyi ki burayı seçmişsin o halde yoksa asla seni tanıyamazdım.”beni tanıdığına lanet edeceksin ama olsun. “Aynen öyle.”parmaklarımla oynarken kendime utangaç bir hava yarattım ve ona döndüm. “Ailen ne iş yapıyor senin mesela benimkiler yurt dışında bir konsoloslukta çalışıyorlar.”katiyen yalan! “Babam iş adamı annem ise çalışmıyor.”tabi baban iş adamı işi de insan kaçakçılığı! “Hıhı anladım, annenle babanın adları ne?”biliyor ama onu tanıma gereği bilmemezlikten geliyordum. “Arık Böke Keskin babamın adı annem ise Arya Keskin.”kaşlarımı çattım bu adamın adı oldum olası bana çok cins gelmişti. “İlginç isim yani babanın ismi.”ikimizde güldük. “Anlamı önder ve başkan demek.”aslında başka anlamları da vardı güçlü ve kabadayı gibi ismin birçok anlamı vardı tabi ama en çok uyan bu anlamlardı bu adama. “Seninkilerin ismi ne?”dersimi önceden çalışmıştım. “Azra Aksoy ve Yamaç Aksoy.” “Güzel isimlermiş.” “Evet.”mutlaka ailemi ve beni araştıracaklardır bunu bildiğim için önceden bir özgeçmiş hazırlamıştık ve cambazın yardımıyla bu özgeçmişi ulaşabilecekleri her yere sızdırmıştık. Aslında olmayan anne babam gerçekten de yurt dışında bir konsoloslukta çalışıyormuş gibi görünüyordu kayıtlarda. Birlikte Salih Fetih’in evine geldiğimizde herkes beni gördüğünde şaşırmıştı muhtemelen Berkay beni getireceğini söylememişti. Elimdeki orta boy hediye paketiyle içeriye girdiğimde yanlarına ilerledim onlar hiç bozuntuya vermeden tek tek el sıkışıp benimle tanıştıklarında Salih Bey’in yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı. Birlikte yemek masasına ilerlediğimizde hediye paketini bir kenara bırakmıştım. Bütün gözler benim üzerimde dolanırken kimse birbiriyle konuşmuyordu Yaren burada olmamı istemiyormuşçasına öfkeyle bakıyordu ben ise ona şefkatle gülümsemiştim. Önümüzdeki yemekleri yerken bitirenler önlerindeki kadehlerden içerek ufak ve anlamsız sıkıcı bir sohbete başlamışlardı. Salih Bey’in eşi pasta kesimini organize etmek için mutfağa gittiğinde vaktin geldiğini anlayıp hızlıca hediyeyi bıraktığım yerden aldım ve Salih Bey’in yanına geldim. “Merhaba Salih Bey size layık değil ama umarım hediyemi beğenirsiniz.”paketi ona uzattığımda bana öfkeyle bakıp ayaklandı. “Senin ne olduğunu bilmiyor muyum sanıyorsun? Daha bu sabah adamlarımdan aldım istihbaratı seni beni öldürmek için yolladılar öyle değil mi? Ne var bu pakette bomba mı ha?”bana bağırıp çağırmaya başladığında büyük bir oyunculukla gözlerimi doldurdum. “Be- ben özür dilerim ama ne de- dediğinizi an- anlamadım.”titreyen sesimle konuştuğumda göz devirdi ve paketi sertçe aldı. “Salih Amca ne yapıyorsun?”dedi Berkay çıkışarak ama onu da babası durdurdu. “Kes sesini Berkay!”Salih Bey kendinden emin bir şekilde paketi açtığında içinde bir bomba olduğuna o kadar odaklanmıştı ki karşısına çıkan pahalı marka gömleğe şaşkınlıkla baktı. Bir gömleğe bir bana bakarken herkes şaşırmıştı olduğumda yerde hıçkırarak ağlarken onlara utangaç bir bakış attım ve bir adım geriledim. “Be- ben özür dilerim.”ağlarken koşarak evden çıkmıştım. Büyük evin bahçe kapısından çıktığımda usulca yürümeye başladım arkamdan birisinin geldiğini hissettiğimde daha çok ağlamaya başladım. “Karaca!”Rüzgarın sesini duyduğumda yutkundum ve durdum onun yüzüne bakmadım, elini çeneme koyduğunda hafifçe kafamı kaldırdı ve göz göze geldik. “Babam adına gerçekten özür dilerim inan herkes çok utandı lütfen eve benimle gelir misin?”kafamı olumsuzca salladığımda Berkay da gelmişti, oldukça sinirli görünüyordu hızla Rüzgarın elini itti. “Kızı yeterince rezil ettiniz zaten yeterince utandı bırak da evine götüreyim Rüzgar!”koluma girip beni ondan uzaklaştırdığında ilerideki arabasına doğru yürüttü. Rüzgar hiçbir şey demeden arkamızdan bakmıştı sadece, Berkay beni evime getirdiğinde arabadan indim ve kızarmış gözlerimle ona döndüm. “Sende gelsene benimle? Yalnız kalmak istemiyorum.”anlayışla karşılayıp benimle birlikte evime geldiğinde salona geçtik. İkimizde koltuğa oturduğumuzda tekrar ağlamaya başlarken Berkay’a sarıldım. “Be- ben özür di- dilerim neden bö- böyle oldu anlamadım ben neden onu öldürmek isteyeyim ki tanımıyorum bile.”diye sızlandığımda şefkatle başımı okşadı. “Sorun sen değilsin sorun Salih Amcanın paronayaklığı boş ver onları lütfen daha fazla ağlama.”kafamı salladığımda yüzümü tutup yavaşça gözyaşlarımı sildi. “Hadi biraz dinlen çok ağladın baksana.” “Başımda ağrımaya başlamıştı zaten.”diye mırıldandığımda yastığı dizlerine koydu bende başımı onun üzerine koyduğumda huzurla gözlerimi kapattım. Berkay saçlarımı okşarken ne ara uyuya kaldığımı anlamamıştım bile gözlerimi araladığımda salonda yoktu, kafamı kaldırdığımda sehpadaki notu görmüştüm. Seni böyle bırakmak istemezdim ama çok acil bir işim çıktı. Huzurla gülümsediğimde notun yanında duran televizyon kumandasını alıp televizyonu açtım. Karşıma çıkan haber kanalındaki son dakika gelişmesini sırıtarak izlemeye başladım. Son dakika! Alt yazısıyla geçiyordu haber, spiker kadın konuşurken arkasındaki yanan evi gösteriyordu. “Salih Fetih’in doğum gününde büyük patlama. Doğum günü pastasına koyulan bomba iki can aldı, Salih Fetih ve eşi Aslı Fetih pastayı birlikte kesecekleri sırada büyük bir patlama gelişti. Patlama sonucu iki kişi ölürken diğer misafirler ağır yaralandı.” Berkay’ın nereye gittiği şimdi anlaşıldı. Hadi yine iyisin Berkay Bey sayemde hayatın kurtuldu, annemin kemikleri artık sızlamıyor. Dua edin sizin bir mezarınız olacak dua etmeye gelen akrabalarınız olacak benim annemin bir mezarı var mı onu bile bilmiyorum. Keşke daha fazla kişi ölseydi bütün intikamımı toptan alabilseydim ama pastanın içine ne kadar c4 sığdıysa o kadar büyüklükte bir patlama oldu. Herkesin sırası gelecek elbet geçmişte yapılanların bir hesabı olmayacak sandınız ama hepinizin ölümü yakın. Şimdi elimdeki işle ilgilenmem gerekiyor, Mete Karan ah onunla hiçte iyi bir ilişki kuramadık ona nasıl yaklaşacağımı bile bilmiyorum ama bir yolunu bulurum. Şimdilik ufak bir mutfak alışverişi yapmam iyi olacak yoksa bir gün açlıktan öleceğim ya da dışarıda yemekten midem bozulacak. Ayağa kalkıp sırt çantamı ve köşede duran hırkamı alıp evden çıktım. Üzerimde kırış kırış olmuş beyaz elbisem ve beş karış suratla arka sokaktaki markete yürüdüm. Markete girdiğimde kendime bir alış veriş sepeti aldım önüme gelen her şeyi market sepetine yolladım ve kasaya yürüdüm. Sanırım olayı biraz abartmıştım. Aldıklarımı poşete doldurup banka kartımdaki parayla ödeme yapıp marketten çıktım ve eve ilerlemeye başladım. Eve geldiğimde poşetleri kapının dibine bırakıp eve girmeden çıktım ve telefonumu elime aldım. Berkay’ı aradığımda sesime endişeli bir ton takıldım ve ağlamaklı sesimle birlikte telefon açıldığı gibi konuştum. “Berkay haberleri gördüm nasılsın iyi misin annen ve baban nasıl peki ya diğerleri?”vereceği tepkiyi beklerken ağlamaklı sesinden gelen tonda bana dair hiçbir şüphe yoktu. “İyi değilim onlar da değiller hastanedeyim bekliyorum.” “Yanında kimse yok mu? Sana yardım etmek isterim hangi hastanedesin hemen geleyim?” “Gerçekten gelir misin?”sesindeki muhtaç ton beni gülümsetmişti. “Elbette.” “Peki geliyorum bana konum at.” “Bekliyorum.”telefon kapandığında garajda duran arabama yürüdüm. Telefonuma konum geldiğinde arabaya binip konumu açtım ve telefon tutacağına telefonu bıraktı. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladım, bir saatlik bir trafikten sonra hastaneye geldiğimde danışmaya sorup hızlıca olduklara kata çıktım. Berkay beni gördüğünde gözyaşları bir bir süzülürken bende yüzümdeki dehşet dolu ifade ile yanına ilerledim, hızlıca bana sarıldığında için için sevinirken sırıtmaya başladım. Benden ayrıldığı gibi yine o hüzünlü ifadeye bürünürken yutkundum. “Nasıllar?” “Durumları daha iyi ve bende seni gördüğüm için iyiyim.”eyvah Berkay iyice kendini kaptırdı bana. İstediğinde bu değil miydi zaten, daha fazla ailenin içine girebilmek değil miydi? İşte istediğin oluyor yavaş yavaş hepsini devireceksin. “Otur hadi iyi görünmüyorsun bende sana bir su alayım.”hüzünle gözleri doldu tekrar. “Tamam bekliyorum.”hızlıca merdivenlere ilerledim ve aşağıya indim kantin bölümüne geldiğimde bir su alıp tekrar Berkay’ın yanına döndüm. Suyu açıp ona uzattığımda içmeye başladı bu kadar kötü insanın ardından böyle ağlaması bile değmezdi. Yanına oturduğumda kafamı hastane duvarına yasladım. Bütün bu olaylar yaşanırken ben sadece üç yaşındaydım, o yaşımdan bu yaşıma kadar bir sürü insanın yanında büyümüştüm. Hiçbir insanın kolay kolay kaldıramayacağı şeyler yaşamıştım. İçimdeki çocuğu sokaktaki iğrenç insanlar öldürmüştü. Bir gün karakola düştüğümde onlarda beni yetimhaneye vermişlerdi, o yetimhanede bizi sürekli dövüp taciz etmeye uğraşan bir hademe vardı. Şikayet ettiğimiz için ise bizi aç bırakan bir yetimhane müdürü bir gün canıma tak ettiğinde o hademeyi merdivenlerden aşağıya itmiştim. Ama böyle olacağını düşünemezdim, zavallı hademenin boynu kırılmış ve ölmüştü. Olay kaza gibi gösterildi ama ben yetimhaneden de atıldım ve tekrar sokaklara düştüm. Sokakta bana tecavüz etmek isteyen bir ayyaşın kafasında cam şişe patlattım. O adamda beyin kanamasından öldü bir nevi lanetli gibiydim elimin dokunduğu her şeyi yok ediyordum. Dedemle ise sokakta tanıştık beni yanına aldı işlediğim cinayetleri öğrendiğinde bana bu işi öğretti beni cambazla tanıştırdı tabi o sıralar torunu olduğumu bilmiyordu. Annemi ve babamı sorduğunda hatırlamadığımı sokakta büyüdüğümü söylemiştim beni tanımasını sağlayan tek şey belimdeki elmaya benzeyen doğum lekesiydi. Sanırım aynısından annemde de varmış bunu gördüğünde benden gizli DNA testi yaptırıp gerçeği öğrenmişti. O gün yanından ayrıldım. İşleri ilerlettim ama o elindeki işi almam için çok ısrar ediyordu bende eninde sonunda o işi alacağım için didişmeyi bıraktım. Aklıma Mete Karan gelince yüzümü buruşturdum adamın sadece adını ve soyadını biliyordum. “Berkay telefonunu alabilir miyim? Benimkinin şarjı bitmiş.” “Tabi al.”bana uzattığında gülümsedim ve alıp biraz uzaklaştım. Rehberini kurcalamaya başladım Mete Karanın numarasını bulduğumda onu kendime gönderdim ve mesajı hızlıca silip telefonu ona geri getirdim. “Bir arkadaşıma mesaj atmam gerekiyordu teşekkür ederim.” “Bir şey değil.” Birlikte sabahlara kadar oturmuştuk ara ara doktor gelip bizi bilgilendirmişti. Berkay’ın ailesi, Berfin’in ailesi ve Yaren’in ailesi kurtulmuştu. Rüzgar ise ailesine daha yakın durduğu için ağır yaralıydı. Berkay içini ferahlatan doktorla bana döndü. “Çok yoruldun sende eve git istersen ben seni götürürdüm ama şuan buradan ayrılmak istemiyorum.”kafamı usulca salladım, bende yorulmuştum ama yapmam gereken işler vardı. Berkay ile vedalaştığımızda ellerimi cebime sokup yürümeye başladım. Eve kadar yürümek bana iyi gelecekti, ara sokaklarda ilerlerken bir kadın sesi duymuştum. “İmdat!”boğuk da olsa yardım isteyen biri vardı ama ben Süpermen değildim. Yine de bakmadan edemedim boğuşma sesleri gibi sesler geliyordu adımlarımı hızlandırdığımda onları gördüm. Orta yaşlı bir adam benden bir kaç yaş büyük bir kızı sıkıştırmıştı, kıza sert bir tokat attığında kız yere düştü. Tekrar kızın üzerine çullanırken tişörtünü yırttığını gördüm, böyle mal mal kaldığımı fark ettiğimde etrafıma bakındım ve yerde duran avucum kadar taşı alıp adamın kafasına fırlattım. “Ah!”kafasına gelen taş ile acıyla inleyip yerden kalktığında hızlıca bana döndü ve kafasının kanayan yerini tutarken sırıttı. “Ben istedim bir göz Allah verdi iki göz.”yerdeki kızla göz göze geldiğimizde ona arka sokağa git manasında kaş göz yaptığımda sürünerek yerden kalktı ve hızlıca arka sokağa geçti. Adamla karşı karşıya kaldığımızda hafifçe yutkundum. Bana doğru bir adım attığında hiçbir şey yapmamıştı bu hareketimi korkuya verdiği için tereddütsüz üzerime üzerime geldiğinde cebimden çıkardığım çakıyı karnına saplamam bir olurken kulağına fısıldadım. “Allah hiçbir şeyi kimsenin yanına bırakmaz!” Göz göze geldiğimizde bana caniymişim gibi baktı, bıçağı çıkarıp üzerime kan değdirmeyecek şekilde tekrardan sapladım. Adamın koca cüssesini yere ittiğimde ucundaki bıçaktan sıyrılıp yere yığıldı, etrafıma baktığımda kimsenin olmadığını görmek içimi rahatlatmıştı. Sırt çantamdan ıslak mendil çıkardığımda kanlı bıçağı silip çantama attım ve kan bulaşmış parmaklarımı da sildim. Büyük bir soğuk kanlılıkla kızın girdiği sokağa ilerledim, kızı göremeyince gittiğini düşünüp yoluma devam etmeye karar verdim ama iki sokak ötede tekrar karşılaşmıştık. Yaşlı gözleri ile koşarak bana sarıldığında bir an ne yapacağımı şaşırmıştım. Şimdiye kadar hiç kimse böyle bir şey yapmadığı için bir anda kütük gibi kalakalmıştım. “Sana bir şey yapmadı öyle değil mi?”diye ağlamaklı sesiyle fısıldadığında kafamı olumsuz anlamda salladım. “Kimse kolayca bana bir şey yapamaz.” “Aslında bana da babam ve kardeşim izin vermezler ama işte evden kaçtım korumalarımı da ektim çok pişmanım.”bunları niye bana anlatıyordu ki? Hala korkudan kuş gibi titriyordu bana umutla baktığında kızarmış burnunu çekti. “Beni eve bıraka bilir misin korkuyorum?”oradan bakınca bebek bakıcısına mı benziyorum yoksa taksiciye mi? Neyse bir sürü günahım var bari bir tane sevabım olsun. “Olur, evin nerede?” “Ben takside tarif ederim.”kızın tişörtü yırtılmış ve altındaki südyeni görünüyordu elleriyle örtmeye çalışsa bile kapanmayacak kadar açıktı ve biz bu halde taksiye binersek benim ikinci bir cinayet işlemem daha gerekebilirdi. “Bence benimle benim evime gel ailen seni oradan alsın olur mu?” “Tamam bu daha iyi umarım evin yakındır.” “Az ileride.”diye sızlandım önden yürümeye başladığımda peşime takıldı. “Şey tekrar teşekkür ederim korkudan adını soramadım adın ne?” “Karaca.” “Benimde Melek.”kafamı usulca salladım acaba bende şeytan memnun oldum mu deseydim? “Güzel isim.”aslına bakarsak şeytanda bir melekti öyle değil mi? “Evet, babam koymuş.”kıza dönüp de sorduk mu? Desem çok mu öküzlük etmiş olurum? “Hıhı.”diye mırıldandım. Evin önüne gelince kapıyı açtım önce onun içeriye girmesini bekledim girdiği gibi kapının önündeki poşetlere çarpıp yüz üstü fukara sümüğü gibi yere yapışmıştı. Gülmemek için dudaklarımı ısırırken daha fazla dayanamayıp yaygarayı kopartmıştım. Kahkahalarla gülerken Melek yerden kalkmış kızaran yüzüyle hafifçe tebessüm etmişti. En sonunda gülmemi bitirdiğimde kapıyı kapatıp çantamı girişe fırlattım ve yerdeki poşetleri alıp mutfağa ilerledim. Oda peşimden gelmişti, poşetlerdeki eşyaları dolaplara yerleştirirken bana yardım etmişti bende karşılığında ona tişörtlerimden birini vermiştim. “Telefonunu verir misin? Benim ki arbedede kırıldı da kardeşimi arayacağım beni gelip alsın.”kafamı sallayıp telefonumu uzattım. Telefonu eline aldığında birini aradı hızlı hızlı başından geçenleri anlatmaya başladı bir yandan sızlanıp bir yandan gözleri doluyordu en sonunda konuşmayı bitirdiğinde telefonu sehpaya bıraktı. “Teşekkür ederim.”gülümsediğinde bende gülümsedim. Yarım saat kadar birlikte öylece oturduğumuzda kapı çalmıştı Melek irkilirken ben kalkıp umursamazca kapıyı açtım ama gördüğüm kişi tam da nasıl bir tanışma ayarlayacağımı düşündüğüm kişiydi, çocuk resmen ayağıma gelmişti. “Mete sonunda geldin!”bu sevinçli ses ise arkamdan bağıran Meleğe aitti.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE